“Eşit işe eşit ücret” kamuoyunda söylenir ve çalışma hayatında varsa bu konuda yaşanan farklı uygulamaların kaldırılması istenir. Yakın zamana kadar Polis/Emniyet Teşkilatı İçişleri Bakanlığı’na ve Jandarma Teşkilatı da Jandarma Genel Komutanlığı üzerinden Genelkurmay Başkanlığı’na, yani Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı idi. Esasen her iki Teşkilat da adli ve idari kolluk görevlerini, yani aynı görevi yerine getirip benzer yetkileri kullanırlar. Polis mücavir alanda, yani belediye sınırlarında ve Jandarma da mücavir alan dışında önleyici ve adli kolluk görevlerini bağlı oldukları yasalar çerçevesinde Devlet adına ifa ederler.

Türkiye’de henüz adli kolluk teşkilatı kurulamadığından, her iki teşkilat da işlendiği iddia edilen suçlardan sonra cumhuriyet savcılarının emri altında adli kolluk vazifelerini icra etmekle birlikte, özlük olarak ayrı makamlara bağlı idi. Jandarma Teşkilatı’nın; yurt savunmasında ve savaş halinde yetkili olan Türk Silahlı Kuvvetleri ile bu Kuvvetlerin idaresini yürüten Genelkurmay Başkanlığı’na bağlılığının sonlandırılması, bir açıdan sivilleştirilmesi, hatta mümkünse tüm kolluk teşkilatının aynı çatı altında toplanması veya idari ve adli teşkilatlar olarak şekillendirilmesi hep düşünülmüştür.

Jandarma Teşkilatı’nın askeri kanada bağlı olmasından kaynaklanan özlük haklarında ve dolayısıyla ücretlerde, Polis Teşkilatı’na göre farklılıklar olduğu, Jandarma Teşkilatı’na yapılan maaş ödemelerinin daha yüksek olduğu, bunun karşısında Jandarma Teşkilatı’nda “maaş” adı altında ücret almayan ve vatani görevlerini ifa eden er ile erbaşlardan yararlanıldığı bilinmektedir.

27.07.2016 tarihli ve 29783 (2. Mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 6. maddesi tarafından 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu’nun 4. maddesinde yapılan değişikle, Jandarma Genel Komutanlığı İçişleri Bakanlığı’na bağlandı. Yine 668 sayılı KHK’nın 5. maddesi ile 2803 sayılı Kanunun 3. maddesi değiştirilerek, Türkiye Cumhuriyeti Jandarması’nın silahlı genel kolluk kuvveti olduğu ve 668 sayılı KHK’nın 7. maddesi ile değiştirilen 2803 sayılı Kanunun 5. maddesinde de, Jandarma Genel Komutanlığı’nın kuruluş ve teşkilat yapısının İçişleri Bakanlığı’nca düzenleneceği ifade edildi. Bu tür bir düzenlemenin; geçicilik özelliği taşıyan “tedbir” yerine “kalıcı” olması istenmekte ise, olağanüstü halde geçerli olan KHK ile değil, kanunla yapılması gerektiğine dair itirazımıza daha önce yazdığımız yazılarda yer verdiğimizden ve burada tartışma konumuz olmadığından tekrar girmeyeceğiz.

6771 sayılı Kanun m.16/A tarafından Anayasa 118/1’de yapılan değişiklikle Jandarma Genel Komutanı Milli Güvenlik Kurulu üyeliğinden çıkarılmıştır. 6771 sayılı Kanun m.16/B’nin Anayasa m.148/7’de yaptığı değişiklikle de, Jandarma Genel Komutanın görevi ile ilgili suçlarından dolayı Yüce Divan’da yargılanmasına son verilmiştir. Her iki Anayasa değişikliği, Jandarma Teşkilatı’nın sivilleştirilmesi ve Emniyet Genel Müdürü ile Jandarma Genel Komutanını eşitleme amacını taşımaktadır.

Bu tespitler ışığında; Polis Teşkilatı’nda görev alan kamu görevlilerinin özlük hakları ile Jandarma Teşkilatı’nın eşitlenmesi gerektiği, silahlı genel kolluk görevlerini ifa eden bu teşkilatlar arasından varsa maaş, fazla mesai, tazminat, diğer mali ve sosyal haklar bakımından farklılıkların “eşitlik” ilkesi çerçevesinde giderilmesi, varsa Jandarmada görev alan er ve erbaşların hukuki durumlarının son değişikliklere bağlı olarak gözden geçirilmesi elzemdir. Bu tespitle; her ikisi aynı görevi yerine getiren Teşkilatlardan birisinin şartlarının eksiltilip diğeri ile eşit hale getirilmesini değil, aksine hukuki durumları eşit olan, fakat aynı şartlara sahip olmayan tarafın diğeri ile eşit haklara sahip kılınmasını, sonrasında da silahlı genel kolluk görevlerini ifa eden ve özellikle de bir çatı altında toplanan kamu görevlilerinden aynı statüde olanların eşit özlük haklarına sahip kılınmasını, zor görevlerden olan kolluk faaliyetinde bulunanların durumlarının birlikte iyileştirilmesini önermekteyiz. Yalnızca çalışıldığında ödenen mesleki tazminat olarak değil de, maaşlar konusunda yapılacak eşit düzenleme ve iyileştirmeler yoluyla emekli maaşlarında da artış sağlanmalıdır.

İçişleri Bakanlığı’nın yükümlülüğü; aynı çatı altında toplanan ve genel kolluk görevlerini ifa eden Polis ve Jandarma Teşkilatları arasında uyumu, işbirliğini, düzenli çalışmayı, bilgi paylaşmayı ve yardımlaşmayı, yani koordinasyonu sağlamak olmalıdır. Genel Kolluk Teşkilatlardan birisi diğerine tercih edilmemeli, siyasi mülahazalarla değil, “kamu hizmeti” gereklilikleri, “liyakat” ilkesi, “Devlet” unsuru ve bu esaslara göre çıkarılan yasal dayanaklar gözetilerek, kolluk amiri ve memurlarının atama, tayin, terfi, sorumluluk ve sair hakları düzenlenip güvence altına alınmalıdır.

Ayrıca; maddi veya manevi bakımdan zor, meşakkatli yer ve şartlarda görev yapan kamu görevlilerinin mali durumları gözetilmeli, aynı statüde çalışsalar bile görev yaptıkları yer ve özellikler, bakmakla yükümlü oldukları aile bireyleri itibariyle mali güçlük yaşayanlar desteklenmeli, bu konuda objektif eşit kriterler benimsenmeli, fazla mesai ücretleri hakkaniyete uygun hale getirilmeli, kolluk mesleğinin ağırlığı da dikkate alınmak suretiyle çalışma ve dinlenme saatlerine ilişkin koşullar gözden geçirilmelidir. Polisin haftalık çalışma saatlerinin uzunluğu, belirsizliği, işin ağırlığına uygun dinlenme zamanı, fazla mesai ücretinin yetersizliği gibi konularda yaşanan sorun ve tartışmaların devam ettiği, bunlarla ilgili uluslararası kural ve sistemleri gözeten objektif ve eşit standartların henüz oluşturulmadığı, çözüm beklediği bilinmektedir. Zorla ve karşılıksız çalıştırma yasak olduğuna göre, makul çalışma bedelinin her çalışana ödenmesi gerekir.

İş bulma, iş güvencesi, çalışma ve emeklilik şartlarında herkesi yüzde yüz memnun etmek mümkün olmaz, bu gibi noktalarda Devletin mali kaynakları ile sınırlı hareket etmesi gerektiği söylenebilir. Devletin mali kaynaklarını doğru kullanıp kullanmadığına dair tartışmaları bir kenarda tutacak olursak; “sosyal hukuk devleti” niteliği taşıyan Türkiye Cumhuriyeti, kamu görevlileri ile ilgili ulusal ve uluslararası alanda kabul gören ilke ve esasları gözardı etmemeli, “eşitlik” ilkesini dikkate almak suretiyle kolluk görevlilerinin mali ve sosyal haklarını güvence altına almalıdır.

    
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)