Yürüyüşler değişik amaçlar için yapılmaktadır. Askeri, saldırı, savunma amaçlı olabileceği gibi, dini, siyasi, ulusal köken farklılıklarından kaynaklanabilir veya kadın hakları, trafik, terör, spor, çevre gibi çok değişik konuları hedef alabilir. Bu amaca göre katılımcı kitlesi de değişir. Ordu mensuplarından halka, sivil toplum örgütlerine değin çeşitlilik gösterebilir. Uzak ve yakın tarihde, dünyada ve ülkemizde bunun ilginç ve önemli örnekleri vardır.

DİN KAYNAKLI YÜRÜYÜŞLER
           
Dini kaynaklı en eski yürüyüş Hz.Musa’nın maruz kaldığı baskılar sonucu, kendi kavmi ve inananları ile birlikte, M.Ö.1447 yılında Mısır’dan çıkışı ile başlar. Süveyş’e ve Nil Nehrine doğru yürürler. Firavun ordusu ile takip etmektedir. Nil Nehri kenarında sıkışan Musa ve kavmi, ilahi bir emirle ortadan ikiye ayrılan Nil Nehrini geçerek kurtulurlar.
           
Dini kökenli bir diğer yürüyüş Hz.Muhammed ve İslam dinini kabul eden inananların maruz kaldığı büyük baskılar sonucu 622 yılında Mekke’den ayrılarak Medine”ye göçetmeleridir. Bu yürüşte, Hz. Muhammed Sevr Dağında Hira Mağarası’nda üç gün gizlenir, Tanrısal yardım ile takipçilerinden kurtularak yoluna devam eder.
           
BAŞKALDIRI YÜRÜYÜŞLERİ

Tarihdeki en eski başkaldırı yürüyüşlerinden biri, Roma’da bir gladyatör yani arena dövüşçüsü olan Spartaküs’ün M.Ö. 73 yılında başlattığı yürüyüştür. Spartaküs, kendisi gibi köle olan 60 kadar arkadaşı ile birlikte özgürlüklerine kavuşmak için kaçarlar. Bu amaçla, Alp Dağlarına ve oradan İtalya’nın en güney ucu olan Messina’ya kadar bir yürüyüş başlatırlar. Giderek sayıları artar ve yüzbine yaklaşır. Peşlerinden yollanan güçlü Roma ordularını yenerler. Spartaküs, yakın direniş arkadaşlarını kaybetmesi, strateji hataları ve uğradığı ihanetler sonucu 40.000 direnişçi ile birlikte öldürülür. Esir alınan 6.000 direnişçi ise yollarda çarmıha gerilir.
           
Soykırım ve baskı sonucu oluşan yürüyüşlere bir diğer örnek Kızılderili’lerin baskı ve katliamlara karşı yaptıkları direnişlerdir. Kızılderililer geçmişte kendilerine ait olan Alcatras Adasını 1969 yılında işgal ederler. Bu işgalin sert bir şekilde bastırılması sonrasında 1978 yılında San Francisco’dan Washington’a kadar uzun bir yürüyüş başlatırlar. Bu yürüyüşe Marlon Brando, Jane Fonda, Robert Redford ve Bob Dylan gibi sanatçılar katılır ve destek verirler.

Balkanlar’da ve Asya’da baskı ve yoketme siyaseti karşısında yapılan göçler ve benzerleri de büyük yürüyüşlerin bir bir başka türüdür.

SİVİL EYLEMLİ YÜRÜYÜŞLER

Tarihde; sivil, eylemli ancak şiddet içermeyen direnişin sembolü olarak gösterilen yürüyüş Mahatma Gandhi’nin 1930 yılında gerçekleştirdiği Hintliler tarafından “Deniz Yürüyüşü” olarak adlandırılan “Tuz Yürüyüşü” dür. Hindistan’ı bağımsızlığa götüren süreç bu yürüyüş ile başlamıştır.
 
İngiltere’nin sömürgesi olan Hindistan’da konulan tuz vergisini protesto etmek ve tuz tekelini kırmak amacıyla 400 km. sürecek yürüyüş başladı. Yüzbinlerce kişinin katıldığı yürüyüşde 60 bin kişi tutuklandı. Ghandi (Gandi) çıplak ayakla başladığı yürüyüşünü 24 günde tamamlayarak Hint Okyanusuna ulaştı. Yürüyüşe katılan binlerce köylü ile birlikte, denizden çıkardığı bir topak tuzu avuçlarında tutarken “Bununla, Britanya İmparatorluğunu temelinden sarsıyorum”. dedi ve böylece Hindu kökenlilerin tuz çıkartmasını engelleyen yasayı da kırmış oldu.

Sonraki yaşamında Ghandi bir köye yerleşerek sofistik bir yaşam sürmeye başlar. Gerçekleştirdiği bu pasif eylemler ve defalarca tutuklanması; O’nu halkın gözünde iyice yüceltir ve ulusal bir sembol haline getirir. İngiltere’nin, ülkeyi bölme planı sonunda 1947 de Hindistan ve Pakistan ulus devletleri kurulur.  Dini ayrışmayı önlemek isteyen Ghandi’nin, yapılacak dini bir törene, kardeşliğin bir göstergesi olarak her Hindu’nun bir Müslümanla gelmesini istemesi, radikal eylemcileri kızdırır ve Ghandi 30 Ocak 1948 tarihinde katıldığı bir dini törende Hindu bir gazeteci tarafından üç kurşunla vurularak öldürülür ancak yaptığı uzun ve sessiz yürüyüş adını ve etkisini halen sürdürmektedir.

ASKERİ YÜRÜYÜŞLER

Askeri amaçlı yürüyüşler ise çok ve çeşitlilik göstermektedirler. Kartaca Kralı Anibal’ın (M.Ö.247) İspanyayı ve Alp dağlarını yürüyerek Roma’ya yaptığı yürüyüş, Orta Asya’da Moğol’ların, Cengiz Han’ın 1240 yıllarındaki yürüyüşleri, Napolyon’un 1812 yılında Moskova’ya uzanan yürüyuşü, Türk’lerin Fizan çöllerinden Viyana kapılarına uzanan yürüyüşleri yanında Kurtuluş Savaşı’nda Yemen’den Çanakkale’ye uzanan yürüyüşleri unutulmaz yürüyüşler arasında tarihdeki yerini almıştır.

Bir diğer önemli yürüyüş olan, Mao’nun önderliğinde 1934-1935 yıllarında gerçekleştirilen “Uzun Yürüyüş” dünya siyasetinde büyük değişikliklere yol açmıştır.
           
Marksist lider Mao Zedong’un, Çin Sovyet Cumhuriyetini kurması üzerine, Çan Kay Şek liderliğindeki milliyetçi güçlerin, komünistlerin bulunduğu bölgeyi çevirmeleri ve giderek çemberi daraltarak baskıyı artırmaları sonucunda, komünist liderler çemberi yarıp kuzeye gitme zorunda kaldılar. Böylece başlayan uzun yürüyüşde 100 bini aşkın kişi 370 günde çok uzun ve çok engebeli bir arazide 10.000 km.den fazla yol katetmişlerdir. Türkiye’nin bir ucundan öbür ucuna, Edirne Ardahan arasının 1.640 km olduğu düşünüldüğünde, alınan mesafenin ve yürüyüşün uzunluğu daha iyi anlaşılacaktır. Yürüyüş bittiği zaman sayıları onda bire inmişti. Ancak bu uzun ve zorlu yürüyüş, Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasına ve güçlenmesine öncü olmuştur.
           
ÜLKEMİZDEKİ TOPLU YÜRÜYÜŞLER
           
Türkiye’deki en unutulmaz yürüyüş ise 1991 yılındaki büyük “Madenci Yürüyüşü” olmuştur.  Zonguldak Genel Maden İşçileri Sendikası ile işveren arasındaki Toplu İş Sözleşmesinden sonuç alınamayınca önce Sendika tarafından “grev”, sonra Hükümet tarafından “lokavt” kararı alınır.
           
Sendikanın, genel grevi sürdürmek ve hükümet ile görüşmek için otobüslerle Ankara’ya gitmek yolunda aldığı karar uygulanamaz çünkü beklenen 1.150 otobüs gelmeyecektir. Sendika Başkanı Şemsi DenizerArabalarımızı engellediler ama ayaklarımız var, yürüyeceğiz” der ve 300 km.lik yol için, saatler içinde alınan kararla ve bu kısa süre içinde hiç bir örgütlenme olmaksızın evlerden toplanan battaniye, çamaşır gibi ufak ihtiyaç maddeleri ile yürüyüş başlar. Madenci eşlerine evlerinde kalmaları söylenir ancak kadınlar yürüyüşün en ön safında yer alırlar. 4 Ocak 1991’de Zonguldak’tan Ankara’ya başlayan yürüyüşte yolda bir çok engel ve barikatla karşılaşan yürüyüşçülerin sayısı kısa süre içinde 100 bin kişiye ulaşır. Yürüyüşün 4.günü Gerede’de yürüyüşçülerin yolu kesilir. Çıkan arbede de çok sayıda işçi gözaltına alınır. Yürüyüşçüler Gerede’ye çekilerek, yapılan görüşmelerin sonucunu beklerler. Yürüyüşün 5. günü 8 Ocak tarihinde yürüyüşe son verilir.

Ancak Türkiye’nin hafızasına unutulmaz bu işçi yürüyüşü kaydedilmiştir.

ADALET YÜRÜYÜŞÜ
Cumhuriyet Halk Partisi ve Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı “Adalet Yürüyüşü” ile “yürüyüşler” tekrar gündeme gelmiştir.

Yürüyüş olayını gündeme taşıyan CHP’nin yürüyüşü; söylendiği ve uygulamanın gösterdiği üzere, her hangi bir parti veya kişiyi hedef almamaktadır. Tek hedefi; adil ve düzgün bir Türkiye’nin kurulması olarak gösteriliyor. Yürüyüş, Ankara İstanbul arasında yaklaşık 480 km.lik bir yolda yapılıyor. Günde ortalama 18 km yol alınarak 25 günde tamamlanması bekleniyor.

Tarihin eski çağlarından yakın zamanlara kadar, büyük orduların yürüttüğü uzun yürüyüşlerin yanında, Serebrenitsa olayında olduğu gibi katliamdan kaçan kişilerin yürüyüşleri, farkındalık yaratmak için uluslararası veya yerel sivil toplum örgütlerinin başlattığı yürüyüşler, siyasal, toplumsal ve çağdaş ilerlemeyi, gelişmeyi sağlamak için yapılan yürüyüşler yanında, kişisel olarak tek başına yürüyen kişilerin yürüyüşleri de tarihdeki ve insan hafızasındaki yerini almıştır.
           
Daha iyi bir yaşama, daha özgür ve adil bir dünyaya ulaşmak için sarfedilen bu eylem ve emeklerin, ulaşılan her önemli sonuçta, bir katkısı olmuştur ve olacaktır.
 
Av.A.Erdem AKYÜZ