Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın gazeteci Faruk Mercan’a verdiği röportajda özetle, hukuk devletlerinde Özel Yetkili Mahkemelerin (ÖYM) olmaması gerektiğini, Türkiye’de ÖYM’lerin bir ihtiyaçtan kaynaklanarak kurulduğunu, ihtiyaç kalmadığında bu mahkemelerin kaldırılabileceğini, bu konuda bir çalışma başlattıklarını, masadaki opsiyonlardan birinin de CMK 250. Maddenin kaldırılması, yani ÖYM’nin kaldırılması olduğunu ifade etti. Konuyla ilgili soruları cevaplandıran Adalet Bakanı Sadullah Ergin ise ÖYM’nin sadece Türkiye’ye özel istisnai bir mahkeme olmadığını, bu mahkemelerin ihtisas mahkemeleri olduğunu gündemlerinde bu mahkemelerin kaldırılmasına yönelik bir çalışma bulunmadığını söyledi. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın açıklamalarının hatırlatılması üzerine de henüz ortada Başbakanlık tarafından hazırlanmış bir tasarı bulunmadan üzerine yorum yapmasının doğru olmayacağını ifade etti.
11 haziran Pazartesi günü yapılan Bakanlar Kurulu toplantısının ardından Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Meclis gündeminde olan 3.Yargı paketinde ve Bakanlar Kuruluna sunulan 4.yargı paketinde ÖYM’lerin kaldırılması veya görev ve yetkilerinin değiştirlmesiyle ilgili bir çalışma olmadığını, bazı bakan arkadaşlarının kişisel düşüncelerini meya ile paylaşmış olabileceklerini kamuoyuna duyurdu. Son olarak konuyu değerlendiren Başbakan Erdoğan ise, bu mahkemelerin kendi dönemlerinde kurulduğunu hatırlatarak, kurmaya yetkili olan parlamentonun değiştirmeye ve gerekirse kaldırmaya yetkili olduğuna ilkesel olarak temas ettikten sonra Yardımcısı Bülent Arınç’ın açıklamalarını teyit etti. İlave olarak yargı reform paketlerinden ayrı olarak Adalet Bakanlığı bünyesinde bir haırlık çalışmasından söz ederek içeriği ve ne zaman Meclise geleceği konusunun netleşmediğini açıkladı. Ama üzerinde durulması gereken cümlesi ise bu mahkemelerin çok faydalı çalışmalar yaptığı ancak bazı sıkıntılar da bulunduğu bu nedenle yeniden düzenlemeye ihtiyaç duyulduğuydu.
Öyle anlaşılıyor ki, CMK 250. Maddede yapılacak değişikilikler Adalet Bakanlığı’nın gündeminde ve hazırlık aşamasında bulunuyor. Bu konuda ÖYM’lerin kaldırılması dahil alternatif çalışmaların Adalet Bakanlığı bünyesinde sürdürüldüğü içeriğinin de netleşmediği için kamuoyuna açıklanmadığı anlaşılıyor. İlginç olan ise, kamuoyuna açıklanmayan bu bilgilerin, ÖYM’lerde yargılaması devam eden tutuklu sanıklardan bir generalin olduğu iddia edilen ses kaydında yer alması. CMK 250’de değişikliğin yapılacağı, bir iki ay içinde tahliye edilecekleri, bilginin güvenilir kaynaklardan alındığının ifade edilmesi, Hükümetin şimdilik mahrem olan çalışmalarının Balyoz sanıklarına nasıl ulaştığı, sanırım üzerinde durulması gereken farklı bir boyutu. Bu aşamada ortada bir taslak veya tasarı olmamasına rağmen varsayıma dayalı olarak endişelerimi dile getirmek istiyorum.
Şimdi ortaya çıkan ses kaydı ve bunu kısmen doğrulayan açıklamaları bir araya getirip düşündüğümüzde konunun ciddi ve Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde yeni bir dönüm noktasını başlatabilecek önemde olduğunu söyleyebiliriz. Gerçekten özel yetkili mahkemeler kaldırılacak mı yoksa ÖYM’lerin soruşturma ve kovuşturma süreçlerinde görülen bazı aksamaları düzeltecek yasal düzenlemeler mi yapılacak? Ya da Adalet Komisyonunda kabul edilen üçüncü yargı paketi TBMM’de görüşülürken verilecek bir teklif ile özel yetkili savcı ve hakimlerin yetkilerini tırpanlayan ve belkide bir cümleden oluşacak bir değişiklik ile isim olarak devam edecek bu mahkemelerin etkisizleştirilmesi gündeme mi gelecek?
Her şeyden önce illegal oluşumlar, çeteler, cuntalar ve darbecilerle mücadeleyi hükümet politikası olarak üç dönemdir sürdüren Ak Parti iktidarının ÖYM’leri tümden kaldıracak bir çalışmayı gündeme getirmesi kendi politikaları ile çelişkiye düşürecek, rota değiştirdiği anlamına gelecektir. Türkiye’nin demokratikleşmesi, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve milli irade üzerindeki askeri vesayetin tam anlamıyla sona erdirilmesi çalışmaları yeni anayasa ile taçlandırılmadan ÖYM’lere artık gerek kalmadığı sonucuna nasıl varıldığı sorusunun cevabı ortada yoktur.
28 Şubat darbesinin yeni soruşturulmaya başlandığı ve sorumlularının bir kısmının yeni tutuklandığı şu günlerde, bu sanıklardan bir kısmının mahkemlerin davetine icabet etmediği, soruşturma komisyonlarına ifade vermeye gelmedikleri, yargı makamlarının kendilerinden istedikleri bilgi ve belgeleri göndermedikleri, kısaca hukuku ve adalet mekanizmasını takmadıkları hatırlanmalıdır. Şimdi soruşturulabiliyor olmasının temelinde ise birbirini tamamlayan iki unsur var. Birincisi; darbelerle ve vesayet rejimi ile mücadelede kararlı siyasi duruş, ikincisi ise; bu konuda yasal yetkilerle donatılmış özel yetkili mahkemelerin varlığı. Şimdi CMK 250, 251 ve 252’den aldığı yetkiyle mevki, makam ve statüsüne bakmaksızın suç işlediği iddia olunan kişileri sorgulayan ve yargılayan bu mahkemelerin kaldırılması veya şüpheli ve sanıkların soruşturulması ve kovuşturulması izin şartına bağlanmak suretiyle dolaylı olarak aynı neticeye varılması halinde hukuk içinde yürütülen bu mücadeleye sekteye uğrayacaktır. Balyoz sanıklarının ses kayıtlarında örgüt mensuplarına müjdelenen tüm sanıkların tahliye edilmeleri sonucu ile karşı karşıya kalınabilecektir. ÖYM’ler geçmişte uygulamalarını eleştirdiğimiz, AB ve AİHM tarafından da sık sık eleştirilen Devlet Güvenlik Mahkemeleri ile aynı statüde mahkemeler değil. Tarafsızlığı hep tartışmalı DGM’leri savunmuyoruz. DGM’lerin hakim sınıfından olmayan subay üyelerin iştirakiyle teşekkül etmesi sebebiyle emir ve hiyerarşi içinde tarafsız olmadıkları haklı eleştirisi ÖYM’ler açısından kesinlikle yok. Bütün Türkiye komuoyunu ilgilendiren Ergenekon, Balyoz, 12 Eylül, 28 Şubat soruşturma ve yargılamalarında hukuk ihlalleri savunma hakkı ihlalleri olduğuna dair şüpheli ve sanıklardan somut örnekler ortaya konulabilmiş değil. Hatta savunma haklarına riayetle nezaketli davranışlarından dolayı polisinden savcılara kadar medya önünde teşekkür eden sanıkların olduğunu hatırlayalım. AB ve AİHM’den bir eleştiri de gelmiş değil. Tam aksine Ergenekon ve Balyoz sanıklarının bir kısmının tutukluluk yönünden adil yargılama ilkesinin ihlal edildiği yönündeki başvuruları AİHM’den red cevabı aldı.
Genel yetkili mahkemelerde olduğu gibi ÖYM’lerin yargılama aşamasındaki uygulamalarının karşısında bazı haklı yakınmalar olduğunu bunların da yasal düzenlemeler ve hakimlerin hizmet içi eğitimleriye düzeltilmesi gerektiğini ifade etmeliyiz. Nitekim tutuklama ve tutukluluğun devamı kararlarında somut olguları ortaya koymadan sadece “yerinde görülmeyen talebin reddi” biçiminde verilen kararların anayasa ve kanunlara uygun olmadığı aşikardır. Bu konudaki haklı yakınmalar nedeniyle 3. Yargı Reform Paketinde kararlarda somut gerekçe yazma zorunluluğu bir kez daha altı çizilerek gündeme getirilmektedir. Dikkat edilirse bu düzenleme sadece ÖYM’ler için değil genel nitelikte bütün mahkemelerin işleyişinde bir düzenleme ve iyileştirme getirmektedir. Bunun gibi tutuklama yerine adli kontrol tedbirlerinin öncelikle uygulanması, katalog suçlar ayrıcalığının kaldırılması, şüphelinin sorhu aşamasından itibaren savunma için gizlilik kararının kaldırılması CMK’da yapılacak düzenlemeler ile sağlanabilecektir. Bu sorunlar sadece ÖYM’lerin sorunu değil yargının genel sorunlarının bir parçasıdır.
Sonuç olarak davaların süratle sonuçlandırılması için tedbir alınması zaruridir. Bu yönde alınacak tedbirler adaletteki gecikmeyi önleyeceği gibi uzun süren tutukluluklardan yakınmayı da asgari düzeye indirecektir. Ancak unutulmamalı ki, herkesin hak ve özgürlüklerinin korunarak onurlu bir yaşam sürebilmesi demokratik hukuk devletinin varlığı, güçlenmesi ve bütün kurum ve kuralları ile kökleştirilebilmesine bağlıdır. Darbe ile Anayasayı, Hukuku, Siyasi İktidarı ve milli iradenin temsil yeri olan Meclis’i antidemokratik yöntemlerle, suç işleyerek devirmeyi amaçlayanlar, adalet önünde hesap vermeden varlığını sürdürdükçe demokratikleşme sürdürülemeyecektir. Geçmiş darbe örneklerinde olduğu darbecilere, illegal oluşumlara hukukun üstünlüğünü ve adaletin işlediğini hissettiren bir yargı olmazsa yeni darbeler kaçınılmaz olur. Bu nedenle CMK 250. Madde ile yetkili Özel Yetkili Mahkemeleri tamamen kaldıracak bir düzenleme demokratikleşme sürecindeki olumlu gelişmeleri tersine çevirebilir.
(Bu köşe yazısı, sayın Reşat PETEK tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)