Daha önceki yazımızda özel güvenlik görevlisinin tanımını yapmış, görev ve yetkilerine değinmiştik. Buna göre; görev tanımları, görev alanları ve görev süreleri içerisinde gerçek veya tüzel kişiliklerin can ve/veya mal güvenliklerini sağlamak ve korumakla görevli kimseler özel güvenlik görevlisi olarak tanımlanabilir. Tanımdan da anlaşıldığı üzere, özel güvenlik görevlileri de özel kolluk olarak genel kolluk kuvvetleri gibi yalnızca görev alanları ve görev süreleri içerisinde kalmak kaydıyla kişilerin can ve mal güvenliğini sağlamak suretiyle kamu hizmetine katkı sunmaktadırlar.
Genel olarak ceza hukuku bakımından kanun koyucu yalnızca kamu görevlilerine karşı işlenen suçlara ilişkin (örn; görevi yaptırmamak için direnme, işkence vs.) olarak yahut herkese karşı işlenebilen suçların (örn; hakaret, tehdit, yaralama vs.) kamu görevlisine karşı işlenmesi halleri bakımından cezayı ağırlaştırıcı bir sebep olarak düzenlemeler ihdas etmiştir.
Özel güvenlik görevlilerine karşı işlenen tüm suçlar kamu görevlisine karşı işlenmiş kabul edilmese de, bazı hallerde işlenen suçlar bakımından özel güvenlik görevlileri de kamu görevlisi olarak kabul görmektedir.Bunun için, özel güvenlik görevlisinin evleviyetle bu ünvanı hak etmiş olması gerekir ki; bu da ancak özel güvenlik eğitiminin başarı ile tamamlanması ve akabinde valiliğin vereceği çalışma izni ile sağlanabilecektir. İşlenen suçun ise, görevi ile ilgili olarak yahut görevleri dolayısıyla işlenmesi gerekmektedir. Yargıtay 18. Ceza Dairesi de 2015/19021 E. 2015/928 K. sayılı ve 04.05.2015 tarihli vermiş olduğu bir kararında; “..Özel güvenlik görevlisi olarak çalışabilmek için 5188 sayılı Kanun’nun 10. maddesi uyarınca özel güvenlik eğitimini başarıyla tamamlamış olmak ve 11. maddesi uyarınca da Valilikten çalışma izni almak zorunlu olup, anılan Kanunun 23. maddesine göre özel güvenlik görevlisi mağdurların kendilerine karşı işlenen suç nedeniyle kamu görevlisi sayılabilmeleri için yukarıda açıklanan koşulları taşımaları gerektiği anlaşıldığından, mağdurların bu koşulları taşıyıp taşımadığı araştırılmadan eksik kovuşturma ile hüküm kurulması..” şeklinde hüküm kurmak suretiyle bu hususa açıkça vurgu yapmıştır. Özel güvenlik görevlileri ile ilgili olarak bu husus yerel mahkemelerce yapılan değerlendirme ve kurulan hükümlerde çok defa gözden kaçmaktadır. Yargıtayın da bu hususta birçok BOZMA kararı bu sebeple eksik inceleme ve değerlendirmeden kaynaklı olarak verilmektedir.
Gerçekten de, 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun’un 23. maddesinde; özel güvenlik görevlilerinin, görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri suçlardan dolayı kamu görevlisi gibi cezalandırılacağı ve yine özel güvenlik görevlilerine karşı görevleri dolayısıyla suç işleyenlerin de kamu görevlisine karşı suç işlemiş gibi cezalandırılacağı açıkça düzenlenmiştir. Bu konuda Yargıtay'ın çeşitli suçlar yönünden yaptığı değerlendirmelerine değineceğiz.
Yargıtay tehdit suçu yönünden yapmış olduğu bir incelemede, ''..Sanığın, çalıştığı ve lojmanında ikamet ettiği çay fabrikasının nöbetçileri olan mağdurlar Y.. Y.. ve İ.. B..’e “annemi nasıl içeri almazsın kapıda oyalarsın” diye bağırarak bıçakla tehdit ettiği, mağdurların fabrikada bekçi olarak çalıştıklarını ifade ettikleri, duruşmada dinlenmeyen tanık Ş.. B..’in kolluk anlatımından, mağdurların güvenlik görevlisi olabileceklerinin anlaşıldığı, 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun’un 23. maddesindeki“Özel güvenlik görevlilerine karşı görevleri dolayısıyla suç işleyenler kamu görevlisine karşı suç işlemiş gibi cezalandırılır” hükmü gereğince, mağdurların anılan Kanuna tabi güvenlik görevlisi olup olmadıkları Valiliğe sorulup araştırılmadan, eylemin görevleri nedeniyle işlenip işlenmediği tartışılmadan, görevleri nedeniyle işlenmesi halinde TCK’nın 265/1-4, 43. maddelerinin uygulanması gerektiği gözetilmeden, olayın tek tanığı Ş.. B.. dinlenmeden eksik inceleme ile mahkumiyet kararı verilmesi,
Kanuna aykırı ve sanık A.. K..’nun temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki düşüncenin reddiyle HÜKMÜN BOZULMASINA..'' şeklinde hüküm tesis etmiştir.
Hakaret suçu yönünden; Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/9277 E. , 2020/14353 K. ve 28/10/2020 tarihli vermiş olduğu bir kararında; ''..Özel güvenlik görevlisi olarak çalışabilmek için 5188 sayılı Kanun’nun 10. maddesi uyarınca özel güvenlik eğitimini başarıyla tamamlamış olmak ve 11. maddesi uyarınca da valilikten çalışma izni almak zorunlu olup, anılan Kanun'un 23. maddesine göre özel güvenlik görevlisi müştekilerin kendilerine karşı işlenen suç nedeniyle kamu görevlisi sayılabilmeleri için yukarıda açıklanan koşulları taşımaları gerektiği anlaşıldığından, özel güvenlik görevlisi müştekinin bu koşulları taşıyıp taşımadığı araştırılmadan eksik inceleme ile hüküm kurulması...''
Kasten yaralama suçu bakımından; Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2020/17680 E. , 2021/2022 K. ve 26.01.2021 tarihli kararında; ''..5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun'un 10. maddesi uyarınca özel güvenlik eğitimini başarıyla tamamlayan ve 11. maddesi gereğince de Valilikten çalışma izni alan özel güvenlik görevlilerine karşı görevleri nedeniyle işlenen suçların, aynı Kanun'un 23/2. maddesinde yer alan "özel güvenlik görevlilerine karşı görevleri dolayısıyla suç işleyenler kamu görevlisine karşı suç işlemiş gibi cezalandırılır." şeklindeki düzenleme uyarınca, kamu görevlisine karşı işlenmiş olarak kabul edilmesi gerektiği nazara alındığında, olay günü okulda özel güvenlik olarak çalışmakta olan müşekinin, sanığın eylemi nedeniyle basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte yaralandığı somut olayda, müştekinin kendisine karşı işlenen suç nedeniyle kamu görevlisi sayılma koşullarını taşıyıp taşımadığı araştırıldıktan sonra, taşıması halinde sanığa ek savunma hakkı verilip 5237 sayılı Kanun'un 86/3-c maddesi yönünden hukuki durumun takdir ve tayin edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi...''
Görevi yaptırmamak için direnme suçu yönünden; Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2021/9040 E. , 2021/18781 K. ve 09/06/2021 tarihli kararında ''..Özel güvenlik görevlisi olarak çalışabilmek için 5188 sayılı Kanun’nun 10. maddesi uyarınca özel güvenlik eğitimini başarıyla tamamlamış olmak ve 11. maddesi uyarınca da Valilikten çalışma izni almak zorunlu olup, anılan Kanunun 23. maddesine göre özel güvenlik görevlisi müştekilerin kendilerine karşı işlenen suç nedeniyle kamu görevlisi sayılabilmeleri için yukarıda açıklanan koşulları taşımaları gerektiği anlaşıldığından, alışveriş merkezinde güvenlik görevlisi olarak görev yaptığını beyan eden mağdurun, görev belgesi dosyaya getirtilerek kamu görevlisi olup olmadığı hususu tartışılmaksızın eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle sanığın TCK'nın 125/1. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi,
Mahkemece kabul edilen oluşa göre, sanık ...'ın birlikte yaşadığı Helin Ok ve arkadaşı ... ile birlikte alkol alarak alışveriş merkezine gittikleri, burada alkolün de etkisiyle sanık ...’ın taşkınlık yaparak alışveriş merkezinde bulunan oyuncak at standındaki çocuklara yönelik atlara bindiği, bu sebeple mağdur ... ile aralarında tartışma başladığı, sanığın olay esnasında cebinden çıkardığı bıçağı sağa sola doğru savurduğu, bu esnada alışveriş merkezinin görevlisi Abdülhalim Kip'i alınan kati hekim raporuna göre BTM ile giderilebilir şekilde yaralaması şeklindeki eyleminin, Abdülhalim Kip’in özel güvenlik görevlisi olup olmadığı araştırılarak TCK'nın 265/1. maddesi kapsamında görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşacağı gözetilmeden vasıflandırmada hataya düşülerek sanığın kasten yaralama suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi..'' şeklinde hüküm tesis etmiştir.
Sonuç olarak, Yargıtay kararlarında da görüldüğü üzere, yerel mahkemelerce yapılan değerlendirmelerde eksik ve hatalı değerlendirmeler yapıldığı gerekçesiyle Yargıtay tarafından bu hususlarda sıkça bozma kararları verilmektedir. Özel güvenlik görevlileri bakımından mezkur hususlar araştırılarak, özellikle somut olay nezdinde suçun işlendiği tarihte, Valilik tarafından ilgilinin özel güvenlik görevlisi olarak çalışma izninin bulunup bulunmaduğı hususu ile davaya konu olayın ilgilisi tarafından işlenen suçun göreviyle bağlantılı olarak mı ya da ilgiliye karşı işlenen suçun görevi dolayısıyla mı işlendiği hususları iyi irdelenerek kamu görevlisi olarak değerlendirilip değerlendilmeyeceği hususu doğru olarak belirlenmeli ve sonuca göre hüküm tesis edilmelidir.