1. Giriş
Günümüzde, sosyal yaşamın tecelli ettiği konser, tiyatro, spor müsabakaları, alışveriş merkezleri veya site, konut, rezidans gibi yerleşim yerlerinin girişinde bulunan, kimi zaman sadece dedektörle arama gerçekleştiren ve kimi zaman da kişinin kimlik bilgilerini soran ve kayda alan özel güvenlik görevlilerinin yetkilerinin kapsamı tartışmalıdır.
Özellikle de konut, site veya rezidans girişinde bulunan görevlilerin, girişte talep ettikleri kimlik (adı ve soyadı ile TC kimlik numarası) ve kime gelindiğinde dair bilgiler ile araçla gelinmişse araç plakasının, bir defter tutularak kayıt altına alınmasının hukukiliği 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun ile 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu çerçevesinde incelenmelidir. Hatta bazı yerlerde, gelen kişiden kimlik alınıp karşılığında giriş kartı verildiği ve hatta kimlik bilgisinin kaydedildiği deftere imzasının alındığı da söylenmektedir.
2. Bilgi Alma Yetkisi
5188 sayılı Kanunun “Özel güvenlik görevlilerinin yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “Özel güvenlik görevlilerinin yetkileri şunlardır:
a) Koruma ve güvenliğini sağladıkları alanlara girmek isteyenleri duyarlı kapıdan geçirme, bu kişilerin üstlerini dedektörle arama, eşyaları X-ray cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirme.
b) Toplantı, konser, spor müsabakası, sahne gösterileri ve benzeri etkinlikler ile cenaze ve düğün törenlerinde kimlik sorma, duyarlı kapıdan geçirme, bu kişilerin üstlerini dedektörle arama, eşyaları X-ray cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirme.
c) Ceza Muhakemesi Kanununun 90 ıncı maddesine göre yakalama.
d) Görev alanında, haklarında yakalama emri veya mahkumiyet kararı bulunan kişileri yakalama ve arama.
e) Yangın, deprem gibi tabii afet durumlarında ve imdat istenmesi halinde görev alanındaki işyeri ve konutlara girme.
f) Hava meydanı, liman, gar, istasyon ve terminal gibi toplu ulaşım tesislerinde kimlik sorma, duyarlı kapıdan geçirme, bu kişilerin üstlerini dedektörle arama, eşyaları X-ray cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirme.
g) Genel kolluk kuvvetlerine derhal bildirmek şartıyla, aramalar sırasında suç teşkil eden veya delil olabilecek ya da suç teşkil etmemekle birlikte tehlike doğurabilecek eşyayı emanete alma.
h) Terk edilmiş ve bulunmuş eşyayı emanete alma.
ı) Kişinin vücudu veya sağlığı bakımından mevcut bir tehlikeden korunması amacıyla yakalama.
j) Olay yerini ve delilleri koruma, bu amaçla Ceza Muhakemesi Kanununun 168 inci maddesine göre yakalama.
k) Türk Medeni Kanununun 981 inci maddesine, Borçlar Kanununun 52 nci maddesine, Türk Ceza Kanununun 24 ve 25 inci maddelerine göre zor kullanma.” hükmüne yer verilmiş ve özel güvenlik görevlilerinin yetkileri tahdidi/sınırlı olarak sayılmıştır.
5188 sayılı Kanunun 7. maddesi incelendiğinde; özel güvenlik görevlilerinin kimlik sorma yetkisinin yalnızca 7. maddenin (b) ve (f) bentlerinde, yani toplantı, konser, spor müsabakası, sahne gösterileri ve benzeri etkinlikler ile cenaze ve düğün törenleri, hava meydanı, liman, gar, istasyon ve terminal gibi toplu ulaşım tesislerinde görevlendirildikleri hallerde tanındığı ve bu yetkinin, 5188 sayılı Kanunun 9. maddesinin 1. fıkrası uyarınca sadece görevli olunan süre ve alan kapsamında kullanılabildiği anlaşılmaktadır.
5188 sayılı Kanun m.9/1’e göre; “Özel güvenlik görevlileri 7 nci maddede sayılan yetkileri sadece görevli oldukları süre içinde ve görev alanlarında kullanabilirler”.
Görüldüğü üzere; kanun koyucunun sayma yöntemini tercih ettiği bu kanuni düzenlemede, konut, site ve rezidans gibi yerleşim alanları, kimlik sorma yetkisinin tanındığı bentlerde yer almamakta, kime gelindiğinin sorulması veya araç plakasının kayıt altına alınması gibi özellikli bilgilerden ise hiç bahsedilmemektedir. Esasen site veya iş merkezi girişinde bekleyen güvenlik görevlisi, yerine getirdiği güvenlik işi sebebiyle gelen kişiye kim olduğunu, kime geldiğini sormak ve bu durumu ilgilisine iletmek zorundadır. Güvenlik görevlisinin gelen kişiye kim olduğunu ve kime geldiğini sormak suretiyle ilgilisine bildirmesi, güvenlik işinin doğasında vardır.
Bu nedenle; yerleşim yerlerinin girişinde çalışan özel güvenlik görevlilerinin, her ne kadar duyarlı kapıdan geçirme, dedektörle arama, X-ray veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirme, yakalama, arama veya arama sırasında elde edilen suç, delil veya tehlike teşkil edecek eşyayı emanete alma yetkisi olsa da, esasında kimlik sorma, kime geldiği bilgisini alma veya araç plakasını kaydetme yetkileri bulunmamakta, kayıt altına alsa dahi bunun kanuni dayanağı olmamaktadır.
Burada soru; güvenlik görevlisi bundan ötesini yaparak, gelen kişinin kimlik bilgilerini, kimlik kartını, araç plakası ile imzasını bir defterde kayıt altına alabilir mi, yine sitede veya iş merkezinde mal sahibi veya kiracı olarak bulunan bir kişiye gelen kargoyu veya posta evrakını teslim alabilir mi, buna karşılık kargoyu veya posta evrakını getiren kişi de güvenlik görevlisinin adı ve soyadı ile TC kimlik numarasını kayda alabilir mi?
Tüm bunlar, esasen güvenlik hizmeti ile kişisel verilerin birbirine karıştığı veya karıştırıldığı hususlardır. Yazılı hukuk sistemini izlediğimizden, özellikle temel hak ve hürriyetleri ilgilendiren konularda kanuni düzenlemenin zorunlu olduğu tartışmasızdır. Mevcut duruma göre; 5188 sayılı Kanunun 7. maddesinde sayılan sınırlı yerler dışında kalan bina ve sair kapalı mahal girişlerinde güvenlik görevlisi tarafından, gelen kişilere kim olduğunu ve kime geldiğini sorulması dışında, kimliğinin alınması, adı ve soyadı ile TC kimlik numarasının bir deftere kaydedilmesi, yine araç plakasının kayıt altına alınması ve hatta gelen kişiden imza istenilmesi hukuka uygun gözükmemektedir. Bununla birlikte; aşağıda kısaca açıklayacağımız 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda, güvenlik görevlilerinin ifa ettikleri görev gereğince ziyarete gelen kişiye ait lüzumlu kişisel verileri bir defterde kayıt altına almasının mümkün olduğu ileri sürülebilir.
Özel güvenlik görevlilerinin yetkilerini düzenleyen 7. maddede; 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu m.4/A’ya veya 7245 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu m.7’ye de herhangi bir atıf yapılmadığından, esasında görev yaptığı yerin güvenliğini veya meydana gelebilecek olası vakaların önlenmesi ile gerçekleşen herhangi bir olayın ardından şüphelilerin tespitini sağlayacak ad-soyad, TC kimlik numarası, araç plakasını kayda alma yetkilerinin tanınmadığı, kanuni düzenlemede eksiklik olduğu açıktır. Ancak bu eksiklik, güvenlik görevlisinin güvenliğinden sorumlu olduğu binaya giriş yapan üçüncü kişiden kim olduğunu ve nereye geldiğini sorup öğrenmesine engel değildir. Binaya giriş yapan bu sorulara cevap vermediğinde, güvenlik görevlisinin o kişiyi binaya (siteye veya iş merkezine) almama hakkı vardır, çünkü binaya gelen üçüncü kişinin seyahat hürriyeti veya bir yere giriş yapabilme hakkı olduğu kadar, güvenlik görevlisinin de kamuya açık olmayan ve güvenliğinden sorumlu olduğu binaya, can ve mal güvenliğine yönelik gelebilecek tehlikeleri önlemek amacıyla giriş yapmak isteyen üçüncü kişinin kim olduğunu ve kime geldiğini öğrenme hakkı bulunmaktadır ve bu hak korunan hukuki yarar itibariyle önceliklidir. Burada, 5188 sayılı Kanunun 7. maddesi ile güvenlik görevlisinin görevinden kaynaklanan gereklilikten dolayı gelen kişiye kim olduğunu ve kime geldiğini sorması, kimlik sormak ve gelen üçüncü kişiyi kimlik ibrazına zorlama olarak değerlendirilmemelidir. Kimlik sormak, kimliği sorulan kişinin kimlik belgesini ibraza davet etmektir. Burada ise; kimliğin sorulmasından değil, üçüncü kişinin kime ve nereye geldiğinin güvenlik amaçlı öğrenilmesinden ibaret bir soru yöneltme vardır.
3. Elde Edilen Bilgilerin/Verilerin Kaydedilmesi
Site, konut veya rezidans girişinde alınan, adı-soyadı, TC kimlik numarası, kime gelindiği bilgisi ile kullanılan aracın plakası gibi bilgiler ile giriş sırasında güvenlik kameraları tarafından alınan ses ve/veya görüntü kayıtlarının tümü, 6698 sayılı Kişileri Verilerin Korunması Kanunu kapsamında kişisel veri olarak nitelendirildiğinden, elde edilen bilgilerin hukuka uygun şekilde kayıt altına alınabilmesi için, 6698 sayılı Kanunun “Kişisel verilerin işlenme şartları” başlıklı 5. maddesine uygun hareket edilmesi gerekir. Burada konu, 5188 sayılı Kanundan bağımsız olarak 6698 sayılı Kanuna göre “kişisel veriler” kavramı üzerinden değerlendirilecektir.
6698 sayılı Kanunun “Kişisel verilerin işlenme şartları” başlıklı 5. maddesine göre; “(1) Kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemez.
(2) Aşağıdaki şartlardan birinin varlığı halinde, ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın kişisel verilerinin işlenmesi mümkündür:
a) Kanunlarda açıkça öngörülmesi.
b) Fiili imkansızlık nedeniyle rızasını açıklayamayacak durumda bulunan veya rızasına hukuki geçerlilik tanınmayan kişinin kendisinin ya da bir başkasının hayatı veya beden bütünlüğünün korunması için zorunlu olması.
c) Bir sözleşmenin kurulması veya ifasıyla doğrudan doğruya ilgili olması kaydıyla, sözleşmenin taraflarına ait kişisel verilerin işlenmesinin gerekli olması.
ç) Veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması.
d) İlgili kişinin kendisi tarafından alenileştirilmiş olması.
e) Bir hakkın tesisi, kullanılması veya korunması için veri işlemenin zorunlu olması.
f) İlgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla, veri sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması”.
6698 sayılı Kanun; öncelikle kişinin açık rızasını aramış, ardından bu rızanın aranmayacağı istisnai halleri düzenlemiştir. Dolayısıyla kişisel bilgilerini paylaşan kişinin rızası olduğu takdirde istisnai hallerin gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması gerekmemektedir.
Bu sebeple; özel güvenlik görevlileri, gelen misafirin veya görevli olduğu alan içerisinde şüpheli gördüğü kişinin adını-soyadını, TC kimlik numarasını sorduğunda ve kişi de bu bilgilerini açıklamaya rıza gösterdiğinde, bu rıza Ceza Hukukunda bir hukuka uygunluk sebebi olarak düzenlenen “mağdurun rızası” kapsamına girebilse de, bilgilerin kaydedilmesini kapsamaz, çünkü kişisel verilere ilişkin bilgilerin kayıt altına alınması için, kişisel verileri kaydedilenin bu kayda yönelik açık rızası alınmalıdır. Belirtmeliyiz ki; kişisel verilerin işlenmesinde açık rıza, yalnızca 5188 sayılı Kanunun 7. maddesinde sayılan kimlik sorma hallerini değil, üçüncü kişinin açık rıza gösterdiği halleri de kapsayacaktır.
5188 sayılı Kanunun 7. maddesinde belirtilen bazı hallerde kimlik sorma yetkisi tanınmış olsa da, elde edilen bu bilgilerin kayıt altına alınabileceği hususunda herhangi bir ibareye yer verilmemiştir. Dolayısıyla; konser girişinde görev yapan bir özel güvenlik görevlisi kişinin TC kimlik numarasını sorduktan sonra, bu bilgiyi kayıt altına alabilmesi için izleyicinin açık rızasının alınması gerektiği ileri sürülebilir. Ancak kişinin açık rızası veya kaydedilebileceğine dair yasal düzenleme olmasa dahi, 6698 sayılı Kanunun 5. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendinde düzenlenen, “bir başkasının hayatı veya beden bütünlüğünün korunması için zorunlu olması.” hükmü gerekçe gösterilerek, kimlik veya araç plakasının kayıt altına alınmasının hukuka uygun olduğu savunulabilir ki, kamu güvenliğini tamamlayıcı mahiyette olduğu ifade edilen özel güvenlik görevlilerinin aldığı bilgileri kayıt altına alabilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Aynı görüş, 5188 sayılı Kanunun 7. maddesi kapsamına girmeyen site ve iş merkezi gibi kamuya açık olmayan mahallere giriş sırasında rızası ile kimliğini söyleyen ve hatta gösteren üçüncü kişinin kişisel verilerinin bir deftere kayıt altına alınmasında da tatbik edilebilir. Bir başka ifadeyle; 6698 sayılı Kanunun 5. maddesinin 2. fırkasının (b) bendinde geçen “bir başkasının hayatı veya beden bütünlüğünün korunması için zorunlu olması” ibareden hareketle, site ve iş merkezinde bulunanların hayatının ve vücut bütünlüğünün korunmasından sorumlu olan güvenlik görevlisi, siteye veya iş merkezine gelen üçüncü kişinin ibraz ettiği kimlik bilgilerinden elde ettiği kişisel verilerinin lüzumlu olanlarını güvenlik amacıyla bir deftere kaydedebilir. Bu kayıt, kişisel verileri kaydedilenin imzasını kapsamaz, kişinin adı ve soyadı, TC kimlik numarası, kime geldiği ve bir araçla gelmişse araç plakası tutulan güvenlik defterine kaydedilebilir. Bu kayıtların kimseyle paylaşılmaması, üçüncü kişilere verilmemesi ve 6698 sayılı Kanunda gösterilen zorunlu haller dışında da başkalarına aktarılmaması gerekir. Aksi halde; hem 6698 sayılı Kanun ihlal edilmiş olur ve hem de TCK m.136’da tanımlanan ve nitelikli hali m.137’de düzenlenmiş olan, soruşturulması ve kovuşturulması şikayete tabi olmayan kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçu işlenmiş olur. TCK m.138’de, kişisel verileri öngörülen zamanda ortadan kaldırmama suçu da düzenlenmiştir.
5188 sayılı Kanunun “Ceza uygulaması” başlıklı 23. maddesine göre; “Özel güvenlik görevlileri, görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri suçlardan dolayı kamu görevlisi gibi cezalandırılır.
Özel güvenlik görevlilerine karşı görevleri dolayısıyla suç işleyenler kamu görevlisine karşı suç işlemiş gibi cezalandırılır”.
Özel güvenlik görevlilerinin 5188 sayılı Kanun kapsamına giren görevlerinden kaynaklanan yetkilerini kötüye kullanmaları veya özel güvenlik görevlilerine karşı görevlerinden dolayı suç işlenmesi durumlarında “kamu görevlisi” gibi değerlendirilecekleri ifade etmek isteriz.
4. Sonuç
Bu düzenlemeler ışığında; özel güvenlik görevlilerinin belirli alanlarda kimlik sorma yetkisi bulunsa da, bu yetki site, konut veya rezidans gibi yerleşim alanlarında geçerli olmamakta, kimlik sorma yetkisinin bulunduğu hallerde ise, bu bilgilerin kayıt altına alınabileceğine dair açık bir düzenlemeye 5188 sayılı Kanunda yer verilmemektedir. Belirtmeliyiz ki, 5188 sayılı Kanunun kapsamına girmese de güvenlik görevlisinin ifa ettiği güvenlik görevi nedeniyle siteye ve iş merkezine gelenin kim olduğunu ve kime geldiğini sorma hakkı bulunmaktadır.
Özel güvenlik görevlilerinin icra ettiği mesleğin niteliği gereği, elde ettikleri kişisel verileri 6698 sayılı Kanunun 5. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendi gereğince kayıt altına alabilecekleri kabul edilebilir.
Kanaatimizce; özel güvenlik görevlileri, site, konut, rezidans ve özel mülk gibi yerleşim yerlerinde kimlik sorabilir, görev yaptığı alan kamuya açık bir alan değilse girişe izin vermeyebilir, ancak bu arama sırasında elde ettiği bilgileri kayda alamaz. Örneğin alışveriş merkezi yönetimi, AVM’ye kimlerin girip çıktığının kontrol edilmesine yönelik bir talimat verdi ise, güvenlik görevlilerinin bu kontrolü yapabileceği düşünülebilir, ancak AVM’leri site veya iş merkezlerinden farklı değerlendirmek gerekir. Çünkü AVM’ye insan giriş çıkış yoğunluğu düşünüldüğünde; kimlik sorma üzerinden bunun tatbiki fiilen mümkün olmayacağı gibi, bir AVM’ye gelen kişinin kim olduğunu ve hangi mağazaya gittiğini öğrenmenin meşruluğu da bulunmayacaktır.
Kimlik veya sair bilgilerin yanı sıra, güvenlik kameraları vasıtasıyla kişilerin ses ve/veya görüntü kayıtlarının da alındığı, bu kayıtların izlendiği ve kaydedildiği de bilinmektedir. Bu görüntü kayıtları da kişisel veri olduğundan, kişilerin açık rızasının alınması, kamera ile izlendiğine ve bunların kayıt altına alındığına dair uyarı levhalarının görünür yerlere asılması gerektiği açıktır. Kişisel veri niteliği taşıyan görüntülerin işlenmesinin dayanağı; açık rıza olmadığı takdirde, 6698 sayılı Kanunun 5. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendi olarak gösterilebilir.
Sonuç olarak; özel güvenlik görevlilerinin yetkilerinin sınırlarının uygulama ile uyumlu hale getirilmesi, elde edilen verilerin kaydedilip edilemeyeceğinin açıklanması, kaydedilecekse, bu bilgilerin nasıl ve ne şartlarla işleneceği ile ne süre saklanacağı hususlarının, buna ek olarak görüntü ve/veya ses kayıtlarının alınıp saklanmasının ve gerektiğinde kullanılmasının, “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı Anayasa m.13’e uygun olarak özel kanunla düzenlenmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Prof. Dr. Ersan Şen
Stj. Av. Mehmet Vedat Ervan
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)