Nişanlanma Nedir ? Hukuki Statüsü Nasıldır ? Nişan Bozmanın Hukuki Sonuçları Nelerdir ? Nişana Hukuki Çerçeveden ve Yargıtay Kararları ile Bakış.

1. Nişanlanma Nedir?

Nişanlanma evlenmek üzere birbirine söz vermedir.[1] Nişanlanmanın amacı ve içeriği tarafların birbirlerine evlenme vaadinde bulunmalarıdır. Taraflardan birisinin diğerine evlenme vaadiyle yüzük hediye etmesi ve diğer tarafın da aynı düşünceyle yüzüğün parmağına takması sonrasında da nişanlılık ilişkisi hukuken kurulur.

2. Nişanlanmanın Hukuki Statüsü

Önsözleşme Görüşü :

Borçlar Hukukunda tarafların ilerde asıl amaçları sözleşmeyi yapmayı birbirlerine taahüt etmelerine önsözleşme denir. Borçlar Kanunu 29. Madde

TBK 29 :Önsözleşme

Bir sözleşmenin ileride kurulmasına ilişkin sözleşmeler geçerlidir.
Kanunlarda öngörülen istisnalar dışında, önsözleşmenin geçerliliği, ileride kurulacak sözleşmenin şekline bağlıdır.

Görüldüğü gibi önsözleşmede önceki yapılacak sözleşme ile sonraki sözleşmenin şekil şartı aynı olmalıdır. Evlenmenin medeni kanunda tanımlanmış bir şekil şartı vardır. Halbuki nişanın şekil şartı yoktur.

Karar Görüşü :

Nişanlanmanın hukuki niteliğiyle ilgili savunulan diğer bir görüş ise, nişanlanmayı karar olarak nitelendirmektedir. Bu görüş, nişanlanmada iki iradenin varlığını ve bunların birbirlerine uygunluğunu kabul etmekte, fakat karşılıklı olmadığını iddia etmektedir. Bu görüşe göre sözleşmelerde iradeler karşılıklı ve aksi yönde iken nişanlanmada, taraf iradeleri aynı yöndedir. Bu iki irade bir noktada birleşince nişanlanma meydana gelir. Bu şekilde kurulan işlem ise sözleşme olmayıp karardır.[2]

Kararda tarafların birbirlerinden talep edebileceği bir şey yoktur. Yönetim Kurulunun verdiği kararlar buna güzel bir örnek teşkil eder. Oysa nişanlıların birbirlerinden beklentileri ve talepleri olabilir.

Sözleşme Görüşü :

Borçlar Hukuku sözleşmelerinde borçlu borcunu ifaya mecburdur.İfadan kaçındığı takdirde bunun yaptırımları mevcuttur. Oysa nişanda tarafların böyle bir zorunluluğu yoktur. Sadece karşı tarafın yaptığı harcamaları ve maddi zararlarını ödemesi kişinin vaadinden dönmesi için yeterlidir.

Sui Generis Nitelikli Sözleşme Görüşü :

Bizim de katıldığımız görüşe göre nişan akdi kendine özgü aile hukuku nitelikli bağımsız bir akittir.[3]

3. Nişanlanmanın Kurucu Unsularları

a) Karşılıklı Evlenme Vaadi

MK 118 gereğince nişanlanma, evlilik vaadiyle kurulur. Bu sebeple nişanın kurulabilmesi için ön koşul, tarafların birbirlerine evlilik vaadinde bulunmuş olmasıdır. Evlilik vaadi olmaksızın kurulacak birlikteliklerin nişanlılık olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.

Bir erkeğin bir kadına mektupla evlenme teklif etmesi ve kadının bunu yine mektupla kabul etmesi halinde nişanlanma gerçekleşmiş olur.Nişan merasiminin yapılıp yapılmamasının önemi yoktur.[4]

b) Vaad Edenlerin Farklı Cinsiyettten Olması

Nişanlanma evlilik vaadiyle yapıldığı için aralarında evlenme engeli bulunan kişilerin bu vaatte bulunabilmesi hukuken mümkün değildir.

Evlilik; medeni kanunumuza göre kadın-erkek arasında olacağı için , öncesinde yapılacak vaadin de kadın ve erkek arasında olması bir zorunluluktur.

4. Nişanlanmanın Geçerlilik Koşulları Nelerdir?

a) Ayırt Etme Gücü

Nişanlanacak olan tarafın ayırt etme gücünün bulunması gerekmektedir. Kanunumuzda herhangi bir yaş şartı aranmamıştır. Ancak nişanlanma sözleşmesinde makul olan cinsel olgunluğa erme aranmaktadır.

b) Yasal Temsilci Rızası

Nişanlanma akdi bütün sonuçlarını doğurabilmesi için küçük ve kısıtlının yani sınırlı ehliyetsizin, yasal temsilcisinin rızası gerekir.

c) Kesin Bir Evlenme Engelinin Varlığı

Evlenme engelleri kanunda sıralanmıştır :

1. Üstsoy ile altsoy arasında; kardeşler arasında; amca, dayı, hala ve teyze ile yeğenleri arasında,

2. Kayın hısımlığı meydana getirmiş olan evlilik sona ermiş olsa bile, eşlerden biri ile diğerinin üstsoyu veya altsoyu arasında,

3. Evlat edinen ile evlatlığın veya bunlardan biri ile diğerinin altsoyu ve eşi arasında

Bu kişiler arasında kıyasen nişanlanma engeli olabileceğini de söyleyebiliriz.

Zira evlenemeyecek kişilerin nişanlanması hukuken kabul edilmez.

d) Ahlak ve Adaba Aykırılık

Nişanlanma ahlak ve adaba aykırı yapılmışsa bu akit geçersizdir. Örneğin A ile B arasında nişan yapılmışsa daha sonradan A B ile nişanı bozmadan C ile nişanlanırsa bu nişan ahlak ve adaba aykırılık dolayısıyla geçersiz olur.[5]

5. Nişanlılığın Hükümleri

a) Evlenmeyi Gerçekleştirme Yükümlülüğü

Nişanlanma, evlilik vaadiyle kurulduğu için, tarafların öncelikli yükümlülüğü evliliğin kurulmasında üzerine düşenleri yerine getirmektir. Tarafların bu konudaki ödevlerine uygun hareket etmesi gerekir. Ancak taraflardan birisinin, nişanlandıktan sonra evlilik kurulmasından vazgeçmesi halinde diğerini evliliğe zorla hakkı bulunmamaktadır. .Kanunda belirtildiği gibi Nişanlılık, evlenmeye zorlamak için dava hakkı vermez.

b) Evlenmeden Önce Mal Rejimi Sözleşmesi Yapma Hakkı

c) Sadakat Yükümlülüğü

Nişanlılardan her biri nişanlılığın devamı süresince diğerine sadakatle yükümlüdür. Bu yükümlülük örf adet kuralları ile dürüstlük kurallarının bir sonucudur.

d) Destekten Yoksun Kalma Tazminatı İsteyebilme

Nişanlılardan birisinin haksız fiil sonucu ölmesi halinde sağ kalan nişanlı, destekten yoksun kalma davası açabilir. Yine benzer şekilde nişanlılardan birisinin ölümü üzerine sağ kalan nişanlı, ölüme sebep olan kişiden manevi tazminat isteminde bulunabilir.

e) Manevi Tazminat İsteyebilme

f) Şahitlikten ve Hakimlikten Kaçınma Hakkı

Nişanlıların tanıklıktan çekinme hakkı bulunmaktadır. Bu kapsamda nişanlılardan birisi hakkında açılan ceza ya da hukuk davalarında tanıklık yapmak istemediğini bildirip tanıklıktan çekinebilir.

g) Evlenmeden Önce Mal RejimiSözleşmesi Yapma Hakkı

6. Nişanlılık Hangi Durumlarda Sona Erer?

- Evlenme

Nişanlıların birbirleriyle evlenmesi nişanın doğal olarak sona ermesini sağlar. Ayrıca nişanlılardan biri üçüncü kişiyle evlenmesi de nişanı sonlandırır. Fakat bu durumda nişanın bozulması sonucu doğar ve yaptırımları vardır.

- Nişanlının Ölümü veya Evlenmenin Kesin İmkansızlık Hale Gelmesi

Ölüm ve gaiplik kararları nişanı sonlandırır.Nişanlılardan birinin cinsiyet değiştirmesi de kesin imkansızlık kapsamında değerlendirilmelidir.

- Nişanlının Ayırt Etme Gücünü Kaybetmesi

Nişanlılardan biri kalıcı olarak ayırt etme gücünü kaybederse nişan akdi sona erer. TMK 145te bulunan ‘’Eşlerden birinin evlenme sırasında sürekli bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun bulunması’’ durumu evliliğin iptali sebebidir.

- Tarafların Anlaşması

Nişanlıların karşılıklı anlaşarak nişanlılığı sona erdirmesi durumuna ‘’ikale’’ denir. Nişanlılar her zaman anlaşarak nişanlılığa son verebilirler, karşılıklı anlaşma herhangi bir şekil şartına bağlı değildir. Nişanın bu yolla sona erdirilmesi durumunda nişanlılar birbirinden maddi ve manevi tazminat talep edemez. Ancak hediyelerin geriverilmesini talep edebilirler.[6]

- Nişanı Bozma

Nişanlılardan biri diğeriyle evlenmekten vazgeçerse bir gerekçe göstermeksizin dilediği zaman, tek taraflı olarak , nişanlılığı sona erdirebilir. Bu irade beyanının diğer nişanlıya ulaşmasıyla, nişanın bozulması hükümlerini doğurur. Nişanlılardan biri nişanı haklı bir sebebe dayanarak bozarsa diğer nişanlıya maddi veya manevi tazminat ödeme borcu altına girmez. Nişanın bozulması haklı bir sebebe dayanmıyorsa nişanı bozan taraftan maddi ve manevi tazminat talep edilebilir. Burada önemle belirtmek isteriz ki hediyelerin geri verilmesi nişanı bozan tarafın haklı da haksız da olsa isteyeceği bir durumdur.

Haklı Sebep Örnekleri[7]

- Önemli bir olayda Susma ( Mahkumiyet , Önceki Hayatı Hakkında Açıklama Yapmamak)

- Sadakat Yükümlülüğünü İhlal ( Nişanlıyı Aldatma )

- Sonradan Çıkan Hastalıklar ( Aids gibi ayrıca bu aldatılmaya da delil gösterilebilir.)

- Nişanlıya İlgi Duymama

- Evliliğin Ön Hazırlıklarına Karşı Tam İlgisizlik

- Ekonomik Durumun İyice Sarsılması

- İçki ve Kumar Bağımlılığı

- Nişanlılardan birinin diğerini dövmesi (kötü muamele)

TMK 4 uyarınca nişanın bozulmasında haklı sebebin olup olmadığını hakim takdir eder.

7. Nişanın Sona Ermesinin Sonuçları

Nişanlılık ilişkisinin sona ermesinin hukuki sonuçları şunlardır:

- Maddi tazminat,

- Manevi tazminat,

- Hediyelerin geri verilmesini isteme hakkı.

a) Maddi Tazminat

K m.120 gereği, nişanı haksız yere bozan veya kusuru ile nişanın bozulmasına yol açan nişanlı, şartları varsa, maddi tazminat ödeme yükümlülüğü altına girer. Buradaki tazminat, nişanlanma yapılmasaydı uğranılmayacak olan zararın tazmini olduğundan ‘’menfi tazminat’’tır. Nişanın bozulması sebebiyle maddi tazminat şu dört şartın birlikte gerçekleşmesi durumunda istenebilir:[8]

1- Nişanlılık ilişkisi tek taraflı irade beyanı ile sona erdirilmiş olmalıdır.

2- Davacı, nişanın bozulması ile maddi bir zarara uğramış olmalıdır.

3- Nişanın bozulması haklı bir sebebe dayanmamalıdır ve davalı kusurlu olmalıdır.

4- Nişanın bozulması ile zarar arasında nedensellik bağı bulunmalıdır.

Nişanlılardan biri haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozduğu veya nişan taraflardan birine yükletilebilen bir sebeple bozulduğu takdirde; kusuru olan taraf, diğerine dürüstlük kuralları çerçevesinde ve evlenme amacıyla yaptığı harcamalar ve katlandığı maddi fedakarlıklar karşılığında uygun bir tazminat vermekle yükümlüdür. Aynı kural nişan giderleri hakkında da uygulanır.

Tazminat istemeye hakkı olan tarafın ana ve babası veya onlar gibi davranan kimseler de, aynı koşullar altında yaptıkları harcamalar için uygun bir tazminat isteyebilirler.

Maddi Tazminat Davasının Tarafları

Maddi tazminat davasında davacı taraf olabilecek kişiler şunlardır:

- Maddi zarara uğrayan nişanlı,

- Nişanlının anne ve babası,

- Nişanlının anne ve babası gibi hareket eden diğer kişiler.

Nişanın Haklı Bir Sebep Olmaksızın Bozulması

Medeni Kanunda “haklı sebep” kavramına nelerin girdiği açıkça belirtilmemiş olup hangi hallerin nişanın bozulması için haklı sebep sayılacağı tamamen hakimin takdirine bırakılmıştır. Hakim ileri sürülen sebebin haklı olup olmadığını takdir ederken, her durumun kendine özgü özelliklerini, özellikle nişanlıların içinde yaşadıkları sosyal çevreye, eğitim seviyelerine, sosyal statülerine, toplumun görüşlerine, örf ve adetlerine bakmalı, söylenilen sözlerin veya takınılan tavırların gerçek anlamını araştırmalıdır. Hakim nişanı bozma sebebinin önemli olup olmadığı konusundaki takdir yetkisini kişisel eğilimlerine ve hayat felsefesine göre değil, toplumda ve özellikle nişanlıların mensup bulundukları sosyal çevrede kabul gören ortak değer yargılarına, kanaatlere ve düşünüş tarzlarına bakarak kullanmalıdır. Haklı sebepler sınırlı sayıda olmadığından dolayı, hakim takdir yetkisini objektif bir biçimde kullanarak hangi hallerin haklı sebep sayılacağına karar verebilir.

Maddi Tazminatın Kapsamı[9]

1) Ödenecek olan masraflar ve tazmin edilecek zararlar kusursuz nişanlının nişanlanmanın geçerli olduğuna güvenerek yaptığı masraflardır. Örneğin Nişan töreni için kiralanan yerin kira bedeli gibi.

2)Kusursuz nişanlı kusurlu nişanlıdan evlenme amacıyla yaptığı masrafların tazminini isteyebilir. Oturulacak evin kira bedeli , balayı seyahati , boya ve badana masrafları da buna örnek gösterilebiilir.

3) Nişanlının evleneceğini düşünerek işini terk etmesi de tartışmalı husus olsa da biz bu kapsamda değerlendirilebileceğini düşünüyoruz.

4) Nişanlılık icabı için yapılan pasta , çiçek gibi masraflar da bu kapsamdadır.

5) Gelinlik ve damatlık gibi giyim masrafları da bu kapsama sokulabilir.

Maddi Tazminat Davasında Zamanaşımı

Nişanlılığın sona ermesinden doğan dava hakları, nişanlılığın sona ermenin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. (MK m.123).

Üçüncü Kişilerin Tazminat Hakkı

Ana baba dışında ana baba gibi davranan üçüncü kişiler de bu davayı açabilirler. Hatta bu masrafları yapan kurum ve kuruluşlar da Darülaceze veya Yetiştirme Yurtlarının da tazminat hakkı saklıdır.

b) Manevi Tazminat

MK m.121 gereği, nişanın bozulması yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan nişanlı, diğer nişanlıdan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir. Nişanın bozulması sebebiyle manevi tazminat şu dört şartın birlikte gerçekleşmesi durumunda istenebilir[10]:

1- Nişanlılık ilişkisi tek taraflı irade beyanı ile sona erdirilmiş olmalıdır.

2- Davacı nişanlının kişilik hakları ihlal edilmiş olmalıdır.

3- Davalı nişanlı, zararın doğmasından kusurlu olmalıdır.

4- Tazminat talep edenin kusuru diğer tarafın kusurundan az olmalıdır.

Haklı bir sebep olmaksızın nişanın bozulması sebebiyle manevi tazminat istenmesi, şartları varsa, maddi tazminat talebinin ileri sürülmesini engellemez. Bu iki talep, birlikte veya ayrı ayrı ileri sürülebilir.

Manevi Tazminat Davasının Tarafları[11]

Manevi tazminat davası açmak hakkı, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardandır; bu nedenle, sadece nişanlı tarafından açılabilir. Sınırlı ehliyetsiz bir kimse de bu davayı yasal temsilcisinin rızası olmadan açabilir. Veli veya vasi sınırlı ehliyetsiz adına bu davayı açamaz.

Manevi zarara uğrayan nişanlı ayırdetme gücünden mahrum ise, nişanlının yasal temsilcisine bu davayı açma hakkının tanınması hakkaniyete uygun düşecektir. Manevi tazminat talep etmek hakkının sağlararası bir hukuki muamele ile devredilip devredilemeyeceği hususunun Kanun’da belirtilmemiş olmasına rağmen, uygulama böyle bir devrin mümkün olmadığı görüşündedir. Aynı şekilde, dava açmak hakkı maddi tazminat davasından farklı olarak mirasçılara intikal etmez, rehnedilemezManevi tazminatın mirasçılara geçememesinin nedeni, bu tazminatın hukuki ve ahlâki dayanağını doğrudan doğruya ve yalnızca kişinin duyduğu elem ve ıztırabını kısmen olsun giderme ihtiyacı oluşturmasıdır. Bununla birlikte, zarar gören taraf ölümünden önce dava açmış veya manevi tazminat talebi davaya gerek kalmaksızın, tazminatla yükümlü olan tarafça kabul edilmiş ise, tazminatı talep hakkı nişanlının ölümü halinde mirasçılarına geçer; çünkü, bu durumda artık zarar gören taraf iradesini açıklamıştır.

Tazminatla yükümlü olan kimsenin ölümü halinde ise, ödemekle yükümlü olan mirasçılardır.

Manevi Tazminat Davasının Kapsamı

Manevi tazminat davasının şartları varsa, hâkim takdir hakkını kullanarak (TMK.m.4) tarafların toplumsal, kültürel vs. özelliklerine bakarak manevi tazminatın kapsamını belirler464. Hâkim, TMK.m.121’e göre sadece
paraya hükmedebilir. Başka türlü bir karar yoluna, örneğin özür dileme, kararın yayımlanması yoluna başvuramaz .
TMK.m. 121’de, BK.m. 49’un son fıkrasından farklı olarak, hâkime, para dışındaki manevi tazminat şekillerine hükmedebilmesi konusunda bir takdir yetkisine yer verilmediği göz önünde tutulursa, nişanın bozulması durumunda, hâkimin manevi tazminata, sadece para şeklinde hükmedebileceği sonucuna varılmalıdır.[12]

Doktrin ve Yargıtay kararlarına göre nişanın bozulması sebebiyle manevitazminat ödenmesine karar verilmesi gereken hallere örnekler şunlardır:[13]

-Nişanlıdan ayrılmanın çok olumsuz olarak değerlendirilmesi yüzünden, belki de artık evlenme şansının kaybedildiği bir çevrede, nişanlılardan birinin manevi çöküntü içine girmesi, psikolojik sarsıntı geçirmesi, hayata küsmesi, intihara varacak krizler geçirmesi,

- Nişanlısının kendisine verdiği güvene dayanarak, evleneceklerine kesin gözle bakılan nişanlının, ağır bir hayal kırıklığına uğratılması,

- Nişanlısıyla karı-koca hayatı yaşaması, nişanlısı hakkında dedikodular çıkararak ismini lekelemesi, sırlarını açıklaması,

- Nişanlıların yaşadığı cinsel ilişki sonucu nişanlı kadının hamile kalması,

- Nişanlılardan birinin başka biriyle nişanlanması veya evlenmesi sebebiyle nişanı bozması25,

- Nişanlı kızın, yabancı bir erkeğe kaçması,

- Nişanlılar arasında herhangi bir olay geçmediği ve içlerinden birinin onur kırıcı bir davranışı olmadığı halde, evlenmeye karar verilerek nikah günü belirlenmiş, davetiyeler de dağıtılmış olmasına rağmen, nikaha iki gün kala nişanlılığın bozulması

Manevi Tazminat Davasında Zamanaşımı

Nişanın bozulması sebebiyle açılacak manevi tazminat davası, nişanın bozulması tarihinden itibaren bir yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar (MK m.123)

c) Hediyelerin Geri Verilmesi

MK m.122 gereği, nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse nişanlıların birbirlerine veya anne ve babanın veya onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından istenebilir.Hediyelerin geri verilmesi davası şu beş şartın birlikte gerçekleşmesi durumunda açılabilir:[14]

1- Hediye nişanlılık dolayısıyla verilmiş olmalıdır.

2- Nişanlılık, evlenme dışında bir nedenle sona ermiş olmalıdır.

3- Hediye, ekonomik değeri olan bir kazandırma olmalıdır.

4- Hediyeler, nişanlılık sebebiyle ve alışılmışın dışı (mutad) olarak verilmiş olmalıdır.

5- Geri vermeyi İsteme hakkına nişanlılar , ana -babaları ya da ana baba gibi hareket eden kimseler sahiptir.

Önemle belirtmek gerekir ki tazminat taleplerinden farklı olarak , hediyelerin geri istenmesi kusurlu olma şartına bağlanmadığı için , nişanın bozulmasında kusurlu olan nişanlı , nişanlının ana babası , veya ana babası gibi davranan kişiler verdiği hediyeyi geri isteyebilir.

Hediyelerin Geri Verilmesi Davasının Tarafları

Hediyelerin geri verilmesi davasında, davacı taraf olabilecek kişiler şunlardır:

- Hediyeleri veren nişanlı,

- Nişanlının anne ve babası,

- Nişanlının anne ve babası gibi davranan kişiler.

Üçüncü kişilerin nişanlılara, nişanlı yakınlarının birbirlerine verdikleri hediyeleri m.122 hükmüne göre geri istemesi olanaksızdır.

Nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilir.

Hediye aynen veya mislen geri verilemiyorsa, sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır.

Hediyelerin geri verilmesi davasında davalı taraf ise, hediyelerin verildiği diğer nişanlıdır.

Tarafların sınırlı ehliyetsiz olması durumunda yasal temsilcileri tarafından dava yürütülür.

Hediyelerin Geri Verilmesi Davasının Kapsamı

MK m.122/2 gereği, hediye aynen veya mislen geri verilemiyorsa, sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır. Buna göre hediyeler duruyorsa aynen diğer nişanlıya geri verilir. Mislen geri verilme, misli yani temini her zaman mümkün olabilen eşyalarda sözkonusudur.[15] Hediyeler iyiniyetle elden çıkarılmışsa artık geri verilmesi sözkonusu olmaz. Ancak hediye elden çıkmış olmakla birlikte karşılığında malvarlığına bir değer girmişse (örneğin hediye satılmışsa) bunun geri verilmesi istenebilir. Eğer hediyeyi alan nişanlı bunu kötüniyetle elden çıkarmış ise hediyenin tam değerini tazmin etmesi gerekir.

Hediyeyi alan nişanlı kullanmış veya iyiniyetle kısmen veya tamamen karşılıksız olarak elden çıkarmış ise, hediyelerden geriye ne kalmışsa sadece onu geri vermekle yükümlüdür.

Zenginleşmenin kapsamı nişanın sona erdiği tarihe göre belirlenir. Hediyelerin değeri üzerinde anlaşmazlık doğduğu takdirde, bilirkişi görüşüne başvurulur.

Hediye Kavramı

MK m.122 kapsamındaki hediye, ekonomik değer taşıyan kazandırmalardır.

Örneğin nişan yüzüğü, mücevherler, kumaşlar, bir miktar para, apartman katı, otomobil, deniz motoru, şirket hisse senetleri hediye kapsamındadır. Ancak bir yemek ziyafeti, gönül almak amacıyla verilen ufak tefek şeyler, ekonomik değeri olmayan mektup veya resimler hediye kapsamına girmez. Nişanlılık sebebiyle verilen hediye, olağan bir hediye ise geri istenemez. 2005 tarihli bir Yargıtay kararına göre olağan bir hediyenin sözkonusu olabilmesi için, hediyenin örf ve adete göre verilmesi ve de maddi değerinin günün koşullarına göre fahiş olmamasını gerektirir. Hediyenin geri verilmesi davası açılabilmesi için hediyenin alışılmışın dışında olması gerekir. Hangi hediyelerin alışılmışın dışı sayılacağı, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına, bölgesel örf ve adetlere göre belirlenir. Hediyenin değerinin çok yüksek olması onun alışılmışın dışı hediye olduğu yolunda karine teşkil eder. Ancak burada önemli olan Türkiye koşulları değil, tarafların koşullarıdır.

Yerleşmiş Yargıtay uygulamasına göre, kullanılmakla eskiyen ya da tüketilen hediyelerin geri verilmesi istenemez. Yargıtay 2004 tarihli bir kararında da ‘’...kullanılmakla eskiyen ya da tüketilen eşyaların iadesine karar verilemeyeceği gözetilmeden ayakkabı ve giyim eşyası vb kullanılmakla eskiyen eşyaların bedeline hükmedilmesi de doğru değildir.’’ diyerek ilk derece mahkemesinin kararını bozmuştur.[16]

Nişanlıların birbirlerine verdikleri manevi değeri olan eşyanın geri verilmesi gerekip gerekmediği problemi üzerinde de durulmalıdır. Nişanlıların birbirlerine verdikleri manevi değer taşıyan fotoğraf ve mektup gibi eşyanın geri verilmesi gerekip gerekmediği, doktrinde tartışmalıdır. Bizim de katıldığımız ağırlıklı olan görüş, bu tür eşyanın da geri verilmesi gerektiğini kabul etmektedir.

Türkiye’de, özellikle kırsal kesimde yaşayan geleneklerden olan ve nişanlı erkek tarafından, nişanlı kızın babasına verilen “başlık parası” gibi, “ağırlık” ile “cihaz” veya “çeyiz” de Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, geri verilmesi istenebilecek hediyelerden sayılmaktadır.[17]

Hediyelerin Geri Verilmesi Davasında Zamanaşımı

Hediyelerin geri verilmesi davası, nişanın bozulduğu tarihten itibaren 1 yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar (MK m.123)

NİŞANLILIKTAN DOĞAN DAVALARDA GÖREV ve YETKİ

Nişanlanma, MK’nın Aile Hukuku ile ilgili ikinci kitabında yer aldığından nişanlılıktan doğan tüm dava ve işler aile mahkemelerinin görev kapsamındadır. Buna göre, nişanın bozulması sebebiyle açılacak maddi ve tazminat davaları ile hediyelerin geri verilmesi davası aile mahkemesinde görülür.

Yetki konusunda ise HUMK m.9’daki genel yetki kuralı gereği davalının ikametgahında dava açılır. Bununla birlikte HUMK m.10’daki sözleşmenin ifa edileceği veya sözleşmenin kurulduğu yer mahkemelerinin de yetkili sayılabileceğini düşünüyoruz.

...

Yargıtay Kararları

3. Hukuk Dairesi [18]

2016/22515 E. , 2018/9548 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ:AİLE MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tazminat-alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

 

Karar

Davacı; davalı ile ortaokul arkadaşı olup, 2009 yılında aralarında duygusal yakınlaşma başladığını, evlenecekleri inancıyla aile ile yakınları arasında ve toplum içerisinde nişanlı olarak addedilmeye başladıklarını, davalının samimi ve dürüst olduğu inancıyla ve evlenmek üzere davalı ile uzun süre birlikte olduğunu, davalının bedelli askerlik imkânı doğunca bedelli askerliğini yapması halinde evleneceklerini düşünerek bedelli askerlik için gerekli 15.000 TL’yi borç olarak yakınları ve arkadaşlarından tedarik ettiğini ve bankaya birlikte giderek ödediklerini, bu tarihten itibaren de davalının kendisine karşı tutum ve davranışının değiştiğini, bedelli askerlik görevi biter bitmez de bir başkası ile evlendiğini beyan ederek 15,000 TL askerlik bedeli, davalı ile aralarındaki ilişki gereği ve evliliğin gerçekleşeceğine inanarak harcamalar yaptığından şimdilik 7.000 TL maddi tazminat ile davalının başka biri ile evlenerek ağır hayal kırıklığına uğramasına, psikolojisinin bozulmasına, insanlara ve evliliğe olan güveninin sarsılmasına ve çevresinde küçük düşmesine sebebiyet vermesi nedeniyle 25.000 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 47.000 TL'nin ihtarname tarihi olan 05.12.2012 tarihinden itibaren uygulanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı; davacının bütün iddialarının gerçek dışı olduğunu, davacı ile olan arkadaşlığını 2011 yılında bitirdiğini ve 2012 Temmuz ayında evlendiğini, ancak arkadaşlığının bitmesini istemeyen ve kabullenemeyen davacının tek taraflı görüşme girişimi yollarına başvurduğunu, insanların nişan yapması ve nişanlı olmasının hayatın olağan akışı içerisinde, iki tarafın ortak niyet ve irade beyanı ile mümkün olduğunu, halbuki davacı ile nişan yapmak konusunda karşılıklı ve ortak bir irade beyanları bulunmadığı gibi kendisinin dahi davacı ile nişanlı olduğundan haberi olmadığını, bir kişinin diğer kişiden beklentisi ile nişanlı olmasının hukuken mümkün olmadığını belirterek davanın reddini dilemiştir.Mahkemece; taraflar arasında yasanın aradığı anlamda nişanlanmanın gerçekleştiği ve evlilik hazırlıklarına geçildiği, bu süreçte davacının, gerek ev ve gerekse davalının kişisel harcamaları gerekse davalıya aldığı hediyeler ile 7.000 TL'nin üzerinde harcama yaptığı, davalının 15.000 TL askerlik borçlanmasını ödediği ve davalının, davacıya evlenme vaadinde bulunması, aile ve arkadaşlarının nişanlandıkları bilinmesi, evlenecekleri beklentisinin oluşması ve davacı ile birlikte ev bakacak kadar da evlilik hazırlıklarına başlamalarına rağmen davalının, ortada haklı bir neden yok iken ve davacının haberi olmaksızın bu nişanlılık ilişkisine tek taraflı son vererek davacıyı başka bir kadınla aldattığı, bu yönden davacının kişilik haklarının büyük zarar gördüğünün kabulü gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 15.000 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7.000 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 10.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmiştir.

1- Dava; maddi ve manevi tazminat ve alacak istemine ilişkindir.

Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4.maddesi uyarınca 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 2.kitabı ile (3 kısım hariç) 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulanış Şekli Hakkında Kanun kapsamındaki aile hukukundan doğan dava ve işler aile mahkemesinde görülür.04.06.1958 gün 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da vurgulandığı gibi; bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak da hâkimin görevidir. Diğer bir deyişle; bir davada maddi olayı anlatmak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak hakime aittir. (HMK. madde 33). Anılan yasal düzenlemeye göre davayı aydınlatma görevinin mahkeme hâkimine ait olmasına göre uyuşmazlığın çözümüne ilişkin hukuki nitelendirme yapılmalıdır.Mahkemece, uyuşmazlığın TMK'nın 121. maddesine dayalı nişanın bozulması nedenine dayalı olduğu belirtilerek, davanın esası hakkında karar verilmiştir.Nişan; evlenme yaşına gelmiş kız ve erkeğin aileleri ile yakın dostları tarafından yörenin örf ve adetleri doğrultusunda evleneceklerine ilişkin bir çeşit söz vermedir. Nişanlanma, bir aile hukuku sözleşmesi olup, TMK'nın 118’inci maddesinde düzenlenmiş ve şekil şartı koyulmamıştır. Nişanın hukuken geçerli olması için belli bir rituel içinde yapılmış olması, nişanın duyurulması(ilan edilmesi) ve aile bireylerinin şahitliği çerçevesinde yapılması gerekmektedir.Davacı dava dilekçesinde nişanın bozulması nedeni ile kişilik haklarının zedelendiğini iddia ederek, maddi ve manevi tazminat ile alacak isteminde bulunmuş ise de; taraflar arasında geleneksel anlamda nişan merasimi bulunmamaktadır.Somut olayda; taraflar gayri resmi şekilde bir araya gelmiş olup, bu durumda nişandan ve yasal olarak korunması gereken bir birliktelikten söz edilmesi mümkün değildir. Dosya kapsamından tarafların nişanlanmadıkları anlaşıldığına göre, taraflar arasındaki ilişkinin aile hukuku prensiplerine göre değil, borçlar hukuku kurallarına, özellikle de haksız eyleme ilişkin hükümlere göre değerlendirilmesi gerekmektedir.

Görev kuralları, kamu düzenine ilişkin olup, HMK'nun 114/1-c maddesi uyarınca mahkemenin görevli olması dava şartlarındadır. Mahkeme, görevli olup olmadığını yargılamanın her aşamasında kendiliğinden gözetmelidir.
O halde; eldeki davada, istem nişana dayalı tazminat talebi olmayıp, haksız fiilden kaynaklanmakla, bu çerçevede değerlendirme yapılarak görevsizlik kararı verilmesi ve dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi gerekmektedir.Tüm bu açıklamalar ışığında; uyuşmazlığın Aile Mahkemesi'nin görevine girmediği düşünülerek, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın esası hakkında hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

2-Bozma sebep ve şekline göre davalının temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

T.C.

YARGITAY

3. HUKUK DAİRESİ

E. 2017/1159

K. 2018/11427

T. 13.11.2018[19]

* NİŞAN HEDİYELERİNİN İADESİ İSTEMİNE DAYALI TAZMİNAT TALEBİ ( Tarafların Nişandan Sonra Düğün Yaparak Gayri Resmi Şekilde Uzun Süre Bir Arada Yaşadıklarının Anlaşıldığı/Olayda Nişanlılığa Dair Aile Hukuku Kapsamında Korunacak Bir Birliktelik Söz Konusu Olmadığı - Taraflar Arasındaki Uyuşmazlığın Haksız Fiil Olarak Nitelendirileceği/Taraflar Arasındaki İlişkinin Aile Hukuku Prensiplerine Göre Değil Borçlar Hukuku Kurallarına ve Özellikle de Haksız Fiile Dair Hükümlere Göre Değerlendirilmesi Gerektiği )

* TARAFLARIN NİŞANDAN SONRA DÜĞÜN YAPARAK GAYRİ RESMİ ŞEKİLDE UZUN SÜRE BİR ARADA YAŞAMASI ( Olayda Nişanlılığa Dair Aile Hukuku Kapsamında Korunacak Bir Birliktelik Söz Konusu Olmadığı/Taraflar Arasındaki Uyuşmazlığın Haksız Fiil Olarak Nitelendirileceği - Taraflar Arasındaki İlişkinin Aile Hukuku Prensiplerine Göre Değil Borçlar Hukuku Kurallarına ve Özellikle de Haksız Fiile Dair Hükümlere Göre Değerlendirilmesi Gerektiği/Nişan Hediyelerinin İadesi ve Tazminat Talebi )

* GÖREVLİ MAHKEME ( Nişan Hediyelerinin İadesi ve Tazminat Talebi/Uyuşmazlığın Çözümü Aile Mahkemelerinin Görevine Girmediğinden Asliye Hukuk Mahkemelerinin Davaya Bakmaya Görevli Olduğu - Aile Mahkemesi Sıfatı ile Davaya Bakılmasına Karar Verilerek Yargılamaya Devam Edilerek Davanın Esası Hakkında Hüküm Tesisi Hatalı Olduğu/Kararın Bozulması Gerektiği )

6098/m. 49, 56

6100/m. 114, 115

ÖZET : Dava; nişan hediyelerinin iadesi istemine dayalı alacak, maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. Davacı dava dilekçesinde taraflar arasında nişan ve imam nikahı yapıldığını, resmi nikah olmaksızın yapılan düğün sonrası davalı ve ailesi ile beraber yaşadıklarını, davacının resmi nikah teklifine rağmen davalının resmi nikah yapmadığını, belirterek düğünde takılan ziynet eşyalarını, mehir senedinde yazılan eşyaların iadesini, çeyiz eşyalarının bedelini ve maddi tazminat ile manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir. Bu doğrultuda davalı tarafın savunmalarında da bu husus doğrulanmakla tarafların nişandan sonra düğün yaparak gayri resmi şekilde uzun süre bir arada yaşadıkları anlaşılmıştır.