Tedbir nafakası, boşanma ve ayrılık davaları devamı süresince, hem re'sen hem de talep üzerine ara kararla belirlenebilen nafaka türüdür. Bu nafakanın asıl amacı müşterek çocukların, aile konutunun, aile olma sorumluluklarının ve eşlerden bir tarafın dava süresince korunmasıdır. Tedbir nafakasına karar verilirken kusur araştırması yapılmamaktadır.

İştirak nafakası, boşanma veya ayrılık kararının verilmesi üzerine, velayet hakkı kendisine bırakılmayan ebeveynin, yetişkin olmayan müşterek çocuğun bakım, eğitim, sağlık ve diğer temel giderlerine katkıda bulunmasını sağlamak amacıyla ödemekle yükümlü olduğu nafakadır. İştirak nafakası takdir edilirken ebeveynlerin kusur oranlarına bakılmadan çocukların üstün yararı ve korunmaları ilkesinden hareket edilmektedir.

Yoksulluk nafakası, boşanma kararının sonrasında yoksulluğa düşecek olan, ekonomik gelecek beklentisi sarsılmış ve boşanma davasında kusursuz veya daha az kusurlu eş lehine mahkemece hükmedilen nafaka türüdür. Sadece kadınların yoksulluk nafakası alabileceğine dair yanlış bir inanış mevcut olmakla beraber, ülkemizde birçok kadının ekonomik ve sosyal olarak erkeklere nazaran dezavantajlı olduğu apaçık ortadadır. Bu durumu görmezden gelmek, kabul etmemek için direnmek, kadınların sadece kadın oldukları için hukuk dünyasında kollandığını düşünmek artık yıkılması gereken bir düşünce tipidir. Umarız kadın vatandaşlarımız da tıpkı erkek vatandaşlarımız gibi aynı ekonomik ve sosyal statülere bir an önce kavuşur ve bu yersiz pozitif ayrımcılık yapıldığı düşüncesi tarihin tozlu sayfalarına karışır.

Aile mahkemeleri tarafından hükmedilen bu nafakaların bazı koşullar altında kaldırılması, azaltılması gerekebilir. Özellikle Türk Medeni Kanunu içerisinde yer alan bazı şartların gerçekleşmesi, nafaka yükümlüsü eşin nafaka ödemekte zorlanması, taraflardan birinin ölümü, iştirak nafakası ödenen çocuğun yetişkin olması ve benzeri hangi hallerde nafakaların kaldırılması/azaltılması gerektiğine dair naçizane açıklamalarda bulunacağız. İlerleyen bölümlerde davanın şartları, yetkili ve görevli mahkeme, dava harçları, deliller, talep ve sonuç kısımlarına değineceğiz.

Tedbir nafakası dava devam ederken ara kararla kurulmakta olup, davanın bitip kesinleşmesinden sonra iştirak ve/veya yoksulluk nafakası olarak devam etmektedir. Bu sebeple doğrudan iştirak ve yoksulluk nafakasının kaldırıldığı veya azaltıldığı hallerden bahsetmek daha doğru olacaktır.

İŞTİRAK NAFAKASININ KALDIRILMASI VEYA AZALTILMASI

Bu nafakanın hem kendiliğinden hem de mahkeme kararıyla kaldırıldığı veya azaltıldığı hallerin ayrı ayrı incelenmesi sistematik inceleme açısından daha verimlidir.

A) İştirak Nafakasının Kendiliğinden Sona Erdiği Haller

1. Çocuğun ergin olması (18 yaşını doldurması)

TMK’ya göre çocuk ergin olduğunda iştirak nafakası kendiliğinden sona erer. Bu durumda mahkeme kararına gerek yoktur. Dayanak: TMK m. 328/1

2. Çocuğun veya nafaka yükümlüsü ebeveynin ölümü

Nafaka yükümlülüğü, doğal olarak çocuğun veya nafaka yükümlüsü ebeveynin vefatıyla sona erer. Dayanak: TMK m. 176/3 ve genel hukuk ilkeleri

3. Evlat edinilen çocuğa ait velayetin evlat edinene geçmesi halleri

Eğer çocuk başka bir ebeveyn tarafından evlat edinilirse, biyolojik ebeveynin nafaka yükümlülüğü sona erebilmektedir. Dayanak: TMK m. 314 vd

İştirak nafakasının kendiliğinden sona erdiği haller neticesinde nafaka yükümlüsü ebeveynin artık ödeme yapmayı durdurması gerekir. Nafaka yükümlüsü ebeveyn, kendisini güvenceye alabilmek adına nafaka yükümlülüğünün kendiliğinden sona erdiğinin tespitini yetkili ve görevli mahkemeden de isteyebilir. Ancak iştirak nafakası için açılmış bir icra takip dosyası üzerinden ödeme yapılmakta ise icra dosyasına bakan müdürlüğe eldeki mevcut bilgi ve belgelerle (örn: nüfus kayıtları, ölüm belgesi vb. ) başvuru

yapılarak, icra takip hukukundaki yöntemleri (örneğin şikayet) denemenin daha doğru olacağı kanaatindeyiz. Doğrudan mahkemeye başvurarak tespit kararı verilmesinin istenmesi, hukuki yarar yokluğundan red kararıyla karşılaşılmasına sebep olabilmektedir.

Müşterek çocuğun ergin olması sebebiyle iştirak nafakasının kendiliğinden sona ermesi halinde, eğer müşterek çocuk eğitimine devam ediyor ise müşterek çocuk kendi adına dava açarak yine ebeveynlerin herhangi birinden yada her ikisinden ayrı ayrı yardım nafakası ödenmesini talep edebilir. Dayanak: TMK m. 328/2

Ergin olmayan müşterek çocuk, sonradan mahkeme kararıyla veya evlenme ve benzeri bir sebeple 18 yaşına girmeden önce ergin kılındıysa, yine iştirak nafakasının kendiliğinden sona erdiğinin kabulü gerektiğini düşünmekteyiz. Genel kabul bu yönde olmakla birlikte, somut olaylara göre kararların değişebileceği gözden kaçırılmamalıdır. Dayanak: TMK m. 328/1

B) İştirak Nafakasının Dava Yoluyla Kaldırılması veya Azaltılması Gereken Haller

1. Tarafların Mali Durumlarında Önemli Değişiklik Olması

Nafaka ödeme yükümlüsü ebeveynin gelirinde ciddi azalma (örneğin işsizlik, hastalık, iflas) veya nafaka alacaklısının gelirinde artış (örneğin işe girme, miras edinme) durumunda nafaka miktarı mahkeme kararıyla azaltılabilir veya kaldırılabilir. Nafaka ödeme yükümlüsü ebeveynin maddi durumundaki kötüleşme kendisi tarafından bilerek ve istenerek gerçekleştiyse yani kendi kusuruna dayanıyorsa, mahkemeler genelde iştirak nafakasının devamına dair karar verecektir. Dayanak: TMK m. 331

2. Çocuğun Gelir Elde Etmeye Başlaması

Çocuk ergin olmasa bile düzenli gelir elde ediyorsa (örneğin çalışmaya başlamışsa), nafaka ihtiyacı ortadan kalkabilir. Bu durumda mahkeme kararıyla nafaka kaldırılabilir.

3. Çocuğun Eğitim Giderlerinin Azalması veya Sona Ermesi Dayanak: TMK m. 331

Örneğin çocuğun eğitim masrafları önemli ölçüde azalmışsa, nafaka miktarı yeniden değerlendirilir.

4. Nafaka Yükümlüsü Ebeveynin Yeni Aile Kurması ve Artan Yükümlülükleri

Nafaka borçlusu ebeveyn yeniden evlenmişse ve yeni eşinden çocuk sahibi olmuşsa, mevcut nafaka yükümlülüğü borçlunun yaşamını aşırı zorlaştırıyorsa mahkeme indirime gidebilir. Dayanak: TMK m. 2 (Dürüstlük kuralı) ve TMK m. 331

5. Hakkaniyet Gereği Düzenleme Yapılması

Tarafların sosyal ve ekonomik koşulları göz önüne alındığında, nafaka miktarının mevcut haliyle adaletsiz sonuçlar doğurması durumunda hâkim müdahale edebilir.

Dayanak: TMK m. 4 ve TMK m. 331

Burada sayılan hakkaniyet gereken örneklerin artırılması mümkün olup, somut olayların mahkemelerce değerlendirilmesi ve müdahale edilmesi gereken çeşitli haller doğmuş olabilir.

Hukuki danışmanlık alınmadan (genelde internetten alınan şablonlar) hazırlanmış anlaşmalı boşanma protokolleri genelde tarafların en kısa sürede boşanabilmek için üzerine hiç düşünmeden imzaladığı ve hakim onayına sunularak kesinleşen nafaka ve benzeri yükümlülüklerle doludur. Anlaşmalı boşanma kararından sonra kesinleşen iştirak ve yoksulluk nafakalarının sonradan azaltılması veya kaldırılması gerektiğine dair açılan davalarda, mahkemelerin protokol hükümlerine ve ahde vefa ilkesine mümkün mertebe müdahale etmekten kaçındığını söylememiz gerekir. Olağanüstü değişimler olmadan ve hakkaniyet gerektirmediği sürece nafaka miktarlarına müdahale edilmesi, mahkemelerce çok daha zor kabul gören durumlardır. Çünkü en kısa sürede boşanmak için elinden gelen her şeyi yapan tarafların daha sonrasında ben bu nafakayı ödeyemem diyerek yan çizmesi bir nevi hakkın kötüye kullanılarak kısa sürede alınan boşanma kararından kendi lehine pay çıkarmaktan başka bir şey değildir ve hem hakimler hem avukat meslektaşlarımız bunun gayet farkındadır.

YOKSULLUK NAFAKASININ KALDIRILMASI VEYA AZALTILMASI

Yoksulluk nafakasının, yoksulluk altında yaşayan ve ağır kusurlu olmayan eş lehine hükmedilen nafaka türü olduğundan yukarıda bahsetmiştik. Bu nafakanın hem kendiliğinden hem de mahkeme kararıyla kaldırıldığı veya azaltıldığı hallerin ayrı ayrı incelenmesi sistematik inceleme açısından daha verimlidir.

A) Yoksulluk Nafakasının Kendiliğinden Sona Erdiği Haller

1) Nafaka Alacaklısı Olan Tarafın Yeniden Evlenmesi

2) Taraflardan Birinin Ölümü

Türk Medeni Kanunu m. 176/3 hükmüne göre nafaka alacaklısı tarafın yeniden evlenmesi veya taraflardan birinin ölmesi hallerinde, kanunda açıkça belirtildiği üzere yoksulluk nafakası derhal kendiliğinden son bulacaktır. Bu durumların gerçekleşmesi ihtimalinde aile mahkemelerine başvurarak verilecek tespit kararıyla nafaka yükümlülüğünün sona erdiğinin tespiti istenebilir. Yine yukarıda bahsettiğimiz gibi mahkemeye başvurmanızda hukuki yararınız olup olmadığını öncelikle düşünmeniz gerektiğini belirtmeliyiz.

B) Yoksulluk Nafakasının Dava Yoluyla Kaldırılması/Azaltılması Gereken Haller

TMK m. 176/3 ve 4

1) Nafaka Alacaklısının Fiilen Evli Gibi Yaşaması

Nafaka alacaklısı olan tarafın, boşandığı eski eşinden aldığı yoksulluk nafakasının kendiliğinden sona ermemesi için aslında uzun zamandır aile hayatı yaşadığı 3. kişiyle evlenmekten kaçınması gibi durumlara şahit olabiliyoruz. Resmi nikahlı olmadan kurulmuş bu aile hayatının, hukuka uygun delil ve görgü şahidi olan tanıklarla ispatlanması halinde nafaka ödeme yükümlülüğünün mahkemece kaldırılması mümkündür.

2) Nafaka Alacaklısı Tarafın Haysiyetsiz Yaşam Sürmesi

Haysiyetsiz yaşam sürme olgusu genelde bireyin toplumun genel ahlaki ve etik değerlerini karşılamayan ve süreklilik arz eden kötü yaşam tarzına sahip olduğunu tanımlayan durumlardır. Örneğin uyuşturucu, alkol, kumar, fuhuş bağımlılığı veya adi suçlu olmak bu haysiyetsiz yaşamın göstergesidir. Yoksulluk nafakasının kaldırılması/azaltılması için önemli başvuru yollarından biridir.

3) Nafaka Alacaklısının Yoksulluğunun Ortadan Kalkması

Bu başlığın adından anlaşılabileceği üzere, nafaka alacaklısı tarafın hayatındaki gelişmeler neticesinde yoksulluğunu ortadan kaldıracak yeni durumların ortaya çıkması gerekir. Yoksulluğun ortadan kalktığına dair tespit yapılırken, ortalama bir Türk vatandaşının ihtiyaçlarına, gelirlerine, giderlerine bakılır. Sabit ve güvenceli bir işte çalışılması, yüklü miktarda miras kalması, nafaka kararından sonra üzerine kayıtlı yeni taşınır-taşınmazların olup olmadığı, taşınmazlardan kira geliri elde edilmesi ve benzeri durumlar yoksulluğun hangi derecede kalktığının tespiti açısından çok önemlidir.

Bu yukarıda saydığımız tespitler için, kolluk tarafından yapılan sosyo-ekonomik durum araştırma tutanakları, tapu ve SGK kayıtları, tanıklar ve benzeri delillerin incelemesi yapılır. Eğer şartların oluştuğuna kanaat getirilirse, yoksulluk nafakası kaldırılabileceği gibi önemli miktarlarda azaltılması da mümkündür.

4) Tarafların Malî Durumlarının Değişmesi veya Hakkaniyetin Gerektirdiği Hâller

Nafaka ödeme yükümlüsü tarafın ekonomik durumundaki kötüleşme, yaşamını zor idame ettirmesi, hapse girmesi, yatalak olması, yeni evlilik yapması, yeni çocuk sahibi olması gibi sebepler, diğer tarafa ödenen yoksulluk nafakasının doğrudan kaldırılması için bir sebep oluşturmaz. Bu sebeplerin yanında nafaka alacaklısı olan tarafın yoksulluk tehlikesinin de ortadan kalktığının tespiti gerekir.

Bu sebepler doğrudan yoksulluk nafakasının kaldırılması için önemli olmasa bile nafakanın azaltılmasının takdiri aşamasında elbette önem arz eder.

NAFAKALARIN KALDIRILMASI VEYA AZALTILMASI DAVA BİLGİLERİ

GÖREVLİ MAHKEME : Aile mahkemeleri; 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun ile kurulan özel bir mahkemedir. Kanuna göre, kural olarak her yargı çevresinde (adliyede) yeteri kadar aile mahkemesi kurulmalıdır. Ancak, aile mahkemesinin kurulamadığı yargı çevrelerinde (adliyelerde) genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemesi, aile mahkemesi sıfatıyla yargılama yapacaktır. Nafaka, boşanma ve benzeri davalarda görevli mahkeme aile mahkemesidir.

YETKİLİ MAHKEME :Nafakanın kaldırılması veya azaltılması davalarında yetkili mahkeme ise, nafaka alacaklısı olan eski eşin veya nafaka alacaklısı olan müşterek çocuğun yerleşim yeri mahkemesidir.

DAVACI : Nafaka ödeme yükümlüsü olan ebeveyn yada taraf

DAVALI : Nafaka alacaklısı olan taraf veya nafaka alacaklısı çocuktur.

Yetişkin olmayan çocuk, kısıtlılılık halleri ve benzeri durumlarda vasilik ve velayet kuralları devreye girebilir. Dikkatle incelenmesi gerekir.

İSPAT YÜKÜMLÜSÜ : Genel hukuk kurallarımız uyarınca ispat etmesi halinde kendine fayda sağlayacak olan nafaka ödeme yükümlüsü, iddialarını ispatlamalıdır.

DELİLLER : Müzekkere yazarak mahkemenin toplayabileceği SGK kayıtları, nüfus kayıtları, tapu kayıtları, sosyo-ekonomik durum araştırma tutanakları, keşif, bilirkişi, görgü şahitleri ve benzeri tüm yasal deliller ile birlikte sosyal medyada herkese açık paylaşılan fotoğraf ve videolar, nafaka ödeme yükümlüsünün gelir ve giderlerini gösteren banka dökümleri ve faturalar önemli delillerdir.

DAVA HARCI : En son ödenen 1 yıllık nafaka tutarında nispi harç ödenir

ZAMANAŞIMI : Nafakanın kaldırılması veya azaltılması davaları herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmayıp, şartların oluştuğu düşünülen zamanda açılabilir.

DAVANIN ETKİSİ : Nafakanın kaldırılması/azaltılmasına dair verilen yeni hüküm geriye dönük olarak davanın açılma tarihinden itibaren hüküm ve sonuç doğurur. Ancak dikkat edilmeli, davanın sonucu kesinleşene kadar nafaka yükümlüsü taraf, nafakaları ödemeye devam edecektir. Daha sonrasında nafaka kaldırılır veya azaltılırsa sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca fazla ödenen nafakalar iade alınabilir.

TALEP VE SONUÇ : Nafakanın kaldırılması/azaltılması davalarında, asli talebimiz nafakanın kaldırılması olup, olmadığı taktirde hakkaniyet gereğince azaltılmasından ibarettir. Bu sebeple terditli dava olarak karara bağlanmasını talep etmek her zaman önemlidir. Mahkeme ilk önce asli kaldırma talebimizi inceleyecek olmadığı taktirde azaltılma şartlarının oluşup oluşmadığına bakacaktır. Keza aile mahkemeleri çoğun içinde az da var ilkesine riayet ederek, güncel Yargıtay kararlarıyla uyumlu hareket etmektedirler.

DAVA DİLEKÇELERİNDE KULLANILABİLECEK KARARLAR

Yargıtay 3. HD.,E. 2014/22243 K. 2015/9358 T. 25.05.2015

'' Nafakanın kendiliğinden sona erdiği hallerde mahkemeden nafakanın kaldırılmasının istenmesinde hukuki yarar yoktur. ''

Yargıtay HGK.,E. 2010/3-634 K. 2010/677 T. 22.12.2010

'' Nafaka alacaklısının bir kimse ile imam nikahı kıydırması fiilen evli gibi yaşadığını gösterdiğinden nafakanın kaldırılması gerekir. ''

Yargıtay 3. HD., E. 2015/9825 K. 2015/13574 T. 7.9.2015

'' Nafaka alacaklısının asgari ücret kazanmaya başlaması tek başına yoksulluk durumunun ortadan kalktığı anlamına gelmez. ''

Yargıtay 3. HD., E. 2012/3970 K. 2012/7920 T. 26.03.2012

“Çoğun içinde az da vardır” prensibinden hareketle; nafakanın kaldırılması talebinin kabul edilmediği hallerde nafakanın azaltılıp azaltılmayacağı yönünde değerlendirme yapılabilir. ''

Yargıtay 2. HD., E. 2016/5794 K. 2016/9177 T. 5.5.2016

'' Yoksulluk nafakasının kaldırılması davası nisbi harca tabidir. ''

Av. Doğaç ÖZTÜRK