Mirasın Açılmasından Sonra, Paylaşmadan Önce Miras Payının Devri

Miras, miras bırakanın vefatı ile birlikte açılır. Mirasın açılmasıyla mirasçılar, tereke üzerinde ortak hak sahibi olurlar ve bu durum, mirasçıların tereke üzerinde birlikte hareket etme zorunluluğunu doğurur. Bu zorunluluk, mirasın paylaşılması ya da elbirliğiyle mülkiyetin paylı mülkiyete dönüştürülmesine kadar sürer. TMK m. 677, mirasçılara miras payları üzerinde tasarruf etme imkanı tanımaktadır. Bu düzenleme, mirasçıların elbirliği ile hak sahipliği durumunda, istisnai olarak kendi payları üzerinde tek başlarına hareket edebilmesine olanak sağlar. TMK 677.maddeyi inceleyecek olursak ;

TMK Madde 677 - Terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır.

Bir mirasçının üçüncü kişiyle yapacağı böyle bir sözleşmenin geçerliliği, noterlikçe düzenlenmesine bağlıdır. Sözleşme bu kişiye paylaşmaya katılma yetkisi vermez; sadece paylaşma sonunda mirasçıya özgülenen payın kendisine verilmesini isteme hakkını sağlar.

Görüleceği üzere, miras paylarının devri mirasçıya veya mirasçı olmayan bir üçüncü kişiye yapılmış olmasına göre farklı şekillerde düzenlenmiştir. Söz konusu kanun maddesine göre, mirasçılar terekenin tamamı veya bir kısmı üzerindeki miras paylarını diğer mirasçılara devredebilirler. Aynı şekilde, miras payının devri üçüncü kişilere de gerçekleştirilebilir. Ancak, bu iki durum için miras payının devrine ilişkin sözleşmeler farklı şartlar, hükümler ve sonuçlar içermektedir. Bu nedenle, TMK. m. 677, bu iki durumu ayrı fıkralarda düzenlemiştir. Devir sözleşmesi terekenin tamamı üzerinde yapılabileceği gibi belirli bir mal üzerinde de yapılabilmektedir. Belirtmekte fayda var ki mirasçılar arasında devir aynı zümreyi kapsamakta farklı zümrede yer alan bir mirasçıya devir yapılıyor ise bu 3.kişi olarak kabul edilecektir ve uygulamada farklılık yaratacaktır.

Miras payının devri için gereken ilk şart miras payını devreden kişinin mirasçı olmasıdır. Miras payının devri, yalnızca pay sahibi olan bir mirasçı tarafından gerçekleştirilebilir. Bu durumda, mirasçıların yasal mı yoksa atanmış mı olduklarının, devir sözleşmesi açısından bir farklılık oluşturup oluşturmadığını incelemek önemlidir. Devri yapan mirasçının atanmış ya da yasal mirasçı olması arasında bir ayrım yoktur. Her iki durumda da miras, külli halef sıfatıyla edinilir ve miras ortaklığının bir parçası haline gelinir. Ancak vasiyet alacaklıları, miras bırakanın cüzi halefleri olup, mirasçı sıfatına sahip değildirler. Vasiyet alacaklısı, miras bırakanın vefatıyla birlikte yapılan bir tasarrufla alacak hakkı kazanır ve bu hakkı yalnızca  alacağın devri hükümlerine göre devredebilir. Miras payını devreden mirasçının geçerli bir devir sözleşmesi yapabilmesi için sözleşme yapma ehliyetine sahip olması gerektiği açıktır. Miras bırakanın birden fazla mirasçının bulunması gerekmektedir. Mirasbırakanın tek bir mirasçısının bulunması durumunda terekenin tamamı o mirasçıya kalacağından ve miras üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunabileceğinden miras hakkının devri söz konusu olamayacaktır. Miras payının mirasçılar arasında devrinde şekil şartı bulunmaktadır. Miras payının devri sözleşmesinin hangi şekil şartına tabi olduğunu belirlemek için, devrin diğer bir mirasçıya veya üçüncü bir kişiye yapılmasına göre bir ayrım yapmak gereklidir. Eğer miras payı diğer bir mirasçıya devrediliyorsa, bu devir sözleşmesinin yazılı şekilde düzenlenmesi gerekir (TMK. m. 677/f. I). Yazılı şekil şartı, adi yazılı şekil olup geçerlilik için bir zorunluluktur. Sözleşmenin taraflarca imzalanması yeterlidir. Ayrıca, devredilenler arasında bir taşınmaz bulunsa bile, devir sözleşmesinin adi yazılı şekilde yapılmış olması yeterlidir. Miras payının devri üçüncü bir kişiye gerçekleştirilmişse, bu devir sözleşmesinin noterde düzenlenmesi gerekmektedir (TMK m. 677/f. II).

Miras payı devri sözleşmesi, miras açıldıktan sonra paylaşma tamamlanana kadar gerçekleştirilebilir. Paylaşma yapıldıktan sonra, tereke üzerinde elbirliği ile mülkiyet kalmadığı için her mirasçı, kendi payı üzerinde serbestçe tasarruf edebilir. Miras payı devri sözleşmeleri ivazlı veya ivazsız olarak yapılabilir.

Eğer miras payının devri sözleşmesi, şekil şartlarına uyulmadan yapılmışsa, sözleşme geçersiz sayılır. Ancak, geçersizlik iddiasının hakkın kötüye kullanılması anlamına geldiği durumlarda, bu iddia ileri sürülemez. (YHGK 16.12.1964, 2-336 E./725 K.) Miras payının tamamının devri durumunda, devre ilişkin sözleşmenin içeriğine bağlı olarak, devralan mirasçının miras payı artar ve bu payla miras ortaklığına katılır. Devralan mirasçı, edindiği paya ilişkin çeşitli koruma önlemleri talep edebileceği gibi, tenkis, istihkak, denkleştirme ve paylaştırma davalarını da açma hakkına sahiptir. Tamamını devreden mirasçı ise, miras payını kaybeder ve miras ortaklığından çıkar. Miras payının bir kısmının devri söz konusu ise, devralan mirasçının payı, devredilen pay oranında artacaktır. Payının bir kısmını devreden mirasçının ise, devretmediği kısım dolaysıyla mirasçılık sıfatı devam etmekle birlikte, mirasçı elindeki pay oranında miras ortaklığına da dâhil kalır.

Miras payının mirasçı sıfatına sahip olmayan üçüncü bir kişiye devri TMK. m. 677/f. II hükmünde düzenlenmiştir. Söz konusu hükme göre bu sözleşme, üçüncü şahıslara paylaşmaya katılma yetkisi vermez. Üçüncü şahıs, yalnızca paylaşımın tamamlanması veya miras ortaklığının paylı mülkiyete dönüştürülmesi durumunda, mirasçıya tahsis edilen payın kendisine verilmesini talep etme hakkına sahip olur. Yani şahsi bir alacak söz konusu olacaktır. Miras payını devralan kişi, bu hakkını yalnızca miras payını devreden mirasçıya karşı kullanabilir. Bu talep, mirasın paylaşımı sonucunda devredilen mal varlıklarının kendisine aktarılmasını içerir. Eğer devredilen mal taşınırsa, mülkiyetin devri sağlanacak; eğer taşınmazsa, taşınmazın tapuya kaydedilmesi talep edilecektir. Mirasçı bu talebi yerine getirmezse, devralan kişi mülkiyetin adına kaydedilmesi için mahkemeden talepte bulunabilir (TMK. m. 716). Devralan mirasçılık sıfatını kazanamadığından paylamaya katılamaz paylaşmayı da talep edemez. Bunun üç istinası vardır. İlki devreden mirasçının devralana temsil yetkisi vermesi ikincisi ise sözleşmesinde devreden mirasçının belli bir süre içerisinde paylaşmayı talep etme taahhüdünde bulunmasıdır. Son imkân ise devralanın hâkime başvurarak paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını isteme hakkıdır(TMK. m. 648). TMK. m. 648 hükmüne göre, açılmış mirasta, bir mirasçının payını devralmış kişi, sulh hâkiminden bu mirasçının yerine paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını isteyebilir.

Kural olarak miras payını devreden mirasçı, tereke borçlarından dolayı alacaklılara karşı diğer mirasçılarla birlikte beş yıl sorumludur. Miras payının bir diğer mirasçıya veya üçüncü bir kişiye devredilmesi hususu bir önem arz etmez. Her iki durumda da devredenin tereke borçlarından beş yıllık sorumluluğu devam eder. Payı devralan üçüncü kişi yalnızca devraldığı malvarlığından sorumlu olarak TBK md. 202 uyarınca 2 yıl sorumludur. Böylece devirden itibaren iki yıl boyunca miras payını devreden mirasçı ile devralan üçüncü kişi tereke borçlarından birlikte sorumludur.

Mirasın Açılmasından Önce Miras Hakkının Devri

TMK. m. 678 hükmüne göre, miras bırakan sağ iken, muhtemel mirasçı, beklenen miras hakkını bir diğer mirasçıya yada üçüncü bir kişiye, devir sözleşmesine miras bırakanın katılması veya izni olması şartı ile devredebilir. Miras hakkının devri, yalnızca muhtemel mirasçılar tarafından gerçekleştirilebilir. Bu durumda, devir işlemi miras açılmadan önce yapıldığı için, hakkını devreden kişi henüz mirasçı sıfatını kazanmış değildir; o, gelecekte mirasçı olma ihtimali taşıyan bir kişidir. Bu kişinin yasal veya atanmış mirasçı olması fark etmez.

TMK. m. 678 hükmünden açıkça anlaşılmaktadır ki, miras hakkı bir diğer mirasçıya ya da üçüncü bir kişiye devredilebilir. Miras hakkı diğer bir mirasçıya devrediliyorsa, devir sözleşmesinin adi yazılı şekilde yapılması yeterlidir. Ancak devir üçüncü bir kişiye yapılıyorsa, sözleşme noterde düzenleme şeklinde yapılmalıdır. Miras bırakan, muhtemel mirasçının yaptığı devir sözleşmesine katılır veya izin verir ise miras hakkı devir sözleşmesi geçerli olur (TMK. m. 678). Mirasbırakanın sözleşmeye dahil edilmesi ona taraf sıfatını kazandırmaz bu sadece sözleşmenin geçerlilik şartıdır. YHGK, T: 08.06.2011, E: 2011/14-408, K: 2011/402:“… Kardeş olan taraflar arasında 14.09.2001 tarihinde (adi şekilde) gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi düzenlendiği, miras bırakanlarının ise 17.07.2002 tarihinde öldüğü, adiyen düzenlenmiş sözleşmede her iki tarafın imzasının bulunduğu görülmektedir.

Mirasçı olan taraflar, henüz doğmamış miras haklarının devri konusunda sözleşme düzenlemişler ve satış vaadi olduğunu belirtilmişlerdir.

O halde, tarafların iradesinin satış vaadi sözleşmesi olduğunda kuşku yoktur.

Yukarıda açıklanan düzenlemeler göz önüne alındığında taraflar arasındaki sözleşmenin mirasçılar arasındaki sözleşmeleri düzenleyen T.M.K.nun 677. maddesine göre geçerli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Aynı “Kanunun Mirasın Açılmasından Önce Yapılan Sözleşmeler”e ilişkin hüküm içeren 678. maddesine göre; mirasbırakanın katılması veya izni olmaksızın bir mirasçının henüz açılmamış bir miras hakkında diğer mirasçılar veya 3. bir kişi ile yapacağı sözleşmeler geçerli değildir. Böyle bir sözleşme gereğince yerine getirilmiş olan edimlerin geri verilmesi istenebilir. Buna göre, adiyen düzenlenen sözleşmeler geçerli ise de, buna mirasbırakanın katılımı ya da izni aranmıştır.

Bir an için eldeki davaya konu sözleşmenin T.M.K.’nun 678. maddesi kapsamında olduğu düşünülse dahi, bu halde de, murisin sözleşmeye katılmadığı ve onay da vermediği anlaşıldığından, bu yönden de geçerli kabul edilemeyecektir…” denilmektedir. Onay da, katılma beyanı gibi herhangi bir şekil şartına tabi tutulmamıştır. Ancak ispat kolaylığı sağlaması açısından en azından yazılı şekilde yapılması gereklidir.

Mirasın açılmasından sonra mirası devralan üçüncü kişi, şahsi bir hakkı olduğu için mirasın paylaşımını talep etme veya paylaşmaya katılma hakkına sahip değildir. Mirasçılık sıfatı devredende kalacağından, tenkis ve denkleştirme davası açma yetkisi de bulunmamaktadır. Ancak, devralan kişi başka bir mirasçı ise, zaten mirasçılık sıfatına sahip olduğundan paylaşım talep etme, paylaşmaya katılma ve tenkis ile denkleştirme davaları açma hakkı bulunmaktadır. Ayrıca belirtmek isteriz ki açılmamış bir terekedeki miras hakkının rehnedilmesi ve haczedilmesi hiçbir şekilde kabul edilmez. Bunun nedeni, rehnedilebilecek veya haczedilebilecek somut bir hakkın var olmamasıdır.