Marka bir veya bir grup satıcının mallarını veya hizmetlerini saptamaya ve bu malları ya da hizmetleri rakiplerinkinden farklılaştırmaya yarayan ayırt edici isimler veya sembollere denir (Aaker, 2009: 6). Marka, 10 Ocak 2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununda düzenlenmiştir.
Üretimdeki artış sonucu ayırt edilebilirliğin değeri artmıştır. Bu nedenle satıcılar hem ürünlerini diğer ürünlerden ayırt etmek hem de tüketiciye vaat ettikleri kalite düzeyini korumak için markalaşma faaliyetlerine hız kazandırmışlardır.[1] Markanın en belirgin faydası, tüketicinin satın alacağı mal veya hizmeti belirlemesine yardımcı olmasıdır (Odabaşı ve Oyman, 2002: 360).
1. Markanın Tescili
Gerçek veya tüzel kişiler marka sahibi olabilirler. Ancak adi şirket ve donatma iştirakinin marka sahibi olması mümkün değildir.
Tescil edilme koşulları; ayırt edicilik, şekli elverişlilik ve maddi elverişlilik olarak sınıflandırılabilir.
Markalaşmanın ana hedefi ayırt edicilik olduğundan tescil koşullarının başında gelir. Şekli elverişlilik ise; kişi adları dahil sözcükleri, harfleri, sayıları, formülize edilen kokuları, notaları ve sloganları kapsar.
Maddi elverişlilik, kendi içinde mutlak ve nispi olarak ikiye ayrılır. Mutlak ret nedenleri; şekli elverişsizlik, tescilli bir markayla ayırt edilemeyecek kadar benzerlik gösterme, ticari hayatta herkes tarafından kullanılan işaret ve adları kullanılma, mal veya hizmetin niteliğinde, kalitesinde ve benzer hususlarda tüketiciyi yanıltıcı niteliklerde olma, dini değer ve sembolleri kullanılma, kamu düzenine ve genel ahlaka aykırı olma şeklinde kategorize edilebilir. Nispi ret nedenleri; tescil edilmiş veya tescil başvurusunda bulunulmuş bir markayla aynı olma veya aynı mal ve hizmetleri kapsama, marka sahibinin ticari vekil veya temsilcisinin (marka sahibinin izni olmaksızın ve geçerli sebep göstermeksizin) markayı kendi adına tescil ettirmek istemesi, markanın koruma süresi dolduğu tarihten itibaren iki ve üç yıllık süreler içerisinde aynı veya benzer mal ya da hizmetlerin tescil konusu yapılması olarak ifade edilebilir.
Markanın tescili için Türk Patent ve Marka Kurumuna başvuruda bulunulur. Tescil aşamasını şu şekilde şematize etmek mümkündür:
2. Tescilli Markanın Korunması
Tescilli markalar 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu madde 149 çerçevesinde koruma altına alınmıştır. Buna göre sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden; tecavüzün tespitini, olası tecavüzün önlenmesini, tecavüzün durdurulmasını, tecavüzün kaldırılmasıyla maddi ve manevi zararın tazminini talep edebilir. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu madde 150 uyarınca; sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu madde 151’e göre zarar; fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsar.
Mahkemeden talep edilebilecek diğer hususlar; tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan araçlara, (tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde) el konulması ve el konulan araçlar üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması, el konulan araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya kaçınılmaz olması halinde imhası şeklindedir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu madde 153 hak sahibinin dava açamayacağı kişileri düzenlemiştir. Bu hükme göre, piyasaya sürülmüş ürünleri kişisel ihtiyaçları ölçüsünde elinde bulunduran veya kullanan kişilere karşı ve sebep olduğu zarardan dolayı kendisine tazminat ödeyen kişi tarafından, sınai mülkiyet hakkı sahibinin el koymaması nedeniyle piyasaya sürülmüş ürünleri ticari amaçla kullanan kişilere karşı şikâyette bulunamaz.
Tescilli markaların korunmasına dair olan davalar 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu madde 156 gereği fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi ile fikri ve sınai haklar ceza mahkemesinde açılır. Özel mahkeme niteliğinde olan fikri ve sınai haklar hukuk ile fikri ve sınai haklar ceza mahkemelerinin bulunmadığı yargı çevrelerinde görevli mahkeme asliye hukuk ve asliye ceza mahkemeleridir. Bu davaların zamanaşımı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununa atıfta bulunularak; zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yıl olarak belirlenmiştir.
3. Tescilsiz Markanın Korunması
556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile tescilsiz marka dolaylı olarak korunmuştur. İlgili Kanun Hükmünde Kararnamenin 8. maddesinde; Tescilsiz bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaretin sahibinin itiraz etmesi üzerine, tescili istenilen marka, aşağıdaki hallerde tescil edilmez.
a) Markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden önce veya markanın tescili için yapılan başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edilmiş ise,
b) Belirtilen işaret, sahibine daha sonraki bir markanın kullanımını yasaklama hakkını veriyorsa
ifadesine yer verilerek nispi ret sebepleri öngörülmüştür.
Ek olarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun haksız rekabet hükümleri kapsamında tescilsiz markanın korunması mümkündür. İlgili kanunun 54. maddesine göre, rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. Haksız fiilin gerçekleşmesi için kusur şartı aranmamaktadır. Kusur sadece tazminat davaları için gerekli olan bir koşuldur.
Haksız rekabet sonucu; tespit, men ve haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını ile maddi ve manevi tazminat davası açılması mümkündür. Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılması davasında beyanların düzeltilmesi ve malların imhası talep edilebilir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 56. maddesine göre; müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar görme tehlikesiyle karşı karşıya olanlar davacı olabilirler.[2] Müşterilerin de davacı olması mümkündür ancak haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılması davasında imha talebinde bulunamazlar. Ticaret ve sanayi odaları, esnaf odaları, borsalar ve tüzüklerine göre üyelerinin ekonomik menfaatlerini korumaya yetkili bulunan diğer meslekî ve ekonomik birlikler ile tüzüklerine göre tüketicilerin ekonomik menfaatlerini koruyan sivil toplum kuruluşlarıyla kamusal nitelikteki kurumlar da tespit, men ve haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılması davalarını açabilirler. Ayrıca 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 64’te belirtilen şartların gerçekleşmesi durumunda, hukukî sorumluluk dışında cezaî sorumluluk yoluna da başvurulabilir.[3]
Yağmur Nisa AKSU
Stajyer Avukat
İstanbul Üniversitesi Sosyoloji öğrencisi
Kaynakça
Bişkin, Ferdi: “Markanın Pazarlama Açısından Önemi ve Tüketici Tercihleri-Memnuniyeti Çerçevesinde Otomobil Sahipleri Üzerinde Bir Araştırma”, SÜ İİBF Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, Aralık 1, 2010, s.411-434, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/289128#:~:text=Markalama%20faaliyeti%20yaln%C4%B1zca%20markay%C4%B1%20meydana,kendini%20g%C3%BCvende%20hissetmesine%20neden%20olabilir, (Erişim Tarihi: 13 Aralık 2022).
Arslan, İbrahim: “Tescilsiz Markaların Korunması”, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Haziran 20, 2008, s.29-46, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/262695, (Erişim Tarihi: 13 Aralık 2022).
Aaker, David (2009). Marka Değeri Yönetimi. İstanbul: MediaCat Yayınları, İstanbul.
Odabaşı, Yavuz ve Oyman, Mine (2002). Pazarlama İletişimi Yönetimi. MediaCat Kitapları, Eskişehir.
-------------------------
[1] Ferdi Bişkin, “Markanın Pazarlama Açısından Önemi ve Tüketici Tercihleri-Memnuniyeti Çerçevesinde Otomobil Sahipleri Üzerinde Bir Araştırma”, Selçuk Üniversitesi İİBF Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, C. X, Yıl 2010, s.411.
[3] İbrahim Arslan, “Tescilsiz Markaların Korunması”, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt XVI, Yıl 2008, s.43.