Öncelikle hukuka aykırı delil kavramını açıklamak gerekirse, hukuka aykırı delil, “hukuk sistemine, dolayısıyla da hukuk kurallarına aykırı biçimde elde edilmiş delil” olarak tanımlanabilir. Bu tanımdan anlaşılması gereken yalnızca bir ülkede halihazırda uygulanan yasalara ve mevzuata değil usulüne göre kabul edilmiş uluslararası sözleşmelere de aykırı olmaması gerekmektedir.
Türk hukukunda hukuka aykırı delillerin hiçbir şekilde kullanılamayacağı hem Anayasamızda hem de Ceza Muhakemesi Kanununun çeşitli maddelerinde açıkça düzenlenmiştir. Anayasa’nın 38. Maddesinin 6. Fıkrasında “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Buna ek olarak Ceza Muhakemesi Kanununda da hukuka aykırı delil hususu birçok maddede düzenlenmiştir. Ceza Muhakemesi Kanununun “Hukuka Kesin Aykırılık Halleri” başlıklı 289. Maddesinin 1. Fıkrasının (i) bendinde “Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması” halini de hukuka kesin aykırılık teşkil eden bir durum olarak düzenlenmiş ve temyiz nedenleri arasında sayılmıştır. Keza yine Ceza Muhakemesi Kanunu 217. Maddesinin 2. Fıkrasında “Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.” şeklinde düzenleme mevcuttur. İş bu fıkra hükmünden de anlaşılacağı üzere bir suçun işlenip işlenmediği hususunun ispatında kullanılacak delilin hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş olması gerekmektedir. Ceza Muhakemesi Kanununun “Delillerin ortaya konulması ve reddi” başlıklı 206. Maddesinin 2. Fıkrasının (a) bendine göre “Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse” reddolunur.
Ceza yargılamasında hükme esas alınacak delillerin ne şekilde elde edilmesi gerektiği Ceza Muhakemesi Kanununda birçok maddede açıkça düzenlenmiştir. Örneğin arama ve el koyma işleminin ne şekilde yapılacağı Ceza Muhakemesi Kanununda düzenlenmiştir. Ceza Muhakemesinin 119. Maddesine göre Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri arama yapabilirler. Ancak, konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile yapılabilir. Kolluk amirinin yazılı emri ile yapılan arama sonuçları Cumhuriyet Başsavcılığına derhal bildirilir. İlgili madde hükmünde belirtilen esaslar çerçevesinde arama işleminin yapılması halinde bu işlemlerde elde edilen bulgular ceza yargılamasında delil olarak kullanılabilecektir. Bir başka örnek vermek gerekirse yine şüpheli veya sanığın ifade ve sorgusunun ne şekilde yapılması gerektiği Ceza Muhakemesi Kanununun 147. Maddesinde düzenlenmiştir. Tüm bu anlatılanlar çerçevesinde delillerin elde edilme biçimine ilişkin usul kurallarına uyulmaması, elde edilen delilleri hukuka aykırı kılar. Dolayısıyla usul kurallarına aykırı olarak elde edilen deliller, hükme esas alınamaz.
Doktrinde her ne kadar hukuka aykırılığın azından veya çoğundan bahsedilip “mutlak delil yasakları-nispi delil yasakları” ayrımına gidilerek; “sanığın temel insan haklarını ve muhakemeye ilişkin haklarını koruyan bir kurala aykırılık söz konusu değilse ve yapılan yargılama sonucunda verilen hüküm adil ise, delil hukuka aykırı olsa da kullanılabilmelidir” görüşünün kabulü kanımca mümkün değildir. Delil toplama kurallarına aykırılık mutlak bir aykırılık olarak kabul edilmeli, sonuca etkili olup olmaması dikkate alınmamalıdır. Zira Anayasanın 38. Maddesinde açıkça hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin kullanılamayacağı düzenlenmiş ve hukuka aykırılığın azlığından ve çokluğunda bahsetmek mümkün değildir. Hukuka aykırı delilden anlaşılması gereken şey hukuk kurallarında öngörülen usul ve delil toplama yöntemlerine uyulmadan delil elde edilmesidir ve yukarıda sözü edilen yasal düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin kullanılamayacağı tartışmaya yer bırakmayacak şekilde açıktır.
Hukuka Aykırı Delillerin Değerlendirilmesi
Delillerin değerlendirilmesi, ceza muhakemesinde karar verme yetkisine sahip yetkililerin, toplanan delillerden sonuç çıkarıp bu sonucu kararlarında kullanmaları demektir. Bir bulgunun delil olarak kullanılabilmesi ve değerlendirme konusu yapılabilmesi için, olayı temsil etmesi, akla ve maddi gerçeğe uygun olması ve hukuka uygun olması gerekir. Ceza muhakemesinde, karar verme yetkisine, dolayısıyla delillerin değerlendirilmesi yetkisine de sahip olan merciler (soruşturma sırasında savcı, kovuşturma sırasında hakim), bir bulguyu delil olarak değerlendirmesi için elde edilen bulgunun olayı temsil etmesi, akla ve maddi gerçeğe uygun olması ve elbette hukuka aykırı olarak elde edilmemiş olması gerekmektedir. Bu özellikleri taşımayan bulgu ne soruşturma aşamasında ne de kovuşturma aşamasında dikkate alınmaz.
Hukuka aykırı delillerin değerlendirilmesinde söz konusu sorunlardan biri delillerin hukuka uygunluğunu denetleyen ve hükmü veren merciinin aynı olmasıdır. Her ne kadar delillerin hukuka aykırı olarak elde edildiğine karar verilse de elde edilen hukuka aykırı deliller, bu delillerin hukuka uygunluğunu denetleyen hakimin vicdani kanaatine etki edecek ve hüküm kurarken bu delilleri göz önünde bulunduracağı kaçınılmaz bir durumdur. Dolayısıyla bu hususta düzenleme yapılarak delilerin hukuka uygunluğunu değerlendirmek üzere bir hakimlik kurulmalıdır. Bu şekilde daha adil bir yargılamadan söz etmek mümkün olacaktır.
Hukuka Aykırı Delillerin Uzak Etkisi
Hukuka aykırı delil hususunda değerlendirilmesi gereken bir diğer husus ise hukuka aykırı delillerin uzak etkisi (zehirli ağacın meyvesi)’dir. Hukuka aykırı olarak elde edilmiş bir delile bağlı olarak, dolaylı bir biçimde elde edilen delillerin değerlendirilip değerlendirilmeyeceği, hükme esas alınıp alınmayacağı sorunu da irdelenmesi gereken bir husustur. Örneğin, polisin, yargıç kararı olmadan ve gecikmesinde sakınca bulunan bir halin olduğunu gösteren bir bilgi veya belge bulunmamasına rağmen yapmış olduğu aramada, köşeye sıkıştığını ve yakalanacağını düşünen şüpheli suçunu ikrar etmiş ve evinde bulundurduğu hint kenevirinin yerini söylemiş ve arama sonucunda şüphelinin evinde “hint keneveri” ele geçirilmiştir. Hukuka aykırı bir şekilde yapılan arama sonucunda elde edilen bu hint keneviri delil olarak kullanılabilir mi? Anglo - Amerikan Hukuk Sisteminde bu tür deliller, “zehirli ağacın meyvesi” olarak değerlendirilmekte ve “zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir” denilerek böyle bir işlem sonucunda elde edilen delilleri değerlendirme yasağı içinde tutmakta ve hükme esas almamaktadır.
Türk Hukukunda hukuka aykırı delillerin uzak etkisi konusunda ikircikli bir tutum sergilenmiştir. Ceza Muhakemesi kanununda bu konuya ilişkin açık düzenleme bulunmamakla beraber Yargıtay somut olayın özelliklerine göre değerlendirme yapılmasına karar vermektedir. Fakat hukuka aykırı bir işlemle elde edilen delile bağlı olarak elde edilen bir başka delilinde hükme esas alınmaması gerektiği ve değerlendirme yasağı kapsamında olması gerektiği kanaatindeyim.
Sonuç
Sonuç olarak hukuka aykırı bir delil her hal ve koşulda reddedilmeli, dosyada ayrı bir bölüme konup inceleme dışı bırakılmalıdır. Herhangi bir etkilenmeyi engellemek adına da soruşturmada savcılık, kovuşturmada mahkeme delilin içeriğine girmeden öncelikle delilin hukuksallığını tartışmalıdır. Ancak bu konuda şahsi önerim delillerin hukuka uygunluğunu denetlenmesi için bir hakimlik kurulmalı ve hukuka uygunluk denetimi hükmü verecek mahkemeden bağımsız olarak kurulacak hakimlik yapmalıdır.
Saygı ve Sevgilerimle
Stj. Av. Recai KILIÇ
------------------------------
AKYÜREK / Güçlü, Ceza Yargılamasında Hukuka Aykırı Delillerin Değerlendirilmesi Sorunu, TBB Dergisi, 2012
ÇINAR / ALİ RIZA, Ceza Yargılamasında Hukuka Aykırı Kanıtlar, TBB Dergisi, 2004