Bilindiği gibi; sermaye şirketlerinin hukuksal varlıklarının sona ermesi, yani feshi veya imsahı ile şirketler aniden tüzel kişiliklerini sonlandıramazlar. Başka bir ifadeyle şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi gerekmektedir. Öncelikle; şirketler tüzel kişilikleri sonlanacak ise; şirketin ünvanı değişir ve mevcut ünvanının başına ‘’TASFİYE HALİNDE’’ ibaresi eklenir. (Bknz 213 sayılı VUK mad. 10) Ayrıca; şirketin hukuksal ehliyetini de etkileyecek şekilde amaçlarının değişmesi gerekir. Tasfiye halindeki bir sermaye şirketi, artık ticari faaliyetle uğraşmaması gerekir. Sadece tasfiye öncesi yükümlülüklerinin ifa maksadıyla ticari işlemlerini sürdürebilir. Mevzuatımıza göre; hali hazırda tasfiye işlemleri tescil ve ilandan itibaren asgari üç ay dolmadan tasfiye işlemlerini sonlandırılamaz. Tasfiye halindeki şirketin amacı; artık alacakları tahsil, mal varlığını paraya çevirme, var ise borçları ödeme ve sonuçta kalan mal varlığını ortaklara dağıtarak şirketin yaşamı sonlandırılacaktır. Bu işlemlerin bitimini izleyen günlerde düzenlenecek tasfiye kapanış bilançosunun anonim şirketlerde genel kurul, limited şirketlerde ise; ortaklar kurulunun onaylaması ile birlikte durum ticaret sicile bildirilir. Ve şirket; sicilden terkin edilir. Terkin ile beraber artık tüzel kişilik ortadan kaybolmuş sayılır.
Bazı hallerde; şirketin tüzel kişiliğinin sona ermesinden, bir başka deyişle ölümünden sonra şirketi tekrar canlandırmak gerekebilir. Örneğin; tasfiye işlemlerinde bir malvarlığının paraya çevrilmesinin kasten veya ihmalen unutulmuş olması, şirketin bir borcunun kapatılmasının unutulmuş bulunması, şirket mal varlığının ortaklara usulsüz dağıtılmış olması, şirket yönetim kurulunun veya denetçisinin usulsüz veya yolsuzluğun ortaya çıkması nedeniyle bunlar aleyhine sorumluluk davası açılması gereğinin ortaya çıkması, şirket aleyhine bir dava yürürken tasfiyenin bitirilmiş olunması yahut şirket lehine sonuç verebilecek bir alacak davası açılması gereğinin ortaya çıkması gibi durumlarda şirketin varlığını yeniden canlandırmak gerekebilecektir.
Mahkeme kararı gereğince; şirket yeniden ticaret sicile kayıt olunur. Ancak canlanma, şirkete sadece canlanma nedeni doğrultusunda işlem yapabilme yeteneğini kazanır. Şirketin başkaca işlemler yapma ehliyeti olamaz. Bu işlemlerin tamamlanmasıyla birlikte şirket yeniden ticaret sicilden silinecektir. Bu süreç içerisinde ek tasfiye işlemleri, son tasfiye memuru tarafından yürütülür.
Ticaret sicile yeniden kaydolan şirket, vergi dairesine de işe başlama dilekçesiyle beraber bildirmesi veya ticaret sicil tarafından bu görevi yerine getirmesi gerekmektedir.
Öte yandan; 6102 sayılı TTK’nın (EK TASFİYE) BAŞLIKLI 547. maddesinde, (1) tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının mecbur olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesi’nden bu ek işlemleri sonuçlandırılıncaya kadar şirketin yeniden tescilini isteyebilirler. ‘’
(2) Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, ‘’şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir.’’ hükmü yer almaktadır. Mevzuatın lafzından da anlaşılacağı üzere; ek tasfiye, tasfiye işlemleri tamamlanıp tasfiyenin bitirilmiş olmasına rağmen, daha sonra başkaca tasfiye önlemleri alınmasının zorunlu olduğunun anlaşılması halinde başvurulan geçici bir tedbirdir.
İhya kararı ve tescil ile yeniden tüzel kişilik kazanan şirketin bu amaç dışında faaliyette bulunması söz konusu değildir. Ancak ticaret siciline yeniden kayıt yapılıp tekrar tüzel kişilik kazanma anından itibaren şirketin vergisel anlamda bir sorumluluğu da söz konusu ise bu sorumluluğun karşılanması açısından tekrar mükellefiyet tesisi mümkün bulunmaktadır.
Bu kapsamda; şirket hakkında ihya kararının kesinleşmesinin ardından, kararla birlikte şirketin yeniden ticaret siciline kayıt edildiği, bu kaydın vergi dairesine bildirildiği ve yeniden mükellefiyet açılmasının şirketin vergisel anlamda bir sorumluluğu da söz konusu ise; hukuken mümkün olduğu, bu işlemlerin tamamlanması ile birlikte şirketin yeniden ticaret sicilinden silineceği, mevzubahis olması durumunda zamanaşımı süreleri de dikkate alınarak işlem yapılmasının usul ve yasaya uygun olacağı düşünülmektedir.
Sonuç olarak; kapanan bir şirketin aktifinde bir aracın satışının unutulması halinde, buna göre tekrar vergi kaydının mahkeme kararı ile açılması ve daha sonra satış işlemi yapılarak şirketin eski haline getirilmesi sağlanmalıdır. Daha sonra şirketin bu işlemleri bittikten sonra, ticaret sicilden hükmü şahsiyetinin terkin edilmesi gerekecektir.