Yoğun tartışmalara sebebiyet veren ve 'İç Güvenlik Paketi' olarak adlandırılan yasa tasarısı 27 Mart tarihi itibariyle TBMM Genel Kurulu`nda kabul edildi.
Kabul edilen metinde; kolluk amirinin emriyle kişinin üstü ve eşyası ile aracının dışarıdan bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerinin aranması, polisin "müşteki, mağdur ve tanıkların istemesi halinde" evde veya iş yerinde ifadelerini alabilmesi, polise daha önce de yaşadığımız bazı olay türlerinde silah kullanma yetkisi verilmesi, boyalı su kullanılabilmesi, önleme dinlemesinde süre değişikliğine gidilmesi, 2911 Sayılı Yasa kapsamında yasak sayılan maddelerin kapsamının genişletilmesi, valilere bazı soruşturmalarda kolluğa emir verebilme yetkisinin getirilmesi gibi değişiklikler bulunmaktadır.
Bunlara ilave olarak ayrıca 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 91. maddesine eklenen katalogda belirtilen suçlar yönünden suçüstü halinde yakalananların mülki amir tarafından daha önceden belirlenecek kolluk amirleri tarafından 24 saate kadar gözaltına alınabilecekleri, kamu düzenini bozacak toplumsal olaylar sırasında ve toplu işlenen suçlarda ise 48 saate kadar gözaltına alma kararı verilebileceği hükme bağlanmaktadır. Bu kapsamda gözaltına alınan kişi en geç 48 saat, toplu olarak işlenen suçlarda 4 gün içinde hakim önüne çıkarılacaktır.
Peki kolluk amirleri tarafından gözaltı kararı verilmesi Avrupa Insan Hakları Sözleşmesi (AIHS/Sözleşme) düzenlemeleri ve Avrupa Insan Hakları Mahkemesi (AIHM/Mahkeme) kararları ile uyum arz etmekte midir? Avrupa ülkelerinde gö-zaltı yetkisini polis mi savcı mı kullanmaktadır?
Gerek AIHS gerekse Birleşmiş Milletler (BM) Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi (MSHS) kapsamında gözaltına alma kararı verecek olan makamlar hakkında açıklayıcı bir bilgi bulunmamaktadır. Buna rağmen her iki sözleşmede de hiçkimsenin keyfi olarak özgürlüğünden yoksun bırakılamayacağına vurgu yapılmıştır.
Isviçre Cenevre merkezli BM Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu ise bu konuda, kişilerin özgürlüklerinden yoksun bırakılmaları kapsamındaki ihlallerin önlenmesi amacıyla 2014 yılında önemli bir taslak liste hazırlamıştır. Keyfi nitelikteki özgürlüğün kısıtlanması eylemlerine karşı genel ilke ve prensiplerin belirlendiği bu taslak metin incelendiğinde de burada gözaltı kararının hangi makamlar tarafından verilmesi gerektiğine dair bir ifade bulunmamaktadır.
Avrupa ülkelerindeki karar alma makamlarını incelediğimizde de; Ingiltere, Almanya, Avusturya, Ispanya, Belçika ve Danimarka`da gözaltı yetkisinin poliste olduğu görülmektedir. Fransa ve Italya`da ise yetkinin ilk 24 için poliste ve sonrası için savcıda olduğu anlaşılmaktadır.
Karar verici makam neresi olursa olsun bu bakımdan mevcut ulusal ve uluslararası düzenlemeler uyarınca denetime imkan vermek açısından şu husus önemlidir: Gözaltı kayıtları; gözaltı tarihini, saati ve yerini, gözaltına alınan kişinin açık kimlik bilgilerini, gözaltına alma sebeplerini, gözaltına alma kararı veren yetkilinin kimlik ve görev bilgilerini, gözaltından çıkış zamanını ve nedenini doğru bir şekilde içermelidir.
Öncelikle ifade etmek gerekir ki, bir tutuklama/yakalama/gözaltının, kanuna uygunluk şartını yerine getirebilmesi için, “kanunda öngörülen usule uygun olarak” gerçekleştirilmiş olması gerekir. Yani, işlem, iç hukuktaki usul ve esasa ilişkin hükümlere uygun olmalıdır (Medvedyev ve Diğerleri / Fransa [BD], 79. paragraf).
Bu itibarla, iç hukuk kapsamında özgürlükten yoksun bırakma koşullarının açık bir şekilde tanımlanması ve bizzat hukukun, Sözleşme ile belirlenen “kanuna uygunluk” standardını karşılayacak şekilde, uygulamada öngörülebilir olması gerekmektedir. Söz konusu standart; bir kimsenin, mevcut şartlar çerçevesinde ve gerekirse uygun bir tavsiyeyle, belirli bir fiilin sonuçlarını makul ölçüde öngörebilmesini temin edecek şekilde, hukuksal açıdan kesinliğin yeterince sağlanmasını gerektirmektedir (Creangă / Romanya, § 120; ve Medvedyev ve Diğerleri / Fransa [BD], 80. paragraf).
AIHM`e göre Sözleşme’nin 5. maddesinin amacı, hiç kimsenin keyfi olarak özgürlüğünden yoksun bırakılmamasını sağlamaktır (Creangă/Romanya [BD], 92. paragraf; Engel ve Diğerleri / Hollanda,58. paragraf).
AİHM içtihatlarına göre öncelikle hukuka uygun bir tutuklamadan söz edebilmek için tutuklama/gözaltı/yakalamanın ulusal mevzuata uygun olması, ulusal mevzuatın uygulanmasının da Sözleşme’ye uygun olması, keyfi olmaması gerekir.
Anılan yasal değişiklik kapsamında mülki amirin belirleyeceği kolluk amirleri emriyle gerçekleştirilecek gözaltı işlemlerinin yukarıda yer alan bilgi ve kararlar ile birlikte değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
Bu bakımdan, kolluk amirlerince alınan karar uyarınca uygulanan tutma işlemi sırasında kişiler hangi haklara sahip olacaklardır?
Özgürlüğünden yoksun bırakılan bir kimseye bu fıkra gereğince, gözaltına alınmasının temel hukuki ve maddi nedenleri, teknik olmayan ve anlayabileceği basit bir dilde söylenmeli, böylece kişi gerekli görüyorsa, Sözleşme'nin 5/4 fıkrasına göre, özgürlüğünden yoksun bırakılmasının hukukiliğine itiraz edebilmesi için mahkemeye başvurma imkanına kavuşturulmalıdır. Bu bilgi derhal verilmelidir ama, gözaltına alma anında görevli tarafından bilginin tamamının verilmesine gerek yoktur. Bilginin derhal verilip verilmediği her bir olayda olayın kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir, bilginin yazılı olarak verilmesine gerek yoktur (Fox, Campbell ve Hartley, 30 Ağustos 1990, 40. paragraf).
Ayrıca, ne Sözleşme’de ne de ulusal mevzuatta kişi gözaltına alınırken yanında avukat bulundurma zorunluluğu düzenlenmemişse bile adil yargılanma hakkının yeterince pratik ve etkili olması için, müdafi ile görüşme ve onun hukuki yardımından yararlanma imkanının, her olayın özel koşulları içinde bu hakkın kısıtlanmasını zorlayan durumların varlığı gösterilmedikçe kural olarak polisin şüpheliyi ilk sorgusuyla birlikte şüpheliye tanınması gerekmektedir (Salduz/Türkiye, no. 36391/02, 27 Kasım 2008).
Sözleşmede tanınmış ve mevzuatımız tarafından zaten sağlanmış olan yakala-ma/gözaltı/tutuklamanın denetimi, bu başlıktaki yazımın en dikkatli okunması gereken bölümüdür. Çünkü, uluslararası düzenlemeler denetime büyük bir önem vermişler ve bu kapsamda içerik bulundurmuşlardır.
Kolluk amirleri tarafından alınacak bu kararların denetimi nasıl olacaktır?
BM Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu`nun yukarıda andığım taslak metni de yine denetim bahsinin önemine göre bu konuya geniş bir yer vermiştir.
Ben, AİHS' in 5/3. maddesindeki "yargıç veya hukuken yargılama yetkisine sahip diğer bir görevli" kavramının, tutuklama kararını veren ya da serbest bırakan sulh ceza hâkimliğinin taşıması gereken nitelikler bakımından; 5/4. maddesindeki "mahkeme" kavramının yakalama/gözaltı/tutukluluğa itirazı inceleyen sulh ceza hâkimliğinin taşıması gereken nitelikler bakımından incelenmesinin bu aşamada uygun olacağını düşünüyorum.
AİHM’e göre, özgürlük ve güvenlik hakkı anlamındaki “mahkeme”, kanunla kurulmuş bir mahkeme olmalıdır (Lavents/Letonya, no. 58442/00, 28 Kasım 2002, 81. paragraf).
Sulh ceza hâkimlikleri 16 Haziran 2014 tarih ve 6545 sayılı Kanun ile sulh ceza mahkemeleri kaldırılarak kurulmuştur. Kanun 28 Haziran 2014 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Yapılan değişiklikle sulh ceza mahkemelerinin yargılamaya ilişkin görevleri asliye ceza mahkemelerine; soruşturma aşamasında gözlem altına alma, şüphelinin beden muayenesi ve vücudundan örnek alınması, arama, el koyma, yakalama, tutuklama kararı verme gibi soruşturma işlemlerine ilişkin diğer görev ve yetkileri ise yeni kurulan sulh ceza hâkimliklerine devredilmiştir.
AİHS'in 5. maddesinin 3. fıkrasına ve merî mevzuatımıza göre tutulmakta olan kişi en geç azami gözaltı süresinin sonunda salıverilmediği takdirde yargıç veya hukuken yargılama yetkisine sahip diğer bir görevlinin önüne çıkarılmalıdır. Şüphelinin önüne çıkarılacağı "yargıç" ya da "yargısal görevli", Sözleşmenin 5/1. maddesinin (c) bendindeki "kanunen yetkili makam" ile aynı anlama gelmektedir. AİHM şüphelinin/sanığın önüne çıkarıldığı yargıç veya yargısal görevlilerinin statüleri, işlevleri ve izledikleri yargılama usulü bakımından Sözleşme’nin 5/3. maddesinin aradığı şartları taşıyıp taşımadığını denetlemektedir. İlk olarak kişinin önüne çıkarılacağı yargıç ya da yargısal görevlinin yürütme organından ve taraflardan bağımsız olması gerekir. İkinci olarak AİHM'e göre yargıç veya yargılama yetkisine sahip görevli, önüne şahsen getirilen kimseyi dinleme ve hukuki ölçütlere dayanarak tutulmasının haklı olup olmadığını inceleme yetkisine sahip olmalıdır. Bu yargısal görevli, eğer kişinin tutulması haklı değilse, tutulan kimsenin salıverilmesi için bağlayıcı karar verme yetkisine sahip olmalıdır (Schiesser/İsviçre, 4 Aralık 1979, 31. paragraf). O halde Sözleşme'nin 5. maddesinin 3. fıkrasına göre, yargıç ya da yargılama yetkisine sahip görevli tutmayı esastan inceleme yetkisi ile donatılmış olmalıdır.
Kısaca kişinin önüne çıkarıldığı bir hâkim 1) kişinin suç işlediği konusunda makul şüphe bulunup bulunmadığını inceleyebilmeli, 2) iç hukukta öngörülen tutuklama nedenlerinin bulunup bulunmadığını inceleyebilmeli, 3) bir duruşma yaparak şüpheliyi bizzat dinlemeli, 4) tutuklamayı gerektiren şartlar bulunuyorsa kararında bunları göstererek tutuklamaya, bulunmuyorsa salıvermeye karar verebilmelidir.
AİHS'in 5/4. maddesi, gözaltına alınma veya tutulma nedeniyle özgürlüğünden yoksun bırakılan bir kişiye, tutulmasının hukukiliği konusunda süratle karar verebilecek ve hukuki değilse salıverilmesine hükmedebilecek bir mahkemeye başvurabilmesini öngören bir iç hukuk yolunun varlığını güvence altına almaktadır. Sözleşmenin 5/4 maddesinde bahsi geçen mahkeme tutmanın hukukiliği hakkında karar verme ve tutma hukuki değilse, salıverme yetkisine sahip olmalıdır (Weeks/Birleşik Krallık, 2 Mart 1987, 61. paragraf).
Sonuç itibariyle, uluslararası standartlara ve taraf olduğumuz sözleşmelere uygun hukuksal düzenlemelerimize göre gerçekleştirilecek gözaltına alma işleminde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmayacağı görülmektedir. Bu hususta ise gözaltı işlemlerinin kaydının tutulmasının, gözaltına alınan kişilerin hangi nedenle gözaltına alındıklarının süratle kendilerine bildirilmesinin, denetim usulünün etkin bir şekilde işletilebilmesi için adli yardım imkanının ve bilgi paylaşımının sağlanmasının, hukukilik denetiminin yine otomatik olarak ve ivedilikle yerine getirilmesinin önem arz ettiğini hatırlatmak ister ve herkese keyifli pazarlar dilerim…
Av. Sabire Meltem BANKO