Başbakan Erdoğan’ın kız ve erkek öğrencilerin aynı evde kalmasıyla ilgili olarak, “birçok şikayetlerin olduğu, aynı daireyi kız-erkek paylaşımı noktasında ciddi şikayetler var. Bu konuyu sizlerin takdirine bırakıyorum ve muhafazakar demokrat bir iktidar olarak da ne gibi düzenleme yapılabilir, bunun psikolojik, sosyolojik neticeleri nedir ne değildir bu çalışmaları yapıp bu şikayetleri değerlendireceğiz” şeklindeki açıklamalardan sonra beklenen tepkiler de gelmeye başladı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tartışmalarına ilişkin, "kızlarla erkekler zaten aynı yurtta kalmıyor ki. Senin derdin yurt sorunu değil, karma eğitimi nasıl yok ederim?" diyor.
MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu, “Velev ki kız erkek bir arada kaldıysa, bizim ahlaki değerlerimize, geleneklerimize aykırı bile olsa; Başbakan ileri demokrasiden, Avrupa Birliği’nden söz ediyor o zaman böyle bir konudan bahsetmeyecek” diyor.
Başbakan Yardımcısı Bozdağ: "Devletin gençlerini korumak için tedbir alması müdahale olarak değerlendirilemez" diyor.
Meclis Başkanı Sayın Çiçek: "Hukuk devletinde herhangi bir fiil kanunlarca yasaklanmamışsa serbesttir" diyor ve ekliyor “Eğer yürürlükteki kurallar, mevzuat, sorunlu olarak kabul edilen hususları yeteri kadar karşılamıyorsa o zaman da yine bununla ilgili olarak hukuki düzenlemeler yapılır. Bunda mutabıksak, geri kalanı siyasi değerlendirmedir.”
BAĞIRMADAN TARTIŞABİLMEK
Konuyu tartışabilmek için ilk şart problemi doğru ortaya koymak.
Sonra bu problemin nasıl çözülebileceğine dair fikirlerin serbestçe tartışılmasını sağlamak. Her düşünceyi, teklifi, eleştiriyi dinlemek, anlamak ve not etmek.
Sorun mevcut mevzuatın hatalı veya eksik olmasından mı, uygulamadan mı, uygulayıcıların kasıtlı veya ihmali davranışlarından mı kaynaklanıyor sorularının cevabını aramak.
Ve soruna çözüm üretmek..
Bütün bu süreci, usuletle ve suhuletle, bağırıp çağırmadan tamamlayabilmek.
SORUN YETERİNCE ANLATILABİLDİ Mİ?
Biliyorsunuz Ak Parti’nin Kızılcahamam’da yaptığı istişare toplantısında konuşulan konu Zaman Gazetesinde manşetten verilince tartışılmaya başlandı. Hükümet Sözcüsü Sayın Bülent Arınç ve Başbakan Danışmanı Yalçın Akdoğan tarafından konunun yanlış anlaşıldığı açıklamaları yapıldı. Ama sorun tam anlamıyla ne olduğu kamuoyuna yeterince açıklanmadı.
Konu yatışıyor mu derken ertesi gün Başbakan yaptığı basın toplantısında söylediklerinin arkasında olduğunu ifade ederek ilk paragrafta alıntıladığımız açıklamayı tekrarladı.
Demek ki ortada ciddi bir sorun var. Yürütmenin başı olarak Sayın Başbakan da açıklamalarının arkasında durarak, soruna çözüm arayacaklarını ifade ediyor.
MEVCUT DURUM NASIL ?
Yüzde yetmiş dolayında birlikte kalma işlemi sonlandırıldı denildiğine göre ;
Aynı yatakhanede kız-erkek karışık kalınması söz konusu olmadığına göre,- ki bu durum net olarak açıklanmalı- birlikte kalınan yurtlardan maksat, aynı kampüste aynı müdüriyete bağlı farklı binalarda kalınması mı, aynı binada farklı katlarda kalınması mıdır?
Kız-erkek yurtlarının ayrılmasından, müstakil idaresi ve müstakil binaları olan yurtlar mı kastedilmektedir?
Aynı daireyi kız-erkek birlikte paylaşma iddiaları ise hangi tür şikayetlerle gündeme gelmektedir?
HUKUKİ, AHLAKİ, SOSYAL VE SİYASİ YÖNÜ OLAN BİR SORUN
Başbakan’ın kız ve erkek öğrencilerin aynı evlerde birlikte kalmalarıyla ilgili şikayetlerin değerlendirileceği ve muhafazakar demokrat iktidar olarak soruna çare arayacaklarını gerekirse yasal düzenleme yapacaklarını açıklaması siyasi bir açıklamadır. Hukuk devletinde sorunların çözüm yöntemi de budur.
Siyasi bir beyanı, kanun tasarısı veya yürürlüğe girmiş bir kanun gibi değerlendiremezsiniz.
Temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi ve korunması için birçok hukuki düzenleme yapmış ve demokratikleşme paketiyle yaşam biçimi dayatmalarına cezai yaptırım getirileceğini kamuoyuna vaat etmiş bir iktidarın, hukuk dışı yöntemlerle konut dokunulmazlığına ve yaşam biçimi tercihlerine müdahalesi düşünülemez.
Hukuki düzenlemeler yapılırken de gerek evrensel hukuk ilkeleri gerek Anayasa dikkate alınmak durumundadır. Özel yaşamın, konut dokunulmazlığının korunması temel haklardandır. Hakların sınırsız olmadığı, genel ahlak, kamu düzeni ve genel sağlık sebepleriyle ve ancak kanunla sınırlamalar getirilebileceği de demokratik hukuk devletlerinin kabul ettiği bir durumdur.
Ortada ciddi bir sorun varsa Başbakan’ın “iktidar olarak da ne gibi düzenleme yapılabilir, bunun psikolojik, sosyolojik neticeleri nedir ne değildir bu çalışmaları yapıp bu şikayetleri değerlendireceğiz” sözlerinden özel yaşama müdahale ediliyor sonucu çıkmaz.
(Bu köşe yazısı, sayın Reşat PETEK tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
Trend Haberler
Yargıtay’ın 3 Gün Kuralı
AVUKATIN TARAF OLDUĞU (MESLEKTEN KAYNAKLI OLMAYAN) DOSYALARINDA E-TEBLİGAT ZORUNLULUĞU VAR MIDIR?
KARŞI DAVA AÇMA SÜRESİ (HMK m. 133)
Kiracının Haklı Tahliyesi
TEVKİL YAPILIRKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER
'ARABULUCULUK KÖTÜYE VE AMACI DIŞINDA KULLANILARAK İŞÇİNİN HAKLARI ÇİĞNENEMEZ'