Anayasamıza göre Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olup TBMM’nin veya yetki verdiği hükümetin çıkaracağı kanun ve KHK’lere karşı Resmi Gazetede yayınlanması üzerine Anayasa Mahkemesinde iptal davası açılabilir. OHAL durumu ilan edilmesi ve OHAL KHK’leri çıkarılması Anayasa’nın gereğidir; fakat bunun hukuk devleti ilkesine uyumu için Anayasa’da öngörülen sürece riayet edilmesi zorunludur.
OHAL durumunda Anayasa, hükümete KHK çıkarma yetkisi vermiş; fakat aynı gün TBMM’nin onayına sunma; TBMM’ne de öncelikli olarak 30 gün içinde onama veya reddetme yükümü getirmiştir. Ancak bugüne kadar çıkarılan OHAL KHK’lerinden OHAL’in uzatılmasına ilişkin olanlar TBMM’nin onayına sunularak onaylanmış; diğerleri için onay süreci başlatılmamıştır.
Günlük hayatımızı her alanda etkileyen, haklarında binlerce sayfa haber yapılmış olan ve Resmi Gazete’de yayınlanmasıyla herkesin mazeretsiz olarak bildiği kabul edilen OHAL KHK’leri, henüz bir resmi yazı ile onayına sunulmadığı için TBMM’nin gündemine girmemiş bulunmaktadır.
OHAL KHK’lerini memleketin en ücra köşesindeki yaşlı nenelere bile tebliğ etmiş olan Resmi Gazete yayını, onları Ankara’nın göbeğindeki TBMM’ne henüz tebliğ edememiştir. Bunun için bir yetkilinin onayını talep eden bir yazıyla başvurması gerekmekte; başka bir deyişle TBMM’nin görevini yerine getirmesi bir yetkilinin yazısına bağlanmış bulunmaktadır.
Bu durumda: Türkiye Cumhuriyeti, en önemli kurumlarının işlemesi kişilerin hareketine bağlı olan; ve dolayısıyla kişilerin tutum ve tavrına göre niteliği değişebilen bir “Kişisel Demokrasi” olmuyor mu!?
Türkiye 12 Eylül Anayasa’sından kaynaklanan bu ve benzeri gariplikleri hemen tamamen ortadan kaldırmalı; devam ettirecek ise de kişilere verilen görevlerin zamanında yerine getirilmesini sağlayacak tedbirleri almalıdır.
"Yazarın özel izni ile Facebook/Mehmet Gün sayfasından aynen alınmıştır."