KIŞLADA HAYATINI KAYBEDENLERDEN KİMLERİN ŞEHİT SAYILACAĞI HUSUSU
Çocuğunu kaybeden insanın acısına kayıtsız kalmak zordur. Çünkü; başka bir acıyla kıyas edilmeyecek kadar can yakıcı olan sırasız ölümdür. İnsana kader gibi değil de zulüm gibi, haksızlık gibi gelir.
Askerliğini yaptığı sırada evlatlarını yitirenler, kamuoyunun kolayca unutuverdiği ölü canları hiç unutmayanlardır. Çünkü onlar, kaybettikleri çocuklarını bizlerin bildiği şekilde bir takım sayısal veriler olarak değil, hatıralar olarak yaşarlar. Yitip gidenin; kokusunu bilirler, ilk adımlarını bilirler, yaşadıklarını ve yaşayamadıklarını bilirler…
Kışlada yaşanan vefat olayları sadece terörle ilişkilendirilemez. Zira; cinayetler, kazalar , hastalıklar ve intiharlar yaşamın yitirildiği sebeplere örnek olarak gösterilebilir. 6 Eylül 2015 tarihinde Dağlıca' da 16 askerin şehit olmasının ardından düzenlenen operasyonlar sırasında zatürre olan ve 14 gün sonra hastanede yaşamını yitiren uzman erbaşın şehit sayılıp sayılmayacağı henüz belli değil. Çıkacak Adli Tıp raporundan sonra durum netlik kazanacağını haberlerden izledik. Belki de yaşamını yitiren askerimizin ailesi hukuki yollarla evlatlarının şehit sayılması için mücadele başlatacak. Bu yazıyı yazma fikrim bu ve benzeri durumlarla karşılaşan varislere ve konuyla ilgili görev alacak meslektaşlarıma yol gösterme ihtiyacımdan doğmuştur.
Şehit Kimdir?
Mevzuatımızda şehitliğin tanımını yapan bağlayıcı bir düzenleme henüz yok. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi bir kimsenin şehit sayılabilmesi için Şehitlik Yönergesi hükümlerine uygun olarak ölmesi gerektiği belirtiyor. Milli Savunma Bakanlığı’nın Şehitlik Yönergesi’ ne göre;
1) Fiilen ateş altında ölenler,
2) Harpte yaralanıp tedavi sırasında ölenler,
3) İç güvenlik görevlerinde veya terör ve anarşi ile mücadelede ölenler.
İç güvenlik görevinde yaralanıp tedavi sırasında ölenler,
4) Eğitim Ya da Tatbikat Yapan Askerlerden Görev sırasında veya görev yerinden ayrıldıktan sonra meydana gelen olayda ölenler,
5) Görev sırasında yaralanıp da sonradan bu yaranın sebep ve tesiriyle ölenler,
6) Kaçakçılığın men ve takibinde çatışmada ölenler,
7) Sınır emniyet hizmetlerinde iken silahlı çatışmada ölenler,
8) Sınır emniyet hizmetine yönelik faaliyetler sırasında kaza ve olaylarda ölenler,
9) Aileleri istediği takdirde; ölen savunma bakanları, orgeneraller ve oramiraller,
10) TSK mensubu ve ayrılanlardan asker olmaları nedeniyle teröre maruz kalmaları sonucu ölenler,
11) Herhangi bir askeri tesisin afetlere maruz kalması sonucu ölenler,
12) Vazifeli olarak askeri uçak veya helikopter, gemi ve denizaltının herhangi bir sebep ile düşmesi, batması, infilak etmesi sonucu ölenler,
13) Görev için yurt dışında bulunan TSK personelinden; bu görevlerinden dolayı maruz kaldıkları tedhiş veya suikast sonucu ölenler şehit olarak tanımlanmaktadır.
Yaşamını yitiren kişilerin şehit sayılmaması durumunda aileler ne yapmalıdır?
Askerlik hizmetini ifa ederken vefat eden kişilerin şehit kabul edilip edilmemesi tartışmalara yol açan bir konudur. Ailelerin öncelikle Milli Savunma Bakanlığı'na noter vasıtasıyla talepname göndererek tazminat talep etmesi gerekiyor, devamında gelecek olan muhtemel red yazısı üzerine veya cevap verilmemesi üzerine Ankara Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkanlığı'na klasik tazminat davası formatında dava açılmalıdır. Açılan davalarda verilen kararlardan bazıları bakanlığın sayfasından incelenebilir. Bu kararları özetleyerek örnek vermek gerekirse;
- Askerlik hizmeti yaparken görevi sırasında geçirdiği trafik kazası sonucu vefat eden Jandarma erinin şehit sayılması mümkün görülmemiştir.
- Mesai saatinde, aynı birlikte görevli askerin kasti eylemi sonucu silahla vurularak öldürülen astsubayın şehit sayılması mümkün görülmemiştir.
- Nöbet hizmeti esnasında asker arkadaşının taksirli fiili sonucu vefat eden erin şehit sayılması mümkün değildir.
- Askerlik görevini yaparken, karbon monoksit zehirlenmesine bağlı solunum yetmezliği sebebiyle yaşamını kaybeden-davacının yakını-müteveffa erin şehit sayılmaması ve şehit mezarı yaptırılmaması işlemi hukuka uygundur.
- Hudut birliğinde görevli olmakla birlikte, bir askeri aracın devrilmesi sonucu vefat eden erin, mevcut mevzuat hükümleri karşısında şehit sayılabilmesi mümkün değildir.
Askerliğini yaptığı sırada intihar eden kimler şehit sayılır mı?
Anayasamızda askerlik hizmeti “hak ve ödev“ olarak düzenlenmiştir. Askerliğin “zorunlu“ olması nedeniyle yükümlülük süresince de gerçekleştiren kişinin hizmet halinde olduğunun kabulü gereklidir.
Kışlada meydana gelen ölüm olayları nedeniyle hakkına iç hukuk yollarını tüketerek ulaşamadığını düşünün ölen kişinin yakınları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ ne başvurmaktadır. Yapılan başvurular ölüm sebeplerine göre; cinayet, kaza olayları, intihar nedeniyle hayatını kaybetme olarak 3’ e ayrılmaktadır. T.C. Anayasasının 125. maddesine göre, idare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlüdür. Ancak; idarenin sorumluluğunun hangi esaslara göre belirleneceği Anayasa’da belirtilmediği için bu boşluk yargı kararları ile doldurulmaya çalışılmıştır.
Kışlada intihar olayları ile ilgili açılacak adli soruşturmalarda, öncelikle bireysel ihmal, kast veya kusuru olan sorumluların bulunması için çalışılır. Çıkacak sonuç ne olursa olsun idarenin yaşam hakkını koruma sorumluluğunun ortadan kalkmayacağını savunuyorum.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, başvuranlara ait olaylarda, intihar eyleminin adli yönünden farklı olarak zorunlu yükümlülerin yaşam hakkını korumanın gerekliliği yönünde kararlar vermektedir. Yaşam hakkını korumaya yönelik sorumlulukları tam olarak yerine getirmeyen devletlerin hem sözleşmeyi ihlal etiğine hem de istem bulunması halinde tazminat ödemesine de hükmedilmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin intihar olaylarını fiziken durdurma çalışmalarının yanında aynı zamanda yükümlülerin haklarının da koruması gerektiğini düşünüyorum. Artık hak korumaya yönelik oluşumlar çok şükür ki yaşanan olayları duymamızı sağlıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’ de acilen alınması gerekli önlemler TSK’da Mobbing ve İntihar Vakaları Sempozyumunda dile getirilmişti.
Ankara 4. İdare Mahkemesi, intihar ettiği iddia edilen Er Remzi Kılıçaslan'ın ailesinin açtığı davada ilk defa, intihar eden bir askerin görev şehidi sayılarak, askerin ailesine “vazife malulü” maaşı bağlanmasına karar verdi. Bu karar emsal olabilecek niteliktedir.
Mevzuatımızda askerliği sırasında hayatlarını kaybedenlerin yakınlarının yürütülecek işlemlerle ilgili avukat tutmasıyla ilgili düzenleme var mı?
Ailelere kendilerine yasal süreleri kaçırmamaları ve hak kaybına uğramamaları için bir an önce avukat tutmalarını tavsiye ediyorum. İç Hizmet Kanunu’nda avukat tutmakla ilgili bir madde 2015 in başından beri mevcut.
211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu Ek Madde 2 – (Ek: 22/1/2015-6586/37 md.) ye göre; asker kişilerin kıta, karargâh ve kurumlarda ya da görev esnasında veya görev yerlerinde ölümü hâlinde soruşturma ve kovuşturma süresince yasal mirasçılarını temsil etmek üzere kendilerinin seçtiği bir avukat vekil olarak görevlendirilir. Fiili veya hukuki imkânsızlık nedeniyle görevlendirme yapılamaması hâlinde bu görev, baro tarafından belirlenecek bir avukat tarafından yürütülür. Yasal mirasçıların avukatının gelmesi hâlinde baro tarafından seçilen avukatın görevi sona erer.
Görevlendirilen vekilin savcılıkça yapılacak olay yeri inceleme, ölü muayenesi ve otopsi ile tanık ve bilirkişi dinlenmesi işlemleri sırasında hazır bulunması zorunludur. Ölenin yasal mirasçıları tarafından seçilen veya baroca görevlendirilen vekilin ücreti müteveffanın mensubu olduğu bakanlığın bütçesine konulacak ödenekten karşılanır; avukat tutma, baro tarafından seçim ve avukatlık ücretinin ödenmesine ilişkin usul ve esaslar, Millî Savunma ve İçişleri Bakanlıklarınca bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde müştereken çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.
Ancak; yukarıda yer alan maddenin son cümlesinde geçen yönetmelik henüz hazırlanmadı. Bu sene bitmeden hazırlanacağını düşünüyorum. Elbette yeni düzenlemeler, kanunlar, kurallar gelecektir. Keşke hiç birine gerek kalmasaydı. Verilecek hiçbir tazminat ya da unvan yitip gidenlerin yerini tutamaz, bir an önce ülkemizde barış ortamının sağlanmasını ve askerliğin de zorunlu olmasının sonlandırılmasını umuyorum.
(Bu köşe yazısı, sayın Av. Tuğba İncel tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
----------------
[1] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/30177953.asp
[2] http://www.iha.com.tr/afyon-haberleri/5-eylul-2012-muhimmat-depo-patlamasini-3-yildonumu-afyon-1174327/
[3] http://www.milliyet.com.tr/daglica-dan-14-gun-sonra-aci-haber-gundem-2120776/
[4] http://www.msb.gov.tr/Ayim/Karar/Listele?page=1&kategori=000002000026000023
[5] http://www.milliyet.com.tr/askerler-artik-intihar-edemeyecek--gundem-2027070/
[6] http://www.askerhaklari.com/
[7] http://www.barobirlik.org.tr/Detay.aspx?ID=40653
[8] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/27711682.asp
[9] http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.4.211.pdf