Doç. Dr. Muhammed DEMİREL[1]

Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 11.10.2023 tarihli, 2020/5129 Esas ve 2023/3903 Karar sayılı kararı ile keçinin üzerine düşmesi sonucu hayatını kaybeden bir çocuğun ölümünden keçi sahibinin taksirle öldürme suçundan sorumlu tutulması yönündeki yerel mahkeme kararını onamıştır. Karara konu olay, yerel mahkemenin kabulüyle şu şekilde gerçekleşmiştir: Keçinin sahibi olan sanı, kesmek için getirdiği keçiyi 5 katlı binanın teras katına çıkarmış, daha sonra teras katının kapısını kapatıp oradan ayrılmıştır. Keçi, söz konusu binanın teras katından aşağı atlamış ve olay yerinde oynamakta olan çocuğun üzerine düşerek çocuğun ölümüne neden olmuştur. Olay inceleme raporunda B blok terası içerisinde zemin üzerinde küçükbaşa ait hayvan pisliklerinin olduğu, teras katı beton duvarının zemine olan yüksekliğinin 80 cm olduğu, teras duvarı üzerinde herhangi bir demir korkuluğun olmadığı ifade edilmiştir. Bu çerçevede Diyarbakır 11. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 20.01.2016 tarihli 2015/258 E. 2016/56 K. sayılı kararı ile keçiyi terasa bırakan keçi sahibinin taksirle öldürme suçundan (TCK md. 85/1) bahisle TCK md. 62, TCK md. 50/4 ve TCK md. 50/1-a, TCK md. 52/2, 4 hükümleri uyarınca 18.200,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Yargıtay 12. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin bu kararında herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden kararın oybirliğiyle onanmasına karar vermiştir.

Türk Ceza Kanunu’nda yer alan, “Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.” şeklindeki taksir tanımı dikkate alındığında taksirin esasının “gerekli dikkat ve özene aykırılık” olduğu anlaşılmaktadır. Bu esasla birlikte taksirli suçlar, kasıtlı suçlardan farklı olarak suç tipi dışındaki durum ve koşullar üzerinden “tamamlanma ihtiyacının söz konusu olduğu kurallar”dır ki bu sayede özen yükümlülüğü temellendirilmiş olur. Bu kurallar, bilhassa trafik, inşaat gibi tehlikeli davranışların oldukça fazla olduğu alanlarda söz konusudur.

Bu çerçevede özenin kaynağı, öncelikle uzun tecrübeler sonucunda elde edilen birikimle yetkili merciler tarafından öngörülen yazılı hukuk normları olabilir ki bu “davranış normları”, bir bütün olarak “özen normları” şeklinde adlandırılabilir. Bunun yanında tecrübe ve deneyim sonucu oluşan teamüller de özenin kaynağı olabilir. Bu özen normları, her şeyden önce ceza kanununun bizzat kendisinde yer almaktadır. Buna göre yükümlülük, doğrudan ceza kanununda yer alan, bilhassa tehlike suçu niteliğindeki suç tiplerinden çıkartılabilir. Bu kurallar, hukuki düzenlemelerle belirlenen kurallara destek mahiyetinde olup normların içeriklerinin somutlaşması noktasında önemli bir etki gösterir. Nitekim Türk Ceza Kanunu’nun 177’nci maddesinde düzenlenen, “Hayvanın Tehlike Yaratabilecek Şekilde Serbest Bırakılması” suçu bunun en tipik örneğidir:

Gözetimi altında bulunan hayvanı başkalarının hayatı veya sağlığı bakımından tehlikeli olabilecek şekilde serbest bırakan veya bunların kontrol altına alınmasında ihmal gösteren kişi, altı aya kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.”

Bu suç tipine göre bir hayvanın sorumluluğunu üstlenen kişi açısından hayvanın diğer insanlara zarar verme ihtimallerini önlemesi yönünde aldığı ya da alacağı önlemler, tamamen teamüllerden kaynaklıdır[2]. Bu düzenleme kapsamında köpeğini gezdiren kişinin, “Hiçbir şey yapmaz, sadece oynamak ister.” şeklindeki uyarı cümlesi dahi, bu uyarı olmasaydı köpeğe tepki gösteren kişiye karşı köpeğin sert karşılık göstermesi ihtimaline binaen köpeğin sahibini ceza sorumluluğundan kurtarabilir[3]. Buradan anlaşıldığı üzere hayvan sahibinden, hayvanın diğer insanlara zarar vermesini engelleyecek yönde çeşitli tedbirler alması beklenmektedir. Bu tedbirlerin neler olduğu ise tamamen günlük yaşam içerisindeki tecrübeler sonucu oluşan teamüllere göre belirlenecektir. Buna göre bu tedbir, parkta köpeğini gezdiren hayvan sahibinin, köpeğini tasma ile gezdirmesi şeklinde olabileceği gibi köpeğin türüne göre köpeğe ağızlık takması şeklinde de tezahür edebilir.

Yargıtay’ın kararına konu somut olaya gelinecek olursa, teras katı beton duvarının zemine olan yüksekliğinin 80 cm olduğu, teras duvarı üzerinde herhangi bir demir korkuluğun olmadığı bir bölmede keçi sahibinin keçiyi bıraktığı görülmektedir. Bu noktada kuşkusuz ki keçinin bağlanmadan terasa bırakılması tek başına özene aykırı hareket olarak görülemez. Burada keçinin terasa bırakılmasını özene aykırı kılan durum, terasın aşağıya atlama imkanı bulunan bir kısmının olması, bu kısmın 80 cm yüksekliğinde olması, keçinin buradan aşağı atlama yeteneğine sahip olması, aşağıda insanların bulunma ihtimalinin bulunması, tüm bu hususlara rağmen keçinin bağlanmadan terasa bırakılmasıdır. Nitekim tüm bu hususlara Asliye Ceza Mahkemesi kararında dikkat çekildiği görülmektedir:

“…keçinin üzerinden atladığı binanın terasını çeviren beton duvarın yüksekliğinin 80 cm olduğu, sanığın bu yüksekliğin yeterli olmayacağını öngörmesine rağmen söz konusu hayvanı bağlamadan ve herhangi bir tedbir almadan keçiyi terasta bıraktığı, keçinin 80 cm'lik duvardan atlama yeteneğine sahip bir hayvan olduğu ve atlaması halinde aşağıda bulunan canlılar için tehlike arz edebileceği hususunun sanık tarafından bilinmesi gerektiği, sanığın bu tedbirsizliği sonucunda keçinin binadan atlayarak aşağıda oynamakta olan maktulün üzerine düştüğü…”

Bu noktada yerel mahkemenin, olayın koşulları gereğince hayvanın tehlikelilik durumunun sanık tarafından bilinmesi gerektiğine işaret edilmiş olması oldukça önemlidir. Zira mahkeme tarafından somut tehlikelilik durumunun sanık tarafından bilinip bilinmemesinden ziyade bilinmesinin gerekli olduğu hususuna işaret edilmesi, özene aykırılığın belirlenmesinde sübjektif değil, objektif ölçütlerden hareket edildiğini göstermektedir. Esasında burada neticenin objektif olarak öngörülebilir olup olmadığı hususunda bir değerlendirme yapılmakta ve buna göre özene aykırılığın olup olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Bu belirleme, bireysel koşullardan bağımsız bir genelleştirme suretiyle standart hareket yapıları üzerinden gerçekleştirilir[4]. Bu husus, Türk Ceza Kanunu’nda taksire ilişkin hükmün madde gerekçesinde yer alan şu ifadelerden açıkça anlaşılmaktadır:

Bu dikkat ve özen yükümlülüğünün belirlenmesinde, failin kişisel yetenekleri göz önünde bulundurulmaksızın, objektif esastan hareket edilir. Nitekim toplum hâlinde yaşamanın güvenli bir biçimde sürdürülebilmesi için, çeşitli alanlarda kişilerin dikkat ve özenli davranmalarıyla ilgili kurallar konmaktadır. İnşaat faaliyeti, sağlık hizmetlerinin yürütülmesi ve trafik düzeniyle ilgili kurallar, dikkat ve özen yükümlülüğüne örnek olarak gösterilebilir.

Burada özene aykırı davranışın bulunup bulunmadığı noktasında esas alınacak kişi, “ölçüt figür” adı verilen[5] kişisel anlamda yeterlilik ve bilgi durumundan bağımsız, örnek olarak kabul edilen kişi olup bu model kimsenin gerçekleştirmesi gereken hareket ile somut olaydaki failin davranışı arasında bir karşılaştırma yapılarak failin özene aykırı hareket edip etmediği belirlenmeye çalışılır. Bu suretle kişi, ilk olarak hareketin icrası ve kabulünde failin konumunda bulunan özenli bir insanın muktedir olduğu özeni sarf etmekle yükümlüdür (ortalama gereklilik)[6].

Bu çerçevede somut olayın koşulları dikkate alındığında objektif ölçüt figür bağlamında şu belirlemeler yapılabilir: 1. Keçinin üzerinden atladığı binanın terasını çeviren beton duvarın yüksekliği 80 cm olup bir hayvanın üzerinden atlayabileceği yüksekliktedir. 2. Bu yüksekliğin özellikle de keçi gibi bir hayvanın buradan atlamasına engel olmayacağı objektif olarak öngörülebilir durumdadır. 3. Dolayısıyla bu somut şartlarda keçi gibi bir hayvanın bağlanmadan ve herhangi bir tedbir alınmadan bırakılmasının oluşturduğu tehlike öngörülebilir nitelik arz etmektedir. Zira olayda tavuk, horoz, kedi gibi bir hayvan değil, keçi gibi belirli bir ağırlığı olan ve yüksekliği görmeden de atlayabilecek olan bir hayvan söz konusudur.

Tüm bu bilgiler çerçevesinde neticenin objektif olarak öngörülebilir olmasından sonra sanığın özene aykırı hareket ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Bununla birlikte sanığın ifadeleri dikkate alındığında bu neticeyi öngörmediği yönünde bir tespit yapılmıştır ki olayın koşulları ve sıra dışı olması da göz önünde bulundurulduğunda bu kararın da yerinde olduğu, böylelikle sanığın bilinçli taksirle değil, bilinçsiz taksirle ölüme neden olduğu ifade edilebilir. Şu halde sanığın neticeyi isteyip istemediği noktasında bir değerlendirme yapılmasına da gerek bulunmamaktadır.

-----------------

[1] Doç. Dr., İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

[2] Rudolf Rengier, Strafrecht Allgemeiner Teil, 12. Auflage, C.H. Beck, München, 2020, § 52 kn. 18.

[3] Kristian Kühl, Strafrecht Allgemeiner Teil, 8. Auflage, Vahlen, München, 2017, § 17 kn. 23.

[4] Hans Welzel, Fahrlässigkeit und Verkehrsdelikte, Verlag C.F. Müller, Karlsruhe, 1961, s. 18; Paul Bockelmann/Klaus Volk, Strafrecht Allgemeiner Teil, 4. Auflage, C. H. Beck, München, 1987, § 20 B I 4 b; Klaus Hoffmann-Holland, Strafrecht Allgemeiner Teil, 3. Auflage, Mohr Siebeck, Tübingen, 2015, kn. 820; Eric Hilgendorf/Brian Valerius, Strafrecht Allgemeiner Teil, 2. Auflage, C. H. Beck, München, 2015, § 12 kn. 18; Christian Laue, “Der Tatbestand des fahrlässigen Erfolgsdelikts”, Juristisc-he Arbeitsblätter (JA), 2000, s. 668; Karl Lackner/Kristian Kühl, Strafgesetzbuch: StGB, 29. Auflage, München, 2018, § 15 kn. 39; Karsten Gaede, § 15, in Strafgesetzbuch Kommentar, Herausgegeben von Holger Matt/Joachim Renzikowski, 2. Auflage, Verlag Franz Vahlen, München, 2020, § 15 kn. 38; Kayıhan İçel, Ceza Hukukunda Taksirden Doğan Sübjektif Sorumluluk, Cezaevi Matbaası, İstanbul, 1967, s. 139; İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 17. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2021, s. 259; Mahmut Koca/İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 7. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2020, s. 194; Nur Centel/Hamide Zafer/Özlem Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 11. Bası, Beta Yayıncılık, İstanbul, 2020, s. 386.

[5] Bkz. Muhammed Demirel, Çifte Özen Anlayışı Çerçevesinde Taksirli Suçtan Doğan Ceza Sorumluluğu, Seçkin, Ankara, 2022.

[6] Detlev Sternberg-Lieben/Frank Schuster, § 15, in Schönke/Schröder Strafgesetzbuch Kommentar, 30. Auflage, C. H. Beck, München, 2019, § 15 kn. 133; Hans Kudlich, “Vorsätzliches und fahrlässiges Handeln”, in Strafgesetzbuch Kommentar Herausgegeben von Bernd von Heintschel-Heinegg, 4. Auflage, C. H. Beck, München, 2021, § 15 kn. 42; Rengier, § 52 kn. 19; Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 9. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2020, s. 448; Durmuş Tezcan/Mustafa Ruhan Erdem/R. Murat Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 18. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 229.