Kanunkoyucu, işverenin ücreti ödememesi durumunda işçiyi korumak için birtakım koruyucu hükümler ihdas etmiştir. Bunlardan en önemlisi 4857 sayılı İş Kanununun 34.maddesinde düzenlenmiştir.

İş Kanunu m.34 “Ücreti ödeme gününden itibaren yirmi gün içinde mücbir bir neden dışında ödenmeyen işçi, iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınabilir. Bu nedenle kişisel kararlarına dayanarak iş görme borcunu yerine getirmemeleri sayısal olarak toplu bir nitelik kazansa dahi grev olarak nitelendirilemez. Gününde ödenmeyen ücretler için mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanır. Bu işçilerin bu nedenle iş akitleri çalışmadıkları için feshedilemez ve yerine yeni işçi alınamaz, bu işler başkasına yaptırılamaz.” 

İş Kanunu m.10 gereği İş Kanunu m.34 süreksiz işlerde yapılan iş sözleşmelerinde uygulanmaz. Süreksiz İş ise İş Kanunu m.10’a göre “Nitelikleri bakımından en çok otuz iş günü süren işler”dir.
 
34.maddeden yola çıkarak işçinin elinde 3 imkan olduğunu söyleriz:
 
1) En temel olarak işçi, işverenden ücreti ve gününde ödenmeyen ücretler için faizini talep edebilir. Buradaki en önemli husus, yasal faiz oranının değil mevduata uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanmasıdır.
 
2) İş sözleşmesi, İş Kanunu m.8/1’de tanımlanmıştır. Buna göre “İş sözleşmesi, bir tarafın(işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın(işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir.” Görüldüğü üzere iş sözleşmesinin en temel unsurlarından biri ücrettir. İşveren, işçinin ücretini ödemez ise iş sözleşmesine aykırılık teşkil eder. Bu durumda işçi, İş Kanunu m.24/2-e’ye göre iş sözleşmesini haklı nedenle derhal feshedebilir. Sözleşme haklı nedenle feshedildiği için kıdem tazminatının diğer koşullarının da oluşması şartıyla işçinin kıdem tazminatı talep etmesinde bir engel yoktur.
 
3) İşçi, iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınabilir. Bunun için bazı koşullar gerekir:
-İşveren, ücreti ödeme gününden itibaren yirmi gün içinde ödememiş olmalı.
-İşverenin ücreti ödememesi mücbir sebebe dayanmamalı.

Bu koşullar gerçekleştiği andan itibaren işçi, iş görmekten kaçınabilir.

Önemine binaen iş görmekten kaçınma imkanına açıklık getirmekte fayda vardır. Öncelikle iş görmekten kaçınma Kanunun bahşettiği bir imkan olduğu için sayısal olarak kaç kişi olursa olsun, ne kadar toplu bir nitelik kazanırsa kazansın asla grev niteliği taşımaz. Yine bir başka mesele işçilerin iş görmekten kaçınmaları nedeniyle iş sözleşmeleri feshedilemez, feshedilemediği gibi bu işçiler yerine yeni işçi alınamaz ve de bu işler başka kişilere yaptırılamaz.

İşçiler için belki de en önemli sorun, iş görmekten kaçındığı müddetçe ücrete hak kazanıp kazanamayacağıdır. Bilim Kurulu taslağında ve yasa tasarısında iş görmekten kaçınan işçilerin ücrete hak kazanacağı belirtilmiş iken, İş Kanununda bu husus belirtilmemiştir. Bu nedenle bu husus doktrinde tartışmalıdır[1].

Stj. Avukat Zeliha Büşra Tanır


[1] Doktrindeki tartışma ve detaylı bilgi için
SÜZEK, Sarper; İş Hukuku, Beta Yayınları, 12.Baskı, İstanbul 2016, s.422-424.