I.GENEL OLARAK
Haczedilen taşınır bir mal üzerinde borçludan başka üçüncü kişinin mülkiyet yahut rehin hakkı olduğunu ileri sürmesine istihkak iddiası denilmektedir. 2004 sayılı yasada istihkak iddiası; haczedilen malın “borçlu” yahut “borçlu ile birlikte üçüncü şahıs” yahut “üçüncü şahıs” elinde bulunmasına göre farklı durumları ihtiva edecek şekilde düzenleme altına alınmıştır.
Borçlunun zilyedliği (Borçlu, elinde bulunan bir malı başkasının mülkü veya rehini olarak gösterdiği yahut üçüncü bir şahıs tarafından o mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı iddia edildiği takdirde, icra dairesi bunu haciz ve icra tutanaklarına geçirir ve keyfiyeti iki tarafa bildirir. İ.İ.K,96/1.m),
Üçüncü şahsın istihkak iddiası (İstihkak iddiasına karşı alacaklı veya borçlu tarafından itiraz edilirse, icra memuru dosyayı hemen icra mahkemesine verir. İcra mahkemesi, dosya üzerinde veya lüzum görürse ilgilileri davet ederek murafaa ile yapacağı inceleme neticesinde varacağı kanaate göre takibin devamına veya talikine karar verir. İ.İ.K,97/1.m),
Üçüncü şahsın zilyetliği (Haczedilen şey, borçlunun elinde olmayıp da üzerinde mülkiyet veya diğer bir ayni hak iddia eden üçüncü kişi nezdinde bulunursa, bu kişi yedi eminliği kabul ettiği takdirde bu mal muhafaza altına alınmaz. İcra müdürü, üçüncü kişi aleyhine icra mahkemesinde istihkak davası açması için alacaklıya yedi gün süre verir. Bu süre içinde icra mahkemesine istihkak davası açılmaz ise üçüncü kişinin iddiası kabul edilmiş sayılır. Alacaklı tarafından süresinde açılan dava sonuçlanıncaya kadar, haczedilen malın satışı yapılamaz. Haczin, üçüncü kişinin yokluğunda yapılması ve üçüncü kişi lehine istihkak iddiasında bulunulması halinde de bu fıkra hükmü uygulanır. İ.İ.K,99.m) şeklinde ayrı ayrı düzenleme altına alınmıştır.
İstihkak iddiasının nitelendirilmesinden hukuki uyuşmazlığın çözümüne kadar geçecek sürede haciz mahallinde tanzim edilen tutanağın önemi büyüktür.
Kanaatimce, haciz sırasında istihkak iddiasında bulunulması halinde mahallin kime ait olduğunun doğru tespit edilmesi gerekir. Bununla birlikte, hacze gelinen adreste borçlunun bulunup bulunmadığı, takibe konu ödeme emrinin fiilen hacze gelinen adrese yapılıp yapılmadığı, haciz mahallinde borçlu çalışanlarının bulunup bulunmadığı, haciz mahalli ile borçlu arasında doğrudan bir bağ oluşturabilecek bilgi, belge, evrak bulunup bulunmadığı ile istihkaka konu mahcuz malların mülkiyetini tevsiken faturalarının ibrazı mühimdir. Zira, borçlu ile ilgisi bulunmayan bir mahalde sanki borçlu varmışçasına tutanağın tanzim edilmesi ile borçluya ait olan bir mahalde sanki hiç borçlu yokmuşçasına tutanak tutulmasının hüküm ve sonuçları şüphesiz bambaşka olacaktır.
Buna göre icra dairesince haczin İ.İ.K 96-97 maddelerine göre yapılmasına karar verilmesi halinde, takibin devamı yahut taliki için icra hukuk mahkemesi tarafından takibe devam edilmesine yönelik karar verilmesi ile istihkak iddiasında bulunan üçüncü kişi nezdinde alacaklının talebi üzerine haciz ve muhafaza işlemi yapılabilir.
İstihkak iddiası hakkında karar verilmek üzere icra dosyasının resen icra hukuk mahkemesine sevk edilmesi halinde, mahkemece takibin devamı yahut talikinden başka bir karar verilemeyeceğinden bu noktada herhangi bir yargılama yapılmaksızın sadece dosya üzerinden İ.İ.K 97/5 kapsamında kesin olarak takibin devamına karar verilmesi üzerine anılan kararın 3. kişiye tebliğ edilmesi sağlanarak 7 gün içinde alacaklıya karşı istihkak davası açması gerekir. Zira tebliğden itibaren alacaklıya karşı süresi içerisinde istihkak davası açılmaması halinde üçüncü şahıs alacaklıya karşı iddiasından vazgeçmiş sayılacaktır. (Malın haczine muttali olan borçlu veya üçüncü şahıs, ıttıla tarihinden itibaren yedi gün içinde istihkak iddiasında bulunmadığı takdirde, aynı takipte bu iddiayı ileri sürmek hakkını kaybeder. İstihkak iddiasının yapıldığı veya istihkak davasının açıldığı tarihte istihkak müddeisi ile birlikte oturan kimseler yahut bu şahısların iş ortakları, iddianın yapıldığı tarihte veya istihkak davası 97 nci maddenin 9 uncu fıkrası gereğince açılmışsa davanın açıldığı tarihte malın haczine ıttıla kesbetmiş sayılırlar. İ.İ.K 96/3)
Ancak kendisine istihkak talebinde bulunmak imkânı verilmemiş olan üçüncü şahıs, haczedilen şey hakkında veya satılıp da bedeli henüz alacaklıya verilmemişse bedeli hakkında, hacze ıttıla tarihinden itibaren yedi gün içinde, icra mahkemesinde istihkak davası açabilir. Aksi takdirde aynı takipte bu iddiayı ileri sürme hakkını kaybeder. Bu halde davacının talebi üzerine icra hâkimi takibin talik edilip edilmemesi hakkında bir karar verir.
Yapılan ilk haciz üzerine, müdürlükçe dosyanın resen icra hukuk mahkemesine sevkinden sonra takibin devamına karar verilmiş olması ve bu kararın üçüncü kişiye tebliğ edilmediği durumlarda muhafaza için alacaklı tarafça haciz mahalline muhafazaya gelinmesi halinde muhafazayı önlemek için takibin devamı kararı ile ilk hacizde kıymeti belirlenen mahcuz mallar yönünden muhafazaya engel olmak adına ihtirazı kayıt ile icra dosyasına ödeme yapılarak muhafaza yapılmasının önüne geçilebilir.
Şöyle ki resen verilen takibin devamı kararı sonrasındaki muhafaza tehdidini ortadan kaldırmak için; “borcu kabul etmemek koşul ile ihtirazı kayıt ile ödeme de bulunuyorum” , “tüm dava ve talep haklarım saklı kalmak kaydıyla ödeme yapıyorum” , “muhafaza yapılmaması için dosyaya ödenen para üzerinde istihkak iddia ediyorum” şeklinde çekince kaydının açıkça anlaşılacak haliyle beyan edilmesi gerekir.
İstihkak prosedürü işletilmeden, üçüncü kişiye dosyadan herhangi bir şekilde takibin devamına yönelik bir kararın tebliğ edilmediği durumlarda, üçüncü kişinin dava açmak için yasal süresi başlamayacağından hacze konu mal üzerindeki istihkak iddiası giderilmeden istihkaka konu mal üzerinden bedele dönen uyuşmazlık kapsamındaki paranın alacaklıya ödenmesi doğru olmayacaktır.
İstihkak iddiacısı üçüncü şahıs tarafından yasal süresi içerisinde alacaklıya karşı istihkak davası açılmasıyla birlikte istihkaka konu mal üzerinden uyuşmazlık bedele dönüşecektir. Bu durumda; istihkak davası neticelenmeden dava konusunun bedele dönüşmesi halinde icra hâkimi işbu bedelin yargılama neticesine kadar ödenmemesi veya teminat karşılığında veya halin icabına göre teminatsız derhal alacaklıya verilmesi hususunda ayrıca bir karar verir.
Sonuç olarak yapılan haciz kapsamında istihkak iddiasında bulunulması üzerine müdürlük tarafından dosyanın İ.İ.K 97 maddesine göre resen icra hukuk mahkemesine gönderilmesi sonrasında mahkemece dosya üzerinden yapılan inceleme çerçevesinde takibin devamına karar verilmesi halinde, verilen takibin devamı kararının üçüncü kişiye tebliğ edilmemesi halinde haciz ve muhafaza tehdidini ortadan kaldırmak için üçüncü kişi tarafından hacizli mal miktarı yahut dosya borcu kadar miktar icra dosyasına ihtirazı kayıtla (açıkça ödeme yapılan para üzerine çekince kaydı koymak suretiyle) ödeme yapılarak muhafaza işleminin önüne geçilebilir.
Bu durumda yasal süresi içerisinde üçüncü kişi tarafından açılan istihkak davasının neticesine göre hacizli mal üzerinden bedele dönüşen paranın kime ödeneceğinin yargılama sonucunda oluşacak sonuca göre değerlendirilmesi gerekir.
II.GÜNCEL YARGI KARARLARI
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2019/2987 Esas ve 2020/5394 Karar
Davacı üçüncü kişi vekili, borçlu aleyhine yapılan takipte müvekkiline ait taşınır malların 02.12.2016 tarihinde haczedildiğini, istihkak iddiasında bulunulması üzerine prosedürün uygulanarak takibe devam kararı verilmesi üzerine 20.12.2016 tarihinde haciz tehdidi altında ödeme yapıldığını, haczedilen malların müvekkili şirkete ait olduğunu ileri sürerek, istihkak davasının kabulüne, haczin kaldırılmasına ve ödeme yapılan miktarın şirkete iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, haczin borçlu şirketin şantiye alanında yapıldığını, dosya borcu ödendiği için davanın konusuz kaldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mahcuzların davacının defterlerine kayıtlı olduğu, borçlu ve üçüncü kişi şirket arasında organik bağ bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile mahcuzlar üzerindeki haczin kaldırılmasına karar verilmiş, bedelin iadesine ilişkin talep reddedilmiş, hükme karşı davacı ve davalı alacaklı vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesinin 10.01.2019 tarihli ve 2018/912 Esas, 2019/45 Karar sayılı kararı ile dosyadaki paranın alacaklıya ödenmiş olması nedeniyle davacının istinaf talebinin esastan reddine, davalı alacaklı vekilinin gerekçeli istinaf dilekçesini süresinde vermemiş olması nedeniyle kamu düzenine aykırılık ile sınırlı olarak inceleme yapıldığı belirtilerek, talebin esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacı üçüncü kişi ve davalı alacaklı vekillerince bu kez temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK 96. maddesine dayalı istihkak iddiasının kabulü talebine ilişkindir.
1.Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı alacaklı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2.Davacı üçüncü kişinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; İİK’nin 97/11. maddesi “ İstihkak davası neticelenmeden mahcuz mal paraya çevrilmiş bulunursa merci hakimi iş bu bedelin yargılama neticesine kadar ödenmemesi veya teminat karşılığında veya halin icabına göre teminatsız derhal alacaklıya verilmesi hususunda ayrıca karar verir.” hükmünü içerir.
Somut olayda, 02.12.2016 tarihinde üçüncü kişinin şantiyesinde yapılan hacizde istihkak iddia edilmiş, alacaklı vekilinin itirazı üzerine istihkak prosedürü uygulanmıştır. İstanbul 22. İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/1535 Esas sayılı dosyasında 13.12.2016 tarihinde verilen takibe devam kararı üzerine alacaklı vekili ek haciz ve muhafaza talebinde bulunmuş, 20.12.2016 tarihinde aynı adrese tekrar hacze gidilerek ilave haciz yapılmıştır. Davacı tarafından muhafazaya engel olmak için ihtirazi kayıt ile dosya borcu icra dosyasına ödenmiş olup, yargılama sırasında da ihtirazi kayıtla yatırılan dosya borcuna ilişkin paranın alacaklıya ödenmemesi talep edilmiştir.
Takip dosyasına yansıyan bu bilgiler ve beyanlar ışığında, haciz tutanakları uyarınca haciz adresinde hem menkul haczi yapıldığı hem de dosya borcunun ihtirazi kayıt ileri sürülerek ödendiğinin kabulü gerekir.
Davacı üçüncü kişi ise dava dilekçesinde hem haczedilen menkuller yönünden istihkak iddiasında bulunmuş hem de dosyaya ihtirazi kayıtla ödenen para yönünden talepte bulunmuştur.
Hal böyle olunca, Mahkemece her ne kadar menkuller üzerindeki haczin kaldırılmasına karar verilmiş ise de davacının bedele ilişkin talebinin reddedilmesi doğru olmamıştır. Davacının bedele ilişkin talebi yönünden, ihtirazi kayıtla ödediği bedelin icra dosyasında alacaklıya ödenmiş olduğu dikkate alınarak; alacaklıdan alınıp davacı üçüncü kişiye verilmesine karar verilmesi gerekirken, bedele ilişkin talebin reddine karar verilmiş olması doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/12568 Esas ve 2019/3885 Karar
Şikayet eden üçüncü kişi vekili, vekil edeninin adresinde 14.10.2015 tarihinde yapılan hacizde istihkak iddiasında bulunulduğunu, esas İcra Müdürlüğünce istihkak iddiası hakkında karar verilmek üzere dosyanın İcra Mahkemesine gönderildiğini, İcra Mahkemesince kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde istihkak davası açmakta muhtariyetlerine karar verildiğini, alacaklı vekilince 14.10.2015 tarihinde haczedilen menkullerin muhafazasının talep edildiğini, İcra Müdürlüğünce talebin kabulüne karar verildiğini, İcra Müdürlüğünün mahkeme kararını tebliğ etmediğini, muhafaza için gelindiğinde üçüncü kişi şirket tarafından ihtirazi kayıtla dosya borcunun yatırıldığını, ihtirazi kayda rağmen yatırılan paranın alacaklı tarafa ödendiğini belirterek, alacaklı vekilinin 08.12.2015 tarihinde, 14.10.2015 tarihinde haczedilen menkullerin muhafazası talebi üzerine yapılan tüm işlemlerin yok hükmünde olması sebebi ile iptaline, üçüncü kişi şirket tarafından ihtirazi kayıt ile yatırılan paranın taraflarına iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı alacaklı vekili; üçüncü kişi şirketin, şikayet gerekçelerinin hiçbirinin yasal dayanağının olmadığını savunarak şikayetin reddini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, takip hukuku bakımından ihtirazi kayıt ile yapılan ödemenin İcra Müdürlüğünce değerlendirilip kabul veya ret kararı verilmesi yönünde yasal bir mevzuatın olmadığı, 14.10.2015 tarihinde yapılan hacizde üçüncü kişinin istihkak iddiası hakkında İcra Mahkemesince takibin devamına ilişkin kesin karar verildiği, İcra Müdürlüğünün şikayete konu işleminde herhangi bir hukuka aykırılığın olmadığı gerekçesi ile şikayetin reddine karar verilmiş, karar şikayetçi vekilince istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince açılan istihkak davasında tedbir kararı bulunmadıkça istihkak iddiasında bulunulan mahcuzlara yönelik takibin devam edeceği, 14.10.2015 tarihinde gerçekleştirilen hacizde şikayetçi üçüncü kişi şirketin istihkak iddiası nedeniyle takibin devamına karar verilmiş olduğu, bu karara dayanılarak muhafaza işlemi sırasında ihtirazi kayıt ile de olsa mahcuzlar nedeni ile yapılan ödeme bulunduğu, takibin durdurulmasına yönelik tedbir kararı bulunmadığından, paranın alacaklıya ödenmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesi ile istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiş, karar şikayetçi üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İİK 97/11. maddesi “ İstihkak davası neticelenmeden mahcuz mal paraya çevrilmiş bulunursa merci hakimi iş bu bedelin yargılama neticesine kadar ödenmemesi veya teminat karşılığında veya halin icabına göre teminatsız derhal alacaklıya verilmesi hususunda ayrıca karar verir.” hükmünü içerir.
Somut olayda 14.10.2015 tarihindeki hacizde istihkak iddiasında bulunun üçüncü kişinin istihkak iddiası hakkında İcra Mahkemesince “... istihkak iddiasının reddine dair kararın üçüncü şahıs.... A.Ş'ye İcra Müdürlüğünce tebliğinden itibaren 7 gün içinde haczin yapıldığı yerdeki ya da esas takibin yapıldığı yerdeki İcra Hukuk Mahkemesi nezdinde istihkak davası açmakta muhtariyeti kaydıyla takibin devamına İİK'nin 97. maddesi gereğince kesin olmak üzere ...” karar verilmiştir. Bu karar üçüncü kişi şirkete tebliğ edilmemiştir. Üçüncü kişi şirket bakımından dava açma süresi henüz başlamamış iken, haciz esnasında muhafazaya engel olmak için ihtirazi kayıt ile ödenen paranın alacaklıya ödenmesi doğru değildir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/529 Esas ve 2019/7260 Karar
Davacı üçüncü kişi vekili, 4.11.2013 ve 21.11.2013 tarihli hacze konu mahcuzların müvekkiline ait olduğunu, müvekkilinin baskı altında borcu ihtirazi kayıtla ödediğini belirterek istihkak iddiasının kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, borcun ödendiğini ve takip dosyasının infazen işlemden kaldırıldığını, borçlu ile üçüncü kişi şirket arasında organik bağ olduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur
Mahkemece; davacı tarafından Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan alacak davasının bekletici mesele yapılması talep edilmiş ise de, bekletici mesele yapılmasını gerektiren bir durumun bulunmadığı, dosya borcunun tamamen ödenerek hacizlerin kaldırıldığı gerekçesi ile, konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, karar davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemizin 2.10.2017 tarihli ve 2015/9580 Esas, 2017/11975 Karar sayılı ilamı ile; temyiz konusu mahcuzların değerinin 5.440,00 TL'nin altında olduğu ve hükmün kesin nitelik taşıdığından bahisle temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş; davacı üçüncü kişi vekili tarafından karar düzeltme isteğinde bulunulmuştur.
Dava, üçüncü kişinin İİK'nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
Davacı üçüncü kişi vekilince, 21.11.2013 tarihli haciz sırasında cebri icra tehdidi altında 23.591 TL para icra dosyasına yatırılmış ve haciz sırasında ihtirazi kayıtla yatırıldığı beyan edilmiştir. Takip dosyasında, üçüncü kişinin istihkak iddiasından vazgeçtiğine ya da alacaklının bu iddiayı kabul ettiğine ilişkin bir beyan da bulunmamaktadır. Bu durumda, ödemenin ihtirazi kayıtla yapılmış olması nedeniyle yargılamaya devam edilerek, 4.11.2013 tarihli hacze konu mahcuzlarla ilgili deliller toplanıp işin esasına girilmesi ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden bahisle kararın bozulması gerekirken temyiz dilekçesinin reddine karar verildiğinden karar düzeltme talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.