Borçlu, para veya mahkemece kabul edilecek rehin veya esham yahut tahvilat depo etmek veya taşınmaz rehin yahut muteber bir banka kefaleti göstermek şartı ile ihtiyati haczin kaldırılmasını mahkemeden isteyebilir. Takibe başlandıktan sonra bu yetki, icra mahkemesine geçer. (İ.İ.K 266 Md.)
Pratik uygulamada ihtiyati haczin kaldırılması hususu bazı durumlarda çelişkili hallere sebebiyet verdiğinden, sıkça tekrar edilen usul hatalarının fiili uygulamaya sokulmak istenmesinden kaynaklandığı açıktır. Oysaki İcra ve İflas Hukuku her zaman söylediğimiz gibi en başta gücünü Anayasadan almaktadır. Bizatihi Anayasa’nın 2. Maddesinde açıkça sözü edildiği üzere, “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” O halde Türkiye Cumhuriyeti Anayasada da belirtildiği üzere açıkça bir hukuk devleti olduğuna göre başta icra ve iflas yasası olmak üzere tüm kanunların Anayasadaki normalar hiyerarşisi kuralına bağlı kalmak koşulu ile fiili olarak hukuk devleti ilkesinin uygulanması gerektiği, uygulayıcıların yahut tarafların hukuk kurallarına riayet etmek suretiyle, netice-i talepte bulunmalarının gerekliliği ile karar verme noktasında olan kimselerin “ben yaptım oldu” şeklindeki duyarsız davranışlardan uzaklaşarak, hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkesi ile örtüşen bir halde olmaları kaçınılmaz bir gerekliliktir.
Covid 19 Pandemisi’nin tam anlamıyla dünyayı etkisine almasının hemen sonrasında, mali piyasalarda yaşanan tedirginlik bilhassa özel sektör (sanayi, turizm, üretim) ve bankacılık- finans alanında yaşanan mali daralma ve artan risk iştahı sonrasında, içinde bulunduğumuz günlerde başta ülkemiz olmak üzere tüm dünyada hastalığa karşı aşının hızlı bir şekilde uygulanmaya başlanması diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de özellikle banka ve finans çevrelerinde pozitif bir hareketliliğin yaşanmasına sebep oldu.
Cumhurbaşkanlığınca alınan ekonomik tedbirler kapsamında banka ve finans çevreleri özellikle takibe çıkma hususunda hassas davranarak müşterileriyle borç yapılandırmasına yönelik protokoller yapmak suretiyle kanuni takibe geçmeyip idari takip ile süreci izlemişler, ancak gelinen noktada banka ve finans kurumlarında idari takipte izlenen kredi miktarının azımsanmayacak ölçüde büyümesi sebebiyle banka ve finans kurumları müşterilerinden ek olarak aldıkları yeni teminatlar ile portföylerini canlı ve güvenilir kılmaya yönelik idari işlemler yaparak süreci tamamlamaya çalışmışlardır.
Bu kapsamda banka ve finans kurumları tarafından borcun idari olarak takip edilerek kanuni takibe geçilmemesi adına kullandırılan kredilere teminat olarak alınan ek teminatlar kapsamında; tanzim olunan ek protokoller, ek munzam senetler ve ilave depo çeklerin büyük ölçüde artması neticesinde; kambiyo senetlerine özgü olarak yapılacak takiplere alınacak ihtiyati haciz kararlarında yine genel kredi sözleşmelerinden yola çıkılarak alınacak ihtiyati haciz sayısının artması ön görülmekle ihtiyati haczin uygulanması, verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılmasının doğru uygulanmamasının bir takım hukuki problemlere sebebiyet verebileceği düşünülmektedir.
İhtiyati haczin kaldırılması hususu hakkında dikkat edilmesi ve unutulmaması gerekenleri kabaca hatırlayacak olursak;
- İhtiyati haciz ile birlikte esas takibe geçilmiş olması halinde sadece ihtiyati haciz bedelinin icra dairesi kasasına yatırılması suretiyle müdürlükçe verilecek bir karar ile ihtiyati hacizlerin kaldırılamayacağı,
- Usulü dairesinde bir hukuk mahkemesince verilmiş olan ihtiyati haciz kararının uygulanması halinde konulan ihtiyati hacizlerin kaldırılmasına müdürlükçe karar verilemeyeceği,
- İhtiyati haciz kararı ile başlamış ve süresi içinde esas takibe geçilmiş bir icra takip dosyasında ancak tüm dosya ferileriyle birlikte ve ihtiyati haciz masraflarıyla beraber dosya borcunun ödenmesi halinde konulan ihtiyati hacizlerin kaldırılabileceği, aksinin mümkün olmadığı,
- Esas takibe geçilmeden evvel borçlu ihtiyati haciz kararını veren mahkemeye; para, mahkemece kabul edilecek rehin, teminat mektubu veya taşınmaz rehninin mahkemece kabul edilmesi halinde kararı veren mahkeme tarafından ihtiyati haczin kaldırılabileceği,
- Esas takibe geçildikten sonra ihtiyati haczin kaldırılması talebinin icra hukuk mahkemesinden istenebileceği,
- İhtiyati haczin bir takip işlemi olmadığı,
- İhtiyati haczin hukuki niteliği itibariyle tedbir niteliğinde olduğu,
- Takibe yapılan itirazın ihtiyati hacze bir etkisinin bulunmadığının dolayısıyla takibe itiraz edilmiş olsa bile alacaklı tarafından borçlunun malvarlığı üzerine ihtiyaten haciz konulabileceği bu kapsamda müdürlükçe uygulanan ihtiyati haciz kararının infazında usulsüzlük bulunmadığı.
O halde, ihtiyati haczin kaldırılması için takipten önce ve takipten sonra ihtiyati haczin kaldırılmasının aynı madde içinde düzenlenen iki farklı hüküm ve sonuç doğurduğu bu kapsamda esas takibe geçilmeden evvel ihtiyati haczin kaldırılması için; ihtiyati haciz kararı veren mahkemeye nakit bir para yahut teminat mektubu yahut mahkemece kabul edilecek bir rehin (teminat) karşılığında müracaat edilmesi gerekir iken, esas takibe geçildikten sonra ihtiyati haczin kaldırılması için ise aynı şartlar ile birlikte icra hukuk mahkemesine başvuru yapılması gerektiği, kanunca sayılan bu durumlar dışında ihtiyati haczin müdürlükçe verilecek bir karar ile kaldırılamayacağı hususunun dikkate alınması önem arz eder.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2020/2273 Esas ve 2020/9753 Karar
(…) İİK'nun 266. maddesinde yer alan; “..takip başladıktan sonra bu yetki icra mahkemesine geçer” hükmü gereği, tasarrufun iptali davasının davalısı konumundaki şikayetçi hakkındaki ihtiyati haciz kararının asıl takibin başlatıldığı icra dosyasında tatbik edilmesi nedeni ile teminat karşılığında ihtiyati hacizlerin kaldırılması isteminin icra mahkemesince değerlendirilmesi gerekir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2018/12831 Esas ve 2019/4365 Karar
(…) Somut olayda; 17.250,00 Euro yönünden .... Sulh Hukuk Mahkemesi'nden 14/11/2017 tarih ve 2017/152 D. İş Esas, 2017/152 D.İş Karar sayılı ihtiyati haciz kararının alındığı, ihtiyati haciz bedeli kadar takibe başlandığı ve borçlu tarafından 28.11.2017 tarihinde ihtiyati haciz bedelinin tamamının dosyaya yatırıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda yalnız ihtiyati hacze konu bedelin yatırılması ile ihtiyati haczin kaldırılması istenebilir.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2015/1529 Esas ve 2015/8218 Karar
Ticaret Mahkemesi
(…) Mahkemece, davacı yanca dosyaya dahil olarak sunulan 12/03/2014 tarihli mutabakat formu başlıklı belgede davacı şirket imza ve kaşesinin bulunduğu, bu belgeye istinaden ihtiyati haciz kararı verildiği, bahsi geçen belgenin İİK 258/1. maddesi uyarınca mahkemeye kanat verici belge olarak değerlendirildiği, ihtiyati hacze itiraz eden vekilinin talebi doğrultusunda İİK 266 maddesi uyarınca takip dosyasındaki bakiye borç karşılığı para ve teminat mektubunun mahkeme veznesine depo edilmesi halinde ihtiyati haczin anılan hüküm gereğince kaldırılmasına karar verildiği ancak, ihtiyati haciz kararının esasına ilişkin itirazın ise belirtilen gerekçelerle reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle davalının ihtiyati hacze dair karara yaptığı itirazın reddine karar verilmiş, hüküm davalı ihtiyati hacze itiraz eden vekilince temyiz edilmiştir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/595 Esas ve 2016/14021 Karar
(…) Somut olayda, 24.06.2015 tarihinde icra takibine başlandığı, ödeme emrinin borçluya 26.06.2015 tarihinde tebliğ edildiği, yasal sürede 30.06.2015 tarihinde yapılan itiraz üzerine takibin durduğu, itirazın iptali davasına bakan .... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 03.09.2015 tarih ve 2015/813 E. sayılı kararı ile ihtiyati haciz kararı verildiği, borçlu vekilinin icra mahkemesine sunduğu 18.09.2015 tarihli dilekçe ile ihtiyati haczin teminat karşılığı kaldırılmasını talep ettiği görülmektedir. Bu durumda, ihtiyati haciz kararı, takibe başlandıktan sonra verilmiş olup, İİK'nun yukarıda açıklanan 266. maddesi uyarınca teminat karşılığı ihtiyati haczin kaldırılması talebini inceleme görevi icra mahkemesine aittir.
Sonuç itibariyle yukarıda yalın bir hal ile anlatılmaya çalışıldığı üzere İcra ve İflas Kanunu 266. madde düzenlemesinde “Borçlu, para veya mahkemece kabul edilecek rehin veya esham yahut tahvilat depo etmek veya taşınmaz rehin yahut muteber bir banka kefaleti göstermek şartı ile ihtiyati haczin kaldırılmasını mahkemeden isteyebilir. Takibe başlandıktan sonra bu yetki, icra mahkemesine geçer.” belirtildiği üzere ve yine kısaca anılan Yargıtay kararlarında gözetildiği gibi borcun tüm ferileriyle icra dairesine ödenmemesi halinde hiçbir surette icra dairesince verilecek bir karar üzerine ihtiyati hacizlerin kaldırılmayacağı, esas takibe geçilmeden evvel ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına kararı veren mahkemenin karar verebileceği, esas takibe geçildikten sonra ise ihtiyati haczin kaldırılmasına ancak icra hukuk mahkemesince karar verilebileceği hususu önem arz etmektedir.
İlgililerine Faydalı Olması Dileğiyle..
Mustafa Zafer
Hukukçu, (E) İcra ve İflas Müdürü