İddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı, Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzda düzenlenmiştir. İddia ve savunmanın bazı usulü kurallara bağlanması, ileri sürülmesinin bir zamanla kısıtlanması, hakkın kaybına sebep verebilmekle birlikte, sağlıklı bir yargılama yapılabilmesi açısından kanaatimizce zaruridir.
İlk olarak; iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı ile bağlantılı olan teksif ilkesine değinecek olursak; yargılamanın düzen içinde yürütülebilmesi için tarafların iddia ve savunmalarını, belirli bir yargılama kesitine kadar ileri sürmeleri gerekir.
Tarafların iddia ve savunmaları ile bunların dayanağı olan vakıaların belirli bir yargılama kesitine kadar mahkemeye sunulmasını sağlamaya yönelik olarak Hukuk Muhakemeleri Kanunu, “iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağını” düzenlemiştir.
HMK’nın 141. maddesinde:
“Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez.”
Madde metninden de görüleceği üzere taraflar, dilekçeler teatisi aşamasında iddia ve savunmalarını serbestçe genişletip değiştirebilirler. Ön inceleme aşamasında ise taraflar ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasında kural bu olmakla birlikte kanunumuz bir istisna da mevcuttur. Eğer taraflardan biri ön inceleme duruşmasına gelmez ise gelen taraf karşı tarafın muvafakatin olmaksızın iddia ve savunmalarını genişletip değiştirebilirler. Ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra artık taraflar iddia ve savunmalarını genişletip değiştiremezler. Fakat ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati halleriyle ilgili olan kanun hükümleri saklıdır.
“Birinci fıkra ile tarafların karşılıklı dilekçelerini verdikleri aşamada, herhangi bir sınırlamaya bağlı olmadan uyuşmazlığın genel çerçevesi içinde iddia ve savunmalarını değiştirebilecekleri kabul edilmiştir. Zira daha uyuşmazlığın başında, karşı tarafın açıklamasını, iddia ve savunmasını tam olarak görmeden, sağlıklı ve tam bir iddia ve savunma örgüsü kurmak her zaman mümkün ve gerçekçi değildir. Karşı tarafın beyanına göre, daha önce ortaya konulmayan bir iddia veya savunmayı ileri sürmek zorunlu olabilir. Ayrıca, yeni düzenlemeyle ön inceleme aşamasında, uyuşmazlığın tam olarak tespit edilmesi de gereklidir. Bu hususlar gözetilerek, tarafların, dilekçelerinde rahat, doğru ve sağlıklı bir iddia ve savunma bütünü oluşturmalarını, maddî ve hukukî nitelendirmeleri uyuşmazlığı çözecek doğrulukta ortaya koymalarını sağlamak amacıyla, dilekçelerin verilmesi aşamasında, yani yargılamanın ilk kesitinde, iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı uygulanmayacaktır. Şüphesiz bu imkân, sadece cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi için söz konusudur. İkişer dilekçeden sonra, hangi ad altında olursa olsun verilecek dilekçeler, sınırlama ve yasak kapsamında kabul edilmelidir.
Yargılamanın ikinci kesiti olan, ön inceleme aşamasında ise bu konuda değişik bir sınırlama getirilmiştir. Ön inceleme aşamasında, ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmaların genişletilmesi yahut değiştirilmesi kabul edilmiştir. Zira ön inceleme tahkikat için hazırlık aşamasıdır. Bu sebeple, taraf iddia ve savunmaları açıkça belirli olmalıdır ki, uyuşmazlık noktaları tam tespit edilerek tahkikat bunlara göre yürütülebilsin. Tarafların herhangi bir sınırlamaya tâbi olmadan, iddia ve savunmalarını genişletip değiştirmeleri, bu amacın gerçekleştirilmesini baştan engellemek demektir. Karşı tarafın muvafakati varsa, taraf iddia ve savunmasını değiştirip genişletebilir.” (HMK 141. Madde Gerekçesi)
Yeri gelmişken ıslah hususuna da değinecek olursak; taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Hal böyle olunca taraflar, ıslah yolu ile iddialarını ve savunmalarını genişletip değiştirebilirler. Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir. Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneği, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir.
Islah, bunu yapan tarafın teşmil edeceği noktadan itibaren, bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması sonucunu doğurur. Ancak ikrar, tanık ifadeleri, bilirkişi rapor ve beyanları, keşif ve isticvap tutanakları, yerine getirilmiş olan veya henüz yerine getirilmemiş olmakla beraber, karşı tarafın yerine getireceğini ıslahtan önce bildirmiş olması koşuluyla, yeminin teklifi, reddi veya iadesi ıslah ile geçersiz kılınamaz. Görüleceği üzere ıslah, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağının bir istisnasıdır.
İkinci olarak; tarafların açık muvafakati de iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnasını oluşturmaktadır. Ancak bu muvafakatin kesinlikle açık surette olması gerekir, zımni muvafakat bu hususta yeterli olmaz.
Yukarıda da söylediğimiz üzere iddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle; savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı ise cevaba cevap dilekçesinin verilmesiyle başlar. Taraflar ön inceleme duruşmasında karşı tarafın açık muvafakati ile; taraflardan birinin ön inceleme duruşmasına gelmemesi üzerine gelen taraf, gelmeyen tarafın muvafakatine bağlı olmaksızın iddia ve savunmalarını genişletip değiştirebilir.
Peki, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamına giren durumlar nelerdir?
Öncelikle tarafların cevap ve ikinci cevap dilekçelerinde gösterdiği vakıaları değiştirmesi ya da bu dilekçelerde gösterilmiş vakıalara yeni bir vakıa eklemesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının ihlâli anlamına gelir. Eğer ki taraflar mevcut vakıanın içeriğine dâhil olan bir hususu ileri sürüyor iseler bu durum yasağı ihlal etmeyecektir.
Talep sonucunun değiştirilmesi ve genişletilmesi durumu da söz konusu yasağın ihlali anlamına gelecektir.
“Davalı kadın önceki aşamalarda yoksulluk nafakası talep etmemiş; ancak tahkikat aşamasında 500 TL nafaka talep etmiştir. Davacı erkek
talep sonucunun genişletilmesine açık muvafakat bildirmediği gibi, davalı tarafından bu konuda yapılmış bir ıslah işlemi de bulunmamaktadır.(HMK m. 141). Bu sebeple yoksulluk nafakası talebi hakkında “karar verilmesine yer olmadığına” kararı verilecek yerde yazılı şekilde yoksulluk nafakasına hükmedilmesi doğru olmamıştır.” (Yargıtay HGK. E. 2016/22195, K. 2017/1205)
Son olarak itiraz ve defiler açısından da inceleme yapacak olursak; defiler, taraflarca ileri sürülmedikçe mahkemece dikkate alınamayacağından yasağın kapsamı içerisindeyken, itirazlar açısından ikili bir ayrım yaparak değerlendirme yapmak daha doğru olacaktır. Eğer itirazlar dava dosyasına girmiş ise bu itirazların daha sonra ileri sürülmesi savunmayı genişletme yasağı kapsamında değildir; fakat dava dosyasından anlaşılamayan itiraz sebeplerinin ileri sürülmesi, yasağın kapsamında kabul edilecektir.
Av. Mehmet ÇELİK & Av. Selçuk ENER