İcra ve İflas Kanunu Madde 65 – (Değişik: 18/2/1965-538/35 md.) Borçlu kusuru olmaksızın bir mani sebebiyle müddeti içinde itiraz edememiş ise paraya çevirme muamelesi bitinceye kadar itiraz edebilir.
Ancak borçlu, maniin kalktığı günden itibaren üç gün içinde, mazeretini gösterir delillerle birlikte itiraz ve sebeplerini ve müstenidatını bildirmeye ve mütaakıp fıkra için yapılacak duruşmaya taallük eden harç ve masrafları ödemeye mecburdur.
İtiraz üzerine icra mahkemesi ancak gecikme sebebinin mahiyetine ve hadisenin özelliklerine göre takibin tatilini tensip edebilir. İcra mahkemesi, tetkikatını evrak üzerinde yapar. Lüzumu halinde iki tarafı hemen davetle mazeretin kabule şayan olup olmadığına karar verir. Duruşmaya karar verilmemesi halinde borçludan alınan masraflar kendisine iade olunur.
Mazeretin kabulü halinde icra takibi durur. Aynı celsede alacaklı itirazın kaldırılmasını sözlü olarak da isteyebilir. Bu takdirde tahkikata devam olunarak gerekli karar verilir.
Daha önce borçlunun mallarına haciz konulmuşsa mazeretin kabulü kararının tefhim veya tebliği tarihinden itibaren alacaklı yedi gün içinde, icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını istemez veya aynı süre içinde 67 nci maddeye göre mahkemeye başvurmazsa haciz kalkar.
I. GENEL OLARAK
İ.İ.K. madde 65 maddesince düzenlenen; kusuru olmaksızın bir engel sebebiyle süresi içinde itiraz edememiş olan borçlunun itiraz hakkını kaybetmeyerek, sonradan itirazda bulunabilmesine olanak sağlayan müesseseye gecikmiş itiraz denir.
İtiraz süresini kaçırmış olan borçlu gecikmiş itirazda bulunmak yetkisinin tanınabilmesi için, borçlunun kusuru olmaksızın bir engel nedeniyle yedi gün içinde ödeme emrine itiraz edememiş olması gerekir. Yani borçlunun süresinde itiraz etmesine engel olan husus, borçlunun kusuruna dayanmamalı, onun iradesi dışındaki bir sebep olmalıdır.
Söz konusu yasal düzenlemeye göre borçlunun gecikmiş itirazda bulunabilmesi için bir engelinin bulunması ve bu engelin kendi kusurundan kaynaklanmaması gerekmektedir. Örneğin, borçlunun itiraz etmek için icra dairesine gelemeyecek veya kendisine bir vekil tayin edemeyecek kadar ağır hastalığı, deprem, yangın, sel gibi doğal afetler, savaş veya tebligatın yapıldığı sırada seyahatte bulunması gibi nedenler gecikmiş itiraz nedeni olarak kabul edilebilir.
Bunun yanında kanun koyucu, gecikmiş itiraz için sadece borçlunun kusursuz olmasını aramamış, ayrıca bu hususta bir mazeretinin bulunması gerektiğini de ifade etmiştir. Bu durum somut olayın özelliklerine göre değişiklik gösterebilmektedir. Burada aranan; kişinin kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen beklenmedik bir olayla ödeme emrine itiraz edememiş olmasıdır. Nitekim kanun koyucu, gecikmiş itiraz sebeplerine sınırlayıcı bir hüküm getirmemiş beklenmedik birtakım olayların da gecikmiş itiraz sebebi olabilmesini mümkün kılmıştır.
2) Gecikmiş İtiraz Şartları
a) Süre
İcra ve İflas Kanunu madde 65’te düzenlenen gecikmiş itirazın süresi bakımından iki tür sınırlama yapılmıştır. Borçlu gecikmiş itiraz yoluna en geç paraya çevirme işlemi bitinceye kadar ve fakat engelin kalkmasından itibaren üç gün içinde olmak şartıyla başvurulabilecektir. Bu üç günlük süre geçtikten sonra yapılan gecikmiş itiraz geçerli olmayıp icra mahkemesince süre aşımından reddedilir.
İflas yoluyla yapılan takiplerde gecikmiş itiraz yolu İ.İ.K. 173/4’te düzenlenmiştir. Buna göre, iflas yoluyla takiplerde borçlu bu talebini asliye ticaret mahkemesine yapacaktır. Öte yandan, bu talebin asliye ticaret mahkemesine iflasa hükmoluncaya kadar yapılması gerekir. Ancak gerek kambiyo senetlerine mahsus iflas yolu ile takipte gerekse genel iflas yolu ile takipte borçlu gecikmiş itirazını engelin kalktığı günden itibaren üç gün içinde yapmak zorundadır.
Devam eden takip içinde gecikmiş itirazın yapılabileceği en son süre, borçlunun haczedilmiş bütün mallarının paraya çevirme işlemi (İ.İ.K m. 106-137) bitinceye kadardır. Başka bir deyişle, borçlunun itiraz etmesine engel olan durumu devam etmesine rağmen, borçlunun malları paraya çevrilmişse, bundan sonra gecikmiş itiraz yoluna gitmesi mümkün değildir.
b) Borçlunun Kusuruna Dayanmayan Bir Mazereti Sebebiyle Süresinde İtiraz Edememiş Olması
Borçlunun kusuruna dayanmayan ve bu nedenle kendisine gecikmiş itiraz yetkisi tanınmasını haklı gösteren sebeplerden en sık rastlananı, borçlunun ağır hastalığıdır. Borçlu yedi gün içinde ödeme emrine itiraz edemeyecek ve kendisine bir vekil atayamayacak derecede ağır hasta ise, iyileştikten sonra, üç gün içinde gecikmiş itirazda bulunabilir. Borçlunun kendisine bir temsilci atayamayacak kadar ağır hasta olması ve bunun belgelendirilmesi halinde, icra müdürünce icra takibinin ertelenmesi söz konusu olabilir.
Borçlu, yangın, deprem, yer kayması veya su basması gibi bir afet nedeni ile yedi gün içinde ödeme emrine itiraz edememişse, bu afetin son bulması ve kendisinin itiraz edebilecek duruma gelmesinden itibaren üç gün içinde gecikmiş itirazda bulunabilir.
Gecikmiş itirazın söz konusu olabileceği bir başka durum ise, borçlunun ödeme emri onun adına tebligatı kabule yetkili bir kimseye örneğin borçlunun eşine tebliğ edilmiş ve borçlu bir seyahatte olduğu için, eşi yedi gün içinde ödeme emrini borçluya verememişse, borçlu seyahatten döndükten sonra ödeme emrini öğrenince üç gün içinde gecikmiş itirazda bulunabilecektir. Aşağıya derç edilen Yargıtay kararlarıyla da bu durum izah edilmiştir.
12. Hukuk Dairesi 2021/3540 Esas ve 2021/7663 Karar
Somut olayda, borçlu örnek 7 takipte gecikmiş itiraz istemiyle icra mahkemesine başvurmuş ise de ... l. Aile Mahkemesi kararıyla borçlu hakkında 15.08.2019 tarihinde uzaklaştırma kararı verildiği, ödeme emrinin ise 27.08.2019 tarihinde, Tebligat Kanunun 21/1. maddesine göre tebliğ edildiği; ancak tebliğ tarihi itibariyle borçlu müşterek hane /tebliğ adresinden mahkeme kararı ile 1 ay uzaklaştırıldığından ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğu görülmektedir. Gecikmiş itirazdan söz edilebilmesi için usulüne uygun tebligat gerektiğinden hukuki tavsif hakime ait olup başvuru bu hali ile 7201 sayılı Yasa'nın
32. maddesine dayalı usulsüz tebligat şikayetidir (Hukuk Genel Kurulu'nun 05.06.2001 tarih ve 1991/12-258 esas 1991/344 karar sayılı kararı).
O halde, mahkemece uyuşmazlığın ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğüne ilişkin şikayet kapsamında değerlendirilmesi, şikayetin ıttıla tarihinden itibaren İİK'nun 16/1. maddesinde öngörülen sürede ileri sürülmüş olması halinde kabulü ile ıttıla tarihine göre tebliğ tarihinin düzeltilmesi, şikayetin süresinde olmadığının tespiti halinde ise şikayetin süre nedeniyle reddi gerekir iken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
12. Hukuk Dairesi 2019/4674 Esas ve 2020/2157 Karar
Somut olayda, ödeme emrine ilişkin tebligatın “iş yeri yetkilisinin geçici olarak iş yeri dışında olduğunu beyan eden daimi çalışanı Mert Özkaya tebliğ edildi” şerhi ile 06.04.2018 tarihinde tebliğ edilmişse de, tebliğ işlemi yukarıda açıklanan TK'nun 12 ve 13. maddeleri ile Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 21. maddesinde düzenlenen tüzelkişilere tebligat usulüne aykırı olarak borçlu şirketin yetkilisinden sonra
gelen kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu işle görevlendirilmiş birinin bulunup bulunmadığı tespit edilmeksizin daimi çalışan olduğu belirtilen Mert Özkaya’ya tebliğ gerçekleştirildiğinden yapılan tebligat usulsüzdür.
Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi gereğince; tebligatın usulsüz olması halinde muhatabı tebliğden haberdar olmuş ise muteber sayılır. Öte yandan, borçlunun kendisine gönderilen tebligatın usulsüz olduğunu ileri sürerek icra mahkemesine başvurması “şikayet” olup, İİK’nun 16/1. maddesi gereğince, şikayetin, öğrenme tarihinden itibaren 7 günlük sürede yapılması gereklidir (HGK'nun 05/06/1991 tarih ve 91/12-258 E., 91/344 K. sayılı kararı)
Yine, genel haciz yolu ile ilamsız takipte her türlü itirazın, İİK’nun 62. maddesi uyarınca, ödeme emri tebliğinden itibaren (usulsüz tebliğ halinde tespit edilen öğrenme tarihinden itibaren) yasal 7 günlük sürede icra dairesine bildirilmesi mecburidir.
O halde, mahkemece, tebliğ işleminin usulsüz olduğu kabul edilerek, öğrenme tarihinin tespiti ile tebliğ tarihinin öğrenme tarihine göre düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, istemin gecikmiş itiraz olarak nitelendirilip hüküm tesis edilmesi ve istinaf başvurusunun da Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmesi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
Buna karşılık, ödeme emri tebliği usulsüz ise (Tebligat Kanunu madde 32, Tebligat Yönetmeliği madde 53) örneğin ödeme emri borçlunun komşusunda tebliğ edilmişse, usulsüz yapılan tebliğ mutlaka batıl olmayıp, muhatap tarafından öğrenildiği tarihte geçerli olur. Bunun için muhatabın tebliği öğrendiğini beyan etmesi ve tebliğden yeni haberdar olduğunu bildirerek bu halde borçlunun gecikmiş itiraz yoluna değil tebliğin usulsüzlüğünü şikayet etmesi yoluna gerekir. Aşağıya derç edilen Yargıtay kararlarıyla da bu durum izah edilmiştir.
12. Hukuk Dairesi 2021/3818 Esas ve 2021/7594 Karar
Somut olayda, genel haciz yoluyla takipte borçluya TK 21. maddesine göre yapılan ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğu, gecikmiş itirazdan söz edebilmek için öncelikle usulüne uygun ödeme emri tebliği gerektiği, bu yönüyle İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesinin borçlunun talebini usulsüz tebliğ şikayeti olarak değerlendirmesi, hukuki tavsifin hakime ait olması kuralına uygun ve isabetli olduğu ancak; Bölge Adliye Mahkemesince borçlunun başvurusunda usulsüz tebligattan 08/06/2018 tarihinde haberdar olduğu ve buna göre süresinde mahkemeye başvurmadığından şikayetin süreden reddine karar verilmişse de; borçlunun dava dilekçesindeki "....ödeme emri tebliği 08/06/2018 tarihinde mahalle muhtarına tebliğ edilmiştir.
Ancak itirazın son günü olan 18/06/2018 tarihine kadar icra dairesine gelip itirazda bulunamadığı...." sebebiyle "Büyükorhan ilçesinde bulunamadım." şeklindeki beyandan usulsüz tebliğden haberdar olduğu sonucuna varılamaz. Borçlu bu ifade ile gecikmiş itirazın nedenlerini izah etmeye çalışmaktadır.
Bu nedenlerle İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesinin de kabulünde olduğu üzere ödeme emri tebliği usulsüz olup, borçlunun usulsüz tebligattan şikayet tarihinden önce usulünce öğrendiği hususu kanıtlanamadığından şikayetin süresinde olduğunun kabulü gerekir.
Bu sonuca göre de İlk Derece Mahkemesi kararı yerinde olup, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
12. Hukuk Dairesi 2018/1046 Esas ve 2019/9007 Karar
Somut olayda, borçlu ...'ye yapılan ödeme emrine ilişkin tebligatın, doğrudan 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi gereğince yapıldığı gibi Tebligat Kanunu'nun 23/8. maddesi uyarınca, tebligatın adres kayıt sistemindeki adrese yapılması durumunda buna ilişkin kaydın tebliğ evrakı üzerine yazılması zorunlu olduğundan ve şikayete konu 04.05.206 tebliğ tarihli ödeme emri tebliğ evrakında bu kaydın da bulunmadığı anlaşıldığından tebliğ işlemi usulsüz olup, başvuru bu hali ile Tebligat Kanunu'nun 32. maddesine dayalı tebligat usulsüzlüğü şikayetidir. Şikayetçi tarafından gecikmiş itirazda bulunulduğu belirtilmişse de; olayda, İİK'nun 65. maddesinde düzenlenen gecikmiş itirazın koşullarının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Takip ehliyeti bulunmayan borçluya karşı yapılan takipte, ödeme emrine itiraz etmek yetkisi, borçlunun yasal temsilcisine ait olduğundan, yasal temsilcisi kusuru olmaksızın bir engel (örneğin, ağır hastalığı) sebebiyle ödeme emrine itiraz edememişse, gecikmiş itirazda bulunabilir.
Buna karşılık, takip ehliyeti bulunan ve bu nedenle ödeme emrine bizzat itiraz edebilme ehliyetine sahip olan borçlunun iradi temsilcisinin kusuruna dayanmayan bir engel olması durumunda örneğin; avukatın ağır hastalığı sebebiyle ödeme emrine itiraz edememesi halinde, hukuk yargılamasında vekilin mazeretinin eski hale getirme sebebi sayıldığı dikkate alındığında, vekilin mazeretinin de gecikmiş itiraz sebebi olarak kabul edilir. Aşağıya derç edilen Yargıtay kararlarıyla da bu durum izah edilmiştir.
12. Hukuk Dairesi 2019/14252 Esas ve 2020/6527 Karar
Somut olayda davacı şirket adına çıkartılan ödeme emri tebligatının Tebligat Kanunu hükümlerine göre usulüne uygun tebliğ edildiği açık olup bu durum ilk derece mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesinin de kabulündedir. Bu sebeple, usulsüz tebliğ şikayetinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hatalı değerlendirme sonucu hüküm tesisi isabetsizdir. Kabule göre de; Gecikmiş itiraz talebi değerlendirilmesinde ise borçlu şirket temsilcilerinin yurtdışından dönüş tarihi 14. 11.2017 (mazeret bu tarihte son bulmuş )tarihi olup, yasal 3 günlük süre 17.11.2017’de dolduğundan, 20.11.2017 tarihinde yapılan itirazın İİK'nun 65. maddesinde öngörülen yasal üç günlük sürede olmadığının kabulü gerekir.
c) Borçlunun Mazeretini Gösteren Delillerle Birlikte İtiraz ve Sebeplerini İcra Mahkemesine Bildirmesi
Borçlu, gecikmiş itirazında yalnızca mazeretini ve delillerini değil, ayrıca borca karşı olan itiraz sebeplerini ve bunların delillerini de bildirmek zorundadır. Borcun esasına ilişkin itirazlar, gecikme mazeretinin kabulünden sonra ileri sürülmek üzere geri bırakılamaz. Borçlu gecikmiş itirazında bildirdiği sebeplerle de bağlıdır. Normal itirazlardaki hükümler burada kıyasen uygulanmaktadır. Aşağıya derç edilen Yargıtay kararlarıyla da bu durum izah edilmiştir.
12. Hukuk Dairesi 2020/2879 Esas ve 2020/10770 Karar
Somut olayda, muhatabın bilinen adresi olan .... Mahallesi 60023 Sokak No:32/1 .... adresine çıkartılan tebligatın komşu Emel Kılıç'ın beyanına göre taşındığından bahisle bila tebliğ iade edildiği, ikinci olarak borçlunun AKS'deki adresi olan ... Mahallesi 60023 Sokak No:32/1 adresine tebligat çıkartıldığı, muhatabın yurt dışında olduğundan bahisle bu tebligatın da bila tebliğ iade edildiği ve adres kayıt sistemindeki adresine gerekli şerh verilerek T.K.’nun 21/2’ye göre usulüne uygun olarak tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
İİK'nun 65/2. maddesine göre ise; “Ancak borçlu, maniin kalktığı günden itibaren üç gün içinde, mazeretini gösterir delillerle birlikte itiraz ve sebeplerini ve müstenidatını bildirmeye ve mütaakıp fıkra için yapılacak duruşmaya taallük eden harç ve masrafları ödemeye mecburdur.” Bu durumda, borçlunun gecikmiş itirazlarını, maninin kalktığı ve yurtdışından döndüğü 21.11.2019 tarihinden itibaren 25.11.2019 tarihinde üç gün içerisinde icra mahkemesine bildirdiğinden Bölge Adliye Mahkemesince, gecikmiş itirazın esasının incelenmesi gerekirken süreden red kararı verilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
d) Yetkili Mahkeme
Gecikmiş itirazın yapılması: gecikmiş itiraz icra mahkemesine yapılır. (İ.İ.K m.65/II-III) gecikmiş itiraz icra takibinin icra dairesinin bulunduğu yerdeki icra mahkemesine yapılır. Ancak borçlu, başka yerde ise, üç gün içinde takibin yapıldığı yerdeki icra mahkemesine gelmesi güç olduğundan, bulunduğu yerdeki icra mahkemesine gecikmiş itirazını yapabilmeli ve gecikmiş itiraz o tarihte yapılmış sayılmalıdır. Borçlunun gecikmiş itirazını (üç gün içinde), icra mahkemesi yerine, icra dairesine yapmış olması halinde, gecikmiş itiraz geçersiz olup kesinleşen takibi etkilemez.
İcra mahkemesinin gecikmiş itirazı incelemesi: İcra mahkemesinin gecikmiş itiraz talebini basit yargılama usulüne göre inceler (İ.İ.K m.18; HMK m. 316-322) Gecikmiş itirazın diğer bir şartı da, gecikmiş itirazda bulunan borçlunun, duruşma harç ve giderlerini peşin olarak yatırması mecburiyetidir.
3) İlanen Tebligata İtirazda Bulunulamaz
Ödeme emri borçluya ilanen tebligat yolu ile tebliğ edilmişse, borçlu kusuru olmaksızın ilanen tebligatı öğrenemediğini ileri sürerek gecikmiş itirazda bulunamaz. Çünkü ilanen tebligat, tebligatta son çare olup, muhatabın adresinin bilinmemesi halinde başvurulan bir yoldur. Ayrıca tebligat kanunu bu halde tebliğin yapılmış olduğu tarihi kesin olarak belirlemektedir.
4) Gecikmiş İtiraz Süreci
Gecikmiş itiraz talebini alan icra mahkemesi, ilk önce takibin durdurulmasının gerekip gerekmediğine karar verir (İ.İ.K. m.65, III/c.) Yedi gün içinde yapılan (normal) itirazdakinin (İ.İ.K. m.66) aksine gecikmiş itiraz kendiliğinden icra takibini durdurmaz. Ancak icra mahkemesi, gecikme sebebinin niteliğine ve olayın özelliklerine göre, gerekli görürse (geçici bir tedbir olarak) takibin durdurulmasına karar verebilir. Örneğin; icra mahkemesi ilk bakışta borçlunun ileri sürdüğü engelin haklı olduğu kanısına varırsa, borçlunun mallarının haczedilmesin (veya mallar haczedilmiş ise, onların satışını) önlemek için, takibin durdurulmasına karar verebilir.
Bundan sonra, icra mahkemesi, borçlunun bildirdiği sebebin haklı olup olmadığını inceler. İcra mahkemesi bu incelemesini genellikle evrak (dosya) üzerinden yapar. Ancak icra mahkemesi gerekli görürse, duruşma yapılmasına karar verebilir ve iki tarafı hemen duruşmaya çağırır. (İ.İ.K m.65/III) İcra mahkemesi, borçlunun ibraz ettiği belgelerden (örneğin, bir hastane sağlık kurulu tarafından verilmiş bir ağır hastalık raporu), engelinin haklı olduğu hakkında kesin kanaat sahibi olursa o zaman duruşma yapmadan (evrak üzerinden) kararını vermelidir. Aksi halde, yani engelin haklı olup olmadığı borçlunun ibraz ettiği belgelerden kesin olarak anlaşılamıyorsa (özellikle olayda tanık dinlenilmesi gerekli ise), gecikmiş itirazı duruşmalı olarak inceleyebilir. Borçlu engelin haklı olduğunu her türlü delille ispat edebilir. İcra mahkemesi delilleri serbestçe takdir eder.
İcra mahkemesi borçlunun talebini kabul ederse, bununla gecikmiş olarak yapılan itiraz yedi gün içinde yapılmış (normal) bir itirazmış gibi sonuç doğurur. Yani, icra takibi durur. İcra mahkemesinin kararı yalnız borçlunun engelinin, onun itiraz edememesine neden olduğuna ilişkindir. İcra mahkemesi, bununla henüz itirazın doğru olup olmadığı hakkında bir karar vermiş değildir ve esasen icra mahkemesinin, gecikmiş itiraz talebi üzerine itirazın esasını inceleme yetkisi yoktur.
İcra mahkemesinin borçlunun talebini kabul etmesi üzerine duran icra takibine devam edilebilmesi için, süresinde yapılan itirazda olduğu gibi, alacaklının itirazının iptali davası açması (İ.İ.K. m.67) veya itirazın kaldırılması talebi ile icra mahkemesine başvurması (İ.İ.K. m.68-68/a) gerekir. Alacaklı itirazın kaldırılması yoluna başvurmak istiyorsa, icra mahkemesinin gecikmiş itiraz talebinin kabulüne karar verdiği oturumda, sözlü olarak borçlunun itirazının kaldırılmasını da isteyebilir. Bu halde, icra mahkemesi, incelemesine devam edere, alacaklının itirazın kaldırılmasını talebini de inceleyip karara bağlar. İ.İ.K. m. 65/4 hükmü, borçlunun gecikmiş itirazının çabuk bir şekilde kaldırılmasını sağlamak için, alacaklıya tanınmış olan bir imkandır. Alacaklı, bu imkândan faydalanmak istemezse, (İ.İ.K m. 68/I’deki altı aylık süre içinde, icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını istemek hakkına doğal olarak sahiptir. Ancak, icra mahkemesinin borçlunun gecikmiş itiraz talebinin kabulüne karar vermesinden önce, itiraz edilmediği ve bu nedenle takibin kesinleştiği, gerekçesiyle borçlunun malları haczedilmiş ise, alacaklı icra mahkemesinin gecikmiş itiraz talebinin kabulü kararının kendisine tefhim veya tebliğinden itibaren yedi gün içinde itirazın iptalini (İ.İ.K m.67) veya kaldırılmasını (İ.İ.K m.68-68/a) istemelidir; Aksi halde konulmuş olan haciz kalkar (İ.İ.K m.65/5). Bu hükümdeki yedi günlük süre, sadece daha önce konulmuş hacizlerin durumunu belirlemek içindir. Yoksa, alacaklının altı ay içinde itirazın kaldırılmasını ve bir yıl içinde itirazın iptalini istemek hakkı saklıdır.
İcra mahkemesi takibin geçici olarak (tedbiren) durdurulmasına karar vermiş, ancak gecikmiş itiraz talebini reddetmişse, takibe devam edilir. Geçici olarak takip durdurulmamışsa, takibe devam edilmesi doğaldır.
Hukuk Genel Kurulu 2013/135 Esas ve 2013/1462 Karar
Uyuşmazlık, gecikmiş itiraz nedenlerinin mahkemece usulüne uygun şekilde değerlendirilip değerlendirilmediği ile kararın bu değerlendirmeye ilişkin gerekçe içerip içermediği noktalarında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “Gecikmiş itiraz” başlıklı 65. maddesine göre, “Borçlu kusuru olmaksızın bir mani sebebiyle müddeti içinde itiraz edememiş ise paraya çevirme muamelesi bitinceye kadar itiraz edebilir.
Ancak borçlu, maniin kalktığı günden itibaren üç gün içinde, mazeretini gösterir delillerle birlikte itiraz ve sebeplerini ve müstenidatını bildirmeye ve mütaakip fıkra için yapılacak duruşmaya taallük eden harç ve masrafları ödemeye mecburdur.
İtiraz üzerine tetkik mercii ancak gecikme sebebinin mahiyetine ve hadisenin özelliklerine göre takibin tatilini tensip edebilir. Merci, tetkikatını evrak üzerinde yapar. Lüzumu halinde iki tarafı hemen davetle mazeretin kabule şayan olup olmadığına karar verir. Duruşmaya karar verilmemesi halinde borçludan alınan masraflar kendisine iade olunur.
Mazeretin kabulü halinde icra takibi durur. Aynı celsede alacaklı itirazın kaldırılmasını sözlü olarak da istiyebilir. Bu takdirde tahkikata devam olunarak gerekli karar verilir.
Daha önce borçlunun mallarına haciz konulmuşsa mazeretin kabulü kararının tefhim veya tebliği tarihinden itibaren alacaklı yedi gün içinde, merciden itirazın kaldırılmasını istemez veya aynı süre içinde 67 nci maddeye göre mahkemeye başvurmazsa haciz kalkar.”
Buna göre gecikmiş itiraz hallerinde mahkemece öncelikle, anılan maddede düzenlenen gecikmiş itiraz nedenleri ve koşullarının bulunup bulunmadığı hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması, zorunludur.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297 (Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 388. maddesi), işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
O halde, gecikmiş itiraz hallerinde mahkemece öncelikle, anılan maddede düzenlenen gecikmiş itiraz nedenleri ve koşullarının bulunup bulunmadığı hususunun değerlendirilmesi ve bu değerlendirme sonucunun temyiz incelemesine esas olmak üzere kararın gerekçesinde açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
Bu durumda, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle mahkemece, kararın gerekçe kısmında gecikmiş itirazın kabul veya reddedildiğine veya esas hakkında hüküm kurulmasına rağmen gecikmiş itirazın kabul gerekçesine ilişkin hiçbir değerlendirme bulunmamasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
5) SONUÇ VE ETKİSİ
Mazeretin kabulü halinde icra takibi durur ve bu şekilde yapılmış olan gecikmiş itiraz, tıpkı yedi gün içinde yapılmış normal bir itiraz gibi sonuç doğurur. İcra mahkemesi gecikmiş itiraz başvurusunu basit yargılama usulüne göre inceler.
Gecikmiş itiraz talebini inceleyen icra hukuk mahkemesi takibin durup durmayacağına borçlu/davacının dosyaya sunacağı evrak üzerinden inceleyip tehirinde sakınca bulunan bir halin varlığı halinde takibin geçici olarak durdurulmasın karar verebilir.
İcra hukuk mahkemesi tarafından yapılacak inceleme evrak üzerinden yapılır. Borçlunun yaptığı itirazı icra hukuk mahkemesi yerinde görür ise takip bu aşamada duracaktır.
Gecikmiş itiraz talebinin mahkemece kabul edilmesi halinde, müddeti içinde yapılan itiraz gibi takip durur. Burada da borçlu borcun tamamına itiraz edebileceği gibi takibe konu borcun bir kısmına itiraz edebilir. Borçlu borcun bir kısmına itiraz etmiş olur ise kabul ettiği miktar için takibe devam edilir.
Borçlu, mazeretinin kabulü üzerine durmuş olan icra takibine devam edilebilmesi için alacaklının itirazın iptali davası açması veya icra mahkemesine başvurarak itirazın kaldırılması talebinde bulunması gerekir.
İcra ve İflas Kanunu’na göre 65/5’e göre gecikmiş itirazdan önce borçlunun mallarına haciz konulmuşsa, mazeretin kabulü kararının tefhim veya tebliğinden itibaren alacaklı yedi gün içinde, icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını istemez veya aynı süre içinde İ.İ.K. 67. maddeye göre mahkemeye başvurmazsa haciz kalkar.
İcra mahkemesi, borçlunun mazeretini kabul etmezse, gecikmiş itiraz talebini reddeder ve bu durumda takibe devam edilir.