I- GENEL OLARAK TEMİNATIN NEMALANDIRILMASI SORUNU

İcra dosyasına yatırılan teminatın nemalandırılması sorunu İcra ve İflas Kanunu’nun tehir-i icrayı düzenleyen 36. maddesinin uygulanması sırasında söz konusu olur.

Bahse konu 36. maddenin birinci fıkrası hükmü şu şekildedir;

İcranın geri bırakılması için verilecek süre

Madde 36 – (Değişik: 2/3/2005 – 5311/5 md.)

“İlâma karşı istinaf veya temyiz yoluna başvuran borçlu, hükmolunan para veya eşyanın resmî bir mercie depo edildiğini ispat eder yahut hükmolunan para veya eşya kıymetinde icra mahkemesi tarafından kabul edilecek taşınır rehni veya esham veya tahvilât veya taşınmaz rehni veya muteber banka kefaleti gösterirse veya borçlunun hükmolunan para ve eşyayı karşılayacak malı mahcuz ise icranın geri bırakılması için takibin yapıldığı yer icra mahkemesinden karar alınmak üzere icra müdürü tarafından kendisine uygun bir süre verilir. Bu süre ancak zorunluluk hâlinde uzatılabilir.

Burada inceleme konumuzu hükmolunan para teşkil etmektedir.

Bilindiği üzere, ilk derece mahkemesinde dava aleyhine sonuçlanan davalı, istinaf veya temyiz yoluna başvuran davalı ilamın icra edilmesini önlemek amacıyla tehir-i icra talebinde bulunabilir. Bunun için de maddede (İİK m. 36) sayılan;

- Para veya eşyayı depo ederse,

- Hükmolunan para veya eşya kıymetinde icra mahkemesi tarafından kabul edilecek taşınır rehni veya esham veya tahvilât gösterirse,

- Taşınmaz rehni gösterirse,

- Muteber banka kefaleti gösterirse tehir-i icra (icranın geri bırakılması) talebinde bulunabilir.”

İlamın istinaf veya temyiz incelemesi neticesinde onanıp kesinleşmesi ihtimalinde davalı borçlunun herhangi bir zararının olmayacağı söylenebilirse de alacaklının, alacağını tam olarak alamadığı ve borçlunun başkaca da haczi kabil malının bulunmadığı durumlarda mağdur olacağı açıktır. Zira, ilamın kesinleşmesi sürecindeki zaman içerisinde paranın değer kaybına uğraması ve alım gücünün azalması kaçınılmazdır. Özellikle davaların uzun sürdüğü ve enflasyonun yüksek olduğu durumlarda bu husus daha da belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Ayrıca tarafların mevcut faiz oranının üzerinde munzam zararlarının dahi oluşması mümkündür.

İlamın istinaf veya temyiz incelemesi neticesinde ilk derece mahkemesinin kararının istinaf mahkemesi tarafından kaldırılması veya Yargıtay tarafından bozulması ihtimalinde ise haksız bir takibe maruz kalma tehdidi altında icra dosyasına para yatıran ve sonradan haklı olduğu ortaya çıkan davalı borçlunun uzunca bir zaman yatırmış olduğu parayı kullanamaması (üzerinde tasarruf edememesi) ve günün sonunda da yatırdığı miktar kadar geri alabilmesi adalet duygusunu rencide eden ve haklı bir gerekçesi de olmayan bir durumdur.

Uygulamada mahkemeler, İİK 36. maddesi uyarınca tehir-i icra talepli dava dosyasının istinaf veya temyiz yoluna başvurulması neticesi takip dosyasına yatırılan bedelin icra müdürlüğünce nemalandırılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmadığı, İİK’nun 134. maddesinin 5. Fıkrasında yer alan düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, icra dairesince, her ne ad altında olursa olsun, alınan paranın nemalandırılacağına dair düzenlemelerin yasa koyucu tarafından tahdidi olarak belirlenmiş olduğu, yasa koyucu tarafından tahdidi olarak belirlenen bu durumlar dışında icra dairesince her ne ad altında olursa olsun alınan paranın nemalandırılacağına dair herhangi bir düzenleme yer almadığından, nemalandırma yapılabileceğine dair tahdidi olarak sayılan durumların mahkemece yorum yoluyla mümkün olamayacağı, şeklindeki gerekçelerle nemalandırma talepleri reddedilmektedir.

İcra ve İflas Kanunu’nun 134. Maddesinin ilgili fıkra hükmü şu şekildedir;

‘‘İcra müdürü, ödenen ihale bedeli ile ilgili olarak, ihalenin feshine yönelik şikâyet sonucunda verilecek karar kesinleşinceye kadar para bankalarda nemalandırılır. İhalenin feshine ilişkin şikâyetin kabulüne veya reddine ilişkin kararın kesinleşmesi üzerine, ihale bedeli nemaları ile birlikte hak sahiplerine ödenir’’.

Kanaatimizce, öncelikle İcra ve İflas Kanununda yapılacak bir düzenleme ile bu hususun yasal düzenlemeye kavuşturulması gerekir. Ancak yasal düzenleme yapılıncaya kadar İİK m. 134’deki düzenleme esas alınarak icra dairesine yatırılan teminatın nemalandırılmaması yönünde daraltıcı yorum yapılmaması gerekir. Aksine, bu hükümle korunan yarar ile aynı olması dikkate alınarak kıyasen icra dosyasına yatırılan paranın da nemalandırılması gerekir. Çünkü sonuçta parası nemalandırılmayan tarafın zararının artacağı ortadadır.

II-  SONUÇ

İcra ve iflas Kanunu m.36 gereğince icra dairesine yatırılan teminatın nemalandırılmaması haksızlığa sebebiyet vermektedir. Bu konunun, daha doğrusu icra dairesine yatırılan teminatın (paranın) nemalandırılacağına dair bir ibarenin İcra ve İflas Kanunu m. 36’a eklenerek yasal düzenlemeye kavuşturulması, bu yapılıncaya kadar da İİK m. 134 hükmü kıyasen uygulanarak icra dairesine yatırılan paranın nemalandırılması gerekir.