ANAYASA MAHKEMESİ KARAR İNCELEMESİ
GİRİŞ
Anayasa Mahkemesi (Mahkeme) 22/2/2022 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 2018/25664 başvuru nolu dosyada 18/1/2022 tarihinde verdiği kararda; alacağın tahsili amacıyla borçlu aleyhine başlatılan icra takibi sırasında borçluya ait taşınmazın satışından elde edilen bedelin yaklaşık dört yıl süren sıra cetvelinin kesinleşmesi sürecinde nemalandırılmamış olması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasını incelemiştir.
OLAYLAR
Başvurucu, 2007 yılında borçlu aleyhine tazminat davası açmış, Asliye Hukuk Mahkemesi 12/3/2009 tarihinde davayı kısmen kabul etmiş ve 386.464,75-TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte borçludan alınarak başvurucuya ödenmesine hükmetmiş, temyiz edilmeyen karar 17/10/2012 tarihinde kesinleşmiş, başvurucu 4/3/2013 tarihinde İcra Dairesinde borçlu aleyhine asıl alacak, yargılama giderleri ve işletilmiş faiz tutarı olmak üzere toplam 613.863,85-TL üzerinden ilama dayalı icra takibi başlatmış, İcra Müdürlüğü borçluya ait bir taşınmazın haczine karar vermiş, söz konusu taşınmaza başka kişilere ait alacaklar nedeniyle de haciz uygulanmış, başka bir İcra Dairesince diğer bir alacaklı tarafından borçlu aleyhine başlatılan başka bir takip dosyasında borçluya ait taşınmaz 8/4/2014 tarihinde yapılan ihale sonucunda satılmış, satış masrafları düşüldükten sonra kalan 1.298.096,87-TL alacaklıların alacaklarının tamamını ödemeye yetmediğinden İcra Dairesince 4/6/2014 tarihinde sıra cetveli düzenlemiş, sıra cetvelinin kesinleşmesinden sonra başvurucuya 416.262,77-TL'nin, diğer alacaklıya 881.434,10-TL'nin ödenmesine karar verilmiştir.
Başvurucu 8/7/2014 tarihinde sıra cetveline itiraz davası açmış, Asliye Hukuk Mahkemesi 30/9/2014 tarihinde hak düşürücü süre içinde açılmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Başvurucu 24/8/2015 tarihinde kararı temyiz etmiştir.
Başvurucu 15/9/2015 tarihinde sıra cetvelinde ayrılan alacak payının ödenmesini talep etmiştir. İcra Dairesi 1/10/2015 tarihinde sıra cetveline itiraz edildiğinden sıra cetvelinin henüz kesinleşmediğinden bahisle başvurucunun talebini reddetmiştir.
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 5/3/2018 tarihinde tarafların temyiz itirazlarını yerinde görmediğini belirterek İcra Hukuk Mahkemesinin 3/6/2015 tarihli sıra cetveline itirazın reddine dair kararı ile başvurucu tarafından açılan sıra cetveline itiraza ilişkin Asliye Hukuk Mahkemesinin ret kararını onamıştır.
Başvurucu 1/6/2018 ve 13/7/2018 tarihlerinde sıra cetveline itiraz davasına ilişkin ret kararının kesinleştiğini belirterek alacağının ödenmesini İcra Dairesinden talep etmiş, İcra Dairesi 19/7/2018 tarihinde başvurucuya payından harçların mahsubu suretiyle toplam 360.913,29-TL ödeme yapmıştır.
MAHKEMENİN DEĞERLENDİRMESİ
Mahkeme olayı daha önce benzer konuda yapılan 2014/6577 nolu başvuruda verdiği karar ile ilişkilendirerek bu kararda belirlemiş olduğu içtihadını sürdürmüştür.
Anılan kararda, sıra cetvelinin düzenlendiği tarih ile başvurucuya ödemenin yapıldığı tarih arasında geçen yaklaşık dokuz yıllık süre Mahkemece makul görülmemiş, bu süreçte icra müdürlüğünün kontrolü altında olan paranın enflasyon karşısında değer yitirmesini önleyecek tedbirleri alması gerektiği belirtilmiştir. Bu kapsamda tahsil edilen ihale bedelinin alım gücünü kaybetmesini engellemenin yolunun paranın nemalandırılması olduğu, bu işlemin de icra müdürlüğüne olağan idari işleyişin ötesinde bir külfet yüklemeyeceği açıklanmıştır.
Başvuru konusu olayda ise Mahkeme, sıra cetvelinin düzenlendiği 4/6/2014 tarihi ile başvurucuya fiilen ödemenin yapıldığı 19/7/2018 tarihi arasındaki yaklaşık dört yıllık sürenin makul olmadığı, TÜİK verilerine göre sıra cetvelinin düzenlendiği 2014 yılı Haziran ayındaki 100-TL'nin, ödemenin yapıldığı 2018 yılı Temmuz ayı itibarıyla enflasyon karşısında değer kaybı giderilmiş karşılığının 148,47-TL olduğu, icra dairelerinin alacağı vadeli bir mevduat hesabında tutarak nemalandırmamış olmaları nedeniyle icra sürecinin hızlı işlememesinin başvurucu üzerinde oluşturduğu olumsuz etkilerini telafi etmedikleri tespitini yaparak, Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Bununla birlikte söz konusu alacağın nemalandırılmaması nedeniyle oluşan zarara karşılık net 174.947,60-TL maddi tazminatın ödenmesine, bu miktarın başvurudan itibaren 4 ay içerisinde ödenmemesi halinde de alacağa yasal faiz uygulanmasına karar vermiştir.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Karar, sıra cetvelinin kesinleşmesi sürecinde icra dairesinin uhdesinde yer alan alacağın değer kaybının korunması konusunda devletin pozitif yükümlülüğü olduğunu ortaya koymaktadır. Bu pozitif yükümlülüğün yerine getirilmesi konusunda ise Mahkeme öncelikle alacağın vadeli mevduat hesabında tutularak nemalandırılmamasını eleştirmiştir.
Buna karşın Mahkeme başvurucunun alacağının değer kaybını ise enflasyon farkı üzerinden hesaplayarak bu bedel üzerinden ödenmesine karar vermiştir. Enflasyon artışlarının yasal faizin üzerinde olduğu durumlar için hakkaniyetli bir yaklaşım olduğu söylenebilir.
Diğer önemli husus ise, alacağın ödenmemesi durumunda nemalandırma yapılması gereken makul sürenin ne kadar olduğuna ilişkindir. Çünkü Mahkeme 2 ayrı başvurunun ilkinde yaklaşık 9 yıl, ikincisinde ise yaklaşık 4 yılı makul sürenin üzerinde bulmuştur. Kanaatimizce icra dairelerince, sıra cetveline itiraz gibi uzun süre alabilecek uyuşmazlıklarda alacağın değer kaybının önlenmesi adına vadeli mevduat hesabının derhal açtırılarak paranın nemalandırılması gerekmektedir.