“6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu′nda İade Yargılaması” ve “INTERPOL Bültenleri” başlıklı yazılarımızda açıkladığımız üzere;

Türkiye Cumhuriyeti’nin talebi ile hakkında kırmızı bülten çıkarılan kişi; yurtdışında yakalandığı ve bundan haber alındığı takdirde, ilgili makamlarca iade evrakı hazırlanarak kişinin iadesi talep edilecektir. Benzer şekilde; başka bir ülkenin kırmızı bültenle aradığı kişinin Türkiye’de yakalanması ve ilgili ülkeye bu konuda haber verilmesi üzerine, ilgili ülke kişinin iadesini talep edebilecek ve kişinin iadesine ilişkin 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu uyarınca iade yargılaması görülerek bu yargılamanın sonucuna göre iadesine karar verilebilecektir.

Bununla birlikte; kırmızı bültenin tek başına bağlayıcı olmaması, esasen kişinin arandığına ilişkin diğer ülkeleri bilgilendirme amacı taşıması ve bağlayıcılık niteliğinin ülkelerin iç hukuk düzenlemelerine göre değişiklik göstermesi dikkate alındığında, hakkında kırmızı bülten çıkarılmış kişinin yakalanmaması ve iade edilmemesi de mümkündür.

Türk Hukuku bakımından; kırmızı bülten yayımlatan devletin, Türkiye’nin taraf olduğu Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi’ne taraf olması ve Sözleşmenin 14. maddesi uyarınca bir geçici tutuklama talebi olması ya da kırmızı bülten yayımlatılması talep eden devlet ile Türkiye arasında buna ilişkin ikili bir anlaşma varsa, kırmızı bülten geçici tutuklama için gerekçe olarak kabul edilmekte ve kişi hakkında 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu m.14/1 uyarınca geçici olarak tutuklama kararı verilebilmektedir.

Bu doğrultuda; Türkiye Cumhuriyeti bakımından kırmızı bültenin tek başına bir bağlayıcılığı bulunmadığı, INTERPOL tarafından düzenlenen kırmızı bültenin bir yakalama müzekkeresi niteliği taşımadığı, ancak kişi hakkında yakalama emri düzenlenmesi veya geçici tutuklama kararı verilmesi için bir sebep teşkil edebileceği kabul edilmektedir.

6706 sayılı Kanuna özgü bir koruma tedbiri olan geçici tutuklama, yabancı ülke tarafından iade talebi henüz Merkezi Makama (Adalet Bakanlığı’na) iletilmeden önce yabancının yakalanması üzerine tatbik edilebilir. Geçici tutuklama; yakalamadan sonra 24 saat içerisinde sulh ceza hakimliği kararıyla mümkün olup, azami 40 gün tatbik edilir. Bu süre içerisinde iadeyi talep eden devletin, iade talepnamesini ve ilgili tüm evrakı Merkezi Makama iletmesi gerekir ki, bu sürenin sonunda geçici tutuklama veya adli kontrol derhal sona erdirilmelidir.

İade talebi gönderilip, ağır ceza mahkemesi nezdinde iade yargılaması başladıktan sonra tatbik edilecek tutuklama ve adli kontrol tedbirlerinde 40 günlük azami süre uygulanmaz. Geçici tutuklama, iade yargılamasının başlaması için bir önşart olmayıp, geçici tutuklanmayan veya adli kontrol altına alınmayan yabancının, yabancı devlet tarafından doğrudan Merkezi Makama gönderilen iade talepnamesi ile başlayan süreçte yargılanması mümkündür.

Geçici tutuklamanın tatbiki için İade Kanunu m.14/1 uyarınca kuvvetli suç şüphesi aranacaktır. Ancak uygulamada; geçici tutuklamanın nerede ise otomatik uygulandığı ve kuvvetli suç şüphesi kıstasının iadesi talep edilen yönünden somut delillere bağlı tutularak aranmadığı, bu konuda kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının yeterince korunmadığı görülmektedir.

İade Kanunu m.14/2’ye göre yabancı devletin talebi, “suçun, Türk kanunlarına göre aşağı sınırı üç yıldan az olmayan hapis cezasını gerektirmesi” halinde aranmamıştır. Kanun m.14/3’e göre rızaya dayalı iade, geçici tutuklama aşamasında, sulh ceza hakimliği huzurunda mümkündür. Ayrıca rızaya dayalı iade; iade talebi Merkezi Makama ulaşıp, ağır ceza mahkemesinde iade yargılaması başladığında, İade Kanunu m.17’de gösterilen usul kapsamında gerçekleştirilir. Kanaatimizce; Kanun m.14/3’de, yani sulh ceza hakimliği huzurunda gerçekleştirilecek rızaya dayalı iade prosedüründe, İade Kanunu m.17’de sayılan kurallar izlenmelidir.

Uygulamada; 6076 sayılı Kanun m.14’de düzenlenen 40 günlük süre geçmesine rağmen tutukluluğunu sona erdirilmediği ve m.13/2’de düzenlenen iade evrakı gelmemesine rağmen iade talepnamesi düzenlendiği, talepnamenin ağır ceza mahkemesine sunulduğu, bu sırada tutuklamaya devam edildiği görülmektedir ki, bu uygulamalar hatalıdır.

1. Öncelikle 40 günlük geçici tutuklama süresinin yukarıda ifade ettiğimiz üzere; 6706 sayılı Kanun m.14 ve Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi (SİDAS) m.16’da düzenlendiği, SİDAS m.16’da[1] “Tutuklamayı takip eden 18 günlük süre içinde iade talebinin ve 12. maddede belirtilen belgelerin sunulmaması halinde sona erer; geçici tutuklama hiçbir şekilde tutuklamadan sonra 40 günü aşamaz. Bununla birlikte, geçici olarak serbest bırakılma her zaman mümkündür; ancak talep edilen taraf, aranan kişinin kaçmasını engellemek için gerekli gördüğü önlemleri alacaktır.” hükmüne yer verildiği,

6706 sayılı Kanunda ve SİDAS’da öngörülen 40 günlük sürenin geçmesi halinde, tutuklamanın derhal sona erdirilmesi gerektiği konusunda hiçbir tartışma olmadığı, bu hükümlerin yanlış yorumlanamayacak kadar açık ve net olduğu,

SİDAS m.16/4’de, 6706 sayılı Kanunda öngörülmeyen bir başka süreden bahsedildiği, buna göre 18 gün içerisinde iade talebinin ve SİDAS m.12’de[2] belirtilen belgelerin sunulmaması halinde geçici tutuklamanın sona ereceği, bu fıkrada 40 günlük sürenin, azami geçici tutukluluk süresi olarak öngörüldüğü, bir başka ifadeyle, kişinin geçici tutuklandığı tarihten itibaren 18 gün içerisinde iade talebinin gönderildiği, ancak iade talepnamesinin sunulmadığı durumda, azami geçici tutuklama süresinin 40 gün olacağı,

2. INTERPOL vasıtasıyla yayımlanan kırmızı bülten ve difüzyon mesajıyla kişinin geçici tutuklanmasına sebep olan devletin, 40 günlük geçici tutukluluk süresinde iade evrakını göndermemesi halinde, 6706 sayılı Kanun m.13 ve m.15 uyarınca yetkili cumhuriyet başsavcılığınca iade talepnamesi düzenlemesinin mümkün olmadığı, buna rağmen uygulamada iade evrakı ve iade talebi gönderilmemesine rağmen, 40 günlük geçici tutuklama süresinin dolmasıyla iade talepnamesi düzenlenerek ağır ceza mahkemesine sunulabildiği, bu uygulamanın hatalı olduğu,

İade talep eden devletin gönderdiği iade talebini inceleyen Merkezi Makamın[3]; 6706 sayılı Kanun m.13/1 uyarınca iade talebi ile otomatik bağlı olmadığı, fıkrada “Merkezî Makam, iade taleplerini inceleyerek, lüzum görmesi halinde ek bilgi ve belge talebinde bulunabilir ve gerekli şartları taşımayan talepleri reddeder.” hükmüne yer verildiği, maddenin ikinci fıkrasına göre, ancak gerekli şartları taşıyan taleplerin yetkili cumhuriyet başsavcılığına gönderileceği,

İade talebine ilişkin Merkezi Makam tarafından gerçekleştirilen ilk inceleme sonrasında iade sürecinin başlatılması için, yetkili cumhuriyet başsavcılığı tarafından iade talepnamesi hazırlanması gerektiği, bu sürecin 6706 sayılı Kanun m.15/2’de, “Cumhuriyet başsavcılığı, iade talebine ilişkin karar vermek üzere ağır ceza mahkemesinden talepte bulunur.” şeklinde düzenlendiği,

6706 sayılı Kanun m.13 ve m.15 birlikte değerlendirildiğinde, iade talep eden devletin çıkardığı kırmızı bülten veya difüzyon mesajı ile iade talepnamesinin düzenlenip, ağır ceza mahkemesine sunulmasının mümkün olmadığı, iade talepnamesinin öncelikle Merkezi Makamın onayından geçmesi gerektiği, Merkezi Makamın onayından geçen iade evrakının cumhuriyet başsavcılığına gönderilebileceği, SİDAS m.16’da geçici tutuklamanın başlaması ve iade talepnamesinin düzenlenmesi arasında 18 günlük süre öngörüldüğü, 6706 sayılı Kanunda bu sürenin 40 gün olduğu, 40 günlük sürenin iade talebinin sunulması için değil, geçici tutuklama için azami süre olduğu, talepnamenin düzenlenip kabul edilmediği durumda geçici tutuklamaya devam edilemeyeceği gibi, iadeyi talep eden devletten usule uygun ve dayanaklı iade evrakı ulaşmadığında, iade dosyasını takip eden Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından talepname hazırlanıp ağır ceza mahkemesine sunulmamalı, bir an için sunulmuşsa da iade talepnamesi usule uygun olmadığından ağır ceza mahkemesi tarafından iade edilmelidir.

Tüm bunlara ek olarak; kişinin kırmızı bültenle yakalanmasının ardından iade talebinin gönderilmemesi halinde, kırmızı bültenin geçerliliğinin sorgulanır hale geleceği, nitekim INTEROL Komisyonunun 28 Ocak ila 1 Şubat 2019’da, 107 numaralı oturumunda verdiği karara göre,

“Komisyon ilk olarak, kırmızı bültenin amacının yalnızca bir kişinin yerini tespit etmek değil, aynı zamanda iade amacıyla geçici tutuklanmasını talep etmek olduğunu hatırlatmıştır. Bu bağlamda, başvuranın [...] yetkilileri tarafından yerinin biliniyor olması, kırmızı bültenin yasallığını tek başına zayıflatmamaktadır.

Ancak INTERPOL kuralları, talep eden Ulusal Merkez Bürosunun (NCB), bültenin amacına ulaşması için uygun adımları atmasını gerektirir; yani ilgili kişinin iadesi amacıyla tutuklanmasını talep etmeli, kişi gözaltına alındığında gerekli belgeleri iletmeli veya ülkesinin hareketsizliğine dair makul gerekçeler sunmalıdır (…)”

İfadelerine yer verildiği,

Buna göre prensip olarak; kırmızı bültenle yakalanıp geçici tutuklanan kişi hakkında iade talebinin ve evrakının da uygun bir süre içerisinde gönderilmesi gerektiği, aksi takdirde kırmızı bültenin INTERPOL mevzuatına uygunluğunun da sorgulanır hale geleceği ve bültenin silinebileceği anlaşılmaktadır.

Prof. Dr. Ersan Şen

Av. Buğra Şahin

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

------------------------

[1] SİDAS m.16/4’de “Muvakkat tevkif” başlığı ile düzenlenen maddenin orijinali aşağıda yer verildiği şekildedir;

“Muvakkat tevkif, tevkifi takip eden 18 günlük müddet zarfında talep edilen tarafa iade talebinin ve 12 inci maddede mezkûr belgelerin tevdi edilmemesi halinde sona erer; muvakkat tevkif hiçbir suretle tevkiften sonra 40 günü tecavüz edemez. Bununla beraber,

muvakkaten serbest bırakma her vakit mümkündür; ancak talep edilen taraf, istenen şahsın kaçmasına mani olmak için lüzumlu addettiği tedbirleri alacaktır.”

[2] 1) İade talebi yazılı olarak ve diplomatik yoldan yapılacaktır. İki veya daha fazla taraflar arasında doğrudan doğruya anlaşma suretiyle diğer bir talep şekli tespit edilebilir.

2) İade talepnamesine aşağıdaki vesaik eklenecektir.

a) İade talep eden tarafın kanunlarına uygun surette ısdar edilmiş ve infaz kabiliyetini haiz bir mahkumiyet kararının veya tevkif müzekkeresinin yahut aynı tesiri haiz diğer herhangi bir kararın aslı veya tasdikli sureti;

b) İade talebine sebep olan fiillerin işarı. İka edildikleri yer ve zaman hukuki tavsifleri ve bunlara tatbik olunacak kanunî hükümler mümkün olduğu kadar sarih bir şekilde gösterilecektir; ve

c) Tatbik edilecek kanunî metinlerin bir sureti veya bu mümkün değilse, tatbik olunacak hukukun izahı ve ayrıca talep olunan şahsın mümkün olduğu kadar sarih eşkali ile milliyetini ve hüviyetini tespite yarayacak diğer bütün malumat.

[3] 6706 sayılı Kanun m.2/1-b’ye göre Adalet Bakanlığı’nı ifade eder.