HSK seçimlerinde; ilk bakışta, Cumhurbaşkanının birinci sınıftan hakim ve cumhuriyet savcıları arasından seçeceği dört üyede sorun yaşanmayacağı düşünülebilir, ancak TBMM'nin seçeceği üye sayısının yedi olması, Cumhur ve Millet İttifaklarının kendi içlerinde blok hareket etme ihtimalinin yüksekliği, Anayasa m.159’a göre Karma Komisyonda adayları ve Genel Kurulda üyeleri seçme çoğunluğunun her iki İttifakta da olmadığı dikkate alındığında, üye seçimi her iki İttifakın tercihi ve isteği dışında gerçekleşebilir.
Siyasi mülahazalar ve sübjektif tercihler öne çıkmasa çok iyi olur, fakat işin içine siyaset girdiğinde ve üye seçimini siyasiler yaptığında, seçilecek üyenin mesleki bilgisi, görgüsü, tecrübesi, çalışmaları, yani liyakatten ziyade, üyenin siyasi görüşü, yaşam tarzı dikkate alınıyor. Şimdi bunu söylediğimizde; “ne münasebet, tümü ile liyakat esaslı seçiliyor, milletvekillerinin iradesine kimse karışamaz ve etki edemez” denilebilir. Milletvekili, seçimi vatanın ve milletin iyiliğini gözeterek yapmalı ve kararını da bu şekilde vermelidir. Ancak uygulamada böyle olmadığı bilinmektedir. Yargı erki, adli ve idari yargı mensupları için çok önemli bir idari kurul olan HSK ile seçilecek üyelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı vazgeçilmezdir. Esasen HSK'nın yapısının, HSK üyelerinin bağımsızlıklarının ve tarafsızlıklarının güçlendirilmesi gerekir. Bunun için de ilk olarak, HSK’nın seçim sistemi değiştirilmelidir.
Mevcut durumda ise; aynı zamanda Ak Parti Genel Başkanı olan Sayın Cumhurbaşkanının kura riskinden kurtulmak için, Mecliste bulunan siyasi partilerle doğrudan veya dolaylı bir mutabakat arayışı olabilir, işte bunun için de kendi seçeceği üyeleri de ortaya koymak suretiyle HSK üyeleri siyasi partilerin varacağı mutabakatla belirlenebilir.
Esasen yanlış olan; aday ve üye seçiminde kabul edilen kura usulüdür. Olması gereken; 2/3, olmazsa 3/5 üye tam sayısı oranı sağlanamadığında, en çok oy alan iki aday arasında kura çekmek değil, toplam üye sayısının salt çoğunluğu, hatta kanaatimizce en çok oy alan aday adayı “aday” ve aday da “HSK üyesi” olarak seçilmelidir. Doğrusu, demokratik ve hakkaniyetli olanı da bu yöntemdir. Şansa dayanan kura usulü hangi sebeple ve haklı dayanakla kabul edilip, Anayasa m.159’a koyulmuş anlamak mümkün değil.
Sayın Cumhurbaşkanı dört üyeyi kendisinin seçeceğini ve kimsenin buna karışamayacağını söyleyecektir ki, doğru olan da budur. Bu halde, ya TBMM'nin seçeceği yedi üye ile ilgili bir mutabakata varılacak ya da adaylık ve üyelik seçimlerinde kuraya gidilecektir. Bu durumda, son iki kişi arasından hangi aday adayının “aday” ve hangi adayın “üye” seçileceği kuraya ve dolayısıyla şansa kalacaktır. En çok oy alan iki aday arasında çok oy farkının bulunması ve bu sayının üye tam sayısının salt çoğunluğuna ulaşması da önem taşımayacaktır.
Mevcut durumda Anayasa değişikliği de yapılamayacağına göre, Anayasa m.159/3’de öngörülen seçim usulü uygulanacaktır. TBMM’de yapılacak HSK adaylığı ve üyeliği seçimlerinde; her bir seçicinin/milletvekilinin, her bir aday adayına ve adaya oy verebileceği ileri sürülmektedir ki, bu düşünce Anayasa m.159/3’de öngörülen seçim usulüne aykırıdır. Her bir seçici; her üyelik için, aday adayı ve adaylar arasından yalnızca bir kişiye oy verebilir. Anayasa m.159/3; her seçicinin her üyelik için, yalnızca bir aday adayına (Karma Komisyonda) ve bir adaya (TBMM Genel Kurulunda) oy verebileceğini ifade ermektedir.
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)