Halk arasında “iftira atma” şeklinde ifade edilen eylem/ler Türk Ceza Kanunu bakımından gerçekten iftira suçu kapsamına mı girmektedir; yoksa başka bir suç kapsamında mıdır?

TDK’ya göre iftira “Bir kimseye kasıtlı ve asılsız suç yükleme, kara çalma, bühtan” olarak tanımlanmıştır. Yani iftira; yalan söylemek, uydurmak, asılsız isnatta bulunmaktır. İftira TCK’da suç olarak tanımlanmış olup “Adliyeye Karşı” suçlar alt başlığı altında 267. Maddede düzenlenmiştir. İftira suçu kendisine benzeyen ve aynı başlık altında düzenlenen TCK 270 “Suç Üstlenme”, TCK 271 “Suç Uydurma”, TCK 272 “Yalan Tanıklık” gibi suçlarla kıyaslanmaktadır. Bu suçlar unsurları bakımından iftira suçuna benzese de halk arasında iftira suçu bilinçsiz şekilde hakaret suçu ile karıştırılmaktadır. Bu yazımda halk arasında iftira atma olarak bilinen eylemin suçun maddi unsurları bakımından; TCK 267 İftira suçunu değil TCK madde 125’te düzenlenen “Hakaret” suçunu oluşturacağına değineceğim.

- TCK 125 HAKARET SUÇU VE UNSURLARI

Hakaret suçu TCK madde 125’te düzenlenmiştir. Buna göre, “Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.” Madde metninin suçun unsurları bakımından değerlendirildiğimizde ise korunan hukuki menfaat; bireyin toplum içindeki saygınlığı, yani sosyal bir kavram olan şereftir.[1] Hakaret suçu özgü suç olmadığından her bir gerçek kişi bu suçun faili olabilecektir. Her birey şerefine, onuruna ve haysiyetine saygı duyulmasını bekleme hakkına sahip olduğundan her bir birey bu suçun mağduru olabilir. Tüzel kişiler bakımından tartışma olmakla birlikte tüzel kişilerin de mağdur olabileceği kabul edilmektedir.[2]

Hakaret suçu seçimlik hareketli bir suç tipidir. Seçimlik hareketler bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat edilmesi veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırılmasıdır. Yani hakaret suçu iki farklı biçimde işlenmektedir. Burada önemli olan; somut bir fiil veya olgu isnadı ile sövmenin objektif şekilde kişinin şeref, onur ve saygınlığını zedelemesidir. Halkın deyimiyle “iftira atma” ise tam olarak bu noktada hakaret suçu ile karıştırılmaktadır. Zira halk arasında iftira olarak bilinen durum esasen “somut bir fiil veya olgu isnadıdır.” Örnek vermek gerekirse; “Osman’ın telefonunu Ayşe çalmış!”, “Ali metro yapım ihalesini kazanmak için memurlara rüşvet vermiş.”Fatma kocasını Hasan’la aldatıyormuş” gibi söylemlere maruz kalan Ayşe, Ali ve Fatma ilk olarak “bana iftira atıyorlar” şeklinde savunmada bulunacaktır. Oysaki bu davranışların Türk Ceza Kanundaki karşılığı iftira suçunu değil kişinin şeref, onur ve saygınlığını zedeleyen somut bir fiil veya olgu isnadı söz konusu olduğundan hakaret suçudur.

Suçun diğer seçimlik hareketi sövmedir. Sövme, somut bir eylem ya da olgu içermeyen, soyut bir değer yargısını ifade eden ve kişinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte sözler sarf edilmesidir.[3] Bir kimseye karşı küfür olarak nitelendirilen kelimelerin sarf edilmesinin yanı sıra “hayvan”, “alçak”, “hırsız”, “dolandırıcı”, “sahtekâr” gibi sözler de soyut bir olgu isnadı taşıdığından sövme suretiyle hakareti oluşturur. Yine bu sözlere maruz kalan kimse kendisine iftira atıldığını düşünecektir. Ancak ifade edildiği gibi iftira kelime anlamı olarak bu durumu ifade etmek için uygun olsa da işlenen suçun nitelendirilmesi bakımından hakaret suçu söz konusudur.

TCK’ya göre esas olan kastın varlığı olup taksirle işlenen filler, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır. TCK 125 madde metninden görüldüğü gibi hakaret suçunun taksirle işleneceği düzenlenmediğinden bu suç tipi kasten işlenen bir suçtur. Buradaki kasıt genel kast olup failin davranışının mağdurun onur, şeref ve saygınlığını zedeleyebileceğini bilmesi ve bunu istemesi yeterlidir.[4] Failin hakaret suçunu işlemeyi istemesi yeterli olup, saiki önem taşımaz.[5] Düşünceyi açıklama ve eleştiri, basının haber verme hakkı, dilekçe ihbar ve şikâyet hakkının kullanılması, iddia ve savunma dokunulmazlığı hakaret suçu bakımından her somut olaya hukuka uygunluk sebepleri olarak kabul edilmektedir.

- TCK 267 İFTİRA SUÇU VE UNSURLARI

İzah edildiği gibi halk arasında iftira olarak nitelenen durum TCK nezdinde hakaret suçu kapsamındadır. İftira suçu unsurları ise TCK’da farklı şekilde düzenlenmiştir. TCK 267’ye göre “Yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Madde metnini suçun unsurları bakımından değerlendirdiğimizde korunan hukuki menfaat; asılsız bir isnat sonucunda hem gereksiz ve mesnetsiz yere meşgul edildiği için adliyenin menfaati hem de şeref ve haysiyeti ihlal edildiği için masum bireyin hukuki menfaatidir.[6] İftira suçu özgü suç olmadığından her bir gerçek kişi bu suçun faili olabilecektir. Mağdur bakımından gerçek kişiler bu suçun mağduru olabilecektir.

İftira suçu seçimlik hareketli bir suç tipidir. Seçimlik hareketler “Yetkili makamlara ihbar ve şikâyette bulunarak doğrudan ya da basın ve yayın yoluyla dolaylı olarak suç işlemediğini bildiği kimseyi ceza soruşturması veya kovuşturmasına uğratmak ya da bu kimse hakkında idari yaptırım uygulanmasını sağlamak için hukuka aykırı bir fiilin isnat edilmesidir.” İftira suçunda da hukuka aykırı bir fiilin isnadı söz konusudur. Ancak bu isnat hakaret suçundan farklı olarak bir kimsenin işlemediğini bildiği bir suç nedeniyle sırf soruşturma ve kovuşturmaya ya da idari yaptırıma maruz kalması için yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunulması şeklinde gerçekleşmektedir. Yani hakaret suçundaki gibi bir kişiye somut bir fiil ya da olgu isnadı söz konusu olmayıp kişinin işlemediğini bildiği bir suçtan dolayı soruşturma ya da kovuşturmaya maruz kalması için yetkili makamlara ihbar ya da şikâyet yoluyla başvurularak hukuka aykırı bir fiilin isnadı söz konusudur. Burada yetkili makamdan kastı “Cumhuriyet Başsavcılıkları ya da kolluk makamladır. İdari makam ise somut olaya göre iftira isnat edilen kişiye idari yönden soruşturma başlatma yetkisi olan mercidir.[7] Örneğin “Hasan’ın telefonunu Ayşe’nin çalmadığını bilmesine rağmen Ayşe telefonumu çaldı isnadıyla kolluğa ya da Cumhuriyet Başsavcılıklarına şikayet ya da ihbarda bulunması”, “Ali’nin metro yapım ihalesinde memurlara rüşvet vermediğini bilmesine rağmen soruşturma ve kovuşturmaya maruz kalması amacıyla Hasan’ın kolluğa ya da Cumhuriyet Başsavcılıklarına ihbarda bulunması” iftira suçu unsurlarına uymaktadır.

İftira suçu doğrudan kolluk ya da Cumhuriyet Savcılıklarına ihbar ya da şikâyette bulunarak işlenebileceği gibi basın ve yayın yoluyla da işlenebilmektedir. Bu suçun farklı bir seçimlik hareketidir. Yine bir kimse hakkında idari yaptırım uygulanmasını sağlamak için hukuka aykırı bir fiilin isnat edilmesi de diğer seçimlik harekettir. Suçun oluşması için yetkili makamların harekete geçip geçmediği önem taşımamakta olup işlenmediği bilinen hukuka aykırı fiil isnadının soruşturma ve kovuşturma başlatılması için yetkili mercilere, idari yaptırım uygulanması için idari makamlara bildirilmesi ve basın ve yayın yoluyla duyurulması halinde iftira suçu vücut bulmuş olacaktır.

Manevi unsur bakımından iftira suçu kasten işlenmesi mümkün olan bir suç tipidir. Ancak madde metninden görüleceği gibi “soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını veya idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak” amacıyla hukuka aykırı fiil isnat etmesi gerektiğinden özel kastın varlığı söz konusudur. Fail burada, eylemini yapmadan önce veya en geç yaptığı sırada[8], “işlemediğini bildiği”[9], yani suçsuz olduğunu bildiği, bir kimse hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını veya idari nitelikte bir yaptırım uygulanmasını sağlamak amacıyla ve özel kastıyla hareket etmektedir.[10] İhbar ve şikâyet hakkı, basının haber verme hakkı, iddia ve savunma dokunulmazlığı iftira suçunda her somut olaya göre hukuka uygunluk sebebi olarak değerlendirilebilecektir.

Sonuç olarak, kişilerin gündelik hayatta iftiraya uğramak şeklinde tanımladıkları durum esasen hakaret suçunu oluşturmaktadır. İftira suçunda ise; kolluk, Cumhuriyet Savcılıkları ve idari makamlara yapılan bir ihbar ya da şikâyetin varlığı söz konusudur. Bir kimseye yüklenen fiil ya da isnat; kişinin şeref, onur ve saygınlığını zedelemeye yönelik olup resmi mercilere bir şikayet ya da ihbar söz konusu değilse hakaret suçu söz konusu olacaktır. Hukuka aykırı bir fiil isnadı bir kimsenin işlemediğini bildiği halde soruşturma ve kovuşturmaya ya da idari yaptırıma maruz kalması amacıyla yetili makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak ya da basın yoluyla gerçekleştirmesi halinde iftira suçu söz konusu olacaktır.

------------------------

[1] Sahir Erman - Çetin Özek: Ceza Hukuku Özel Bölüm-Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Dünya Yay., İstanbul, 1994, s. 255.

[2] Tezcan - Erdem - Önok, s. 417; Tarhan, s. 294-295.

[3] Parlar/Hatipoğlu, a. g. e., s. 976; Yenidünya/Alşahin, a. g. m., s. 52.

[4] Hafızoğlulları – Özen, s. 240; Bayındır – Apiş, s. 83.

[5] Arısoy, s. 170; Parlar - Hatipoğlu, s. 16.

[6] Sahir Erman - Çetin Özek: Ceza Hukuku Özel Bölüm-Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Dünya Yay., İstanbul, 1994, s. 255.

[7] Av. Murat YILMAZ “Kovuşturmaya Yer Olmadığına Daire Verilen Karar Tek Başına İftira Suçunu Oluşturur mu? 26.12.2015 Hukuki Haber.net

https://www.hukukihaber.net/kovusturmaya-yer-olmadigina-dair-verilen-karar-tek-basina-iftira-sucunu-olusturur-mu-makale,4510.html

[8] ÜNVER, s. 91.

[9] ETCK’nın 285. maddesinde de ”suçsuz olduğunu bildiği bir kimseye” ifadesine yer verilerek, aynı esas benimsenmişti.

[10] “Sanığın savunmalarında, sadece çek üzerindeki imzanın kendisine ait olmadığını söylediğini belirtmesi ve suça konu şikâyetine ilişkin beyanında da şirketin muhasebecisinin Turgut olduğunu, ancak keşideci olarak atılan imzanın ona ait olup olmadığını bilmediğini, Hakan A.’dan şüphelendiğini, imza nedeniyle kriminal inceleme talep ettiğini beyan etmesi karşısında, sanığın iftira özel kastıyla hareket ettiği yolunda kanıt bulunmadığından, beraati yerine yazılı şekilde hüküm tesisi kanuna aykırıdır.” 4. CD., 19.12.2012, 2011/20882 E., 2012/30943 K.; “…sanığın iftira kastının bulunmadığı gözetilmeden özel kasıtla işlenen iftira suçundan beraati yerine yazılı gerekçe ile mahkumiyetine karar verilmesi, kanuna aykırıdır.” 9. CD., 11.12.2012, 2012/3573 E., 2012/14764 K. (Kararlar için bkz. YAŞAR/GÖKCAN/ARTUÇ, s. 8068 ve dn. 632).