Türk Ceza Kanunu m. 125 hakaret eylemini bir suç olarak tanımlanış olup bu yazımda yalnızca hakaret suçunun gıyapta işlenmesi durumunda ihtilat unsurundan bahsedeceğim. TCK m. 125 “Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.” şeklinde düzenlemeye sahiptir.
           
Öncelikle şunu belirtmek isteriz ki hakaret unsuru taşıyan eylemin objektif olarak mağdurun onur, şeref veya saygınlığın rencide edici nitelikte olması gerekmekte olup bundan anlaşılması gereken şey eylemin örf ve adet kuralları gereğince objektif olarak tahkir edici nitelikte olmasıdır.[1] Dolayısıyla tahkir edici nitelikte olmayan eylemler hakaret suçunu oluşturmaz. Bu hususta Yargıtay da vermiş olduğu bir kararında bu hususu “Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kamu görevlileri veya sivil vatandaşa yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref, ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir. Somut olayda sanığın, oğlunun yargılandığı ağır ceza mahkemesine yazdığı dilekçelerde "... Ağır Ceza Mahkemesinin hukuk ve adalet sınırları içinde yargılama yapmadığı, suçluyu suçsuzu bulmak gibi bir niyetlerinin bulunmayışı olaya sebep veren tek görgü şahidi olan M. B.'u dinlememesinden açıkça anlaşılmaktadır", "Sayın Başkan dosyanın tamamı ve 28 celse süren yargılanmanın celse tutanakları incelendiği taktirde Cerrahpaşa Adli Tıp Kurumuna yazılan bu iğrenç yazının hakkında ağır ceza mahkemesi tarafından hiç bir araştırma yapılmaksızın yazıldığı görülecektir. Böyle bir araştırma yapılmadığı halde bu yapılan hareket yüce Türk yargısının temsilcisi olan yüce Türk mahkemesi ve mahkeme başkanlarına ne kadar yakışmıştır", "Aynı kemik filmlerini inceleyen Bartın tam teşekküllü devlet hastanesinin verdiği heyet raporunda raporun verildiği gün A.A'nun 19 yaş içerisinde olduğu belirtilmiş ama ağır ceza mahkemesinin yönlendirdiği ve aleyhte rapor verildiği Cerrahpaşa Adli Tıp Kurumu Raporunda A. A. 'nun suçu işlediği anda 21 yaş içerisinde olduğu belirtilmiştir. ...Ağır Ceza Mahkemesi hukuk kurallarını ihlal etmiştir" şeklindeki sözlerin mahkeme heyetinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp ağır eleştiri niteliğinde olduğu ve hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, kanuni olmayan ve yerinde görülmeyen gerekçe ile mahkumiyet kararı verilmesi,”[2] şeklinde ifade etmiş olup, isnat edilen eylemlerin ağır eleştiri niteliğinde olduğuna kanaat getirmiştir.

Hakaret suçu mağdurun yüzüne karşı işlenebilirken, koşullarının bulunması durumunda gıyabında da işlenebilir. İhtilat sözlük anlamı itibarı ile “Karşılaşıp görüşme” anlamına gelmektedir.[3] Yargıtay bu hususu “Hakaret huzurda işlenebileceği gibi, gıyapta da işlenebilir. Gıyapta hakaretin cezalandırılabilmesi için, mağdurun yokluğunda en az ikiden fazla kişilerle ihtilat edilerek yani en az üç kişinin hakaret sözünü öğrenmiş olması kaydıyla hakaretin yapılması şarttır. Mağdur bu sayıya dâhil değildir. Mağdurun hazır olması halinde gıyapta hakaretten bahsedilemez. Kendileriyle ihtilat edilen kişilerin bir arada bulunmaları ve hakaret sözünü aynı anda öğrenmelerine gerek yoktur. İhtilat aktarma suretiyle gerçekleşmişse hakaret sözlerinin aynı yada benzer olması aranmalıdır. Fail, sözlerini ikiden fazla kişiye söylemekte yada daha çok kişinin duyabileceği bir yerde konuşmakta ve sözleri başkaları tarafından duyulabilmekte, failde bu durumun bilincinde ise ihtilat oluşmuştur.”[4] şeklinde belirtmiştir. Bununla beraber 26.9.2004  günlü, 5237 sayılı  Türk  Ceza  Kanunu’nun   125. maddesinin (1) numaralı fıkrasının “Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir” biçimindeki ikinci tümcesinin, Anayasa’nın Başlangıç’ı ile 2. ve 5. maddelerine aykırılığı   savıyla iptali istenmiş ancak Anayasa Mahkemesi Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, 3.1.2008 gününde OYBİRLİĞİYLE   karar vermiştir.[5]
           
Gıyapta hakaret suçunun oluşabilmesi açısından failin ihtilat edilen her bir kişi bakımından aynı mağduru hedef alması gerekmekte olup, mağdurun ismini açıkça belirtebileceği gibi, açıkça belirtmese dahi anlaşılır şekilde ifade etmiş olması  da yeterlidir.[6] Nitekim Yargıtay bu hususu da “sanığın birden fazla kişiye göndermiş olduğu birden fazla benzer nitelikteki mektuplarda, ayrılmış olduğu müşteki G.K ile barışmak ve beraberliği sürdürmek düşüncesiyle yüklediği olguların üç kişiyle ihtilat edecek biçimde mektup göndererek gerçekleştirdiği ve eylemlerin bütünüyle müşteki Gülşah’a gıyapta hakaret suçunu oluşturabileceği gözetilmeden, vasıflandırmada hataya düşülerek, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan hükümler kurulması,”[7] şeklinde belirtmiştir.
           
Sır saklama yükümlülüğü bulunan kişiler ile ihtilat edilmesi durumunda ise her ne kadar sır saklama yükümlülüğü bulunan kişi ihtilatın yayılmasını önlese de kendisine paylaşımda bulunulduğundan yine suç oluşacaktır.[8] Suçun internet ortamında herkesin görebileceği bir ortamda gerçekleşmesi durumunda ihtilat unsurunun kabulü, doğrudan mağdur ile mesajlaşma şeklinde gerçekleşmesi durumunda yüze karşı gerçekleştiği kabul edilmelidir.[9]
           
Sonuç olarak yukarıda açıkladığım üzere “Hakaret huzurda işlenebileceği gibi, gıyapta da işlenebilir. Gıyapta hakaretin cezalandırılabilmesi için, mağdurun yokluğunda en az ikiden fazla kişilerle ihtilat edilerek yani en az üç kişinin hakaret sözünü öğrenmiş olması kaydıyla hakaretin yapılması şarttır. Mağdur bu sayıya dâhil değildir. Mağdurun hazır olması halinde gıyapta hakaretten bahsedilemez. Kendileriyle ihtilat edilen kişilerin bir arada bulunmaları ve hakaret sözünü aynı anda öğrenmelerine gerek yoktur. İhtilat aktarma suretiyle gerçekleşmişse hakaret sözlerinin aynı yada benzer olması aranmalıdır. Fail, sözlerini ikiden fazla kişiye söylemekte yada daha çok kişinin duyabileceği bir yerde konuşmakta ve sözleri başkaları tarafından duyulabilmekte, failde bu durumun bilincinde ise ihtilat oluşmuştur.”[10] Umarım faydalı olabilmişimdir. Herkese saygı ve sevgilerimle.
 

---------------------------------------
[1] Mine ARISOY, Hakaret, TBB Dergisi, Sayı: 72, 2007, s. 162.
[2] Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2013/302E., 2014/4628K., 13.02.2014 Tarihli Kararı.
[4] Yargıtay 15. Ceza Dairesi, 2012/12238E., 2013/414K., 16.01.2013 Tarihli Kararı.
[5] Anayasa Mahkemesi Kararı, 2006/136E., 2008/3K., 03.01.2008 Tarihli Kararı.
[6] Özkan GÜRDOĞAN, Hakaret Suçu, Doktora Tezi, Ankara, 2012, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, s. 121.
[7] Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2014/3260E., 2015/39681K., 10.12.2015 Tarihli Kararı.
[8] Abdurrahman CEBE, Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu (5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu m. 125-130), Yüksek Lisans Tezi, Eylül 2011, Bahçeşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, s. 39.
[9] Fehmi Şener GÜLSEREN,İnternet Ortamında İşlenen Hakaret Suçları, EUL Journal of Social Sciense s (IV:I), LAÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Haziran, 2013, s. 30.
[10] Yargıtay 15. Ceza Dairesi, 2012/12238E., 2013/414K., 16.01.2013 Tarihli Kararı.