Devletin temel görevi, “sosyal güvenliği” sağlamaktır. Amaç, herkesin sosyal güvenliğini sağlamak olmakla birlikte, bu amacı tam olarak gerçekleştiren bir ülke bulunmamaktadır. Yöneticilerin ve siyasilerin tüm müdahalelerine rağmen, Türkiye bu konuda önemli kazanımlar sağlayan ülkelerin başında gelmektedir. Bu başarının şeref payı; “Türk doktor ve sağlık personelinin” özverili çalışmalarından kaynaklanmaktadır.

YASAL DURUM VE YEŞİL KART
Genel sağlık sigortası için çıkarılan yasa 2008 yılında yürürlüğe girmiştir. Bu kapsama önce işçi (4/a), Bağ-Kur (4/b) ile emekli dul ve yetim aylığı alanlar dahil edilmiştir. Daha sonra memur (4/c) ve TSK personeli kapsam dahiline alınmıştır.
Ancak bu sayılanların dışında kalan yani sosyal güvencesi olmayanların hiçbir sağlık güvencesi bulunmamaktaydı. Sağlık güvencesi olmayan bu kişilerin sağlık güvencesini karşılamak için “yeşil kart” uygulaması icat edilmiştir. Siyasi tercihler ve seçimlerde oy kazanma ağırlıklı bu uygulama, kişilerde yanlış alışkanlıkların doğmasına da yol açmıştır. Bu gün karşılaşılan sorunlar; bu hatalı uygulamanın sonuçlarıdır.
Son anda bir değişiklik ve erteleme olmaması halinde, yeşil kart uygulaması 1.1.2012 tarihinde kalkmış olacak ve “bu ayın sonunda herkesin prim ödeyerek” sağlık güvencesinden yararlanacağı bir sistem yürürlüğe girecektir.
Sistemin bu ay yani Ocak ayı sonunda yürürlüğe girecek olması nedeniyle; başvuru, işlem ve formların, kalan “son bir hafta” içinde yapılmasının arzettiği önem yanında asıl sorun “prim ödeme ölçü ve koşullarında” kendini göstermektedir.

PRİM ÖLÇÜTLERİ
Prim ödemede “asgari ücret” baz olarak alınmakta ve aile birliği ölçüsünde uygulanmaktadır. Yani bir aile içindeki toplam gelir, aile fertlerinin sayısına bölünmekte ve kişi başına düşen miktara göre prim tahakkuk ettirilmektedir. Dış görünüşe göre, mantıklı ve haklı görünen bu uygulamada prim miktarları şu şekilde olacaktır.
Sosyal güvencesi olmayanlardan 1.Ocak.2012 ile 30.Haziran.2012 arası için, aylık Genel Sağlık Sigortası primi, aile içindeki gelirin, kişi başına düşen aylık tutarına göre;
-Asgari ücretin üçte birinin (295.50 TL) altında ise GSS primleri devlet tarafından ödenecek, 
-Asgari ücretin üçte biri (295.50 TL) ile asgari ücret arasında ise, 295.50 x %12 = 35.46 TL, 
-Asgari ücret (886.50 TL) ile asgari ücretin iki katı arasında ise, 886.50 x %12 = 106.38 TL, 
-Asgari ücretin iki katından (1.773 TL) daha fazla ise, 1.674 x % 12 = 212.76 TL, 
olarak ödenecektir.

SORUNLAR

İşte ilk iki sorun da burada doğmakta ve prim ödemesinde “neden asgari ücretin” baz olarak alındığı ve aile içinde “hiçbir geliri olmayanların” da, alınan tek bir gelirden hisse sahibi yapılarak prim ödemesine dahil edilmesi noktasında toplanmaktadır. Gerçekten de, yoksulluk sınırının 1.700.00 Tl olarak belirlendiği günümüzde, ayda asgari ücret kadar geliri olduğu farzedilen bir kişinin, bu gelirin sekizde biri oranında prim ödemesi ve hiçbir geliri olmayan aile bireylerinin de bu ödemeye ortak edilmesi bir haksızlık olarak görülmektedir.

Zaman içinde asgari ücretin ve özellikle prim ödeme yüzdelerinin artırılması halinde, adeta yeni bir vergi gibi dolaylı gelir kapısı açılacaktır.

Sisteme dahil olmayanların para cezasına çarptırılmaları yanında, üst dilimden sigortalı yapılarak, primleri ona göre alınacaktır. Daha sonra yapılan araştırmada alt basamağa indirilmeleri halinde, kendilerinden fazla alınan prim miktarı, “faizsiz” olarak geri verilecektir. Devletin alacağına faiz yürütürken, borcuna faiz yürütmemesi bir diğer haksız uygulamadır. 
     
Öğrenciler ve değişik yaş guruplarına göre çocuklar için çok daha başka sorunlar yaşanacaktır. Öğrencilerin, anne ve babaları üzerinden sağlık yardımı alabilmeleri için özel bir işlem (aktivasyon) yaptırmaları gerekecektir. Öğrenime devam etmeyen 18 yaşını bitirmiş erkek çocuklar ile 25 yaşını doldurmuş üniversite öğrencisi erkek çocuklar ayrıca gelir testine tabi tutularak prim ödemek zorunda kalabileceklerdir.

Yasanın yazılışında boş ve belirsiz bırakılan kısımların yorumu suretiyle; sosyal güvenliği olanlara sınırlı bir sağlık hizmeti verilebilecek, daha geniş sağlık hizmeti almak istemeleri halinde “destekleyici ek prim” ödemeleri istenebilecek, böylece dolaylı bir “özelleştirmeye” kapı açılacaktır.                  

Sosyal Güvenlik Kurumu, kişilerin basamak ve primini saptarken bankalar, tapular gibi sayısız kurum ve kuruluşlardan ve hatta bakkal, kasap, manav gibi yerlerden sınırsız bilgi alabileceklerdir.

BEYAN FORMU

Bilgi alma formunda yer alan :
-Et ve ürünlerini tüketme sıklığınız nedir ? a)Hiç, b)Ayda bir kez, c)Haftada bir kez, d)Haftada birkaç kez, e)Hemen hemen her gün,
-Gıda harcamaları için ödemelerinizi nasıl yapıyorsunuz? A)Veresiye, b)Taksit, c)Peşin, d)Kredi kartı, e)Yardım, f)Borç, g)Diğer,
şeklindeki sorular, işin korkutucu derecedeki gülünçlüğünü açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Bir “KPSS Sınavı” veya “Kim 500 milyar ister” gibi benzeri yarışmaları ve “Desti İzdivaç” programlarını anımsatan bu sorular, “insanların fişlenmesi” anlamına da gelmektedir. Özel yaşamın gizliliği ağır biçimde ihlal edilmektedir.

YARGI YOLU

Halböyle olunca bireylerin elinde, konuyu “yargıya taşımaktan” başka yol kalmamaktadır. Uygulama üzerine haklarının ihlal edildiği inancını taşıyan kişiler, süresi içinde ve usulüne uygun olarak, olayı yargıya taşıyacaklar, genelgelere dayalı uygulamanın iptali, yürütmenin durdurulması ve hatta ilgili kanun maddesinin yürürlükten kaldırılması için dava dosyasının Anayasa Mahkemesine gönderilmesini talep edecekleri davaları açacaklardır.

Sonu belli olmayan ve uzun bir süreci kapsayan yargı yolu yanında başvurulacak bir diğer yöntem, demokratik kitle kuruluşları ile birlikte örgütlenerek siyasal ve sosyal baskı mekanizması yolu ile sonuca gitmek olacaktır ki en geçerli yöntem de budur.


Av.A.Erdem Akyüz,
Hukukun Egemenliği Derneği
Genel Başkanı


(Bu köşe yazısı, sayın Av. Erdem AKYÜZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)