I. FAZLA MESAİNİN TANIK DELİLİ İLE İSPATINDA YARGITAYIN BELİRLEDİĞİ KRİTERLER

A. İSPAT STANDARDI VE TANIK DELİLİ

Fazla çalışma (mesai) durumunda ispat yükü kural olarak işçinin üzerinde bulunmaktadır[1]. Bununla birlikte fazla çalışma, fiili olgu niteliğinde olduğundan kural olarak her türlü delille ispatı mümkündür[2]. Deliller ise, başta ücret hesap pusulaları ve bordro olmak üzere işçinin fazla mesai yaptığını gösteren işe giriş çıkış kayıtları (mesai cetveli, puantaj kaydı), işyeri satış raporları, müfettiş raporları, servis kayıt formları, tanık vb.dir[3]. Fazla mesainin geriye dönük beş yılı kapsaması ve işyerlerinin belge düzenine tam anlamıyla uy(a)maması nedeniyle tanık beyanları ön plana çıkmaktadır.

Tanık delili, işçinin ihtirazi kayıt olmaksızın imzasını taşıyan ve fazla mesai tahakkuku içeren imzalı bordro veya ücret hesap pusulalarının bulunduğu dönemlerde uygulanmaz (HMK m.201). Ücret bordrosunda fazla mesai tahakkuku yer alıyor ve işçi bu bordroyu herhangi bir çekince kaydı düşmeden imzalamışsa, artık o aya ilişkin fazla çalışma alacağı yönünden bir hesaplama yapılmaz. Bu durumda, ödenen miktarın toplam alacaktan mahsup edilmesi değil, o ayın tamamen hesap dışı bırakılması söz konusu olur. Başka bir ifadeyle, fazla mesainin o ay için ödendiği ve kesinleştiği kabul edilerek, ilgili dönem tamamen değerlendirme dışında bırakılır[4]. Bununla birlikte, fazla mesai tahakkuku yapılmamış veya yapılmış olmakla birlikte işçi imzalarken ihtirazi kayıt koymuş ise, bordronun ait olduğu döneme ilişkin fazla çalışma iddiası tanıkla ispat olunabilir[5]. Bu durumda ücret bordrosundaki tahakkuk tutarları hesaplanan fazla mesai ücretinden mahsup edilecektir. Yargıtay, işçiye bordro imzalatılmadığı hallerde fazla çalışma tahakkuklarını içerir her ay değişik miktardaki ödemelerin banka aracılığıyla yapılması durumunda ihtirazi kayıt bulunmuyorsa, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiğini, bu konuda tanık dinlenmeyeceğini ifade etmişti[6]. Ancak Yargıtay, 2020 yılı itibarıyla önceki içtihadından vazgeçmiş bulunmaktadır. Buna göre artık imzasız bordrolarda fazla mesai tahakkuku bulunması ve bu ödemenin işçinin banka hesabına yatırılmış olması hâlinde, söz konusu ay tamamen hesaplama dışında bırakılmamaktadır. Bunun yerine, fazla çalışma karşılığı ödendiği görülen miktar dikkate alınmakta; hâkimin takdir edeceği uygun bir indirim uygulandıktan sonra, tespit edilen fazla mesai alacağından mahsup edilmektedir. Ayrıca bu yeni yaklaşımla birlikte, işçinin fazla çalıştığını her türlü delille ispat etmesine de imkân tanınmaktadır[7]. Ancak tanık beyanlarının yazılı belgelere kıyasla güvenilirliği zayıftır[8]. Yargıtay uygulamasına göre, bir tanığın beyanına değer verilebilmesi için öncelikle işyerinin çalışma düzeni ile davacının mesai saatlerine dair doğrudan ve tercihen görgüye dayalı bilgiye sahip olması beklenir. Ayrıca, tanığın işveren aleyhine açılmış bir davasının bulunmaması esastır. Şayet tanığın işverenle devam eden ya da sonuçlanmış bir davası varsa, bu durumda tanıklığı kural olarak, davacı işçinin o yargılamada tanık olarak yer almamış ya da dinlenmemiş olması hâlinde dikkate alınabilir. Bu şartlar, tanıklığın tarafsızlığı ve beyanın güvenilirliği açısından önem taşımaktadır[9].

B. TANIK BEYANLARININ DELİL DEĞERİ

Yargıtay 9.Hukuk Dairesi, işverenle husumetli tanık beyanlarının değerlendirilmesine ilişkin ilke kararında,

“Fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil alacaklarının ispatında husumetli tanık beyanlarının değerlendirilmesi: Çalışma sürelerinin ispatı noktasında işverene karşı dava açan tanıkların beyanlarına ihtiyatla yaklaşılması gerekir. Fazla çalışma, hafta ve genel tatili alacaklarının ispatında salt husumetli tanık beyanlarıyla sonuca gidilemez. Bununla birlikte yan delil ya da olgularla desteklenen husumetli tanık beyanlarına itibar edilmelidir. Bu çerçevede; işin ve işyerinin özellikleri, davalı tanıklarının anlatımları, iş müfettişinin düzenlediği tutanak veya raporlar ve aynı çalışma dönemi ile ilgili olarak söz konusu alacakların varlığına ilişkin kesinleşmiş mahkeme kararları gibi hususlar yan delil ya da olgular olarak değerlendirilebilir[10]

ifadelerine yer vermiştir. Yargıtay'ın bu ilke kararında, davacı lehine tanıklık eden ve işverene karşı husumeti bulunan kişilerin beyanlarının temkinli değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Sadece husumetli tanık anlatımlarına dayanarak fazla mesai yapıldığının kabul edilemeyeceği belirtilmiş, bu tür beyanların ancak başka delil ya da olgularla desteklenmesi hâlinde dikkate alınabileceği ifade edilmiştir. Destekleyici unsurlar arasında işin ve işyerinin özellikleri, davalı taraf tanıklarının anlatımları, iş müfettişlerince hazırlanan rapor ya da tutanaklar ile aynı döneme ilişkin verilmiş ve kesinleşmiş mahkeme kararları gibi veriler yer alabileceği kabul edilmiştir[11].

Fazla mesai iddiasında bulunan işçinin, bu durumu ispatlamak için işyerinin çalışma düzenini ve mesai saatlerini bilen tanıklar sunması gerekir. Bu kapsamda, özellikle işçinin işe giriş ve çıkış zamanlarına tanıklık edebilecek, işyerinde birlikte çalışmış kişiler tercih edilmelidir. Ancak bazı durumlarda, işyerinde çalışan tanık bulunmaması ya da mevcut çalışanların işveren aleyhine beyanda bulunmaktan çekinmesi nedeniyle, yan yana faaliyet gösteren komşu işyerlerinden birinde çalışan ve işçinin günlük çalışma düzenine hâkim olan kişilerin tanıklığına başvurulması mümkündür. Buna karşılık, işyerinde hiç bulunmamış; sadece işçinin yakını, arkadaşı ya da mahallesinden biri olan kişilerin, işyerinin iç işleyişine dair bilgi sahibi olmamaları sebebiyle, bu kişilerin tanıklığına dayanarak fazla mesai ispatlanamaz[12].

Kanaatimizce salt husumetli tanık beyanlarına değil, genel olarak tanık beyanlarına ihtiyatlı yaklaşılmalıdır. Medeni usul hukukunda belirlenen ispat standardı ve araçları, iş davalarında da kategorik olarak uygulanmalı, işçiyi koruma prensibinin maddi hukuka ilişkin bir konu olduğu, usul hukukuna sirayet edemeyeceği unutulmamalıdır.

detail-photo-fancybox-0

Av. Mehmet Talha IŞIK

--------------

[1] Haluk Hadi Sümer, İş Hukuku, 27.Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara, 2024, s.151.

[2] Hatice Karacan Çetin, 4857 Sayılı İş Kanununa Göre Fazla Çalışma, 6.Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara, 2019, s.131.

[3] Ibid., s. 131.

[4]Cuma Arif Demir, “Yargıtay Kararları Işığında Fazla Çalışmanın İspatı”, https://www.dogandemir.av.tr/paketler/ckfinder/dosyalar/files/YARGITAY%20KARARLARI%20I%C5%9EI%C4%9EINDA%20FAZLA%20MESA%C4%B0%20%C4%B0SPATI.pdf (Erişim Tarihi: 29.07.2025), s.33.

[5] Çetin, op. cit., s. 133.

[6] Yargıtay 9.HD, 21.03.2011 tarih ve E.2009/9576, K.2014/3733, Yargıtay 7.HD, 30.01.2014 tarih ve E.2013/18011, K.2014/3733.

[7] Ömer Ekmekçi ve Esra Yiğit, Bireysel İş Hukuku Dersleri, Onikilevha Yayınları, İstanbul, 2020, s.344. “…Dairemizin yerleşik uygulaması imzasız bordrolardaki fazla mesai tahakkuklarının bankaya yatırılması halinde ilgili ayın dışlanmaması ve fakat fazla mesai karşılığı ödenen miktarın takdiri indirim yapıldıktan sonra mahsubu şeklindedir. İmzasız bordrolara dayanılarak fazla mesai tahakkuku bulunan ayların dışlanması hatalıdır. Mahkemece yapılacak iş hesap dönemine ilişkin tüm bordrolar ve banka kayıtları getirtilerek fazla mesai tahakkuku bulunan imzasız aylara ilişkin bordrolardaki tahakkukları yukarıda belirtilen usule göre mahsup etmesidir. Mahsup yerine dışlama yapılması hatalıdır…” (Y.9. H.D.,E. 2016/19739,K. 2020/7049,T. 2.7.2020). “…İşçinin imzasını içermeyen bordrolarda fazla çalışma tahakkuku yer aldığında ve tahakkukta yer alan miktarların karşılığı banka hesabına ödendiğinde, tahakkuku 17 aşan fazla çalışmalar her türlü delille ispatlanabilir. Tahakkuku aşan fazla çalışma hesaplandığında, bordrolarda yer alan fazla çalışma ödeme tutarları mahsup edilmelidir…” (Y.9. H. D E. 2016/12839,K. 2020/1063,T. 23.1.2020,)

[8] Nuri Çelik, Nurşen Caniklioğlu ve Talat Canbolat, İş Hukuku Dersleri, 30.Baskı, Beta Yayınları, İstanbul, 2017, s.660.

[9] Yargıtay 9. HD., E. 2023/2223 K. 2023/6798 T. 09.05.2023; Yargıtay 9. HD., E. 2023/4113 K. 2023/7144 T. 15.05.2023; Yargıtay 7. HD, 2015/20952 E., 2016/11178 K., T. 24.05.2016. Corpus Hukuk ve İçtihat.

[10] Yargıtay 9. HD, 15.12.2021 tarih ve 2021/12100 Esas 2021/16589 sayılı karar. Corpus Hukuk ve İçtihat. Aynı yönde; “…Somut olayda, mahkemece davacı tanık beyanları dikkate alınarak fazla çalışma ve genel tatil alacakları kabul edilmişse de, tanıklar ile davalı işverenin husumetli olduğu ve çıkacak karardan kendilerinin de menfaat sağlayacak durumda olduğu görülmektedir. Ayrıca, dosya kapsamında söz konusu alacaklara dair tanık beyanı dışında, yazılı belge de 29 bulunmamaktadır. Davalı tanığının olmadığı da nazara alındığında ispatlanamayan fazla çalışma ve genel tatil alacaklarının reddi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…”(Y.22. H.D. 2016/9919 E.,2019/10191 K. 09.05.2019) (www.yargıtay.gov.tr) “…Davacı iddiasını ispat bakımından iki tanık dinletmiş ve bu tanıklar davacının fazla mesai iddiasının kısmen doğrulamış iseler de her iki tanığın da aynı işverene aynı iddia ile dava açan kişiler oldukları, bu nedenle davalı ile aralarında husumet bulunduğu anlaşılmıştır. Davacı tanıkları aynı iddia ile aynı işverene dava açmış, husumetli kişiler olduklarından beyanlarına son derece ihtiyatla yaklaşılmalıdır. Fazla mesai ve hafta tatillerinde çalışıldığı iddiasının sadece bu beyanlar ile ispatlandığı kabul edilemez. Açıklanan nedenle davacının ispat edemediği fazla mesai ve hafta tatili ücret alacağı taleplerinin reddi yerine kabulü hatalıdır…”(Y.9. H.D. 2016/34649 E.,2019/18527 K.,21.10.2019) (www.yargıtay.gov.tr).

[11] Demir, op. cit.,s. 28.

[12] Şahin Çil, “4857 Sayılı İş Kanununa Göre Fazla Çalışma ve Fazla Sürelerle Çalışma”, Çalışma ve Toplum Ekonomi Hukuk Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 14, 2007, s. 69.