Eşlerin evli oldukları dönemde edinmiş oldukları malvarlıklarının evliliğin sona ermesinden sonraki akıbetini düzenleyen kurallara mal rejimi kuralları denilir. Kısaca evliliğin boşanma, ölüm, butlan sebepleriyle sona ermesiyle evlilik sırasında edinilen malların tasfiyesini düzenleyen kurallar bütünüdür. Bu konudaki mal rejimi anlayışı klasik malvarlığı hukukunun kurallarından farklıdır. Çünkü klasik malvarlığı kurallarında karşılığının verilerek alınan mal bu karşılığı veren kişiye aittir. Malik kişi istemediği sürece de (cebri icra hariç) devredilmesi veya tasfiyesi söz konusu olmayacaktır. Fakat evlilikteki mal rejimi anlayışına göre evlilik bir ortaklık olarak görüldüğünden malvarlığı her ne kadar malikin üzerinde kayıtlı olsa da boşanma sonrasında malların tasfiyeye girmesiyle koşulları varsa diğer eşe alacak hakkı doğabilecektir.
Evlilik iş bölümü esasına dayanmaktadır. Bu iş bölümü esası içerisinde kişilerin çalışarak bir malvarlığı edinmesinde diğer eşin de katkısının var olduğu sayılır. Yasa koyucu bu durumda evlilik birliği içinde edinilen malvarlığı yönünden diğer eşe katılma alacağı hakkı tanımıştır. Tabi diğer mal rejimlerinde bu durum mümkün olmayabilir. (Mal ayrılığı rejimi) Yani kanun koyucu bir eş çalışırken diğer eş çalışmasa bile mal rejimi tasfiyesinde çalışmayan eşi korumaktadır.
Mal rejimleri denildiğinde burada da yine aile hukukunda kabul edildiği gibi sınırlı sayı ilkesi (numerus clausus) mevcuttur. Hukukumuzda dört tane mal rejimi mevcuttur:
1. Edinilmiş mallara katılma rejimi (Yasal mal rejimi)
2. Mal ayrılığı rejimi
3. Paylaşmalı mal ayrılığı rejimi
4. Mal ortaklığı rejimi
Bu yazımızda yasal mal rejimi olarak kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejimini açıklamaya çalışacağız. Taraflar evlenirken yasal mal rejimi dışında herhangi bir mal rejimini kabul etmemişlerse ve sonrasında da diğer mal rejimlerine geçmemişlerse yasal olarak onların edinilmiş mallara katılma rejimine tabi oldukları kabul edilir. 1Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı meri Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre yasal mal rejimi budur. Ancak eşler dilerse yasal mal rejimini terk edip sözleşme ile herhangi bir mal rejimini belirleyebilirler ki buna da sözleşmesel mal rejimi denilir. Mal rejimi kurumu kişilerin evlendikten sonraki malvarlıklarını konu ettiğinden dolayı eşlerin evlenmeden önce sahip oldukları mallar mal rejimi sistemine ve buna bağlı olarak da tasfiyeye dahil edilmeyecektir.
Edinilmiş mallara katılma rejiminde eşlerin malları iki tür malvarlığından oluşur. Bunlar kişisel mallar ve edinilmiş mallardır. Kişisel mallar evliliğin sona ermesinden itibaren paylaşıma (tasfiyeye) tabi olmayacaktır. Edinilmiş mallar ise kişinin karşılığını vererek edindiği mallardır. Yani çalışarak, emek karşılığında veya malvarlığından karşılığını vererek edinilen mallardır. Tasfiye sürecinde eşlerin edinilmiş mallarının aktif ve pasifleri hesaplanır. Eğer ki aktifler pasiflerden daha fazlaysa aradaki fark artık değerdir. Böylece diğer eşin bu artık değere katılma alacağı hakkı doğacaktır.
TMK 219. maddesinde edinilmiş mallar şöyle açıklanmıştır:
Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir.
Bir eşin edinilmiş malları özellikle şunlardır: (Sınırlı sayılmamış dikkat!)
1. Çalışmasının karşılığı olan edinimler,
2. Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,
3. Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar,
4. Kişisel mallarının gelirleri,
5. Edinilmiş malların yerine geçen değerler
Çalışmanın karşılığı olarak eşin edindiği her maddi değeri olan şey edinilmiş mal sayılır. Örneğin; eşin maaşı, ticari faaliyetten edinilen gelir veya evlilik sırasında birikim yapılıp araç satın alınması vb. edinilmiş maldır. İkinci bentte bahsedilen sosyal güvenlik veya yardım kuruluşlarının yaptığı ödemelere örnek verecek olursak işçi olarak çalışan eşin iş kazasından dolayı çalışma gücünde azalma olduğu durumda ödenen maddi tazminat, eşin çalışma gücü yerinde olsaydı ödenecek maaşın karşılığı olduğundan edinilmiş maldır. Fakat bu kazadan dolayı manevi tazminat ödenmiş olsaydı (aşağıda da belirtileceği üzere) bu kişisel mal sayılacaktır. Dördüncü bentte sayılan edinilmiş mal ise kişisel malların gelirleridir. Örneğin eşlerden birine miras olarak bir taşınmazın kalması ve akabinde bu taşınmazın kiraya verilerek kira geliri elde edilmesi durumunda elde edilen kira geliri edinilmiş maldır. Beşinci bentte belirtilen edinilmiş malların yerine geçer değere örnek verecek olursak; edinilmiş mal sayılan bir aracın satışından gelen nakit paranın da edinilmiş mal olması durumudur. Ya da araçla yapılan kaza sonrasında aracın pert olması sonucu sigortadan alınan tazminat da edinilmiş mal kapsamına girecektir. Buna kaim değer de denir.
TMK 220. maddesinde kişisel mallar ise şu şekilde belirtilmiştir:
Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır;
1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,
2. Mal rejiminin başlangıcında, eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
3. Manevi tazminat alacakları,
4. Kişisel mallar yerine geçen değerler.
Birinci bentte bahsedilen eşlerden birinin kişisel kullanımına yarayan eşyalar sadece malik olan eşin kullandığı ve ona özgü olan eşyalardır. Örnek olarak tıraş makinası seti, saat, çanta, makyaj seti, küpe, saati verebiliriz.
İkinci bentte mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan malvarlığı da kişisel mal sayılır. Başta da belirttiğimiz gibi edinilmiş mallara katılma rejimi kurumu evlilik öncesi mallarla ilgilenmez ve onları tasfiyeye dahil etmez. Dolayısıyla da evlilikten önce eşlerin üzerlerine kayıtlı malvarlıkları kişisel mal kabul edilmektedir. Evlilik sonrasında da olsa miras yoluyla ya da karşılıksız şekilde (bağışlama gibi) kazanılan malvarlıkları da kişisel mal olarak kabul edilecektir. Çünkü yukarıda yasal mal rejimini açıklarken bahsettiğimiz gibi edinilmiş bir malın edinilmiş mal sayılabilmesi için karşılığının verilmiş olması gerekir. Oysa ki miras kalan mal veya bağışlama yoluyla edinilen malvarlıkları karşılıksız şekilde edinilmektedir. Bu yüzden kişisel mal sayılırlar. Fakat bu mallar kişisel mal da olsa gelirleri edinilmiş mal olarak kabul edilecektir. Eşlerin bu konuda aksine sözleşme yapabilme hakları vardır. Yine manevi tazminat alacakları da yasal olarak kişisel mal kabul edlimiştir. Manevi tazminatın kişisel mal sayılmasındaki kanun koyucunun amaç ve mantığı manevi tazminatların kişinin şahsi dünyasında meydana gelen elem ve ızdıraptan kaynaklanan zarara ilişkin olması ve karşılıksız bir şekilde edinilmesi dolayısıyladır. Dolayısıyla manevi tazminatlar boşanma sonrası tasfiyeye dahil olmayacaktır. Kişisel mal yerine geçen değerler ise yukarıda da açıkladığımız gibi malvarlığının elden çıkması sonucu onun yerine gelen malvarlığıdır. Örneğin; kişisel mal sayılan miras yoluyla edinilen bir taşınmazın satılması durumunda elde edilen nakit para da kaim değer olduğundan kişisel mal sayılacaktır.
Evlilik birliği süresinde her ne kadar kişisel mal ve edinilmiş mal ayrımı olsa da her eş malik olduğu mal üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunabilecektir. Yani edinilmiş mal olsa da hangi eşe kayıtlıysa o eş diğer eşten bağımsız olarak o mal üzerindeki yönetim ve tasarruf haklarını istediği şekilde kullanacaktır. Bu husus TMK 223. maddede şöyle açıklanmıştır:
“Her eş, yasal sınırlar içerisinde kişisel malları ile edinilmiş mallarını yönetme, bunlardan yararlanma ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunma hakkına sahiptir
Aksine anlaşma olmadıkça, eşlerden biri diğerinin rızası olmadan paylı mülkiyet konusu maldaki payı üzerinde tasarrufta bulunamaz.”
Eşlerin tasarruf konusunda serbest olma durumları tasfiye olacağı vakit ispat sorununu gündeme getirecektir. Öncelikle eşler bu konuda malın kendilerine ait olduğu iddiasındalarsa bu iddialarını ispat etmeleri beklenecektir. Aksi halde bu mal eşlerin paylı mülkiyetinde kabul edilecek ona göre tasfiyeye girecektir. Ayrıca aksi ispat edilene kadar bir eşin tüm malları edinilmiş mal olarak kabul edilecektir. Bu husus yasa koyucunun kabul ettiği bir karinedir. Konu TMK 222. maddesinde şöyle belirtilmiştir:
“Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.
Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır.
Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir.”
Mal rejiminin sona ermesine neden olan hususlar; eşlerden birinin ölümü, başka bir mal rejiminin kabul edilmesi, evliliğin iptal veya boşanma yoluyla sona erdirilmesidir. Ayrıca evlilik devam ederken hakimin mal ayrılığına karar vermesi durumunda da yasal mal rejimi son bulmuş olur. (TMK 225. madde) Tasfiyeye geçilmeden önce her eş diğer eşte bulunan kendi mallarını alabilecektir. Paylı mülkiyete konu malın tasfiyesinde ise üstün yararı olduğunu ispat eden kişi malın kendisine verilmesini isteyebilecektir. (TMK 226. madde) Tasfiye hesaplamaları, boşanma davasının açıldığı tarihte mal rejimi sona ermiş kabul edildiğinden o anda elde mevcut olan mallar tespit edilerek yapılır. Yani evliliğin başından itibaren edinilen tüm mallar tespit edilip de tasfiye yapılmaz. Yine boşanma davasının açılmasından itibaren elde edilecek mallar da tasfiyeye dahil olmayacaktır. Tasfiye anı mal rejiminin sona erdiği andır. Açılan dava boşanmayla sonuçlanmışsa mal rejimi dava açıldığı tarihte son bulur. Envanter o zaman tutulacaktır. Bunun sebebi ise boşanma davaları belirli bir süre sonra sonuçlandığı için boşanma davası sürerken kötü niyetli eş diğer tarafın katılma alacağını azaltma kastıyla malvarlığını devretmesinin önüne geçilebilmesi içindir.
Tasfiye anında tespit edilecek bir diğer husus ise değer artış payıdır. Konu TMK 227. maddede:
“Eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiyes sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri esas alınır.
Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması halinde hakim diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler
Eşler yazılı bir anlaşmayla değer artışından pay almaktan vazgeçebilecekleri gibi pay oranını da değiştirebilirler” şeklindedir. Örneğin miras kalan bir miktar paranın edinilmiş mallardan birinin onarımında kullanılması durumunda katkıyı yapan taraf tasfiye sırasında bu alacağını isteyebilecektir.
Tasfiyede edinilmiş malların ve kişisel malların da tespit edilmesi gerekmektedir. Bu tespit anı boşanma davası açıldığı tarih esas alınarak yapılır. Boşanma davası açıldığı tarihte eşlerde mevcut bulunan kişisel ve edinilmiş malların tasfiyesi hesaplanacaktır. (TMK 228. madde) Boşanma davası açılmadan önce veya sonrasında devredilmiş, harcanmış vb. mallar tasfiyede hesaba katılmayacaktır. Meğer ki kötü niyetli şekilde karşı tarafın katılma alacağını azaltma amacıyla yapılmış olmasın. Bu durumda eklencek değer kavramı önümüze çıkacaktır. Bazı malvarlıkları edinilmiş malların tasfiyesinde bu mallara değer olarak eklenir. Bunlar;
“Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar,
Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler.” dir. (TMK 229. madde) Bu durumlar söz konusuysa katılma alacağı azaltılan eş diğer eşe bu talepleri ileri sürebilecek ve tasfiyenin bunların da eklenerek hesaplanmasını isteyebilecektir. Hatta davanın ihbar edilmesi koşuluyla mahkeme kararı söz konusu devirlerin yapıldığı üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilecektir.
Edinilmiş mallar ile kişisel mal arasındaki denkleştirme konusu ise TMK 230. maddede şu şekilde açıklanmıştır:
“Bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları edinilmiş mallardan veya edinilmiş mallara ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir.
Her borç ilişkin bulunduğu mal kesimini yükümlülük altına sokar. Hangi kesime ait olduğu anlaşılamayan borç edinilmiş mallara ilişkin sayılır.
Bir mal kesiminden diğer kesimdeki malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmuşsa, değer artması veya azalması durumunda denkleştirme, katkı oranına ve malın tasfiye zamanındaki değerine veya mal daha önce elden çıkarılmışsa hakkaniyete göre yapılır.” şeklinde belirtilmiştir. Evlilik birliği devam ederken eşler kişisel mallarının veya edinilmiş mallarının borçlarını diğer mal gruplarından ödemiş olabilirler. Bu durum söz konusu olduğunda tasfiye anında bunun denkleştirilmesi istenebilecektir. Örneğin; eşlerden biri karşılıksız kazanım olan bir miktar parasını (kişisel malını) edinilmiş mal olan taşınmazın kredisini ödemede kullanmış olabilir. Bu durumda eş kişisel malı azaldığı için bu bedeli tasfiyede talep edebilme imkanı bulabilecektir.
Tasfiyede yapılacak tüm hesaplamalar sonucunda bulunacak değer artık değer olacaktır. Artık değer; her eş için ayrı ayrı hesaplanır. Bu değer; eşlerin edinilmiş mallarından yine aynı malların borçları çıkartılarak bulunur. (TMK 231. madde) Artık değerin değerlendirilme anı ise tasfiye anındaki değer olacaktır. (TMK 232. madde) Yani tasfiye ancak mahkeme kararıyla hüküm ve sonuçlarını doğuracağından mahkeme kararına en yakın zamandaki değerin esas alınması gerekecektir. Hesaplanan artık değerin yarısı üzerinde diğer eşin alacak hakkı doğmuş olacaktır. Ve bu alacaklar kanun gereği hakim tarafından re’sen takas edilecektir. (TMK 236. madde) Yapılan takas sonucunda hangi tarafın aktif alacağı fazla gelirse o taraf diğer taraftan katılma alacağını alabilecektir.