Evlilik kurumu 4721 sayılı Medeni Kanunun 142. maddesinde belirtildiği gibi eş adaylarının evlendirme memuru önünde özgür iradelerini olumlu yönde beyan ettikleri anda başlamış olur. Fakat sonrasında taraflar çeşitli sebeplerle anlaşamayarak boşanmak isteyebilirler.

Boşanma sebeplerinin neler olduğuna geçmeden önce geçerli bir evliliğin sona erme sebeplerini maddeler halinde şu şekilde sayabiliriz:

A. Ölüm

B. Gaiplik

C. Cinsiyet değişikliği

Ç. Boşanma

Sayılan bu dört unsurdan birinin gerçekleşmesi halinde evlilik birliği sona ermiş olacaktır. Bu yazıda evliliği sona erdiren sebeplerden biri olan boşanma ve boşanmanın sebeplerinden olan “Evlilik birliğinin sarsılması” ele alınacaktır.

Boşanma hükümleri 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 161. maddesinden itibaren yer almakta olup; boşanmanın sebepleri özel ve genel sebepler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır:

Özel sebepler:

1. Zina (TMK m. 161)

2. Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış (TMK m. 162)

3. Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme (TMK m. 163)

4. Terk (TMK m. 164)

5. Akıl Hastalığı (TMK m. 165)

Genel sebepler:

1. Evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166)

2. Anlaşmalı boşanma (TMK m. 166-3)

3. Ortak hayatın kurulamaması ya da fiili ayrılık (TMK m. 166-4)

Boşanma sebeplerinin özel ve genel olarak ayrılmasının hukuki sonuçlarından biri de kusur ve ispat ile ilgilidir. Dava sürecinde davacı özel sebebin varlığını ispat ettiği takdirde ayrıca bir kusur ispatına girmesine gerek olmayacak ve davanın kabulüne karar verilecektir. Bu noktada hakimin takdir hakkı bulunmamaktadır (Mutlak sebep). Fakat davayı davacı genel sebeplerden biri ile açtıysa, hem karşı tarafın kusurlu olduğunu ispata çalışacak hem de genel sebebin varlığı hususunda hakimi ikna etmeye çalışacaklardır (Nispi sebep).

Evlilik Birliğinin Sarsılması

Boşanmanın genel sebeplerinden olan evlilik birliğinin sarsılması, 4721 sayılı kanunun 166. maddesinde şu şekilde yer almaktadır:

“Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.”

Görüldüğü üzere evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olacak olaylar özel olarak sayılmamıştır ki zaten bu mümkün değildir. Evliliklerde sayısız şekilde ve sebeple birlik temelinden sarsılabilir. Yeter ki bu sebep ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenemeyecek derecede bir etki yaratmış olsun. Söz konusu maddeyi yorumladığımızda ise kanun koyucu evlilik birliğinin temelinden sarsılmasının boşanmaya esas teşkil edebilmesi için bazı şartlar ortaya koymuştur. Bu şartlar:

- Birlik temelinden sarsılmış olmalı

- Ortak hayat sürdürmeleri eşlerden beklenememelidir

Bu koşullar sağlanıyorsa hakim evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını kabul edecek ve boşanmaya karar verecektir. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanmada; her iki eşin kusursuz olduğu hallerde de dava açılabilir. Davacı açısından şartların gerçekleşip gerçekleşmediğini hakim takdir eder. Davalı  aksini ispat edemezse boşanmaya karar verilir. Eğer ki davalı taraf açılmış olan davada davacının daha kusurlu olduğunu ispatlayarak davaya itiraz ederse hakim tarafların boşanmasına karar vermeyecek ve davayı reddedecektir. Fakat davalı taraf itiraz edebilmesi için kusursuz olmalı veya davacı taraftan daha az kusurlu olmalıdır.

Ayrıca davalının bu itirazı hakkın kötüye kullanılması şeklinde de olmamalıdır. Evlilik birliğinin devamında  davalı eş ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa yapılan itiraz hakkın kötüye kullanılması şeklinde yorumlanacaktır. Diğer bir ifadeyle davaya itiraz eden davalı kusursuz veya daha az kusurlu olsa bile hakim davalının itirazını reddedip tarafların boşanmasına karar verebilecektir.

Evlilik birliğini temelinden sarsacak olaylar kanunda özel olarak sayılmadığından bu husus Yargıtay içtihatlarıyla şekillenmiştir. Evlilik birlilğinin sarsılmasına neden olan ve aynı zamanda evlilik birliğinde şiddet olduğu kabul edilen hususlar şu şekildedir: “Duygusal şiddetle birliğin sarsılması, ekonomik şiddetle birliğin sarsılması, cinsel şiddetle birliğin sarsılması, fiziksel şiddetle birliğin sarsılması, sosyal şiddetle birliğin sarsılması görsel şiddetle birliğin sarsılması” (Ömer Uğur Gençcan, Boşanma Hukuku, 2021 Ankara)

Bunun yanında birlik temelini sarstığı Yargıtay tarafından kabul edilen vakalara örnek vermek gerekirse: “Eşle cinsel ilişkiye yanaşmamak, eşine şiddet uygulamak, evlilik birliğinden doğan görevleri yerine getirmemek, sürekli hakaret etmek, güven sarsıcı davranışlarda bulunmak…” olarak sayılabilir. Aşağıda bununla ilgili olarak örnek kararlara göz atılacaktır.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin E. 2015/6787 sayılı ve 14.12.2015 tarihli kararında: “Erkeğin, hamile iken düşük yapması nedeni ile kürtaj olan eşiyle ilgilenmediği, eşini ve kayınvalidesini gece vakti evden kovduğu hususları da gerçekleşmiştir. Hal böyle olunca boşanmaya neden olan olaylarda erkek daha ziyade kusurludur. Kadın boşanmaya neden olan olaylarda eşit veya ağır oranda kusurlu olmadığına göre, onun yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminat takdiri gerekir.” şeklinde hüküm kurmuştur. Bu kararında Yargıtay erkek eşin hamileliği sonlanan eşiyle ilgilenmemesini ve kayınvalidesini gece vakti evden kovmasını boşanma sebebi kabul ederek erkeğin kusurlu olduğuna hükmetmiş ve boşanma davasının sonuçlarından olan maddi ve manevi tazminata da karar vermiştir.

Yargıtay 2. HD E. 2014/25248 sayılı ve 11.12.2014 tarihli bir başka kararında: “Boşanmaya sebep olan olaylarda birlik görevlerini yerine getirmeyen, eşinin doğumuyla ilgilenmeyen ve eşine bağırmak suretiyle aşağılayan davalı kocanın tamamen kusurlu olduğunun kabulü gerekir.” şeklinde karar vermiştir. Eşinin doğumuyla ilgilenmeyen ve ayrıca ona hakaret eden eşi tam kusurlu sayarak evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını kabul etmiştir.

Yargıtay 2. HD E. 2015/17437 sayılı ve 03.05.2016 tarihli bir başka kararında: ...davacı erkeğin agresif olduğu, kadının ailesinin ziyaretlerine gelmesini istemediği gibi geldiklerinde de kavga çıkardığı, birlik görevlerini ihmal ettiği ve bu duruma göre tam kusurlu olduğu, davalı kadının ise boşanmayı gerektirir kusurlu bir davranışının ispatlanamadığı anlaşılmaktadır.” şeklinde kabule varmıştır.

Bir başka kararda “...yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı-davacı kocanın eşine birden fazla fiziksel şiddet uygulayıp, güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, davacı-davalı kadının ise büyü işleriyle uğraşıp, eşini tırnaklayarak fiziksel şiddet uyguladığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya sebep olan olaylarda kadına göre davalı-davacı kocanın daha ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu durum gözetilmeden tarafların eşit kusurlu kabulü ve hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davacı-davalı kadının maddi ve manevi tazminat (TMK md. 174/1-2) taleplerinin reddi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde hüküm kurmuştur. (Yargıtay 2. HD E. 2014/11507 sayılı ve 13.11.2014 tarihli karar)