Para kazanmak, güzel ve rahat yaşamak ve bunu istemek… Bence bir mahzuru yok, hatta daha çok kazanmak için çalışmanın da. Sadece bunu yegane amaç yapmamak önemli.
Buna dair bir hikaye anlatacağım.
Erzincan’da bir Şeyh ve müritleri varmış. Bunlardan biri gelmiş ve demiş ki “Efendim, bahçem var, oraya elma ağaçları diksem, orada bunlara baksam ve büyütsem? İzniniz olur mu?” Şeyh, “elbette, Peygamber efendimiz, kıyamet günü bile olsa elinizdeki fidanı dikin buyuruyor, elbette dik evladım” der.
İzni alan mürit, bahçesinde çalışmaya verir kendini, o kadar kaptırır ki, zamanla sohbetleri ve dergahı ihmal etmeye başlar, unutur…
Bir gün Şeyh, bütün talebelerini toplar ve der ki “herkes eline birer balta alsın düşsün peşime”. Şeyh ve talebeleri, elma bahçesine girer ve Şeyh, kesin elma ağaçlarını der, elindeki baltayı da kaldırır elma ağacına vurmak için. Ancak bahçe sahibi mürit atar kendini Şeyhin önüne. “Efendim” der, “ben sizden izin almıştım bu elma ağaçlarını bahçeye dikmek için. İzniniz üzerine aldım, diktim, yetiştirdim bunları”.
Söz sırası Şeyhtedir: “Evladım” der, “ben elma ağaçlarını bahçene dik dedim, sen gittin kalbine diktin”.
Ders buradadır. Sevgili öğrencilerim, kazanın ve çok kazanmak için çalışın, çabalayın. Bunun kınanacak bir tarafı yoktur. Ancak unutmayın, elma ağaçlarını bahçeye dikin, kalbinize değil…
Kazandığınız, kalbinizde yer etmesin. Kazandığınızın değil, kalbinizin sizi insan edeceğini unutmayın. Değerlerinizi ve dürüstlüğünüzü dünyada satın alabilecek bir madenin ya da bedelin olmadığını da.
Her şeyi olduğu gibi, değerlerimizi, dürüstlük duygularımızı da zaman ve çevre aşındırmaktadır. Gözlerinizi kapayın, okuldaki ilk gününüzü, iyiliğe dair verdiğiniz ilk sözü ve ömrünüzü bitireceğiniz son nefesinizdeki anı düşünün. Bu iki an, ne kadar dürüst olabiliyorsanız, dürüst kalmaya azmetmişseniz, işte hep öyle kalmaya ahdedin.
Zaman içinde kazanırken test edin kendinizi. Kazandıklarınızı bahçeye mi yoksa kalbinize mi dikiyorsunuz?
Nasıl mı?
Muhtaç olanlara verin. Vermeyi deneyin ve bunu az kazanırken de çok kazanırken de yapın. Sakın çok kazanırken yapayım diye ertelemeyin. Çok’un bir derecesi ya da sınırı yoktur çünkü…
Ben bunu ne kadar yapabildim bilmiyorum ama… sizlerle bir sırrımı da paylaşayım. Elimden geldiğince hep verdim.
Ama şu anda en aklımda kalanlar ve içten olanları ve de özlediklerim, yokluk çektiğim ve zor zamanlarda verdiklerimdi.
Sevgili öğrencilerim, meslektaşlarım ve dostlarım,
Elma ağaçlarını bahçemize dikelim, kalbimize değil…