Seyahat etmek, insan yaşamı için her ne kadar lüks ihtiyaç statüsünde değerlendirilse de; turizmin dünyanın en büyük ve dinamik sektörlerinden biri olduğu göz önüne alındığında, seyahatin çoğu insan için zaruri bir ihtiyaç gibi benimsendiği ve bu oranda işbu sektöre para akışının sağlandığı inkar edilemez bir gerçektir.
Uzun yıllar, bu ihtiyacın giderilmesi yüksek gelirli insanlar için çok rahat bir şekilde intidam edilirken, toplumun diğer kesimi bakımından yıllarca çalışarak elde edilen ve elde edildiğinde de doyurucu olmayan bir olgu haline gelmiştir. Ancak, seyahat acentelerinin kurulması, sayılarının hızla artması ve her bütçeye uygun hazırlanabilen paket turlar sayesinde bu durum maddi güçlüğe sebebiyet vermekten yavaş yavaş sıyrılmaya başlamıştır.
Seyahat acenteleri, paket tur sözleşmeleri aracılığıyla profesyonel ve bütüncül bir hizmet sağlamaktadır. Şöyle ki; tek tek satın alındığında yüksek tutarlara gelecek çok sayıda hizmeti uygun fiyatla bünyesinde birleştirip birçok farklı seçeneğe imkan sağlarken, tatil maliyetindeki ipleri adeta tüketicinin eline bırakmaktadır.
Günümüzde de yadsınamayacak sayıda insan ‘erken rezervasyon’ adı altında bu seçenekleri değerlendirip, sezona oranla çok uygun bir fiyata aylar sonraki tatilini konaklama, ulaşım ve daha birçok hizmeti kapsar şekilde tek bir hizmet alarak planlayabilmektedir.
Bu yıl da, seyahat acenteleri ile paket tur sözleşmesi akdederek kış aylarından itibaren ve hatta bir yıl önceden dahi paket tur satın alıp erken rezervasyon fırsatından yararlanan binlerce tüketici mevcuttur.
Ancak, gerek ülkemizi gerekse de dünyayı sarsan COVID-19 (Koronavirüs) sebebi ile Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından pandemi ilan edilmiştir. Tüm dünyada ölüm ve vaka sayılarının arttığı bu günlerde; çoğu ülkenin giriş çıkışları kapatılmış olup, herkese evlerinde kalma çağrıları yapılmakta ve hatta belirli günlerde sokağa çıkma yasağı ilan edilmektedir.
Hal böyle iken, aylar öncesinden salgının/salgın tehlikesinin bulunmadığı veyahut dünya üzerinde bu kadar büyük bir yayılım sağlayacağının öngörülmediği dönemlerde tüketiciler ile seyahat acenteleri arasında akdedilmiş olan paket tur sözleşmelerinin akıbetlerinin ne olacağı, tüketicinin bu durum karşısında yararlanabileceği hakları, bu hakları kullanmasında mevcut olabilecek ikilemler ve genel bir değerlendirme ile ne yapmaları gerektiği hususu işbu yazımızda anlatılacaktır.
Öncelikle, paket tur sözleşmesinin hukuken ne anlama geldiği ve hangi unsurları taşıması gerektiği açıklanacak olur ise; Paket Tur Sözleşmeleri Yönetmeliği (PTSY) m. 4/1-f uyarınca; paket tur sözleşmeleri “Paket tur düzenleyicileri veya aracıları tarafından ulaştırma, konaklama ve başka turizm hizmetlerinden en az ikisinin birlikte, her şeyin dahil olduğu fiyatla satıldığı veya satımının vaat edildiği ve hizmetin yirmi dört saatten uzun bir süreyi kapsadığı veya gecelik konaklamayı içerdiği sözleşmeleri ifade eder”.
Daha açık ve unsur bazlı bir anlatımla; ilk olarak paket tur düzenleyicisi/aracıları yani pratikteki adı ile “seyahat acenteleri” ile ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi olan tüketici arasında mevcut bir sözleşme olmalıdır. Bu sözleşmenin adının paket tatil, paket seyahat veyahut benzeri isimlerle belirlenmesinde bir sakınca olmayıp, kanunda bulunan şartlar sağlandığı takdirde paket tur sözleşmesi olarak kabul edileceklerdir. İşbu sözleşmenin konusu;
- Ulaştırma
- Konaklama
- Ulaştırma ve konaklama hizmetine bağlı olmayan başka turizm hizmetlerinden (rehberlik, ören yerleri ziyaretleri vs.) oluşmaktadır.
Sayılmış olan 3 hizmetten en az 2 tanesinin sözleşmenin konusu olması şart olmakla beraber, aksi halde Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) ve PTSY uyarınca paket tur hükümlerine tabi olunması mümkün olmamaktadır. Örneğin, acente tarafından otelde konaklama hizmetinin tek başına sunulması sözleşmeyi paket tur sözleşmesi haline getirmemektedir.
Aynı zamanda, paket tur sözleşmesi ile bu hizmetlerin tamamının bedeli sözleşmenin tarafı olan acenteye ödenerek ifa borcu yerine getirilmekte, konaklama veyahut ulaştırma için otele yada havayolu firmasına tüketici tarafından ayrıca bir ödeme yapılmamaktadır. Zira; tüm bu ödemeler 3. kişiler olan konaklama ve ulaştırma şirketlerine, seyahat acentesi tarafından tüketiciden talep edilen ücret ile yapılmaktadır.
Son unsur olarak; sözleşmenin paket tur sözleşmesi sayılabilmesi için, hizmetin 24 saatten uzun bir süreyi kapsaması veya gecelik konaklamayı içermesi gerekmektedir. Burada, kanundaki belirleme açık olduğundan; seyahat acentelerinden sıklıkla satın alınan günübirlik yani 24 saatten daha kısa süren turların paket tur kapsamında sayılmayacağı aşikardır. Günübirlik tur satın almış tüketiciler bakımından TKHK’nın genel hükümleri uygulanmalıdır.
Bu şartları taşıyan paket tur sözleşmelerinin COVID-19 sebebi ile akıbetleri muallakta olmakla beraber, bu akıbetin tüketici lehine belirlenebilmesi için izlenecek yollar önem arz etmektedir. Zira; paket turun kapsadığı tatil destinasyonlarına pandemi sebebi ile gidilemeyecek olduğundan ve tüm turizm sektörü ekonomik açıdan yıkıcı bir süreç geçirdiğinden, TÜRSAB (Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği) acenteler lehine PTYS’ne geçici hükümler getirtilmesi için yetkili mercilere gerekli başvuruları yapmaktadır. Bu geçici hükümlerin getirilmesi ile tüketicilerin haklarını aramaları ve haklarına kavuşmaları çok uzun zaman alacağından, şu an henüz yeni bir düzenleme getirilmemişken mevcut yasal hükümlerin sağladığı himayeden yararlanmak tercih edilecek en doğru yoldur.
Peki, bu durum karşısında tüketicilerin paket tur sözleşmesi uyarınca sahip olduğu hakların neler olduğuna bakacak olursak;
Öncelikle; PTSY m. 16/2 uyarınca; paket turun başlamasına veyahut bir diğer tabir ile hareket tarihine, 30 günden daha fazla olan sözleşmelerde tüketicilerin fesih bildiriminde bulunması halinde; ödenmesi zorunlu vergi, harç ve benzeri yasal yükümlülükler hariç olmak üzere, herhangi bir kesinti yapılmaksızın katılımcının/tüketicinin ödemiş olduğu bedel kendisine iade edilir.
Bu hak, seyahat tarihine 30 günden fazla gün olan tüketiciler bakımından çok lehe olan ve koruyucu bir seçenektir. Madde metninde belirtilmiş kesinti sağlanacak olan vergiler ve harçlar çok düşük meblağlı olup göz ardı edilebilecek tutarlardır.
Ancak; pandemi sebebi ile bu avantajlı durumdaki tüketicilerin de dikkat etmesi gereken belirli hususların olduğu bilinmelidir. Şöyle ki; bu durumda olan tüketici müvekkillerimizden alınan malumatlar uyarınca, seyahat acentelerinin kendileri ile iletişim sağlayarak sözleşmelerini iptal etmemelerini ilettiklerini ve paket turun başlama tarihi yani hareket tarihinden yaklaşık 1 hafta önce, pandeminin ulaştığı son noktaya ve gidilecek ülkenin veya şehrin pandemi ile mücadelesine bakılarak, duruma göre seyahatin gerçekleşebileceği yönünde karar alınabileceği yada aynı seyahatin ileri bir tarihe alınacağı veyahut farklı bir paket tur ile değiştirilme imkanlarının sağlanacağı sözlü şekilde dile getirilmektedir. İşbu vaatler sözleşmeyi feshetmek istemeyen tüketici bakımından olumlu bir intiba uyandırsa da, aşağıda ayrıntılı şekilde bahsedilecek olan fiyat değişikliği olasılığının vuku bulabileceği göz önüne alındığında lehe olmaktan çok aleyhe olabilir. Bu yöndeki hukuki önerimiz; seyahat başlangıcına 30 günden fazla olan tüketicilerin, önümüzün görülemediği şu günlerde gerek zaman tasarrufu bakımından gerekse de maddi yönden olumsuzluk yaşamamak adına fesih bildiriminde bulunmalarıdır.
Paket turun başlangıcına yani hareket tarihine 30 günden az kalmış tüketiciler bakımından ise ikili bir ayrıma gidilme zaruriyeti doğmaktadır. Bu zaruriyeti doğuran husus COVID-19 virüsünün mücbir sebep kabul edilip edilmediği hususunda yargıdaki belirsizlik ve bu belirsizliğin gebe olduğu hakkın kullanılmasında başvurulacak kanun hükümlerinin değişkenliğidir.
Her ne kadar Ticaret Bakanı Sayın Ruhsar Pekcan COVID-19 salgınını, paket turların iptali hususunda mücbir sebep kabul etmiş olsa da; TÜRSAB tarafından 04.03.2020 tarihinde yapılmış olan kamuoyu açıklaması ile, işbu salgının mücbir sebep olarak kabul edilebilmesinin kabulüne karar verecek olan merciin idari mercilerden ziyade yargı mercileri olduğu ileri sürülmüştür. Ancak, bu duyuru sırasında henüz salgının şiddeti bu raddeye ulaşmamış olduğundan; TÜRSAB tarafından ülke bazında ve destinasyonlardaki riskli bölgelerde gerekli tespitler yapılarak, geri kalan temiz bölgeler bakımından mücbir sebebe ilişkin hükümlerin uygulanmasının hukuka uygun olmayacağı savunulmuştur.
Pandeminin ülkemizde ve dünyada gelmiş olduğu şu aşamada ise, yargı organlarınca COVID-19 virüsünün mücbir sebep kabul edileceği izahtan varestedir. Ancak yine de her hukuki uyuşmazlığın kendine özgü olduğu bilinci ile mücbir sebep sayılmayacağı hallerin de mevcut olabileceği dikkate alınarak, bu ikilemin farklı ucunda olan her tüketici bakımından açıklama yapılacaktır.
Öncelikle; COVID-19 mücbir sebep olarak kabul edilir ise, PTSY m. 16/4 uyarınca; paket turun başlamasına 30 günden az kalmış olmasına rağmen fesih bildiriminde bulunulursa, ödenmesi zorunlu vergi, harç ve benzeri yasal yükümlülüklerden doğan masraflar ile 3. kişilere ödenip belgelendirilen ve iadesi mümkün olmayan bedeller hariç geri kalan tüm bedelin tüketiciye kesintisiz iadesi söz konusu olacaktır.
Burada 3. kişilere ödenen bedellerden kasıt, sözleşmenin konusunu oluşturan yani örneğin, ulaştırma hizmeti için havayolu şirketine ait uçak biletinin bedeli veyahut konaklanacak olan otelin ücreti olmamalıdır. Zira, bunlar sözleşmeyi oluşturan temel hizmetlerdir, bu hizmetlerin bedelden düşülmesi tüketiciye geri ödenecek tutarı komik bir hale getirecek ve mücbir sebebin ehemmiyetini ortadan kaldıracaktır.
Mücbir sebep halinin kabulü, hareket tarihine 30 günden az kalmış sözleşmelere sahip tüketicilere çok önemli bir hak sağlamakta ve sözleşme bedelindeki büyük kesintiyi önlemektedir. Pandemi sona erdiğinde de, bu şartlara uyan birçok tüketici sözleşmesini feshetmek isteyip de acente ile anlaşmazlık yaşadığı durumlarda mahkemeye/heyete başvuru sağladığında, bu hüküm ile bedel iadesini rahat bir şekilde geri alabilecektir.
Burada bir diğer dikkat edilmesi gereken husus ise; taraflar arasında akdedilen paket tur sözleşmesinde yer alan mücbir sebeplerde sınırlı saymaya gidilerek, salgın hastalığın mücbir sebep kapsamına alınmadığı veyahut Paket Tur Sözleşmesi Yönetmeliği’nde yer alan haklardan feragat edildiğine dair bir “sorumsuzluk kaydı” sözleşmeye eklendiği durumlarda, tüketicinin bu sebeplerden dolayı haklarından mahrum olup olmayacağı sorusu bir an için akla gelecek olsa da; PTSY m. 18 uyarınca tüm bu kayıtlar geçersizdir. Aynı zamanda bu kayıtlar, TKHK m.5 uyarınca tüketici aleyhine olduklarından haksız şart sayılacak ve kesin hükümsüz olacaklardır.
Bir diğer ihtimal olarak da, gerek paket tur sözleşmesinin destinasyonu gerekse de farklı sebepler nedeniyle COVID-19’un mücbir sebep sayılmaması hali söz konusu olursa ve seyahatin başlamasına 30 günden az süre var ise; burada PTSY m. 16/3 uyarınca sözleşmenin feshi halinde, mezkur sözleşmede belirtilmek şartıyla belirli bir tutar veya oranda kesinti yapılacaktır. Bu kesintinin miktarı ne kanunda ne de yönetmelikte net bir şekilde belirtilmemiş olsa da dürüstlük kuralına aykırı olmayacak şekilde bir miktarın belirlenmesi doğru olacaktır.
Tüm bunlara ek olarak, yukarıda bahsedilen tüketici tarafından gerçekleştirilebilecek tek taraflı fesih bildirimleri yazılı şekilde veya kalıcı veri saklayıcısı (kısa mesaj, elektronik posta ve ispatı mümkün kılan her türlü araç ve ortam) ile acenteye bildirilmelidir. Sözlü bildirimlerin ispatı ileriki safhada mümkün olamayacağından yazılı şekilde iletim, hakkın kazanılması bakımından şarttır.
PTSY m. 16 uyarınca; fesih bildiriminin acenteye ulaşmasından itibaren 14 gün içerisinde, tüketiciye ödediği bedel iade edilmelidir. Ancak; acentelerin içerisinde bulunduğu bu zorlu durum sebebi ile TÜRSAB Yönetim Kurulu Başkanı Firuz Bağlıkaya 16.04.2018 tarihinde tüketici taleplerine istinaden yaptığı genel açıklamada geri ödeme süresi olan 14 günün uzatılması ve hatta ödemelerin pandemi sonrasına ertelenmesi için gerekli mercilere başvuruların yapıldığını belirtmiştir. Yapılan başvuruların kabulü halinde Yönetmeliğe eklenecek geçici madde ile tüketicilerin ödemelerini geri almaları aylar sonrayı bulacağından, tüketicilerin mevcut haklarından hangisini kullanacağına ivedilikle karar vermesi gerekmektedir.
Paket turun acente tarafından iptal edildiği hallerde veya tüketicilerin sözleşmenin feshi harici diğer seçimlik haklarını kullanmayı tercih etmeleri durumunda mevcut haklar şunlardır:
- Tüketici acente tarafından sunulan, eşit veya daha yüksek değerde başka bir paket tura ek bir bedel ödemeksizin katılma,
- Fiyat farkının kendisine iade edilmesi şartıyla daha düşük değerde bir paket tura katılma,
- Herhangi bir tazminat ödemeksizin sözleşmeden dönme [iptal halinde] haklarına sahiptir.
Ancak, sözleşmesini feshetmeyerek kendisine acente tarafından gelecek teklifleri değerlendirmeyi tercih eden veya yukarıda da bahsedildiği üzere şu an 30 günün üzerinde süresi bulunmasına rağmen acentenin yeni paket turlar önereceği bilgisi üzerine fesih yoluna başvurmayan tüketicilerin dikkat etmesi gereken önemli bir husus bulunmaktadır. Bu da PTSY m. 9’da yer alan ‘fiyat değişikliği’ hükmüdür. Bu hüküm, acentelere zor zamanlar için verilmiş bir ödül gibidir. İşbu hükme göre, sözleşmede belirtilmesi şartı ile hareket tarihinden en az 20 gün öncesinde yazılı şekilde veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciye bildirim sağlanarak, sözleşme bedelinin %5’ini aşmayacak şekilde acente lehine bir fiyat artışı söz konusu olabilir. Bu haller sınırlı sayma şeklinde kanunda belirtilmiştir. Bunlar:
a) Sözleşme bedelinin döviz cinsinden belirlendiği yurt dışına yönelik paket turlarda fiyat değişikliğinin döviz kurunda meydana gelen olağandışı değişiklilerden kaynaklanması.
b) Fiyat değişikliğinin yakıt giderlerindeki olağandışı değişikliklerden kaynaklanması.
c) Fiyat değişikliğinin liman, havaalanı gibi yerlerde tahsil edilen vergi, resim, harç, ve benzeri yasal yükümlülüklerde meydana gelen değişikliklerde kaynaklanmasıdır.
(a) bendi başta olmak üzere, bu 3 hal de pandeminin hayatımıza getirmiş olduğu değişikliklerdendir. Özellikle yurtdışı turları bakımından, daha yüksek değerde tatil hayali kurarak sözleşme feshine yürümeyen tüketici bakımından, acente haklı bir şekilde m. 9’da yer alan yasal hakkını kullanabilir. Böylece tüketici, yüksek değerli paket tur bir yana, aralarında akdedilen sözleşmeye konu paket turdan dahi yararlanabilmek için ek ödeme yapmak zorunda kalabilir. Kaldı ki, bu artış sözleşmenin %5’inden fazla olmadığından, bu artışın bildirilmesinin akabinde tüketici bakımından sözleşmeden dönmenin mümkün olmayacağı kuvvetle muhtemel olup, Yönetmelikte de bu fiyat artışını tüketicinin kabul etmemesi ihtimaline karşılık herhangi bir hak mevcudiyetinden bahsedilmemiştir. Her ne kadar sözleşmenin %5’i düşük bir miktar gibi gözükse de, özellikle yüksek bedelli yurtdışı turlarında ciddi bir etkisi olacağı açıktır. Tüketici, bu durumu yaşama ihtimalini de göz önüne alarak ve hiçbir şekilde etki altında kalmadan seçimlik haklarını kullanmalıdır.
Paket tur sözleşmelerine COVID-19 etkisi ile ne şekilde devam edilmesi gerektiği ve tüketicinin hakları izah edilmiş olup, bu aşamadan sonra usuli açıdan belirli hususlara değinilecektir.
Tüketici mahkemelerine veya hakem heyetlerine başvuruda taraf sıfatının kapsamı bakımından; genelde paket tur sözleşmelerinde tüketici yalnız olmayıp, yanında seyahat eden kişiler de mevcuttur. Bu kişilerin isimleri paket tur sözleşmesinde yer almasına rağmen, sözleşmenin tarafı olmaktan ziyade TBK m.129 uyarınca lehlerine sözleşme yapılan kişi sıfatındadırlar. Bunlar genelde, ailedeki çocuklar veya sözleşmeyi yapan eşlerden biri konumundadır. Bu şekilde grup adına sözleşme yapıldığı durumlarda gerek imzalayan tüketici gerekse de diğer temsil edilen tüketiciler aynı haklara sahiptirler. Yani, sözleşmede imzası bulunmayan ancak adı bulunan tüketiciler de yargı mercilerine başvuruda bulunabilir ve tüm diğer hususlarda haklarını bizzat kendileri kullanabilirler, diğer grup üyelerine yada temsilen imza atan kişiye herhangi bir bağlılıkları bulunmamaktadır.
PTYS m. 15 bakımından sözleşmenin devri hukuken mümkün olduğundan, şayet ortada şartları sağlanarak başka bir tüketiciye devredilmiş sözleşme mevcut ise; her ne kadar maddi konularda devralan ve devreden tüketici, acenteye karşı müteselsil sorumlu olsa da; hukuki mercilere başvuru konusunda devredenin başvurusunun aranmasına lüzum yoktur, devralanın tek başına yapmış olduğu başvuru kafidir.
Dava şartı olan husumet bakımından ise; hukuki uyuşmazlığın ve paket tur sözleşmesinin diğer tarafı acentedir. Bu sebeple, tüketicinin sözleşmenin içerisinde yer alan bireysel hizmetleri sağlayacak olan kişilere (örneğin, ulaşımı sağlayan havayoluna) paket tur sözleşmesi hükümleri uyarınca fesih veyahut diğer seçimlik haklar için başvurması mümkün değildir. Çünkü, bireysel hizmet verenler ile tüketiciler arasında herhangi bir hukuki bir ilişki yoktur. Bireysel hizmet verenler acentelerle sözleşme akdederek TBK m. 116 uyarınca ifa yardımcısı sıfatına haiz olurlar. Tüketici ise, haksız fiil hali haricinde ifa yardımcısına yönelik herhangi bir talepte bulunamaz, ifa yardımcısını sözleşme sebebi ile hukuki uyuşmazlığa taraf gösteremez.
Son olarak; paket tur sözleşmesi TKHK’da düzenlendiğinden; uyuşmazlığından hakem heyetlerinde mi yoksa mahkemelerde mi görüleceği parasal sınırlara bağlıdır..
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 68 İnci Ve Tüketici Hakem Heyetleri Yönetmeliğinin 6 Ncı Maddelerinde Yer Alan Parasal Sınırların Artırılmasına İlişkin Tebliğ’in 3. maddesi uyarınca;
1) 2020 yılı için Tüketici Hakem Heyetlerine yapılacak başvurularda değeri:
a) 6.920 Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda İlçe Tüketici Hakem Heyetleri,
b) Büyükşehir statüsünde olan illerde 6.920 Türk Lirası ile 10.390 Türk Lirası arasındaki uyuşmazlıklarda İl Tüketici Hakem Heyetleri,
c) Büyükşehir statüsünde olmayan illerin merkezlerinde 10.390 Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda İl Tüketici Hakem Heyetleri,
ç) Büyükşehir statüsünde olmayan illere bağlı ilçelerde 6.920 Türk Lirası ile 10.390 Türk Lirası arasındaki uyuşmazlıklarda İl Tüketici Hakem Heyetleri görevlidir.
Şayet paket tur sözleşmesinin değeri 10.390 TL’nin üzerinde ise, artık yetkili yer Tüketici Mahkemeleridir.
Aynı zamanda, 10 Nisan 2020 tarihli Resmi Gazete ile Tüketici Hakem Heyeti Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’e göre, hakem heyeti toplantıları pandemi sebebi ile 30 Nisan 2020 tarihine kadar durdurulmuştur. Ancak, hakem heyetlerine e-devlet üzerinden başvuru mümkün olup, yalnızca incelenemeye alınması sürelerin açılması ile söz konusu olacaktır.
Sağlığı ve hakkı bir ömür korumak dileğiyle...