Hukuki kavram olarak istinaf, bir davanın kısmen veya tamamen ele alınarak, görülmesi anlamına gelmektedir. İstinaf CMK’da olağan kanun yolları arasında sayılmıştır. İstinaf yoluyla ilk derece mahkemesinden verilen hükümlerin maddi ve hukuki yönden denetlenmesi sağlanır. Kanunda öngörülen şartların varlığı halinde ilk derece mahkemesinin hükmüne konu dava yeniden görülerek istinaf mahkemesince yeni bir hüküm kurulmasına ve ilk derece mahkemesince verilen hükmün ortadan kaldırılmasına da imkân tanıyan bir kanun yoludur[1]. İstinaf ikinci derece bir kanun yoludur[2]. Böylece iki dereceden ibaret bulunan yargı sistemi üç dereceli hale gelmiştir. İstinaf da bir kanun yolu olarak nitelendirilmektedir. İlk derece mahkemesi kararının gerek maddi mesele ve gerekse hukuksal açıdan denetimini sağlayan kanun yoluna istinaf adı verilmektedir. Klasik yani geniş anlamda istinafta ilk verilen son karar yok sayılarak yeni bir muhakeme gerçekleştirilir[3]. Dar anlamda istinafta ise bütün delillerle doğrudan doğruya temas kabul edilmemektedir[4]. Türk Ceza Hukuk sisteminde öngörülen istinaf dar anlamda istinaftır[5]. Mahkeme yalnızca gerekli gördüğü noktalar bakımından öğrenme muhakemesi yapmak suretiyle daha önce ilk derece mahkemesince gerçekleştirilen tespitleri kontrol etmektedir[6].
Temyiz, mahkeme kararlarındaki hukuka aykırılıkları gidermek gayesiyle kabul edilmiş olup[7] hukuki denetim incelemesi yapan CMK’da düzenlenen olağan kanun yollarından ikincisidir[8]. Temyiz, istinaf üzerine verilen bazı kararlarla, kanunda gösterilen diğer bazı kararlar aleyhine başvurulabilen ve sadece hukuksal denetimin yapıldığı bir kanun yoludur[9]. Bir yargılama sonucunda verilen kararların başka merciler tarafından denetlenmesi son derece önemlidir. Temyiz yolu ile bir ülkedeki hukuk kurallarının istikrarlı ve aynı biçimde uygulanması sağlanmaktadır. Bunun yanı sıra temyiz yolu ile muhakeme konusu olay hakkında gerçeğe uygun ve adil bir kararın ortaya çıkarılması mümkün olabilir. Böylece gerçek anlamda adaletin gerçekleşmesi amaçlanır. Bu amaca ulaşılması bakımından temyiz yolu son derece önemlidir[10].
Temyiz kanun yolu, “hukuki derece yolu”dur. Temyiz yargılamasında, bir olay yargılaması (kural olarak duruşma) yapılmamaktadır. Bu nedenle dava, yeni baştan görülmemektedir. Mahkemelerin verdikleri son kararlar temyiz kanun yolunda yalnızca hukuka aykırılık yönünden incelenmektedir. Maddi olguların saptanması yani maddi sorun ve kanıtların ele alınması temyiz yolunda kabul edilmemiştir. İstinaf yargılamasında ise, olay/öğrenme yargılaması (duruşma) yapılabilmektedir. Mahkemelerin verdikleri son kararlar, hem maddi hem de hukuki yönden istinaf kanun yolunda incelenebilmektedir. Bu nedenle “istinaf yolu” asıl derece yoludur[11]. Diğer bir ifadeyle, istinaf mahkemesinin, uyuşmazlığı maddî ve hukukî yönleri ile tekrar ele almasına ve karar vermesine “davanın yeniden görülmesi” olarak nitelendirilmekte, istinaf yargılamasında “davanın yeniden görülmesi” kuralı geçerli olup temyiz kanun yolunun aksine bozma istisnadır[12].
Temyizde sadece hukuksal denetim yapılırken, istinafta hem hukuksal, hem de maddi denetim yapılır. Amacına uygun işletildiğinde temyiz kanun yolundan beklenen denetim bir yerel mahkeme hükmünün hukuksal açıdan maddi hukuk veya usul hukuku kurallarına uygunluğunu denetlemektir. Doğal olanı Yargıtay'ın temyiz kanun yolu kapsamında delil ve ispat konularına karışmaması, önündeki temyiz davasının konusunu oluşturan hükmün içerik gerekçeleri ve veriliş biçiminin hukuka uygunluğunu ilke bazında değerlendirerek hem hukukun birlik ve bütünlüğünün sağlanmasına hizmet etmek, hem de somut olay bakımından hakkaniyete uygun / adaletli bir karar vererek hukuka aykırılıkları gidermektir. Bu anlamıyla temyiz kanun yolu bağlamında Yargıtay, maddi değil, bir hukuki derece mahkemesidir ve istinaftan farklı olarak ilk derece mahkemesindeki dava konusu olayı sil baştan yeniden yargılayıp delilleri değerlendirerek sübut konusunda vicdani hüküm tesis etmez. Yargıtay hukuksal incelemesine önündeki hüküm bakımından ispat konularının sübuta erdiği varsayımından hareketle başlar. Dolayısıyla Yargıtay'ın olay yargılaması yapmadığı ve temyiz kanun yolundaki inceleme konusunun yerel mahkemenin verdiği ve henüz kesinleşmemiş hüküm olduğu gözden kaçırılmamalıdır[13]. İstinaf kanun yoluyla amaçlanan belli bir olayla ilgili doğru bir kararın verilmesi olup temyizde olduğu gibi ülke içinde hukukun aynı şekilde uygulanmasının sağlanması değildir[14]. Diğer bir ifadeyle, temyizdeki esas gayeyi hukukun ülkede aynı şekilde uygulanmasının sağlanarak yüksek mahkeme kararlarıyla hukukun gelişimine rehberlik edilmesi oluşturmaktayken, istinaftaki gayeyi somut olayda doğru ve adil bir kararın verilmesinin sağlanması oluşturmaktadır[15].
Tamamen maddi soruna ilişkin olan aykırılıkların temyiz kanun yolunda denetlenmesi mümkün değildir. Ancak, mahkemenin, elindeki maddi olguları hukuk kurallarına uygun olarak değerlendirip değerlendirmediği ve hükme esas alırken hukuk kurallarına bağlı kalıp kalmadığı Yargıtay tarafından incelenmek zorundadır. Aynı şekilde hukuka aykırılığın, yargılama kurallarının doğru uygulanmaması nedenine dayandığının ileri sürülmesi hâlinde de Yargıtay hem yargılama kuralarına uyulup uyulmadığına hem de bu kuralların uygulanmasına esas teşkil eden ve daha önce mahkemece tespit edilmiş olan maddi vakıaların doğru değerlendirilip değerlendirilmediğini inceleyebilecektir[16]. Bölge Adliye Mahkemeleri kurulmasına ve istinaf kanun yolu işletilmeye başlanmasına rağmen, Yargıtay çoğu olayda, somut dosya bakımından delillerin değerlendirmesi konusuna bizzat gelişmekte ve yerel mahkeme yerine geçerek, delillerin inandırıcılığı konusunda görüş açıklamaktadır bu kararlar hukuka veya ceza muhakemesi kanunu aykırıdır. Delillerin ispat gücü, yönü ve değerlendirmesi, tümüyle yerel mahkeme hâkimine bırakılmalıdır[17].
Klâsik temyizdeki gayeyi, hukukun ülke içinde bir örnek uygulanmasının sağlanması ve yüksek mahkeme kararları ile hukukun gelişmesine rehberlik etmek; istinafta ise gayeyi, somut olayda adil karar verilmesini sağlamak oluşturmaktadır. İlk derece mahkemelerince verilen son kararlarla, fiilin sanık tarafından işlenip işlenmediği sorununu oluşturan maddi meseleyle beraber, suçu işlediği kabul edildiğinde suçun niteliğinin ne olduğu ve cezanın belirlenmesi konularını içeren hukuki mesele hükme bağlanmaktadır[18].
Temyiz mahkemesi olarak Yargıtay'ın görevi, dosya üzerinden hukuk normlarının doğru uygulanıp uygulanmadığını denetlemektir. Çünkü delillerin tekrar veya ilk kez ortaya konularak kovuşturma evresindeki gibi bir araştırma yapılması, temyiz aşamasında olanaksızdır. Maddi olaya ilişkin tespitlerin doğru olup olmadığını irdelemek, kural olarak temyiz mahkemesinin görevi değildir. İlk derece mahkemesi hâkimi, delillerin değerlendirilmesinde serbesttir. Olayı açıklığa kavuşturmak, onun sorumluluğu ve yetkisi kapsamındadır. Temyiz hâkiminin bu özgürlüğe müdahale etmemesi gerekir[19]. Temyizde delillerle temas edilerek öğrenme muhakemesi yapılmamasına karşılık, istinafta gerektiğinde delil de incelenerek esas hakkında yeni bir karar verilmektedir[20].
Temyizde re'sen temyiz mümkün değilken, istinafta re'sen istinaf öngörülmüştür. Temyizde direnme mümkün iken, istinafta mümkün değildir. Temyiz müracaatında temyiz eden hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini başvurusunda göstermek zorundayken, istinafta bu nedenleri göstermek zorunlu değildir. Bununla bağlantılı olarak temyizde kural olarak sadece tarafların ileri sürdükleri nedenler dolayısıyla denetim yapılabilecekken (istisna: CMK 289), istinafta tarafların ileri sürdükleri hususlarla bağlılık söz konusu değildir. Temyizde yeniden yargılama mümkün değilken, istinafta mümkündür. Kural olarak, ceza mahkemelerinden verilen hükümlere karşı temyiz yoluna başvurulabilir. Ancak, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilmesi için yasanın bunu açıkça belirtmesi gerekir (CMK 267). İstinafa tabi kararlarda ise, böyle bir ayırım bulunmamaktadır. Temyizde, hükmü temyiz etmeyen diğer sanıklara sirayet mümkün iken, istinafta mümkün değildir[21]. Temyiz kanun yoluyla karşılaştırıldığında, istinaf kanun yolunda daha geniş bir denetim imkânı bulunmaktadır[22]. Doğrudan doğruyalık ve sözlülük ilkelerinin geçerli olduğu istinafta inceleme duruşmalı yapılırken, temyiz incelemesinde duruşma yapılması istisnadır[23].
İstinaf, olağan bir kanun yolu olup ilk derece yargılamasının hem maddi hem hukuksal açıdan tekrarını gerektiren özellikle de elde edilebilecek yeni ispat araçlarıyla birlikte ispat konusunda yeniden değerlendirmenin yapıldığı ve akabinde hukuksal nitelemeye ulaşılan bir ikinci derece kanun yolu yargılamasıdır . Bu yargılamada birinci derece yargılamadaki kovuşturma evresi adeta tümüyle tekrar edilir, bazen yeni deliller elde edilir, kanun yolunun kendine özgü bazı etkileri (örneğin, aleyhe ağırlaştırma yasağı) hariç maddi ve hukuksal açıdan yeni bir karar verilir. Özelikle sübut konusunda, istinaf, yerel mahkemenin sadece sübut konusundaki hatalarını bulmak ve bunu düzeltmek amacını gütmez. İstinafta daha çok, tamamen yeni ve kendine özgü bir yargılamayla tüm dosya kapsamı incelenir ve varsa yeni delillerle birlikte yepyeni bir hüküm verilir. Burada şüphesiz yerel mahkemenin tabi olduğu ispat kuralları aynen geçerlidir[24].
İstinaf yolunun benimsenmediği sistemlerde, denetim görevini üstlenen Yargıtay yalnızca hukuki meseleyi denetlemektedir. İstinaf ilk derece mahkemesinin nihai kararlarının denetlenmesini sağlayan ilk ve asıl denetim yoludur. Yani temyiz kanun yolundan farklı olarak istinafta hem yerel mahkemece yapılan maddi tespitler ve hem de uygulanan normun yerindeliği açısından bir denetleme yapılmaktadır[25].
İstinaf kanun yolunda ilk derece mahkemelerince verilen son kararlar hem maddi yönden yani mahkemelerin delillerin tespiti, değerlendirilmesi ve sübut konusundaki yanılgıları bakımından hem de hukuki yönden yani mahkemelerce sabit kabul edilen olaylarla ilgili olarak hukuk normlarının uygulanmasında hata yapılıp yapılmadığı yönünden inceleme yapılacaktır. Bu incelemeyle, Yargıtay’ın maddi sorunlarla ilgilenmeyip yalnızca hukuki sorunlarla uğraşması yani tam anlamıyla bir temyiz makamı gibi davranması sağlanacaktır[26].
Kanun koyucu; temyizden farklı olarak, istinaf mahkemesi Cumhuriyet başsavcılıklarına sunulması gereken belge ve delilleri ekleme yetkisi vermiştir (CMK md. 278). İstinaf mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca belge ve delil eksikliğinin giderilmesi, muhakemenin hızlandırılmasını sağlayacak bir tedbirdir. Temyiz mahkemesinde ek delil sunarak bunların tartışılmasını sağlamaksa mümkün değildir. Buna karşın istinaf mahkemesinde ilk derece mahkemesinde tartışılmamış bilgi ve belgeleri tartışmak ve ek delil sunmak, gerekirse tutuklama kararı bile vermek söz konusu olmaktadır[27].
CMK’nın 289. maddesinde öngörülen haller hariç olmak üzere temyizde, yargılama gerekçeye bağlı olarak yapılabilir. İstinaf mahkemesinde ise, yargılama gerekçeye bağlı olarak yapılmaz[28]. İstinaf mahkemesi kendiliğinden her tür araştırmayı yaparak hükmü inceleyerek karar verebilir[29]. Diğer bir ifadeyle, temyiz bakımından Yargıtay’ın, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında inceleme yapacağı şeklinde CMK’nın 301. maddesinde yer verilen düzenlemeye istinaf bakımından yer verilmediğinden istinaf mahkemesi gerek Cumhuriyet savcısı gerekse de tarafların istinaf yoluna başvururken göstermiş oldukları gerekçelerle sınırlı olmaksızın inceleme yapabilir[30]. Kanun istinaf eden ilk derece Cumhuriyet savcısına neden göstermek mecburiyeti yüklemesine rağmen, temyizde hem Cumhuriyet savcısına hem de bütün süjelere neden ve gerekçe gösterme yükümlülüğü getirmiştir[31]. İstinaf kararlarına karşı yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilebilmesine rağmen temyiz mahkemesi olan Yargıtay kararlarına karşı kural olarak yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilemez.
İstinaf mahkemelerinin hem maddi hem de hukuksal denetim yapması, delillerin yeterince toplanamaması, 2005 yılında temel kanunlar olan TCK ve CMK’nın kökten değiştirilmesi, eski ceza adalet sisteminde oluşan içtihatların değişen yasalar ışığında yeni bir bakış açısıyla yenilenme ihtiyacı, iş yükündeki artış, hâkim ve Cumhuriyet savcılarının mesleki kıdem ve tecrübe eksikliği, istinaf mahkemesinde kesinleşmeyecek dosyalarda hâkimlerin verdikleri kararların nasıl olsa Yargıtay denetiminden de geçecek yönündeki düşüncelerinden oluşabilecek hatalar ve aynı dosyanın ikinci ve üçüncü derece yargı mercilerinde incelenmesinin yargı sistemine getirdiği ağır yük nedeniyle istinaf mahkemelerinin yargıyı hızlandırmaktan öte yavaşlattığı açıktır. Ayrıca etkin bir şekilde maddi ve hukuki denetim yapamadıkları Yargıtay kararlarına yansımaktadır.
Temyiz mahkemesi olan Yargıtay’ın ülkede yargı birliği sağlamanın yanında uygulamaya ışık tutacak ilkeler üzerinden hem hukuki hem de maddi denetim yapmalıdır. Çünkü hukuka aykırılık maddi gerçeğin araştırılması üzerinden araştırılabilir. Eğer maddi olayların değerlendirilmesi, dosya içeriğiyle örtüşmüyorsa, akla, mantığa ve hayatın olağan akışına aykırı ise bu değerlendirme hukuka aykırılık oluşturacaktır. Maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla, teknik ve uzmanlık gerektiren bir konuda yerel mahkeme bilirkişi incelemesi yaptırmamış ise, bu durum dosyadaki maddi olayların anlaşılmasını ve değerlendirilmesini zorlaştıracaktır. Yargıtay’ın bilirkişi raporu aldırılmasına ilişkin hukuka aykırılık kararı maddi denetim kapsamına girmektedir. Maddi olayların bizzat kendisinde bir yanlışlık var ise, bu olguların incelenmesinin temyiz yolunun dışında olduğu ve dolayısıyla temyizle bağdaştırılmayacağı düşünülmekte ise de, bu olması gereken hukuk açısından ideal yargılamaya yönelik bir beklentidir. Yargı mensuplarının bir kısmının yaşları, tecrübe eksiklikleri ve uzmanlıkları göz önünde tutulduğunda üst dereceli kanun yolu makamlarının hem maddi hem de hukuki denetim yapmasının bir zorunluluk olduğu ortaya çıkacaktır.
Otomatik istinafı düzenleyen CMK’nın otomatik temyizi düzenlememesi maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını amaçlayan ceza muhakemesi hukukunun temel ilkelerine açıkça aykırılık oluşturmaktadır. Temyizde neden gösterme zorunluluğu temyize tabi suçlarda taraflar açısından hukuki yardımı zorunlu kıldığından barodan atanacak bir avukat vasıtasıyla temyizin yapılabilmesi amacıyla yasal bir düzenleme yapılmasını önermekteyiz. Aksi durum avukata erişim olanağı olmayanlar açısından olumsuz bir durum oluşturduğu gibi maddi gerçeğe ulaşmada zafiyetlere neden olacaktır.
Dr. Cengiz Apaydın
İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET SAVCISI
--------------
[1] Oktar, Salih, “İstinaf Kanun Yolu Hakkında Genel Bilgiler”, Ceza Muhakemesi Hukuku Başvuru Kitabı. Ankara: 2017, 203-204.
[2] Özbek ve diğerleri, 787.
[3] Özen, Muharrem, “Türk Ceza Muhakemesinde İstinaf”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 65 (4) 2016, 2331.
[4] Kunter, 1047.
[5] Gökcan, Hasan Tahsin, “İstinaf Yasayolunda İspat ve Delilleri Değerlendirme Esasları”, TAAD, Y: 3, S:10, Ankara 2013, 421.
[6] Çınar, Ali Rıza: “Ceza Yargılamasında İstinaf Yolu”, Prof. Dr. Ali Naim İnan’a Armağan, Ankara 2009, 1160 vd.
[7] Yenisey/Nuhoğlu, 6. Baskı, 881.
[8] Özbek ve diğerleri, 799.
[9] Ünver/Hakeri, 14. Baskı, 771.
[10] Özbek ve diğerleri, 826.
[11] Çınar, Ali Rıza. Ceza Yargılamasında Temyiz Yolu. Ankara: 1. Baskı, 2006, 177-178.
[14] Toroslu/Feyzioğlu, 338.
[15] Sarıgül, Tanju. Ceza Muhakemesi Hukukunda İstinaf. Ankara: 2009, 5. .
[16] Taner, Fahri Gökçen, “5271 sayılı CMK'nın Temyiz Kanun Yoluna İlişkin Hükümlerinin Yürürlüğe Girmesiyle Ortaya Çıkan Farklılıklar”, Ankara Barosu Dergisi, Nisan 2017, 57.
[17] Ünver/Hakeri, 14. Baskı, 774.
[18] Özen, 2348.
[19] Centel/Zafer, 13. Baskı, 838.
[22] Oktar, 204.
[25] Özen, 2349.
[26] Toroslu/Feyzioğlu, 337-338.
[27] Özen, 2349.
[28] Özen, 2350.
[29] Ersan, Gökçen, “Ceza Muhakemesi Hukukunda İstinaf”, Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü Ceza Adaleti ve Yönetimi Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2008, 11-12.
[30] Özen, 2352.
[31] Yenisey/Nuhoğlu, 6. Baskı, 855.