“İyi biliniz ki; Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensublar memleketi olamaz.”
Mustafa Kemal Atatürk
Her gün değişen gündem maddeleri, terör, şehit haberleri arasında çok önemli bir haber ve çalışma yeteri kadar kamuoyunun bilgisine ulaşmadı.
Diyanet İşleri Başkanlığı 30 kadar cemaat ve tarikatla ön görüşme yaptı. Önümüzdeki günlerde “Cemaat ve Tarikatlar Buluşması” adı altında bir toplantı düzenleneceği açıklandı.
Diyanet İşlerinin bu çalışmayı, toplumda yer alan karmaşa ve terör olaylarını önleyebilmek için yaptığını ümid ediyoruz. Eğer hedef bu ise ve böyle gösterilse bile; başvurulan yol, hiçbir şekilde hoşgörü gösterilemeyecek kadar yanlıştır. Çok daha büyük karmaşa ve kaosu doğuracak ölçüde tehlikelidir.
Her şeyden önce Anayasa’ya ve yasalara aykırıdır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 174. maddesinde bazı kanunların isimleri özel olarak sayılmıştır. İsimleri sayılan bu yasaların Anayasa aykırı olduğunun iddia edilemeyeceği ve değiştirilemeyeceği hükmü de yer almaktadır.
Bu yasalardan birinin adı “Türbe ve zaviyelerin ve bunlara ilişkin unvanların Kaldırılması yolunda Kanundur”.
Bu Kanun’a göre “Bütün tarikat ve zaviyeler kaldırılmıştır”. Bütün “şeyhlik, dervişlik, müritlik, emirlik, nakiplik, halifelik, nüshacılık ve benzeri unvan ve sıfatların kullanılması yasaklanmıştır”.
Şimdi sormak gerekir:
Tarikat ve zaviyeler kaldırıldığına göre, Diyanet İşleri Başkanlığı; tarikat ve cemaat toplantısını nasıl yapacaktır.
Kaldırılan bu toplulukların başkanlarına verilen isimler olan; şeyh, derviş, mürit gibi isimlerin kullanılması dahi yasaklandığına göre, bu toplantıyı kiminle yapacaktır.
HUKUKİ DURUMU FİİLİ DURUMA UYDURMAK
Toplumda bir süredenberi kullanılan bir deyim var: “Hukuki durumu, fiili duruma uydurmak”.
Anayasa değişikliği ve tarikat buluşmalarını sağlama almak için bu deyim kullanılıyor.
Yani, yasalarla mevcut durum arasında bir çatışma olduğu kabul ediliyor. Kanunen yasak ve suç olmasına rağmen bazı işlerin yapıldığı kabul ediliyor.
Normal olarak, yasaklanan ve suç olan şeyi engellemek gerekirken, kanunu değiştirelim, suç olan şeyi serbest bırakalım “hukuki durumu, fiili duruma uyduralım” diyorlar.
Gene eski bir deyim vardır: “Kitabına uydurmak”.
Bu deyim ile; yapılan yasak ve suç olan şeyleri, biraz olsun örterek gizlemek ve sanki suç değilmiş gibi göstermek çabası ifade edilmektedir.
Ancak, hukuki durumu fiili duruma uydurmakta yapılan şey, bundan da ileri bir durumdur. Suçu örtmek bir yana; kanunları suça uydurarak, suçu; suç olmaktan çıkarmak istenmektedir.
Üstelik, daha kanun değiştirilmeden, Kanun’a aykırı eylemlerin yapılmasına göz yumuluyor ve yasak olan, suç olan şeyler açıktan yapılabiliyorsa ve üstelik kanunları suça uyduralım deniyorsa…
Durum çok vahim demektir.
Av.A.Erdem Akyüz
Trend Haberler
Yargıtay’ın 3 Gün Kuralı
AVUKATIN TARAF OLDUĞU (MESLEKTEN KAYNAKLI OLMAYAN) DOSYALARINDA E-TEBLİGAT ZORUNLULUĞU VAR MIDIR?
KARŞI DAVA AÇMA SÜRESİ (HMK m. 133)
'ARABULUCULUK KÖTÜYE VE AMACI DIŞINDA KULLANILARAK İŞÇİNİN HAKLARI ÇİĞNENEMEZ'
SORUŞTURMAYA YER OLMADIĞI KARARI (SYOK) ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER: KABAHATLER KANUNU (MADDE 23) AÇISINDAN SYOK’UN DURUMU
HUKUKİ ALACAĞIN TAHSİLİ AMACI İLE TEHDİT SUÇU - SİLAHLA TEHDİT - DAHA AZ CEZAYI GEREKTİREN HAL