ÖZET
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa göre güvenilir ödeme aracı olarak kullanılan çek, görüldüğünde ödenen bir kambiyo senedidir. Düzenleme günü olarak gösterilen günden önce ödenmek için ibraz olunan çek, ibraz günü ödenir (TTK madde 795). Buna karşılık, 5941 sayılı Çek Kanununun Geçici Madde 3/5 hükmü gereğince 31/12/2020 tarihine kadar, üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce muhatap bankaya ibraz edilen çek ödenemez. Dolayısıyla, çekte poliçe ve bonoya benzer olarak “vade tarihi” yaratılmış ve üzerinde yazılı düzenleme tarihini takriben çekin yalnızca kanuni ibraz süreleri içerisinde ödenmesine imkan tanınmıştır. Ancak hamil, elinden rızası dışında çıkan veya yanma, yırtılma vb. şekillerde harap olan bir çeke zilyet olan üçüncü kişinin çeki muhataba ibraz ederek ödemenin meşru olmayan hamile yapılması tehlikesiyle karşılaşabilir. Böyle bir durumda, çek taraflarının korunması ancak çekin iptali davası ile mümkündür.
GİRİŞ
Çek, güvenilir olması sebebiyle ticaret hayatında sıklıkla kullanılan bir ödeme aracıdır. Bu sebeple, çeke ilişkin hükümler TTK’nin 780 ila 823. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Ancak kanundan yapılan atıflar ve genel hüküm mahiyetindeki kıymetli evrak hükümleri de çekten kaynaklanan uyuşmazlıklara uygulanmaktadır.
Çek, çalınma; kaybolma; yırtılma vb. hallerle zayi edilebilir. Kıymetli evrakta hak ile senedin birbirine sıkı sıkıya bağlı olması sebebiyle çekteki hakkın ileri sürülebilmesi için çekin kanuni ibraz süreleri içinde muhataba ibraz edilmesi gerekir. Ancak zayi edilen çekin meşru hamil tarafından ibrazı imkansızdır ve çekin tarafları ancak çekin iptal edildiği hallerde muhatabın üçüncü kişilere yapacağı ödemenin önüne geçerek haklarını koruyabilir.
Aşağıda, çekin zayi olma halleri ve çekin iptali davası incelenmiştir.
1. “Çekin Zıyaı” Kavramı
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kıymetli evrakın iptalini genel olarak madde 651 ve 652’de hüküm altına almış, madde 657’de nama yazılı senetlerin; madde 661 – 669 arasında hamile yazılı senetlerin iptali usulünü düzenlemiştir. Poliçenin iptaline ilişkin hükümler, TTK madde 757 – 765 arasında hüküm altına alınmıştır. Kambiyo senetlerinden bono ve çekin iptali ise, poliçenin iptali hakkında sevkedilmiş bulunan hükümler uyarınca gerçekleştirilecektir (TTK madde 778/1 – ı, 818/I).
Kıymetli evrakın zıyaı ve iptalini düzenleyen söz konusu hükümlere bakıldığında, senedin iptali prosedürü ancak senedin zayi olması veya zıyaı (TTK madde 651), zayi edilmesi (TTK madde 661/3, 663) ve rıza olmaksızın elden çıkması (TTK madde 757, b. 1) hallerinde gerçekleştirilebilir[1]. Senedin yani metnin yazıldığı kağıt parçasının kaybolması, çalınması, harabolması ya da kullanılamaz hale gelmesi bu kavramlara örnektir ve somut olayın özelliklerine göre bu örnekler çoğaltılabilir.
Hamili tarafından ibrazının ya da senedin hamilin elinde olmasına rağmen üzerine bir şey dökülmesi, silinmesi gibi nedenlerle üzerinde yazılı bulunan hakkın saptanmasının imkansızlaşması halinde[2] senet zayi olsa dahi senede bağlı olan hakkın niteliği sona ermez. Aksi halde hak, iptal davası sırasında mevcut değilse senedin iptaline gerek yoktur[3].
2. Çekin Zayi Olma Halleri
Çekin zilyetliğinin kaybedilmesi ve hasara uğraması, çekin zayi olma halleridir.
Çekin içermiş olduğu alacak hakkının devri için senet üzerindeki zilyetliğin nakli zorunludur (TTK madde 647/1). Hamil çek üzerindeki fiili hâkimiyetini kendi iradesiyle bir başkasının kullanımına bıraktığında senet üzerindeki zilyetliğini devretmiş olur (TMK madde 977). Zilyetliğin devri hamilin iradesine dayanmıyorsa, senet zilyetliğinin kaybı, zıyadır. Hamilin çek zilyetliğini irade dışı kaybı çekin yanması, parçaları bir araya getirilemeyecek şekilde yırtılması şeklinde gerçekleşmişse zilyetliğin mutlak kaybından söz edilir. Ancak çek üzerindeki fiili hâkimiyetin geçici nitelikteki sebeplerle kullanılmaması veya kullanma olanağının ortadan kalkması zilyetliği sona erdirmediğinden (TMK madde 976) çekin zayi olması sonucunu doğurmaz.
Çekin karalanması, yıkanması, silinmesi vb. sebeplerle senet metninin okunamaz hale gelmesi sonucunda hasar gören çek muhataba ibraz edildiğinde senet aslının teşhis edilemediği gerekçesiyle hamilin ifa talebi reddedilebilir.
Türk Ticaret Kanununun poliçenin iptalini düzenleyen maddesi 757/1-b, hamile iptal imkânını ancak senedin rıza dışı elden çıkması halinde tanımaktadır. Senedin hasara uğraması sebebine dayalı iptale ilişkin Kanunumuzda özel bir düzenleme mevcut değildir. TTK senedin yıpranması sebebine dayalı iptal imkânını sadece hisse senetleri ve ilmühaberlere özgü olarak madde 488’de hüküm altına almıştır: “Bir hisse senedi veya ilmühaber tedavülü mümkün olmayacak derecede yıpranmış veya bozulmuş olursa, esaslı unsurları tereddüte yer vermeyecek şekilde anlaşılabildiği takdirde, sahibi masraflarını peşin ödemek şartıyla şirketten yeni bir senet ihdasını istemek hakkına sahiptir.”[4]. Yargıtay da çekin kullanılamayacak hale gelmesi nedeniyle iptal davası açılamayacağı kanısındadır[5]. Ancak Ülgen ve Helvacı’nın görüşüne göre, çekin esaslı unsurlarının anlaşılamayacak ölçüde hasara uğramasının “zıya” olarak kabul edilmesi gerekir[6]. Bu durumda çekin iptalinin talep edilebilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Ancak çekin herhangi bir sebeple tahrip olması esaslı unsurlarının anlaşılmasını engellemiyorsa öğretideki bir diğer hakim görüşe göre hamil, keşideciden yeni bir çek vermesini talep ve dava etmelidir[7].
3. Çekin Zıyaı Halinde Hamilin Hakları
3.1. Mahkeme Kararı İle Ödemenin Menedilmesi
Çekin zıyaı ve iptalinin TTK’de özel olarak düzenlenmediğine yukarıda değinmiştir. TTK madde 818/1-b’de poliçenin iptaline ilişkin madde 757- 763 ile madde 764’ün birinci fıkrasının çek hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir.
“Önleyici Tedbirler” başlıklı TTK madde 757/1’e göre, rızası olmaksızın elinden çeki çıkan meşru hamil, borçlunun ödemeden menedilmesini ödeme yeri mahkemesinden talep edebilir[8]. Uygulamada bu karara “ödeme yasağı” da denilmektedir. Ödeme yasağı kararı, niteliği itibariyle HMK’de yer alan “ihtiyati tedbir” mahiyetindedir.
Ödeme yasağı talebine ilişkin yargılama sonunda, talebe uygun olarak önleyici tedbir kararı verilebilmesi için, çekin mahkemeye bildirilmesi ve eğer varsa suret veya fotokopisinin eklenmesi yani senedin ferdileştirilmesi gerekir[9].
Yargıtay’a göre, ödeme yasağı iyiniyetli hamilin bankaya ibraz ettiği çekin karşılıksız olarak değerlendirilmesine ve diğer çek borçlularına karşı başvuru hakkını kullanabilmesine yani, diğer çek borçlularını icra yoluyla takip edebilmesine engel değildir[10]. Çünkü ödemeden menedilme kararının muhatabı bankadır[11]. Dolayısıyla, ödeme yasağı yalnızca yetkili hamilin elinden çıkan çekin yetkili olmayan hamiller tarafından bankaya ibrazı halinde muhatabın ödeme yapmasının önüne geçmek için olup düzenleyenin ibraz süresi içinde çek hesabında bulundurmakla yükümlü olduğu miktarın karşılıksız çıkmasından doğan sorumluluğunu etkilememektedir. Bununla beraber Aydın, Yargıtay’ın bu uygulamasını eleştirerek men kararı nedeniyle ödenmeyen çek dolayısıyla başvurma hakkının doğup doğmayacağının çekle işleyen hesabın ibraz anındaki durumuna göre değerlendirilmesi gerektiği, eğer hesapta yeterli karşılık varsa müracaat hakkının doğmayacağı, hesapta yeterli karşılığın bulunmaması halinde ise Çek Kanunu madde 3/3 hükmü de dikkate alınarak karşılıksız kalan kısım için müracaat hakkının doğacağı görüşünü dile getirmiştir[12].
Yetkili hamilin çekin kimin elinde bulunduğunu bildiği hallerde mahkeme, ödeme yasağı kararında hamile iade (istirdat) davası açabilmesi için uygun bir süre verir (TTK madde 758/1). Bu süre içinde dava açılmazsa, mahkeme ödeme yasağı kararını kaldırır. O halde, her ne kadar etkileri bakımından iptal kararına benzese de ödeme yasağı kararı, geçici niteliğini haiz bir tedbir kararıdır diyebiliriz. Çünkü çeki eline geçiren kimsenin bilinmemesi halinde, mahkemeden çekin iptaline karar vermesi istenebilir (TTK madde 818/1-s atfı ile TTK madde 759, b. 1). Ancak belirtmek gerekir ki, ödeme yasağı kararı almadan doğrudan doğruya iptal davası açılması mümkündür[13].
Son olarak değinmek gerekir ki, eski Ticaret Kanunu madde 711’de “çekten cayma” kenar başlıklı düzenleyene esasen iki ayrı imkan tanınmıştı. Bunlardan ilki ibraz süresi geçtikten sonra hüküm ifade edecek olan cayma beyanı (eTTK madde 711/1-2), diğeri ise ibraz süresi içinde bir anlam taşıyan ödeme yasağıydı (eTTK madde 711/3). Ne var ki, 2009 yılında ödeme yasağına ilişkin eTTK madde 711/3 hükmü yürürlükten kaldırılmış ve benzer bir hükme TTK 799’da artık yer verilmemiştir. Dolayısıyla, çekin kendisinin veya üçüncü bir kişinin elinden rızası dışında çıktığı iddiasında bulunan düzenleyen artık tek taraflı bir irade beyanıyla muhatabı çeki ödemekten men edemeyecektir. Yeni dönemde rıza dışı elden çıkan bir çekin muhatap tarafından ödenmesi, artık yalnızca mahkemeden alınacak bir ödeme yasağı kararı ile engellenebilecektir[14].
3.2. Çekin İptali
Yukarıda değindiğimiz üzere, çekin zayi olduğu hallerde, senedin içermiş olduğu hak varlığını korumaya devam eder. Ancak bir kıymetli evrak olan çekte de hak ile senet arasındaki iç içe geçmişlik, senet metninden anlaşılan hakkın senetten ayrı olarak ileri sürülmesine ve senetsiz olarak devrine imkan tanımamaktadır.
Çekin yanma, yırtılma veya harap olma gibi nedenlerle zıyaında çek zilyetliği herkes için sona ermiş olacaktır. Yani hiç kimse için böyle bir senedin zilyetliğini elde etme imkânı yoktur. Bu durumda, çeki ibraz imkânını kaybeden hamil artık bir senede bağlı olarak düzenleyenden hakkını talep edemeyecektir.
Çek, hamilin elinden çalınma, kaybedilme, gasbedilme gibi yollarla da çıkması halinde, çek zilyetliğini kaybeden yetkili hamil için sonuç yine çekin ibrazının kendisi için mümkün olmamasıdır. Ancak çeki çalan veya gasbeden ya da bulan kimse açısından ibraz imkânsızlığı söz konusu değildir. Bu durumda hamil hem çeki ibraz edemediği için alacağını elde edemeyecek hem de çek bedelinin yetkili olmayan kimseler tarafından elde edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Nitekim çekin, ibraz süreleri içinde her an paraya çevrilebilme özelliğine sahip bulunması, hamilin elinden rızası dışında çıkan bir çekin de paraya çevrilmesi tehlikesini ortaya çıkaracaktır[15].
Yukarıda belirtilen durumlarla karşılaşan hamil, çekin ödeme yeri mahkemesinde iptal davası açabilmektedir. Böylece iptal kararı ile davacı, çeki ibraz edememesine rağmen hak sahibiymiş gibi kabul edilmekte ve elinde çek bulunmadığı halde hakkını talep edebilmektedir. Bu durumda, çek muhatabı da yaptığı ödeme ile borcundan kurtulmaktadır[16].
Uygulamada, senedin doğumuna neden olan temel ilişkinin hiç bulunmadığı, kısmen ya da tamamen ifa edilmediği, iradeyi bozan nedenlerle sakatlandığı gibi hallerde açılan iptal davaları teknik anlamda kıymetli evrakın iptali davası olmayıp İİK madde 72 kapsamında bir menfi tespit davasıdır. İptal davasında maddi olarak senet, zayi olmuştur ancak içerdiği hak varlığını ve geçerliliğini korumaktadır. Menfi tespit davasında ise, senet varlığını korumakta ancak içerdiği hak kısmen veya tamamen ortadan kalkmıştır[17]. Bir diğer fark ise, düzenleyenin iptal davası açma hakkı hukuki yarar yoksunluğu sebebiyle yoktur ancak çek ibraz eden hamile karşı menfi tespit davası açabilir.
3.2.1. Çekin İptalinin Şartları
a. Çekin Zayi Edilmiş Olması
Çekin mahkemece iptaline karar verilebilmesi için zayi olması gerekir (TTK madde 651). Çekin zıyaı, senedin hamilin elinden hilafına çıkmış olduğunu ve kimin elinde olduğunun bilinmediğini ifade eder. Çekte nelerin yazılı olduğunun bilinmekte olması bir şeyi değiştirmez. Senedin fotokopisinin elde bulunması da fark etmez.
Senedin ibrazının imkansızlaşmasından “ibrazın herkese karşı ve objektif anlamda mümkün olmamasını” anlamak gerekir[18].
b. Çekin İçerdiği Hakkın Varlığının Devam Etmesi
Çek, zayi olmuş çek hamilinin senetten ayrı ileri sürülemeyen ve devredilemeyen alacak hakkını korumak için iptal edilir. Bu sebeple, iptal davası açılabilmesi için çekte bir hakkın varlığı ve varolan hakkın da henüz sona ermemiş olması gerekmektedir.
Çekin içermiş olduğu hak hiç doğmamışsa veya senet zayi olduktan sonra da doğma imkânı yoksa ya da bu hak herhangi bir sebeple ortadan kalkmışsa senedin iptaline gerek kalmaz. Çekteki hakkın doğmamış olmasına ve zıyadan sonra da hakkın doğmasının mümkün olmamasına, çekin henüz alacaklıya verilmemiş olması ve iyiniyetle iktisabının mümkün olmaması; hakkın ortadan kalkmasına ise, ödeme yoluyla borcun sona ermesi örnek olarak gösterebilir[19].
Çekte yer alan hakkın zamanaşımına uğraması ya da bir davanın konusunu oluşturması çekin iptaline engel oluşturmaz[20]. Ayrıca emre ya da hamile yazılı bir çekin borç sona ermesine rağmen borçluya verilmemesi halinde, yani hakkın sadece şeklen var olması durumunda bile iptali talep edilebilecektir. Açık çekin iptali de mümkündür[21].
c. İptal Talebinde Bulunanın Hak Sahibi Olması
Çekin iptaline karar verebilmek için bu hususun “senedin zıyaı öğrenildiği esnada senet üzerinde hak sahibi olan kimse” tarafından talep edilmesi gerekir (TTK madde 651/2) [22]. Kıymetli evrak hukukunda “senet üzerinde hak sahibi olmak”la anlaşılan, senede malik bulunma veya senet üzerinde sınırlı bir ayni hakkın sahibi olmaktır[23]. Öyleyse, çek keşidecisi çekin iptalini talep etme hakkını haiz değildir.
Poroy ve Tekinalp’e göre, iptali isteyecek hak sahibi, senet zayi olmasaydı onu ibraz edecek olan kişidir. Binaenaleyh senedin eline temlik, rehin veya tahsil cirosu ile gelmiş olması bir fark yaratmaz. Bütün bu ciro nevilerinde senedi senet borçlusuna ibraz edecek olan kişi, ciro edilendir. Bir banka, senedi diğer bir bankaya tahsil cirosu yaparak posta ile göndermiş ve senet yolda kaybolmuşsa iptali isteyecek kişi ciro edendir. Çünkü senet ciro edilenin eline geçmemiş, binnetice ciro tekemmül etmemiş ve kendisi hak sahibi olamamıştır[24] . Bu sebeple, cirantanın ve aval şerhiyle birlikte senedi teslim etmiş avalistin iptal isteminde bulunma hakkı yoktur. Ancak Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 11.10.2004 tarih, E. 2004/467, K. 2004/9537 sayılı ilamında: “… Çeklerde kabul yasağı bulunması nedeniyle eTTK m. 676, f. 2 çekler hakkında uygulanamaz (eTTK m. 730/20). Ancak çeki zayi eden hamil eTTK m. 564’e göre, iptal kararı üzerine, hakkını senetsiz olarak ileri sürebilir veya yeni bir senet düzenlenmesini isteyebilir. Başka bir ifade ile iptal kararı üzerine çek hamilinin kambiyo senedine dayalı hakları tamamen sona ermemekte, iptal kararı ile keşideciye müracaat hakkı elde etmektedir. Bilindiği üzere, çeki süresinde ibraz ederek ödenmediğini, eTTK’nın 720. maddesi uyarınca tespit ettiren çek hamili, cirantalara, keşideci ve diğer çek sorumlularına karşı aynı kanunun 722. maddesi hükmünde yazılı kapsamda müracaat hakkını kullanabilme imkânına sahiptir. eTTK m. 730/12 atfıyla çekler hakkında da uygulama alanı bulan eTTK m. 636 hükmüne göre, bir çeki keşide ve ciro eden veya aval veren kimseler, hamile karşı, müteselsilen borçlu sıfatıyla sorumlu olduğu gibi, ödeme yapmış olan cirantalardan biri de aynı hakkı kullanabilir. Somut olayda davacı, kendisinden sonraki cirantaya ödeme yapıp, çeki ondan aldıktan sonra, kendisinden bir önceki cirantaya ödeme istemiyle kargo ile gönderildikten sonra kaybolduğunu iddia etmiş olup, mahkemece çekin müracaat hakkının kaybedilmediği ve niteliğini yitirmediği, çekin zayi nedeniyle iptalinin ilke olarak davacı ciranta tarafından istenebileceği dikkate alınarak, iddianın ve kanıtların değerlendirilmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle iptal isteminin ilke olarak reddi doğru olmamış, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.” Hükmüyle farklı yönde bir karar vermiştir. Yargıtay kararına konu olayda ciranta, müracaat hakkını elde ettikten sonra çek zıyaa uğramıştır. Ciranta bu durumda zayi olan çeke dayalı alacak hakkını kullanabilmek için iptal davası açabileceği gibi, iptal kararını elde ettikten sonra müracaat borçlularına da başvurabilecektir. Nitekim olayda müracaat hakkının kullanılabilmesi için TTK madde 809’da düzenlenen ödeme için ibraz ve protesto süresi geçirilmemiştir[25].
Çeki tahsil cirosuyla devralan vekil hamilin de zayi nedeniyle iptal davası açma yetkisi vardır. Çek iştirak halinde mülkiyete konu bir senetse bütün maliklerin hep birlikte talepte bulunması gerekir (TMK madde 701). Müşterek mülkiyete konu bir çekte ise, müşterek maliklerden her birinin tek başına zıya nedeniyle iptal talebinde bulunması mümkündür (TMK madde 693)[26].
d. Kaybedilmiş Bulunan Çek Zilyetliğinin Yeniden İktisabının Mümkün Olmaması
Çekin iptali, elindeki çek zayi olan hamilin alacak hakkını korumaya ilişkin bir dava olduğundan yalnızca mutlak olarak çek zilyetliğini kaybeden meşru hamil tarafından açılabilir. Geçici süreli zilyetlik kayıpları, çekin iptali için yeterli değildir.
Çek, geçici bir süreliğine elden çıkmışsa veya senedin kimin elinde olduğu biliniyorsa, iptal davası değil, iade (istirdat) davası açılabileceğine yukarıda değinmiştik (TTK madde 818/1 – s atfı ile 758/1; TMK madde 989 – 990).
Sonuç olarak, çekin kimin elinde olduğu bilinmiyor veya çek mutlak olarak zayi olmuşsa iptal davası açılabilir.
e. Çekin Rıza Dışında Zayi Olduğunun İspat Edilmesi
İptal talebinde bulunan kişinin, çekin rızası olmaksızın elinden çıktığını ispat etmesi gerekir[27]. Ayrıca davacının zıya anında çekin zilyedi bulunduğunu da mahkemeye sunacağı delillerle doğrulaması gerekir (TTK madde 759). Çekin bankada işlem görmesi kanıtlama sorununun çözümünü kolaylaştıracaktır[28].
İspatta bir diğer mesele, meşru hamilin, iptalini istediği çeki ferdileştirmesi gereğidir. Bu da çekin belli başlı niteliklerinin; keşide tarihi, bedel, tarafları, varsa seri numarasına ilişkin bilgilerin dava dilekçesi ve ilanlarda gösterilmesi suretiyle mümkün olabilir. Aksi halde iptal davası dinlenemez ve kararın uygulanması da mümkün olmaz yani bu durumda iptal kararı geçersiz olur. Bu çeşit bir davada davacıdan mahkemeye sunduğu delillerle çekin zayi olduğunu kesin olarak ispatlaması beklenmez, çekin zıyaa uğradığının kuvvetle muhtemel olduğunun gösterilmesi yeterlidir (TTK madde 760).
3.2.2. İptal Davasında İlan Aşaması
Hakim, yaptığı araştırmalar sonunda, iptal talebinde bulunan hamilin iddialarının doğruluğunu kuvvetle muhtemel görürse, çeki ele geçireni onu muayyen bir süre içinde mahkemeye getirmeye ilan yoluyla davet eder. Bu davette çekin ferdileştirilmesiyle ilgili bilgiler açıklanır ve belirtilen süre içinde davete uyulmadığı takdirde çekin iptaline karar verileceği de mutlaka ihtar olunur (TTK madde 760/1). Çekin getirilmesine ilişkin bu ilan Ticaret Sicil Gazetesi’nde ve en az üç kere yapılır (TTK madde 818/1 – atfı ile TTK madde 762/1)[29]. İlanla birlikte muhatap, ödemeden menedilmiş olup bu süre zarfında ibraz edilen çeki ödemesi; borçluyu meşru hamile karşı ifa etmesi gereken borçtan kurtarmamaktadır.
TTK madde 761’deki hüküm poliçenin vasfına göre tayin edildiğinden maddedeki “vadesi gelmiş senet” ifadesi çekin görüldüğünde ödenecek türde bir kıymetli evrak olması sebebiyle değiştirilerek uygulanmaktadır. Bu bağlamda, çeki getirme süresi ilanın ilk gününden başlar. Çeklerde zamanaşımı süresi ibraz süresinin bitiminden itibaren üç yıl içinde dolması (TTK madde 814/1) sebebiyle yapılan ilanda gösterilecek getirme süresinin ibraz süresinin bitiminden itibaren üç yılı aşmaması gerekir. O halde, çeklerde getirme süresi en az üç ay; en çok üç yıldır.
İleri düzenleme tarihli bir çekin üzerinde yazılı keşide tarihinden önce zayi olması halinde çeki mahkemeye getirme süresi yine ilan ilk gününden itibaren işlemeye başlayacaktır. 5941 sayılı Çek Kanuna göre ileri düzenleme tarihli çeklerde ibraz süresi çekin keşide gününden itibaren değil üzerine yazılan keşide tarihinden itibaren işlemeye başlar (Geçici madde 3/5)[30].
İlandan sonra çek, ilan süresi içinde mahkemeye tevdii edilirse mahkeme, davacıya iade (istirdat) davası açmak için uygun bir süre verir (TTK madde 763). Hakim, “uygun süre”yi hamilin cirantalarla düzenleyene ve diğer çek borçlularına karşı sahip olduğu başvurma hakkının ibraz süresinin bitiminden itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğradığını (TTK madde 814/1) dikkate alarak takdir etmelidir. Davacı, bu süre içinde dava açmazsa mahkeme, çeki sunmuş olana geri verir ve muhatap hakkındaki tedbir mahiyetinde verilen ödeme yasağını kaldırır (TTK 763 cümle 2)[31].
Yapılan ilanlar sonucu senedi elinde bulunduranın ortaya çıkması, fakat senedi mahkemeye tevdi etmemesi halinde mahkemenin ne yapması gerektiği kanunda düzenlenmemiştir. Mesele öğreti ve Yargıtay kararları çerçevesinde çözümlenecektir. Öztan’a göre: “Senedin mahkemeye getirilip tevdi olunmadan gösterilmesi, TTK’nın 763. maddesindeki şartın gereğinin yerine getirilmemesi demektir. Bu durumda senedin mahkemeye tevdiine ilişkin şart yerine getirilmemiş sayılacağından hâkimin TTK madde 764/1 uyarınca çekin iptaline karar vermesi gerektiği” yönündedir[32].
Konuyla ilgili Sezer’in görüşüne göre ise: “Senedi elinde bulunduranın kimliği belli olduğundan mahkemenin davacıya istirdat davası açması için yeniden uygun bir süre vermesi ve bu sürenin sonucunu beklemesi şeklindedir. Verilen süre içinde istirdat davasının açılmaması halinde mahkeme, iptal davasını reddetmelidir. Senet hamilinin açık kimliği ve adresi tespit edilemiyorsa, iptal davasına devam edilmelidir.[33].
Çek, ilan süresi içinde mahkemeye getirilmezse mahkeme çekin iptaline karar verir (TTK madde 764/1). Mahkeme, çekin iptaline karar vermeden önce borçluya çek bedelini tevdi etmesini veya yeterli miktarda teminat ödemesini de emredebilir (TTK madde 765). Bunun amacı, iyiniyetli müktesepleri korumaktır[34].
3.2.3. Çekin İptali Kararı ve Özellikleri
İptal davası sonucunda alınan iptal kararı ile senet elindeyken zayi ettiğini söyleyen hamilin iddiası ispatlanmış ve buna bağlı olarak senet iptal edilmiş olur[35].
Kural olarak emre yazılı senetler hakkındaki iptal kararı, hiçbir zaman ilan edilmezken hamile yazılı senetlerin iptal kararının ilan edilmesi gerekir (TTK madde 666/2). Ancak çekin zıyaı ve iptali hakkında poliçenin iptaline ilişkin hükümler uygulandığından özel hüküm olan TTK madde 764/1 uygulanacak ve hamile yazılı bir çekin iptal kararı da ilan edilmeyecektir[36].
3.2.4. İptal Kararının Hukuki Niteliği
Verilen bir iptal kararı esas itibariyle iki sonuç yaratır:
1. İptal kararı, davacının hak sahipliğini borçluya göstermesi bakımından önemlidir; yani, “hak sahibinin teşhisine” (Legitimationskraft) imkan verir. Bu husus, “iptal kararının olumlu sonucu”dur[37]. Dolayısıyla, davacı; iptal kararıyla birlikte zayi edilen senedin zilyedi olduğunu ispatlamıştır ve çeki ibraz etmeden yalnızca iptal kararını göstererek hakkını ileri sürebilmektedir.
2. Verilen iptal kararıyla zayi edilen çekin özelliği “kısmen” yok edilmekte “teşhis fonksiyonu” kaldırılmaktadır (legitimationszerstönerd). Bu da “iptal kararının olumsuz sonucu”dur. Artık bu andan itibaren senet ibraz edilmeden de çek bedelinin ödenmesi mümkündür[38].
İptal kararı, bunu elde edenin şeklen hak sahipliği sıfatını tespit eder. Böylelikle çeki çalan, bulan veya kötüniyetle iktisap eden iptal kararı almış olsa bile çekten doğan hakkın sahibi olamaz. Yani, iptal kararı iyiniyetli üçüncü kişinin alacaklılık sıfatını yitirmesine yol açmaz[39]. Ancak iptal kararı, maddi hukuk açısından alacaklının kim olduğunu göstermez. Aynı şekilde, bu kararla senedi elinde bulunduran üçüncü şahsın hakkının sona erdiği, bundan böyle davacının hak sahibi olduğu sonucuna da varılamaz. Eğer çek, üçüncü bir şahsın elindeyse bu şahsın alacaklı sıfatı, verilen iptal kararına rağmen devam eder[40]. Bu sebeple, çekin gerçek hamili olan zilyedi ya senedin iptali kararının iptalini ya da iptal kararından doğan hakların kendisine devrini isteyebilir[41].
Demek oluyor ki, iptal kararı sadece davacının senedi ibraz edememesine rağmen “hak sahibiymiş gibi kabul edilmesine” imkan vermektedir. İptal kararıyla, kıymetli evrakta hak ile senet arasında mevcut sıkı bağlılık ancak bu ölçüde çözülmektedir.
İptal kararı, hakkın muhtevatasında herhangi bir değişiklik yapmaz, bu hakta ne bir azalmaya ne de bir artmaya sebep olabilir. Aynı şekilde vadede de bir değişiklik yaratmaz. Davacı, ancak kaybettiği senette mevcut olanları talep edebilir. İptal kararı, iptal olunan senet yerine kaim olan bir senet mahiyeti taşımamaktadır ve iptal kararı verilmiş olması, mevcut defilerin borçlu tarafından ileri sürülmesine engel olmaz[42].
TTK madde 818/1-s bendine göre poliçeye ait “iptal hakkındaki 757 ilâ 763 üncü maddeleri ve 764 üncü maddenin birinci fıkrası” hükümleri çek hakkında da uygulanır. Dolayısıyla, TTK madde 764/2 hükmü, çekte poliçedeki kuraldan farklı olarak muhatabın “kabul” beyanı aranmadığından çekin iptaline ilişkin kararlarda uygulanamaz. O halde, çeki zayi olan hamil; TTK madde 652’deki genel hükümden faydalanır. TTK madde 652’deki “İptal kararı üzerine hak sahibi hakkını senetsiz olarak da ileri sürebilir veya yeni bir senet düzenlenmesini isteyebilir” hükmü, mahkemeden iptal kararı alan hamilin elinde senet olmadan kimlere başvurabileceğini açıkça düzenlememiştir. TTK madde 764/2’ye göre, iptal kararı davacıya haklarını sadece “asıl borçlu” olan düzenleyene karşı kullanabilme imkanı tanırken “müracaat borçluları”na başvurabilme hakkı vermemektedir. Çek hakkında bu hüküm uygulanamadığından Kınacıoğlu ve Pulaşlı’ya göre, mahkemeden çekin iptali kararı alan hamil, hakkını muhatap, keşideci, ciranta ve aval verenlerden çek olmadan da talep edebilmesi mümkündür[43].
İptal kararından sonra mevcut çekin teşhis fonksiyonu kalmadığından başvurulan keşideci veya müracaat borçlusu, senedi ibraz eden gerçekten hak sahibi de olsa ödememe dolayısıyla öngörülen sonuçların doğması mümkün değildir çünkü borçlu ya daha önce verilmiş bir ödeme yasağı kararına uygun şekilde hareket etmektedir veyahut da iptal kararıyla bu imkana sahip olmaktadır.
Borçlu, iptal kararını ibraz eden davacıya ödemede bulunduğu takdirde ödediği miktar oranında borçtan kurtulur. İptal kararı verildikten sonra fakat daha davacı bir talepte bulunmadan önce, senede zilyet olan üçüncü şahıs, senedi ibraz ederek ödeme talebinde bulunursa borçlu tarafından yapılacak en doğru hareket, senet bedelini tevdi etmektir (TBK madde 107). Bu suretle, borçlu borcundan kurtulur; öte yandan senedin zilyedi ile iptal kararı hamili, içlerinden hangisinin haklı olduğunun tespiti için mahkemeye başvurabilir[44]. Senet hamilinin bu arada iptal kararı hamiline ödemede bulunulmaması için tedbir mahiyetinde, ödeme yasağı kararı alıp bunu tebliğ ettirmesi de mümkündür[45].
İptal davası sonucunda alınan karar maddi hukuku ilgilendiren bir karar olmadığından çeki elinde bulunduran kişinin senedin haksız olarak iptal edildiği savını ileri sürerek lehine iptal kararı verilen kişiye karşı çekin iptali kararının iptalini talep edebilir veya senet bedelinin bu kişiye ödenmiş olması halinde sebepsiz zenginleşme davası, senet bedeli henüz ödenmemişse hak sahipliğine yönelik muarazanın men’i (çekişmenin önlenmesi) ile yeni çek düzenlenmiş olan hallerde ayrıca bu çekin iadesi (istirdadı) davası açabilir[46]. Tüm bunların yanında çeki elinde bulunduran kişi, ağır kusurlu veya hile ile hareket etmiş bulunan çek sorumlularına tazminat davası da açabilir[47]. Çünkü hileye veya ağır kusura dayanarak yapılan bir ödemeyle borçlunun hiçbir zaman borçtan kurtulamaz. Ancak bu gibi durumlarda, bu bilgisine dayanarak ödemeden kaçınır, ama sonra da keyfiyeti ispat edemezse geciken ifa dolayısıyla senet zilyedine karşı, temerrüde ilişkin sonuçlara katlanmak zorunda kalacağı da unutulmamalıdır.
Öte yandan, senedin zilyedi aslında da hakkın sahibi ise borçlu bu şahsa yaptığı ödemeyle borçtan kurtulur; fakat borçlunun iptal kararı almış bulunan davacıya karşı senedin zilyedi üçüncü şahsın aynı zamanda hakkın da sahibi olduğunu ispat etmesi gerekir. Bütün bu zorluklardan kurtulmak isteyen borçlu için başvurulacak en kolay yol, yukarıda da işaret ettiğimiz gibi yine senet bedelinin tevdiidir.
Çekin zıyaının söz konusu olduğu bütün hallerde, senedi iyiniyetle devralan üçüncü şahısların haklarına iptal kararının hiçbir etkisi olmaz. İyiniyetin korunması esası, iptal kararıyla sınırlanmamıştır[48].
SONUÇ
Kıymetli evrakın hukuki niteliği itibariyle hak, senetten ayrı olarak ileri sürülemediği gibi senetten ayrı da devredilemez. Bu nedenle, senetteki hakkın borçludan istenebilmesi için senedin ibraz edilmesi zorunludur. Senet borçlusu da ancak senedi ibraz eden hamile ödeme yapmakla yükümlüdür (TTK madde 646).
Elindeki çek kaybolma, çalınma, yanma vb. sebeplerle zayi olan hamilin senetten doğan hakkını ileri sürebilmesi veya bu hakkı devredebilmesi için mahkemeden muhatabın ödemeden menedilmesini veya doğrudan çekin iptalini talep etmesi gerekir. O halde, çekin rızası dışında elinden çıktığını ispat eden meşru hamil, çeki elinde bulunduran üçüncü kişilere karşı tedbir mahiyetinde bir kararla muhatabın ödeme yapmasına mani olabilmekte veya çeki iptal ettirerek her halükarda alacak hakkını koruyabilmektedir.
Av. Aybüke ÖZDAĞ
...
KAYNAKÇA
AYDIN Alihan: Hakkında Ödemeden Men Kararı Verilen Çek İcra Takibine Konu Edilebilir Mi? -Yargıtay 12. HD.’nin İçtihadının Eleştirisi-, TBBD 2017.
BATİDER: Mart 2012, Cilt 28 Sayı 1.
BİLGEN Mahmut: Uygulamada Kambiyo Senetleri (Poliçe, Bono, Çek) ve 5941 Sayılı Yeni Çek Kanununun Değerlendirilmesi, Ankara 2010.
CEBECİ Emine: Çekin Zıyaı ve İptali, Yüksek Lisans Tezi, YÖK Ulusal Tez Merkezi, 2014.
Kazancı İçtihat Bankası (www.kazanci.com)
KENDİGELEN Abuzer: Çek Hukuku, 2019.
KINACIOĞLU Naci: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 1999.
ÖZTAN Fırat: Kıymetli Evrak Hukuku, 2017.
POROY Reha/ TEKİNALP Ünal: Kıymetli Evrak Hukuku Esasları Çek Kanununun Yorumu ile, (Gözden Geçirilmiş 21. Bası), İstanbul 2013.
PULAŞLI Hasan: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 2009.
SEZER Ahmet: Kıymetli Evrakın Zayi Olması ve İptal Davası, Ankara 2007.
ÜLGEN Hüseyin/ HELVACI Mehmet/ KENDİGELEN Abuzer/ KAYA Arslan: Kıymetli Evrak Hukuku, 2015.
--------------------------
[1] CEBECİ Emine: Çekin Zıyaı ve İptali, Yüksek Lisans Tezi, YÖK Ulusal Tez Merkezi, 2014, s. 28.
[2] ÜLGEN Hüseyin/ HELVACI Mehmet/ KENDİGELEN Abuzer/ KAYA Arslan: Kıymetli Evrak Hukuku, 2015, s. 51.
[3] CEBECİ, s. 29.
[4] CEBECİ, s. 31-32.
[5] Çeklerin çamaşır makinesinde yıkanmaları nedeniyle zayi olduğu ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talep ve dava edilmiş, Y. 11. HD., 10.04.2012 tarih, E. 2010/14952, K. 2012/5745 K. Sayılı ilamında: “Çeklerin, zayi olmayıp kullanılamayacak hale geldiği; bu durumda iptal davası açılamayacağı” yönünde görüş açıklamıştır (ÜLGEN/ HELVACI/ KENDİGELEN/ KAYA, s. 52.); Y. 11. HD., 23.02.2009 tarih, E. 2007/14829, K. 2009/3337: “… Kıymetli evrakın kaybolması halinde uygulanacak hükümlerin; yırtılmış, parçalanmış, fiziken kullanılamaz duruma gelmiş haliyle davacının elinde bulunan kıymetli evraka uygulanması düşünülemez.” (BİLGEN Mahmut: Uygulamada Kambiyo Senetleri (Poliçe, Bono, Çek) ve 5941 Sayılı Yeni Çek Kanununun Değerlendirilmesi, Ankara 2010, s. 20).
[6] Bkz. ÜLGEN/ HELVACI/ KENDİGELEN/ KAYA, s. 52.
[7] CEBECİ, s. 79.
[8] Y. 19 HD., 21.02.2003 tarih, E. 2002/4495, K. 2003/1319: “Keşidecinin çeki zayi etmesi halinde TTK.nun 711 /son maddesinin keşideciye tanıdığı imkan, muhatabı çeki ödemekten men etmektir. Çekin iptalini lehdar veya hamil isteyebilir. Keşidecinin, çek iptali davası açma hakkı bulunmadığından ve çek hamili ortaya çıktığından, davanın konusuz kaldığından karar oluşturulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekir. Hasımsız olarak açılan davaya müdahale dilekçesi verilmesi o kişiye taraf sıfatı kazandırmaz.” (KAZANCI, e.t. 08.12.2020).
[9] CEBECİ, s. 51; ÖZTAN Fırat: Kıymetli Evrak Hukuku, 2017, s. 60.
[10] Y. 19. HD., 05.02.2001 tarih, E. 2000/7018, K. 2001/931: “… Çeki keşide eden borçlu, keşide ettiği çek bedeli tutarını muhatap bankada hazır bulundurmak ile yükümlüdür. Çek bedelinin bankada hazır bulundurulmaması halinde keşideci, ödeme tarihine kadar geçen süre için temerrüt faizi ve diğer fer’ilerini ödemekle sorumlu olur. Somut olayda davacı tarafından alınan çekin ödenmemesi yasağı muhatap bankayı ilgilendiren bir yasak olup, keşidecinin çek bedelini bankada depo etmesine engel değildir….” (KENDİGELEN Abuzer: Çek Hukuku, 2019, s. 353.)
[11] Bkz. ÖZTAN, s. 61.
[12] KENDİGELEN, s. 35; Bkz. AYDIN Alihan: Hakkında Ödemeden Men Kararı Verilen Çek İcra Takibine Konu Edilebilir Mi? -Yargıtay 12. HD.’nin İçtihadının Eleştirisi-, TBBD 2017, s. 154-161.
[13] ÖZTAN, s. 61.
[14] ÜLGEN/ HELVACI/ KENDİGELEN/ KAYA, s. 275.
[15] CEBECİ, s. 71.
[16] CEBECİ, s. 72.
[17] ÜLGEN/ HELVACI/ KENDİGELEN/ KAYA, s. 52-53.
[18] ÖZTAN, s. 56.
[19] CEBECİ, s. 80.
[20] ÖZTAN, s. 56; Y. 11. HD., 23.01.2012 tarih, E. 2010/8211, K. 2012/600: “… Mahkemece çekin zamanaşımı nedeniyle kıymetli evrak niteliğini yitirdiği ve TTK’nın ilgili hükümleri nedeniyle iptali istenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, işin mahiyeti icabı bir senedin iptaline karar verebilmek için, senedi zayi eden şahsın, yani iptal talebinde bulunan davacının, senette mündemiç hakkının ortadan kalkmamış olması gerekir. Senetteki hakkın zamanaşımına uğramış bulunması iptal kararı verilmesini engellemez (Prof. Dr. Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, 2. Bası, s. 270).” (BATİDER: Mart 2012, Cilt 28 Sayı 1, s. 368 – 369).
[21] CEBECİ, s. 80.
[22] Y. 19 HD., 21.02.2003 tarih, E. 2002/4495, K. 2003/1319: “Keşidecinin çeki zayi etmesi halinde TTK.nun 711 /son maddesinin keşideciye tanıdığı imkan, muhatabı çeki ödemekten men etmektir. Çekin iptalini lehdar veya hamil isteyebilir. Keşidecinin, çek iptali davası açma hakkı bulunmadığından ve çek hamili ortaya çıktığından, davanın konusuz kaldığından karar oluşturulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekir. Hasımsız olarak açılan davaya müdahale dilekçesi verilmesi o kişiye taraf sıfatı kazandırmaz.” (KAZANCI, e.t. 08.12.2020).
[23] ÖZTAN, s. 56-57.
[24] POROY Reha/ TEKİNALP Ünal: Kıymetli Evrak Hukuku Esasları Çek Kanununun Yorumu ile, (Gözden Geçirilmiş 21. Bası), İstanbul 2013, s. 19; CEBECİ, s. 76.
[25] CEBECİ, s. 110-111.
[26] CEBECİ, s. 76.
[27] Y. 11. HD., 02.06.2004 tarih, E. 2003/11848, K. 2004/5854:“… davacı vekili dava dilekçesinde sadece dava konusu çeklerin müvekkilinin elinden rızası hilafına çıktığını açıklamış olup, ne dava dilekçesinde ne de yargılama aşamasında mahkemeye çekin elinde iken ziya uğradığı konusunda hiçbir delil sunmamıştır. Oysa, TTK’nun 730/20 nci maddesi hükmü yollaması uyarınca çek iptalleri hakkında uygulanması gereken aynı yasanın 671/2 nci maddesi hükmüne göre, iptal talebinde bulunan kimse, bu konudaki iddiasını kuvvetle muhtemel gösterecek delillerini mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Mahkemece de bu deliller yeterli görülürse TTK’nun 676 ncı maddesi hükmü uyarınca iptal kararı verilebilecektir…” (CEBECİ, s. 90.)
[28] Bkz. ÖZTAN, s.62.
[29] ÖZTAN, s. 62; CEBECİ, s. 90.
[30] CEBECİ, s. 93-94.
[31] ÖZTAN, s. 63.
[32] CEBECİ, s. 96; ÖZTAN, s. 63.
[33] CEBECİ, s. 96; SEZER Ahmet: Kıymetli Evrakın Zayi Olması ve İptal Davası, Ankara 2007, s. 183.
[34] ÖZTAN, s. 63.
[35] ÜLGEN/ HELVACI/ KENDİGELEN/ KAYA, s. 53.
[36] Y. 11 HD., 27.10.1998 tarih, E. 1998/5593, K. 1998/7165 sayılı ilamında: “eTTK madde 578/2’deki (TTK madde 666/2) düzenlemenin, aynı kanunun 578. maddesinde (TTK madde 666) belirtilen hamiline yazılı senetlerin iptali hakkındaki kararın ilanına ilişkin olduğunu; çekin rıza dışı elden çıkması nedeniyle iptali durumunda, TTK’de verilen iptal kararının ilan edileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı” görüşündedir. (CEBECİ, s. 97-98).
[37] ÖZTAN, s. 57.
[38] ÖZTAN, s. 57.
[39] CEBECİ, s. 98.
[40] ÖZTAN, s. 58.
[41] CEBECİ, s. 98. Y. 11. HD., 15.01.2007 tarih, E. 2005/13286, K. 2007/231 sayılı ilamında: “çeklerin çalınması nedeniyle verilen iptal kararının ilam olmayıp tespit niteliğini taşıdığı, gerçek hamilin iptale ilişkin kararın ortadan kaldırılmasını isteyebileceği” görüşüne sahiptir. (CEBECİ, s. 98.)
[42] ÖZTAN, s. 58.
[43] KINACIOĞLU Naci: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 1999, s. 76-77.; PULAŞLI Hasan: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 2009, s. 81.
[44] ÖZTAN, s. 58-59; Y. HGK., 05.06.2002 tarih, E. 2002/19-443, K. 2002/474: “Dava dışı Nadir hamiline yazılı çekin meşru hamili bulunduğunu, çekin çalındığını ileri sürerek TK. 669 vd. maddeleri uyarınca ödeme yasağı konulmasını ve çekin iptaline karar verilmesini istemiş, mahkeme 27.12.1999 tarihinde çeke ödeme yasağı koymuş bunu muhatap bankaya bildirmiş ve yapılan ilanlar sonucu çekin mahkemeye ibraz edilmemesi üzerine zayi karar verilmiştir.
Çek hamili olan Yücel, süresi içinde 10.1.2000 tarihinde hamili bulunduğu çeki muhatap bankaya ibraz etmiş, banka tarafından "Hesap bakiyesi müsait olmadığından ödeme yapılmamıştır" şerhi verilerek çek hamil Yücel'e iade edilmiş ve bu kişi tarafından keşideci-borçlu Y..... Ltd. Şti. hakkında icra takibi yapılmıştır. Dava dışı Nadir ile davacı şirket arasında zayi kararının iptalinden sonra bir ödeme planı yapılmış ise de, dava tarihine kadar çek bedeli ödenmemiştir. Zira BK.83 ve 96 maddesi uyarınca edimin amacı fiilen gerçekleşmemiş, henüz para borcu ödenmemiş olduğundan gerçekleşmiş bir ifadan söz edilemeyecektir. O halde TK.nun 558/2 maddesi uyarınca zayi belgesi alan Nadir'e iyiniyetle yapılmış bir ödeme olmadığından, keşideci borçlunun borcundan kurtulduğu söylenemez.
Bu durumda ortada çeke dayalı iki ödeme talebi ortaya çıkmıştır. Bunlardan Yücel hamiline yazılı çeki süresinde bankaya ibraz ettiğinden ve çeki elinde bulundurduğundan yasa gereği meşru hamil durumundadır. Dava dışı Nadir ise mahkemeden aldığı ve aksi sabit oluncaya kadar geçerli olamıyacağından gerçek hak sahibinin tespiti öncelik alacaktır. O halde mahkemece yapılacak iş; davalı Yücel, Nadir'i hasım göstermek suretiyle bu şahsın aldığı çekin iptaline ilişkin ilamın iptalini talep etmek ve dolayısıyla meşru hamilin kim olduğunu açacağı bu dava ile kanıtlamak üzere önel verilmeli, açılacak dava bu dava ile birleştirilmeli ve hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmelidir. Mahkemece açıklanan yönler gözden kaçırılarak yazılı şekilde direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunduğundan direnme kararı bu gerekçelerle bozulmalıdır.” (KAZANCI, e.t. 08.12.2020)
[45] ÖZTAN, s. 59.
[46] ÜLGEN/ HELVACI/ KENDİGELEN/ KAYA, s. 53; Y. 11. HD., 28.06.2004 tarih, E. 2003/13049, K. 2004/7128 (yayımlanmamış): “Ticari senetlerin zayi nedeniyle iptaline dair verilen karar, davanın hasımsız olarak açılıp görülmesi nedeniyle maddi hukuk bakımından kesin hüküm sonuçları doğurmaz. Bu itibarla ne senedin keşidecisini ne de mahkemece yapılan ilana rağmen hamili olduğu ticari senedi her nasılsa dava dosyasına ibraz edememiş olan senet zilyedini bağlamaz. Ancak, iptal kararı ticari senedin teşhis fonksiyonunu ortadan kaldıracağından, artık zayi nedeniyle iptaline karar verilen senedi elinde bulunduran senet zilyedinin keşideciye müracaat ederek senet bedelinin kendisine ödenmesini istemesi mümkün olmadığı gibi, keşidecinin de iptal kararıyla hükümden düşen senedi ödemekten kaçınması gerekir. Ne var ki, senet zilyedinin senedin meşru hamili olduğunu iddia ederek, iptal kararının iptali istemi ile dava açıp, zayi nedeniyle verilen iptal kararını ortadan kaldırtıp senede dayalı haklarına kavuşması, bir başka deyişle senede dayanarak ödeme talebinde bulunması mümkün bulunmaktadır. Bu durumda, mahkemece, çeklerin asıllarını sunup, yasal hamil olduğunu iddia eden davacının, çeklerin zayi nedeniyle iptaline ilişkin kararın iptalini isteyebileceği ilke olarak kabul edilerek, bundan sonra husumete ve esasa ilişkin savunmaların incelenmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle böyle bir davanın ilke olarak görülemeyeceği sonucuna varılıp, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.” (CEBECİ, s. 103-104).
[47] CEBECİ, s. 97.
[48] ÖZTAN, s. 59.