(Tanıdığım en cesur ve güçlü kadın olan annem Yurdagül Eroğlu’na ve ondan daha güçlü ve cesur olmasını dilediğim kızım Dila Tokgöz’e ithafen )
Kadın olmak; dünyaya geldiğiniz zaman dilimi, coğrafya ve sahip olduğunuz aileniz ile ilgili olarak bir ödül yahut bir ceza olabilir. Ortaçağ Avrupası’nda dünyaya gelmiş bir kadının Cadı olmakla itham edilip yakıldığını da yazdı insanlık tarihi, İslamiyet öncesi Arap Yarımadasında doğan kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğünü de. Bu kadar uzaklara gitmeden günümüz gelişmekte olan Türkiye Cumhuriyeti’nde Töre saiki ile infaz edilen Güldünyaları, İntihar etmek zorunda bırakılan Narin’leri onlarca kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç leri ve yüzü tanınmayacak hale gelene kadar dayak yiyen Ayşeleri de yazacak tarih. Ancak biz ne zaman bunlara tarih gözü ile bakacağız, ülkemizde uygulanan kadına karşı şiddet, eziyet ,cinsel taciz ve dahi töre saiki ile işlenen namus cinayetlerinden utanç duyacağız bilinmez. Dileyelim ki çok uzun sürmesin en azından bizlerin evlatları toplumda yer almaya başladıklarında bu saydıklarım hatırlamaktan dahi utandığımız geçmişimiz olsun.
Sadece dilemekle olmuyor tabi ki hiçbir şey dileklerle gerçekleşmiyor hayatta. Umut etmekle düzelmiyor yanlışlar. Bir şeyler yapmalı hissiyatı uyanmadıkça toplumda, gönüllülerin sayısı artmadıkça, kadına karşı şiddetin her türlüsü ile ilgili farkındalık yaratılmadıkça maalesef söz konusu durum günlük hayatın artık alışılan ve maalesef kimseyi şaşırtmayan bir parçası olarak kalıyor.
Peki, Türk toplumunda, cennet anaların ayakları altındadır inanışı bu denli yaygınken, ana, bacı, karı üçlüsü namusken ve dahi kutsallaştırılmışken. Birilerinin anası, birilerinin bacısı birilerinin de karısı olan bu kadınlar nasıl bunca acı ile karşı karşıya bırakılıyor. Cevap aslında çok basit. Çünkü Türk toplumu halen gelişmeye çalışmakta olan insanlardan oluşuyor. Kişisel gelişimlerimiz bile henüz tamamlanamamışken toplumsal gelişimden bahsetmek tabi ki ütopik bir hal.
Kadın olmak çok zor zanaat bu topraklarda, çünkü sahip çıkmanız gereken bir bedeniniz, korumanız gereken bir namusunuz uymanız gereken örf ve adetler var doğdunuzdan beri duyduğunuz. Kız kısmı her şeyi bilmez, kız kısmı okumaz, kız kısmı evlenir kadın kısmı olur. Kadın kısmı da çocuk doğurur büyütür ev işi yapar kocasına bakar susar susar ve susar. İtaat annelerin kızlarını yetiştirmeye başladığı andan itibaren öğretilir kız kısmına hatta her şeye karışılmaz çok konuşulmaz zinhar yüksek sesle gülünmez. Kızını bu şekilde büyütenler söz konusu oğulları olunca vur kır parçala aslan oğlum sesin çıksın sakın ezilme diye büyütüp doğdukları andan itibaren etraflarında pervane olurlar. Kendileri yetmez kız çocuklarını da bu aslan parçalarının etrafında pervane ederler. Toplumu oluşturan bu en küçük yapı taşında bu mihvalde yetişen kadında kendi ailesini kurduğu zaman bu durumu aynen devam ettirir.
Söz konusu aile yapısının az da olsa istisnaları çok şükür ki var ülkemiz de. Bu ailelerde doğan kız çocukları ailelerinin kıymetlisi olurlar annelerinin sevgili kızları babalarının göz bebekleridirler. Sevgiyle, ilgiyle güvenle büyütülür birey olarak çeşitli haklara sahip yetişirler. Ailenin varsa erkek evlatlarından farkları olmaz. Eşit sağlık ve eğitim haklarına sahip olarak büyürler. Ama en önemlisi bu kız çocuklarının söz hakkı vardır ve yetişip kadın olduklarında da bu haklarına sahip çıkarlar.
Ayrıca, feodal düzende yetişmesine rağmen her türlü engellemelere göğüs gerip okuyan yazan kişisel gelişimini tamamlayan yaşadığı haksızlıkları fark eden ve bu duruma karşı çıkan kadınlarda var. En çok desteklenmesi ve taktir edilmesi gerekenler de bu kadınlardır bence. Varlar ve iyi ki varlar.
Ülkemizde, yadsınamaz bir gerçek var ki kadınlar acı çekiyor. Bu acıların sebebi ise maalesef ki; doğurdukları evlatları, sahip oldukları babaları, ağabeyleri eşleri sevgilileri.
• Bu ülke de kadınlar namussuz oldukları için namuslarını kirleten erkeklere hiçbir şey yapılmadan çok namuslu erkeklerce katledilip dökülen kanları ile aile namusları yıkanıyor.
• Bu ülke de kadınlar, sosyal hayatta yer edindikleri için gece geç vakit sokakta oldukları için, sözde çekici kıyafetler giydikleri için, yol kenarında yalnız yürüdükleri için, bir erkeğe gülümsedikleri için kısaca hafif oldukları için tecavüze uğruyor.
• Bu ülke de kadınlar, sadece kadın oldukları için para kazandıracak mal gözü ile bakıldıkları için fuhuşa zorlanıyor.
• Bu ülke de kadınlar çok sevdikleri kocaları tarafından maddi ve manevi şiddete maruz kalıyor.
• Bu ülkede kadınlar eşlerinin eziyetine katlanamayıp eşlerinden ayrıldıkları için evlatlarına hasret bırakılıyor.
• Bu ülkede kadınlar eşlerinden dayak yerken evlatları duymasın diye sesini bile çıkartmıyor ve o evlatlar görmesin diye onlar uyanmadan kendi kanlarını duvarlardan temizliyor.
• Bu ülkede kadınlar siyasi otoritenin nasıl doğum yapacakalarına karar vermeleri nedeni ile doğum yaparken ölüyor.
• Bu ülke de kadınlar kendilerini yok sayarak alınan kararlar neticesine, istenmeyen gebeliklerine kendi kendilerine son vermeye çalışırken ölüyor.
• Bu ülke de kadınlar benim bedenim benim kararım diyor ama kimse duymuyor.
• Bu ülkede kadınlar hemcinsleri ile aynı pozisyonda çalışıp daha az para kazanıyor.
• Bu ülkede kadınlar evde oturmaya mahkum edilmek isteniyor.
• Bu ülke de kadının hala adı yok …..
• Bu ülkede kız çocukları insandan sayılmıyor, nufusa kayıtları yapılmıyor.
• Bu ülkede kız çocukları temel sağlık ve eğitim haklarından mahrum bırakılıyor.
• Bu ülkede kız çocukları sandalyeye oturtulduğunda ayakları yere değerse mal gibi satılıp söz de gelin ediliyor.
• Bu ülkede kız çocukları onlarca kişinin tecavüzüne uğrayıp, rızası olduğu gerekçesi ile tecavüzcülerine ceza indirimi sağlıyor.
Ve hala birileri böyle gelmiş böyle gider diyebiliyor ve başka birileri de bu ülkede kadın erkek eşittir diyebiliyor. Artık bir şey demenin vakti geçti. Artık kimse konuşmasın konuşmayalım. Bugünden itibaren bişey yapalım. En azından yapanlara destek olalım. İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak bizler Kadınlar için Bişeyler yapmak için varız. Kadının adı olsun diye varız, mutlu ve sağlıklı kadınlar mutlu ve sağlıklı bireyler yetiştirebilsin diye varız.
Haberiniz olsun…..
Trend Haberler
Yargıtay’ın 3 Gün Kuralı
KARŞI DAVA AÇMA SÜRESİ (HMK m. 133)
AVUKATIN TARAF OLDUĞU (MESLEKTEN KAYNAKLI OLMAYAN) DOSYALARINDA E-TEBLİGAT ZORUNLULUĞU VAR MIDIR?
Kiracının Haklı Tahliyesi
TEVKİL YAPILIRKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER
SORUŞTURMAYA YER OLMADIĞI KARARI (SYOK) ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER: KABAHATLER KANUNU (MADDE 23) AÇISINDAN SYOK’UN DURUMU