Sokrates: “Kötülükleri basamaklara koysak, doğru olmayan bir işi yapmak ikinci basamaktır; ama doğru olmayan bir işi yapıp da cezalandırılmamak en büyük kötülüklerin başında gelir değil mi?” Eflatun Diyaloglar 1 Gorgias Remzi Kitapevi, 1989, s.85.
Ceza siyaseti açısından, suç ve ceza alanında benimsenen eylemlerin temeli tartışılarak, yapılanın ne derece "etkili" olduğu araştırılmalıdır.1 Bu bağlamda, ceza adaletinde "etkililik"ten ne anlaşıldığı ve sistemde rasyonel bir model geliştirmek için yeterli olup olmadığımız üzerinde önemle durulmalıdır. Bu amaçla, sistemin her evresinden geçen iş yükünün nitelik ve niceliği hakkında derlenen istatistik veriler ciddi şekilde değerlendirilmeli; sağlıklı verilerden yoksun bir yaklaşımla kolluk güçleri bütçesinin iki misline çıkarılarak suçlulukla savaşımda yüzde yüzlük bir artış ihtimalinde hata payı olacağı göz ardı edilmemelidir.
Kuşkusuz, ceza adaleti hizmetlerinde halka sağlıklı ve gerçekçi verilerle hesap verilmelidir: Toplumda bir yılda işlenen suçların neden olduğu toplam zarar nedir? Toplam miktarı, belki de suçlulukla savaşım için harcanan miktar kadar olmayabilir. Bu sonucun normal ve mantıki olup olmadığı; suçlulukla savaşımın neden olduğu giderlerin, suçun neden olduğu kayıplardan ne kadar fazla olması gerektiği şeklindeki soruları da sormak mantıki değil midir? Bu doğrultuda, suçluluğun neden olduğu giderler ne olursa olsun, yapılanların ne derece önemli olduğu; topluma ve bireylere verilen zararların ayni derece olmasına karşın olguların neden birbirinden ayrı tutulduğu; sonucu aynı olmasına karşın bir sorunun çözüm şeklinin bir diğerinden neden farklı olduğu soruları haklı olarak gündeme gelmelidir.
Adam öldürme suçu ile ölümcül trafik kazasında aynı sonuca götüren farklı iki eylem söz konusudur. Bu eylemlerin ekonomik ve sosyal sonuçları benzer ise de farklılık manevi öğeden doğmaktadır. Ne var ki, bunların ekonomik açıdan benzer nitelikte olduğu ve ekonomide de kast öğesinin çok ender olarak göz önüne alındığı unutulmamalıdır.
Kuşkusuz, suç nedeni olarak beliren sosyal bir sorunu ortaya koyduğumuzda, bu sorunla suç nedeni olmak ötesinde sosyal bir sorun olarak ilgilenilmeli ve şimdiye değin kapalı olan bu kavram paketi, aşağıda irdelendiği üzere açılarak yeni bir içerikle paketlenmeli ve hatalı kararlardan kaçınılmalıdır.
Hatalı Kararlar
Verilen bir karar, doğru hipotezi reddettiğimizde yanlış olabileceği gibi, yanlış bir hipotezi kabullendi- ğimizde de yanlış olabilmekte; hatalı sonuçları itibariyle farklı tablolar sergilemektedirler: Her suçlunun cezalandırılması gerektiği konusunda ısrar edildiğinde, bazı suçlu kişilerin serbest kalmasına izin vermeye hazırlıklı olduğumuzdakinden daha fazla ölçüde bazı suçsuz kişilerin haksız yere cezalandırıl- ması riski belirecektir.
Ceza adaletinde bu sorunu göz ardı etmek üzere oldukça garip bir tartışma geliştirilerek; kararı verenlerin onurlu kişilerden olması ve adil bir karara varmak için iyi niyetle çalışmaları nedeniyle hatalı kararlar üzerinde durulmamıştır. Nitekim, ülkemizde adli hata sebebiyle idam edilen/hürriyeti bağlayıcı cezaya çarptırılanlar üzerine (Pardon filmi dışında) yapılmış bir araştırma yoktur.2 Bu teorik yaklaşımda, karar için kabul edilen ölçütte, karar alınması sürecindeki nitelik ön plana çıkmakta; olası sonuçlara karşı ilginin varlığına tanık olunamamaktadır. Bu yaklaşım biçimi ahlaki olmadığı kadar rasyonel de değildir. Öte yandan, eşitlik ilkesini zedeleyen kararlardaki farklılıklar da duyarlığı gerektirmektedir.
Ekseri araştırmalar, adli karar vericilerin aynı uyarıcı materyal karşısında ekseriya farklı kararlar verdiğini göstermiştir. Bu bağlamda kişinin önemi vurgulanmıştır. İşte olayı saptama kadar hukuk kuralı uygulamasındaki yanılgılar de-facto farklılıklara neden olmaktadır. Bu durum Cumhuriyet Savcılıkları kararlarında oldukça belirgindir.
Karar ne türden olursa olsun, karar verenler ne derece deneyimli olursa olsunlar, hatalı karar verilmesi oldukça olağandır. Ne var ki, bazı kişiler için kararlarda hata yapabilme olasılığını kabullenmek ve bunu karar sürecinin doğal bir öğesi olduğunu görebilmek oldukça zordur. Yine bazı kişiler hata yapabilmenin olağanlığını sözlü olarak kabullenmeye karşın takip ettikleri stratejilerin doğal sonuçlarını genellikle kabule yanaşmazlar. Bu konuda ekonomi dünyasına daha gerçekçi bir görünüm egemen olmaktadır. Kalite kontrolü örneğinde tüketici ve üretici riskleri kabul edilerek, kontrol siyasetinde bunların değerlendirilmesine yer verilmektedir: Tüketici riski göz ardı edildiğinde işletme için iflâs kaçınılmaz olduğu gibi tüketici riskini sıfırlayıcı nitelikte üretim yapılması da aynı riski taşıyacak; işletme, üretim kontrolü için fazlaca harcamaya gidilmesi ve hatalı ürünlerin piyasaya sürülmemesi sonucu rakip firmalar karşısında ayakta kalamayacaktır.
Suçlu hakkında hükmedilen ceza veya tedbir, ilke olarak, işlenmiş suça (bazı ayrıntıları bilinen geçmişteki bir suç olgusuna) dayalı olduğundan, kararlardaki hataların tabiat ve nitelikleri tüketici-üretici modeline benzerlikten yoksun bulunmaktadır. Yalnız, bazı ülkelerde suçluların gelecekteki davranışlarını tahmin bağlamında yer verilen tıbbi analoji nedeniyle iki tür hataya tanık olmaktayız. Gözlem ile tahmin edilen sonuçlar arasındaki korelasyon ne derece yüksek olursa olsun, mükerrir suçlu olacağı tahmin edilen bazı kişiler, gerçekte, bazı suçlardan ilerde mahkûm olmayacakları gibi başarılı olacağı tahmin edilenlerden bazıları da ilerde suçlu olabileceklerdir. Korelasyon kat sayısı olarak 1.0 sağlanamayacağından, bu iki hata türünün göreceli değerini düşünmek gerekmektedir. Olumlu hata olumsuz hata kadar kötü müdür sorusuna verilecek yanıt “hayır” ise, ahlaki olarak kabul görülebilecek hata oranının ne olması gerektiği sorusu gündeme gelecektir. Ne var ki, hukuki ve kriminolojik eserlerde, karar konusundaki ilginin, hata, kesinlik beklememe ve olasılık gibi ahlaki yönler yerine "doğru karar verebilme" üzerine odaklandığı görülmektedir. Kararların alınmasını kolaylaştırmak amacıyla "tahmin cetvelleri" kullanıldığında, kesinlikten yoksunluk açık olarak belirmektedir.
Ceza siyasetinde popülist bir yaklaşımla cezaların ağırlaştırılmasına başvurulmasının istenilen sonucu vermediği; ağır cezalar (hükümlü sayısı aynı seviyede olmasına karşın daha uzun süre cezaevinde kalınması) ile yaygın şekilde hapis cezasına başvurulmasının suç sorununa çözüm olmadığı ve suç hakkında halkın endişesini azaltmadığı Türkiye ve ABD örnekleri ile bilinmelidir.3 Nitekim, hapis cezasının etkinlik ölçüsü olarak, toplam cezaevi nüfusundaki yüksek hükümlü oranı, özellikle aynı ceza siyasetini uzun yıllar takip eden ülkelerde az suç işlenmesi şeklinde beklenirken kriminolojik tablo aksini sergilemektedir.4
Medyanın genelde gerçeği yansıtmayan “suç haberleri” ile pompalanan suç korkusu, yaratılan isterya cezaların ağırlaştırılması doğrultusundaki popülist bir yaklaşıma yol vermekte ise de bunun çoğulcu bir bedeli olacağı göz ardı edilmektedir. Ekonomi, trafik veya eğitim konusunda farklı öneriler getiren siyasiler rasyonel planlama gereği bu önerilerin maliyeti ile kaynağın nasıl sağlanacağına işaret etmek zorundadırlar. Kuşkusuz, aynı gereklilik suç ve ceza siyaseti bağlamındaki öneriler içinde geçerli olmalıdır.
Bir ülkede yüksek orandaki suç karşısında halkın sergilediği endişe ve tepkilerin siyasileri bu soruna acil çözüm arayışlarına yöneltmesine hayret edilmemeli; yalnız bu türden kısa süreli çözümler pahalı olacağı gibi uzun soluklu çözümlere eğilmekten de ceza siyasetçilerini alıkoyacağı bilinmelidir. 5
Ülkede sosyal siyaset ile ceza siyaseti arasındaki ampirik ve analitik yakınlaşma gerçekleştirilmeli; sosyal bilimciler kamu eyleminin bu iki alanına, onları reforme etmek isteyen politikacılar, profesyonel- ler ve aktivistler tarafından ayrı ayrı, birbirinden yalıtılmış olarak yaklaşmaya devam ediliyorsa da gerçekte bunlar sınıfların ve mekanlar yapısının alt kısmı olarak bir arada çalışmalıdırlar.6
Rasyonellik
Ekseri ülkelerde suç oranın artış eğilimi göstermesi; halkın sistemin amaçlarını sağlama yeteneği konusunda inancını yitirmesi ve ceza adaleti sistemindeki kaynak yetersizliğinin artan iş yükü ile kritikleşmesi; diğer bir anlatımla bütçe kısıtlamaları/yoğun iş yükü veya her ikisinin birlikteliğinin yarattığı sorunların verimlilik ve kalite üzerindeki etkilerinin kayda değer olması gibi etmenler nedeniyle ceza adaleti sorgulanır olmuştur. Bu bağlamda sistemin üstesinden gelebileceği iş yükünü dengelemek öncelikli bir sorun olmaktadır.
Suç Sorunu- İş Yükü
↓
Kaynak → Ceza Adaleti Sistemi ← Halkın güven
yetersizliği duygusunda azalma
Artan iş yükünü olabildiğince indirebilmek için aşağıdaki ilkeler göz önüne alınmalıdır:
- Ufak suçlar için-suç olmaktan çıkarma(de-criminalisation) siyasetinin benimsenmesi;
- Suç olmaktan çıkarma ve idari para cezalarına dönüştürme siyaset ve eğiliminin yaygınlaştırıl- ması;
- Cumhuriyet savcılarına verilen ön ödeme imkânının genişletilmesi; kamu davasına alternatif bir çözümleme biçimi olarak “aynen iade veya tazmin”/uzlaşmaya fazlaca yer verilmesi;
- İddianamelerin kıdemli savcılarca gözden geçirilmesi ve onaylanması;
- Kamu davası açılmasında kanunilik ilkesi yerine takdirlik (opportunite) ilkesi benimsenmeli- dir.7
Bu ilkeler doğrultusunda, ekseri devletlerde dava sayısında beliren azalmaya karşın zaman alıcı, girift davalardaki artış nedeniyle sistemin dengesi yeniden bozulmuştur. Bu nedenle üstesinden gelinebilecek iş yükünü dengelemek her zaman güncelliğini koruyacaktır.
Ceza adaletinin rasyonelliği doğrultusunda adliyelerin coğrafi konumu da irdelenmelidir. Mahalli mahkemeler ile merkezi mahkemeler ikileminde, yöre insanları tarafından rahatlıkla ulaşılabilen, mahalli karakolu ve cezaevi olan mahalli mahkemeler (ilçeler seviyesinde) için güçlü gerekçe var iken, suç türünde beliren değişikliklere rahatlıkla uyum sağlayabilen merkezi, büyük ve uzak adliyelerde ise, vatandaşlar için uzun ve yorucu seyahatleri gerektiren, adaleti yerel toplumdan çıkarıp yabancıların elinde bırakan bir yaklaşım egemen olmaktadır. Kuşkusuz, çatışan menfaatler arasında bir denge kurulması gerekirse de mahalli mahkemeler kapasite altında işlev görürken diğerleri fazlaca iş yükü altında kaldıklarından, kaynakların ülke çapında ilçe mahkemelerine de dağıtılması sonucu sistemin davaları makul sürede görebilme kapasitesi oldukça azalmaktadır. Bu ikilemde birini diğerine yeğlemek yerine Türkiye örneğinde olduğu gibi iş yükü itibariyle gereksiz olan adliyeler ilçe bazında kurul- mayarak/kaldırılarak, bilişim çağında fiziki yapıt olarak ihtiyaç oranı gittikçe azalacak fiziki yapıtların, orta/büyük adliyeler şeklinde olması ilkesi benimsenmelidir.8
Çözüm yaklaşımı için aşağıdaki üç seçenekten bir veya birkaçı önerilmektedir:
1. Daha iyi icraat için kaynakların artırılması;
2. İş yükünün azaltılması (örneğin suç olmaktan çıkarma veya sistem dışında çözümleme yaklaşımları); ve
3. Mevcut kaynakların etkili kullanımında artış sağlanması (halkın ceza adaletine olan güvenin azalmasında yatan sorunlara eğilmek üzere ek kapasite yaratılmasıdır).
Vatandaşın ceza adaleti ile teması oldukça önemlidir. Bu konumdaki kişiler, sistemi kanıtla, suçların rapor edilmesi ve soruşturmalara katılım v.s., ile beslemektedirler.9
Halkla ilişkilerin önemi vatandaşın kanıt sunmak üzere mahkeme huzuruna geldiğinde daha açıktır. Tanıklar ve mağdurlar ortaya çıkmağa pek istekli değildirler. Başkalarının işlerine burunlarını-neme lazım diyerek-sokmaktan kaçınırlar; harcayacakları zamana karşılık suçludan ve/ya mahkemeden gelecek baskıdan çekinirler. Bu nedenle, etkili halkla ilişkiler siyaseti bu psikolojik durumla baş etmek açısından gerekli bulunmaktadır. Bu siyasetin öğeleri olarak şunlar önerilmektedir:
- Tanıkların adliye kapısında karşılanarak sanıkların bekleme odasından ayrı bir odaya bırakılmak üzere refakat edilmesi;
- İfade sonrası tanığa teşekkür edilmesi- Bu türden bir nezaket gösterisi mahkemeye devamlı gelen profesyonel kişiler için gereksiz gözükürse de genelde kişileri adliye stresinden rahatlatacakları göz ardı edilmemeli;
- Mahkemenin tanıkları kabul düzenlemelerini ilerde geliştirmesine olanak hazırlamak üzere tanıkların bir anket formu doldurmaya davet edilmesi.
Hakla ilişkiler bağlamında medya ile iletişim, adalet yöneticilerinin üstlendiği en zorlu görevlerden biridir. Bu durum temelde hukuk sistemindeki normal takdir hakkının, medyanın kazanç ve sansasyon arayışıyla taban tabana zıt olmasındandır. Yalnız, basın ve T.V.lerin ceza adaleti yönetiminden bilgi edinme hakkı olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Bu bağlamda medya ile aktif iletişim doğrultusunda belirlenecek siyasetle, iletilecek bilgi türü belirlenmeli; medyaya ilişkin olarak “zorunlu takdir hakkının” derecesi için belirgin standartlar konulmalıdır. Kuşkusuz, kişiler aleyhine başlatılan süreçteki takdir mutlak olmalıdır. Yalnız, bir davanın yargılama süreci ile adalet sisteminin işleyişi hakkın- da halkın bilgilendirilmesi konusundaki açıklık /saydamlık olabildiğince yüksek derecede olmalı; bilgi kirliliği önlenmelidir. Ne var ki, bu açıklık esprisi, medyanın yargılama sürecini sınırsız şekilde fotoğraflaması, kayda geçirmesi ve videoya alma hakkını içermemektedir.
Ceza adalet sistemi, ancak, etkili, adil ve insani olduğunda rasyonel bir nitelik kazanmaktadır. Hiç kuşkusuz, ceza adaleti sistemi (Kolluk, Cumhuriyet Savcılığı, Ceza Mahkemeleri ve infaz kurumları ve sonrasından oluşan) bir işletmeler bütünü olarak “yarar” temeli üzerine varlık ve meşruluk kazanmaktadır. Ne var ki, ceza adaleti sistem yapısı ve işleyişi yalnızca “yarar” temeli üzerine inşa edilemeyece- ğinden; adalet ve insani ölçütlerde göz önüne alınmalıdır. Özetle, ceza sisteminin yararcı amacı, adil ve insani olmak değerleriyle de rasyonel olmalı,10 aşağıdaki şekilde yer alan öğeler arasındaki etkileşimler göz önüne alınmalıdır.
Bu değerlerin belirgin şekilde ifadesini içeren ilke ve örneklere aşağıda yer verilmiştir:
Yarar (Etkinlik ve Yerindelik)
1. Ceza adaleti sistemine, toplumda kabul görmeyen davranışların önlenmesi; önlenemediğinde faille- rinin iyileştirilmesi/nötrleştirilmesi için, yalnızca ceza siyaseti tedbirlerine ilişkin maliyet-kâr analizi sonucu gerekli olduğu ölçüde başvurulmalıdır.
2. Özelde ceza adaletince yapılan müdahalenin yerindeliği bakımından en temel ölçüt, suçların işlenmesini önlemedeki etkisi, diğer bir anlatımla “genel önleme etkisi”dir. Ceza en fazla etkisini suç işlemeyenler üzerinde göstermelidir.
3. Ceza adaletinin yapısı ve işleyişi için oluşturulacak sistem, genel önleme etkisini önemli derecede azaltmaksızın, kişiler için mümkün olduğunca az mahrumiyet ve diğer sosyal maliyetlere neden olmayacak nitelikte olmalıdır.
4. Ceza adaletinin etkililiği temelde “genel önleme” ile değerlendirilirken hükmedilen bireysel cezalar söz konusu olduğunda suçluların “muhafaza”sı ile “iyileştirilmesi” gibi yararcı unsurlar da önem kazan- maktadır.
5. Suçları önlemek ceza yaptırımlarının için ne derece sert olması gerektiği konusunda doyurucu bir ölçüt yok ise de her suça özgü saptanacak ceza için asgari ve azami sınırlar koymak en rasyonel çözüm olmakta; toplumda işlenen herhangi bir suç normalin üstüne çıktığında, saptanacak ceza azami sınıra doğru çıkılarak denge sağlanmaktadır.
Yarar niteliği açısından yeni ceza siyasetinde iki önemli gelişmeye de tanık olunmuştur:
(1) CMK 231/4 maddesi bendinde yer alan (etkin pişmanlık, şahsi cezasızlık sebebinin varlığı, karşılıklı hakaret, işlenen fiilin haksızlık içeriğinin azlığı) nedeniyle faile ceza verilmemesi hallerinde, ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilebilmesidir. 2012 yılında bu türden karar sayısı 76,352’i bulmuştur. 2023 yılında ise 299,123 (%15,5'i) bulan diğer (hüküm verilmesine yer olmadığı, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın reddi, özel yasalar gereğince davanın ertelenmesi, TCK 32/1. maddesi gereğince verilen kararlar ve diğer kararlar) kararlar arasında yer almaktadır.
(2) CMK 231/5 madde bendinde yer alan “hükmolunan ceza iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB)11 karar verilebilir.” Bu normun yıllar itibariyle ülke genelindeki sayısal değeri şöyledir:
2012 697,662 2019 402,947 2020 321,769 2021 769,465 2022 459,636 2023 461,680 |
Not. 2023 yılında verilen kararların %21,6'sını hükmün açıklanmasının geri bırakılması oluşturmaktadır.
Mahpus yoğunluğu bakımından ülkemiz en üst sırada iken kuzey ülkeleri işlenen suçlardaki artışa karşın en az mahpus yoğunluğuna sahiptirler. Düşük oranın altında yatan temel neden ise, cezaevine giren sayısında fazlalığa karşın hapis cezalarının yüksek oranlı ülkelere göre daha kısa süreli olmasıdır. Bu konuda amaç değer olarak 100.000 nüfustaki mahpus sayısının 100’ü geçmemesi hedeflenmeli ve Frans v. Liszt’in (1883, ss.33-34) belirtiği gibi hapis cezasının uzun süreli ıslah çabaları olmaksızın suçluları daha da kötü yaptığı unutulmamalıdır.
Cezaevleri Nüfus Seyri(!)
Yeni ceza siyasetinin en dramatik tarafı cezaevi nüfusundaki artış potansiyelini görmekten yoksun oluşumuzdur.
Mahpusların yaş, cinsiyet ve uyruğuna göre dağılımı (31 Aralık 2022)
Cezaevleri toplam nüfusu (2/05/2024)12 |
||
Hükümlü |
Tutuklu |
Toplam |
282,709 |
46,442 |
329,151 |
Son 17 yılda kapatılan 378 ilçe cezaevine karşılık 2016 yılında büyük kapasiteli cezaevlerinin yapımını hız verilerek 2006–2022 yıllara arasında 269 yeni cezaevi açılarak 216,607 kişilik ek kapasite yaratılma- sına karşın sorun varlığını sürdürmektedir.13
Cezaevi nüfusunu azaltma doğrultuda ceza siyasetine egemen olan önceliklere aşağıda yer verilmiştir:
- Suç işlemenin önlenmesi yaklaşımları,
- Ceza hukukuna en son çare olarak başvurulması ilkesi (ultima ratio ilkesi), ve
- Tutuklamaya gerekmedikçe başvurulmaması-adli kontrol seçeneğine elverdiğinde fazlaca başvurulması,
- Adli para cezası ile hapis cezasına alternatif yaptırımlara fazlaca yer verilmesi,
- Belli bir süre TCK 61.madde uygulamasına anlam kazandırmak açısından özellikle “tehlikeli suçlular” hakkında sosyal araştırma raporu düzenlemesine öncelik verilmesi ve hâkimlerin bu raporları incelemek için yeterli zaman ayırmaları,14
- İnfaz sonrası koruma(parole) açısından mükerrir ve itiyadi suçlulardan şiddet içerikli suç işleyenler ile uyuşturucu madde/ilaç bağımlıları ile cinsel sapıklara öncelik verilmesi ve bunlar için gözetim ve yardım hizmetlerine yoğunlaşmalı; tretman programlarında denklik ve duyarlık sağlanmalı, tehlikelilik açısından mala karşı suç işleyenlerden şahsa karşı suç işlemeye sıçrayanlar ile TCK 32/2 maddesine göre hüküm giyenler önemsenmelidir.
Son 10 yılda cezaevi nüfusu 200 bin yükseldi.
Cezaevi nüfus tahmini projeksiyon modelinde kullanılan yedi temel varsayım şunlardır:
1. Mahkeme girişi: Mahkemeye açılan yeni kovuşturmaların toplam sayısı,
2. Tutukluluk oranı: Tutuklu olanların oranı,
3. Tutukluluk süresi: Kişilerin tutuklulukta geçirdiği ortalama süre,
4. Hükümlü oranı: Mahkemeye giren sanıklardan hükümlü olanların oranı,
5. Ceza hükmü: Hükümlü olanlardan hapis cezası alan kişilerin oranı,
6. Hapis Cezası süresi: Hükmedilen hapis cezasının süreler itibariyle dağılımı
7. Çekilen hapis cezası oranı: Cezaevinde çekilen cezanın ortalama oranı (buna tutukluluk halinde geçen sürede dahildir).
Hürriyeti bağlayıcı cezalar bakımından temel ilkeler, hükümlülerden çok azının cezaevlerinde bulunmasına gereksinme olduğu; hükümlülerin cezaevine girmesi ve çıkmasının oldukça zorlaştırılması gerektiği merkezindedir. Bunun en belirgin örneğine Finlandiya15 ve İskandinav cezaevlerinde tanık olunmaktadır.
İskandinav Cezaevleri
Son yıllardaki %20-30'luk artışlara rağmen İskandinavya'daki hapis cezasına mahkûmiyet oranları Batı demokrasileri arasında en düşük seviyede ve ceza siyasetleri de genel olarak en yumuşak olanlar arasında yer almaktadır. Bunun nedenleri arasında refah devletinin devam eden gücü ve güvenilirliği, yüksek düzeyde toplumsal güven ve siyasi meşruiyet, uzlaşmaya dayalı ve korporatist siyasi kültürler ve kariyer hâkimlerin ve diğer siyasi olmayan uygulayıcıların merkezi rolleri yer alıyor.
İskandinav ülkelerinin hapsetme oranı diğer birçok ülkeye kıyasla daha düşük bulunmaktadır. Bu ölçü, sınırlı da olsa ceza eğilimlerinin genel bir göstergesi olarak savunulmaktadır. Cezai farklılıkların doğrulayıcı bir göstergesi olarak cezaevi koşullarındaki standartlardır. Cezaevleri oldukça küçük kapasiteli, görevlilerle ve hükümlüler arasında daha az bir sosyal mesafe; özellikle açık cezaevlerinde beslenme, temizlik, kişisel alan, ziyaret düzenlemeleri, maddi koşullar, hücre dışında geçirilen süre ve kişisel özgürlük gibi konularda daha iyi yaşam kalitesine tanık olunmakta; kurumlarda bakım ve iyileştirme hizmetlerine daha fazla ağırlık verilen, daha profesyonelleşmiş bir cezaevi memuru kültürü yer etmiş ve cezaevi yaşamını olabildiğince topluma benzetmeyi taahhüt eden 'normallik ilkesine' dayalı iş ve eğitim fırsatlarının sağlanması söz konusudur.16
İskandinav örneğinden hareketle, ceza siyaseti genellikle kanıtlardan ziyade kamuoyu hakkındaki varsayımlarla yönlendirildiğinden ceza siyasetine meydan okumak için siyaset yapımcıları ile iletişim kurulmalıdır. Araştırmaların yalnızca akademik dergilerde görülmesi değil, aynı zamanda sahada bir fark yaratması yaşamsal bir önem taşımaktadır.
Araştırma
Popüler algılara karşın suçlu davranışı önlemede en etkili olanın cezaların şiddetinden ziyade yakalanma olasılığının yüksekliğidir (Beccaria).
Cezaların önleyici etkisi konusunda tüm araştırmalarca ortaya konulan belli başlı iki sonuç vardır:
1. Kural olarak, cezaların kesinliğinin, cezaların tabiatı/şiddetinden (ağırlığından) daha etkili gözüktüğü;
2. Evrensel nitelikte bir önleyici olmadığı, herhangi özel bir önlemin başarısının da yoğun ölçüde, hedeflenen davranış, etkilenmesi istenilen kişilerin bulunduğu sınıf ile davranışta bulundukları ortama bağlı olduğudur.
Birinci sonuç, uzun süreli cezaların daha etkili olduğuna dair bir bulgu olmadığından, ceza yasalarında yer alan cezaların aşağı ve yukarı hadleri ile ceza ortalamasının, yüksek suç işleme yüzdesi oluşturmaksızın indirilebileceğini kabul etmek güvenli gözüktüğünden oldukça anlamlıdır.
Cezaevleri Genel Müdürlüğü merkez teşkilatında şimdiye kadar bir “Araştırma Daire Başkanlığı” nın olmaması sonucu ülkenin kriminolojik ve penolojik gerçeklerinden yoksun olarak kitle iletişim araçlarıyla oluşan bir ceza siyaseti kaçınılmaz olmuştur.17
Ceza adaleti siyaseti gerçeklere ve kanıtlara dayanmalıdır.
Bu doğrultuda egemen olması gereken başlıca ilkelere aşağıda yer verilmiştir:
- Adalet (eşitlik, hakkaniyet)
1. Ceza sisteminin adilliği, öncelikle eşitlik, hakkaniyet ve tahmin edilebilirlik18 ilkelerinin geliştiril- mesine katkısı oranında değerlendirilmelidir.
2. Suç oluşturan fiiller ile ceza yaptırımları hukuki temele (ceza hukuku kanunilik ilkesi uyarınca kanun- suz suç ve ceza olmaz kuralına) dayanmalıdır.
3. Ceza tehditleri ve uygulanan ceza yaptırımları, manevi unsur ile oranlılık ilkelerine göre belirlenmeli; zarar ve suçluluk derecesine göre makul olmalıdır.
4. Ceza usulü, makul ölçülerde mağdurun menfaatlerini de dikkate alabilecek şekilde organize edilmeli- dir.19
- İnsani
“Cezaevine girmek için çaldı, girdi” (Vatan, 8/12/2013).
“Pedofilim. Güvencem yok diye devlet beni tedavi etmedi.” (Hürriyet, 5/03/2014, s.5).
1. Ceza adaletinin yapıt ve işleyişi; insanlık onuru, kişisel hürriyet ve diğer insan haklarını vurgulayan ilkelerle uyum içerisinde olacak şekilde belirlenmelidir.20
2. Cezaların hükmedilmesi ve infazında eşitlik ve merhamet ilkeleri göz önüne alınmalıdır.21
Ceza adaleti sistemi artık suçlular hakkında bilgi üreten bir fabrika olarak yer almalı, işlenen suçlardan daha çok her kişide saklı olan potansiyel tehlikeye yönelik devamlı bir gözlem evi işlevini görmelidir. Bu yaklaşım suç psikolojisi ve suçluların formasyonu açısından önemli açılımlar sağlayacaktır. Bu doğrultuda Türk ceza teknolojisinde 5402 sayılı (2005) Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanunuyla önemli bir değişim sağlanmış bulunmaktadır. Sanık hakkındaki sosyal araştırma raporu ile sanığın doğası, yaşam stili, tutumu ve geçmişine ait yeni sorular sorulmaya cezayı veren mahkemeye suçu neden işlediğine, şimdi bu konuda ne hissettiğinize ve geçmişinizin, ailenizin ve çalışma koşullarınızın neler olduğuna dair bir fikir vermesi amaçlanır.
- Sosyal Araştırma Raporu
1. Sosyal araştırma raporu, şüpheli veya sanığın geçmişi, ailesi, çevresi, eğitimi, kişisel, sosyal, ekonomik, ruhsal ve psikolojik durumu ile çevresinin sistemli bir bakış açısıyla değerlendirildiği, topluma ve mağdura karşı taşıdığı risk ile ihtiyaçlarının belirlendiği ve bu ihtiyaçlara yönelik hizmet, program ve kaynaklarla ilgili önerileri içeren hüküm öncesi rapordur.
2. Rapor, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının talep etmesi veya kovuşturma evresinde hâkim ya da mahkemenin isteği üzerine denetimli serbestlik uzmanı tarafından hazırlanır (Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği, Resmî Gazete,10.11.2021, Sayısı. 31655).22
Ceza yaptırımlarının şahsileştirilmesi açısından önemli olan bu rapor isteminin ne derece yaygın olduğuna ait bir veri bulunmamaktadır. Kuşkusuz bu tür raporlar denetimli serbesti hizmetleri gibi cezaevindeki tretman hizmetleri için de için referans olabilecek nitelikte hazırlanmalıdır.
Denetimli Serbestlik (Probation ve Parole)
Denetimli Serbestlik İş Yükü Seyri (2006-2020)
Denetimli Serbestlik Daire Başkanlığı Yetişkin Hükümlü Verileri
(31 Temmuz 2022)
Adli Kontrol (CMK 109) 113.380
Tedavi ve Denetimli Serbestlik (TCK 191) 68.543
Denetimli Serbestlik Tedbiri Uygulanarak Cezanın İnfazı (CGTİHK 105/A) 172.412
Adli Para Cezası Karşılığı Kamuya Yararlı Çalışma (CGTİHK 106/3) 31.947
Mükerrirlere Özgü Denetimli Serbestlik (CGTİHK 108/4 ve 6) (*) 41.642
Seçenek Yaptırımlar (TCK 50) 2.475
Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma (TCK 53/5) 251
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (CMK 231) 234
Erteleme Süresinde Denetimli Serbestlik (TCK 51) (**) 114
Etkin Pişmanlık (TCK 221/5) 1.752
Çocukların Denetim Altına Alınması (ÇKK 36) 0
Konutta İnfaz (CGTİHK 110/2, 3 ve 4) 44
Koşullu Salıverilme Sonrası Denetimli Serbestlik (CGTİHK 107/7, 8 ve 9) 388
Toplam 433.182
(*) (4) Hâkim, mükerrir hakkında cezanın infazının tamamlanmasından sonra başlamak ve bir yıldan az olmamak üzere denetim süresi belirler.
(6) Hâkim, mükerrir hakkında denetim süresinin uzatılmasına karar verebilir. Denetim süresi en fazla beş yıla kadar uzatılabilir. En yoğun hükümlü gurubunu oluşturmasına karşın bu fıkraların uygulama ve raporlanmasına tanık olunmamıştır(!). İlerde yapay zekâ Chat GPT katkısı söz konusu olabilir.23
(**) Denetim uzmanının üçer aylık raporlaması-Hükümlünün davranışları, sosyal uyumu ve sorumluluk bilincindeki gelişme hakkında üçer aylık sürelerle rapor düzenleyerek hâkime verilecektir. (!?)
Yukardaki istatistiki veriler denetimli serbesti kurumunun amaç ve işlevinin biçimsellik ötesi bir anlam taşımadığını sergilemektedir. Bu kurum için Bütçeden yapılan harcamaların suç potansiyelli mükerrir suçluların tahliyelerinde kendi işlerini kurmaları için sermaye olarak tahsis edilmesi oldukça yararlı olacağı kanısındayım.24
İngiliz ceza adaleti bizimkinden daha mı iyidir? İngiltere’de Cezalandırma Konseyi (Sentencing Council) Cezalandırma yönergeleri" düzenlemektedir. Bunlar kesin yönergeler olarak 2009 Adli Tıp Kurumu ve Adalet Yasası'nın 120. bölümü uyarınca İngiltere ve Galler Ceza Konseyi tarafından yayınlanan ceza yönergeleri anlamına gelmektedir. 2020 tarihli Sentencing Act’in 59. maddesine göre, cezaya hükmetme ilkeleri şunlardır:
Madde 59. Hüküm verme yönergeleri: Mahkemenin genel görevi
(1) Her mahkeme—
(a) Bir suçluya ceza hükmederken, failin durumuyla ilgili olan herhangi bir ceza yönergesine uymalı ve
(b) Suçluların cezalandırılmasıyla ilgili diğer herhangi bir işlevi yerine getirirken, mahkeme adaletin çıkarlarına aykırı olacağına ikna olmadıkça, işlevin yerine getirilmesiyle ilgili herhangi bir cezalandırma yönergesine uymalıdır.
Ceza adaletine Hindistan’dan bakan birileri Türk Ceza Adaletini nispeten etkili bulacakken Danimarka’ dan birileri böyle düşünmeyebilir. Önemli olan benzer sorunlarla karşılaşıldığında daha iyi çözümlerin olabildiğini görebilmektir. En somut örneği de cezaevindeki nüfus kabarıklığıdır. ABD, Rusya ile 100.00 nüfustaki cezaevi nüfusu Dünya’da başı çekmektedirler. Çıkarım: Hapis cezasına en son çare olarak başvurulması (ultima ratio) en geçerli ilke olmasıdır.
“16 Temmuz 2015'te Barack Obama, Oklahoma'daki El Reno Federal Ceza İnfaz Kurumu'nu ziyaret ederek federal bir cezaevini ziyaret eden ilk başkan oldu. Birkaç gün önce, Amerika Birleşik Devletleri'nin devasa ceza adaleti sistemini kamuoyu önünde sorgulamıştı: "Bunun hem suçu kontrol etmemiz hem de bireyleri rehabilite etmemiz için en akıllı yol olup olmadığını düşünmeliyiz.”25
Cezasızlık Kültürü
“Kamuoyundaki cezasızlık algısını kaldıracağız” 26
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç
İnsan hakları ihlalleri sorununun kalbinde cezasızlık kültürü yatıyor. Bu türden en son örneğine gözaltında iken döverek işkence edildiği kamere kayıtları ile sabit olmasına karşılık, hele bir sanığın “Pişmanım, kendime hakim olmadım” demesine karşın mahkeme “yaralama” dan mahkumiyete kararla iki sanığa para cezası verip, hükmün açıklanmasının ertelenmesine; diğer dördünün beraatına hükmetti. ACM başkanı sanıklara, “Karakoldan insanların neden korktuğunu sizi görünce anlıyoruz. Paldır küldür adamın tepesine biniyorsunuz. Yapma o zaman bu mesleği. Devlet maaş veriyor size. Yap vur kır diye vermiyor. Ben burada katile katil diyemiyorum. Sizin yaptığınıza bak” diye konuştu.27
Bu konuda etkili olan öğelerden biri de aşağıdaki tabloda yer alan faili meçhuller ile kanıt yetersizliği nedeniyle beraat edenler oluşturmaktadır.
Cumhuriyet Savcılıklarındaki faili meçhul dosya sayısı
Yıl Sayısı 2011 2 396 559 2018 3,453,280 2019 3,483,678 2020 3,510,621 |
Bu konuda ülkenin kalitesi de iyi bir görüntü sergilememektedir. 2023 yılı Global cezasızlık endeksine göre Türkiye 170 ülke içerisinde 34’üncü sıradadır. En kötü ülke Afganistan, en iyisi de Finlandiya’dır. 170 ülkenin yer aldığı endekste en kötü notu “5” ve en iyi notu “0” göstermektedir.28
Cezasızlık Endeksinde Türkiye’nin beş alandaki konumu
Notu |
Sırası |
|
Türkiye’nin Cezasızlık notu |
2.47 |
34 |
Hesap vermeyen yönetim |
2.97 |
49 |
Çatışma ve şiddet |
2.76 |
27 |
İnsan hakları ihlali |
2.59 |
30 |
Ekonomik sömürü |
1.78 |
77 |
Çevrenin kirlenmesi |
2..27 |
74 |
Sonuç
Her toplumda bir kısım yetkililer toplumun diğer üyelerini asırlardır yargılamakta/ cezalandırmaktadır.29 Bu sürede bazı şeylerin öğrenilmiş olmasını beklemek mantıklı ise de hâkimlerin çoğu kez yaptırımın etkililiğine ilişkin öngörüden yoksun olarak karar verdiklerine tanık olunmaktadır. Onların bilinçli uğraşı, yargılamanın adil olarak usul gereklerine uyarlı bir biçimde yürütülmesine odaklanmaktadır. Hükmedilecek yaptırımın etkililiği onların ilgi alanı dışındadır. Etkililik öğrenimi ancak sistemde feed back olanağına yer verildiğinde sağlanabilir. Dart oynayan bir kişinin hedefle kendisi arasında bir perde olması halinde ancak her atışta hedefe ilişkin bilgi verilmesi halinde bu oyunu öğrenebileceği düşünülebilir. Ceza adaletinde hâkimlerin konumu dart oynayanlar gibidir. Hükümlüler gözden uzak oldukları ve yaptırımın onlar üzerindeki etkisi konusunda feed back bilgi verilmediği için hâkimler perde üzerinden dart oynama konumundadırlar. Afların gündemden düşmediği ülkemiz bakımından bu olgu daha da çarpıcı olmaktadır. Özetle, ceza siyaseti genelde kanıta, değerlendirici araştırma platform- larına dayalı rasyonel bir temelden yoksun olduğundan, sağlam teori ve tasarıma dayalı, iyi uygulanan ve etkili olan mevcut suç ve ceza siyasetine ihtiyaç vardır.30
Ceza siyaseti genellikle kanıtlardan ziyade kamuoyu hakkındaki varsayımlarla yönlendirildiğinden ceza siyasetine meydan okumak için siyaset yapımcıları ile iletişim kurulmalıdır. Araştırmaların yalnızca akademik dergilerde görülmesi değil, aynı zamanda sahada bir fark yaratması yaşamsal bir önem taşımaktadır.
Usul adaleti teorilerine egemen olan düşünce, otorite sahibi olan kişiler, öğretmen, işveren, kolluk görevlisi kişilere adil ve saygılı davrandığında, kişiler nezdinde hak ettikleri saygı ve meşruiyet algısına mazhar olacaklardır. Mevcut kanıtlar “meşruiyet algısının” uyum sağlamada daha güçlü bir saik olduğunu sergilemektedir. İşte sosyal olarak beklenen davranışları şekillendirmede normatif etmenler, enstrümental olanlardan (kişisel olarak eylemin artı ve eksilerinin değerlendirilmesi) daha fazla önemlidir. Kuşkusuz, bunun ceza siyaseti açısından önemi büyüktür.
Hukuka normatif uyum sağlama ceza siyasetinin temel amacı ise, halkın sisteme olan güvenin sağlanma- sı ön görülmelidir. Aynı derecede önemli olan ikinci etmen de vatandaşların hukuk kurumlarının yetki kullanımında meşru bir hakka sahip olduklarının kabul edilmesidir.
Ülkece var olan anomik görüntü nedeniyle ceza siyaseti yeniden düşlenmeli ve bu amaçla devamlılık sergileyen bir “Ceza Siyasetini İrdeleme Kurulu” oluşturulmalıdır.
Bu konuda önemli olan ilkeler şunlardır:
a) Toplumda daha az suç işlenmesi;
b) Daha güvenli toplumlar oluşturulması; ve
c) Daha az insanın cezaevlerinde olmasıdır.
Fazlaca insanı ceza adaleti sistemine (CAS’a) sokmakla; fazlaca insanı cezaevlerine koymakla CAS’ın değersizleştirilmekte olduğu unutulmamalıdır. Yüksek suç oranı oluşturan nedenler, ceza adaleti sisteminin olası etkisini göstermesinden çok önce var olduğundan böyle yanıtların her zaman tatmin edici olması beklenmemelidir. Kısa süreli çözümlerin (çoğu yönlerden) pahalı olacağı gibi dikkatleri uzun süreli çözümlerden saptıracağı da göz ardı edilmemelidir.
Şimdiye dek egemen olan ceza siyaseti, rasyonel ve araştırma bazlı bir siyaset olmadığından sorun yaratıcı olmuş ve baskıcı (repressive) bir ceza hukuku Rönesans’ına vücut vermiş; cezaevlerindeki nüfus patlaması ile ülkede artan ceza mantalitesine ve hatta cezalandırma arzusuna tanık olunmuştur. Çoğu insan artık klasik ceza anlayışından sıyrılarak suçun cezaevi inşası ile önlenemediğini anlamalıdır. Toplum kaynaklarının yavaş yavaş cezaevinden şiddetin önlenmesine kaydırılması, sorunlu ailelere yardım edilmesi ve daha fazla eğitim fırsatı sunulması, böyle sosyal-eğitsel bir yardım olmadan toplumun gelecek nesil hükümlüsü olacak çocukların desteklemesi siyaseti kaçınılmaz (cul-de-sac) olmuştur.
Sonuçta ülke gündeminde güncelliğini koruyan “ceza siyaseti” üzerine bilimsel bir saptama için aşağıdaki soruların yanıtlanması ön görülmelidir:
- Ceza adaleti sisteminde “adalet” sağlanıyor mu?
- Sanıkların, suç mağdurları veya belirli suç türleri tanıklarının CAS’a güvenme olasılığı nedir?
- Ülke cezaevlerindeki nüfus yoğunluğunun sosyal, ahlaki ve ekonomik bedelleri göz ardı mı ediliyor?
- Genel nüfustaki 100.000’e göre cezaevindeki nüfusunun yüksekliği yeni Türk Ceza Siyasetinin başarı kanıtı mıdır?
- Cezaevleri bizi daha güvenli hale getiriyor mu?
- “Lekelenmeme hakkı” de facto göz ardı mı edilmektedir?
- Soruşturma, Kavuşturma veya Yargılama Hedef Sürelerinin Belirlenmesi ve Uygulanma- sına ilişkin yönetmelik de facto etkili oldu mu? Mahkeme türüne göre ortalama yargılama süreleri nelerdir?
- Anayasa Mahkemesince bireysel başvuru sonucu verilen ihlal kararları kamu kurumları tarafından benimsenip uygulanıyor mu?
- Adli Sicil veri tabanı ile UYAP sistemi araştırma projeleri için kaynak işlevi görüyor mu? ve
- 5018 Sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu 5. maddesi g bendi uyarınca ekonomik veya sosyal verimlilik ilkelerine uygun olarak maliyet-fayda veya maliyet-etkinlik ile gerekli görülen diğer ekonomik ve sosyal analizleri yapılıyor mu?31
- Ceza siyasetinde bizim pusulamız var mı?
"Mutlak zorunluluktan kaynaklanmayan her ceza tiranlıktır.” Beccaria
Kurumların adilliği sorgulanmalı; olabildiğince toplumdaki ve CAS’taki adaletsizlikler giderilmeli, ilke olarak kriminal davranışlara cezai müeyyideler yerine bilimsel seçimle sosyal ve medikal tretmanla yanıt verilmelidir.
Ceza siyaseti genellikle kanıtlardan çok kamuoyu hakkındaki varsayımlarla yönlendirildiğinden ceza siyasetine meydan okumak için politika yapıcılarla iletişim kurulmalıdır.
SOSYAL SİYASETİN CEZA ADALETİNE UYGULANMASI
Her Uygulayıcının Bilmesi Gerekenler
Prof. Dr. Mustafa Tören Yücel
---------------------
1 Ceza siyasetine ilişkin ulusal strateji ve eylem planları ihtiyacı için bkz. European Committee on Crime Problems(CDPC). White Paper on Prison Overcrowding p.24 (140-150 paragraflar) 28/09/2016.
2 Mustafa T. Yücel. “Adli Hata Bilinci” Ceza Adaletine Özgün Sorunlar, Adalet Yayınevi, 2023.
3 Mustafa T. Yücel. Yeni Türk Ceza Siyaseti Üzerine, İmge, 2011.
4 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 2020'de Fransa'yı söz konusu "yapısal" aşırı kalabalık nedeniyle kınadı ve "temel hakların ciddi şekilde ihlal edilmesi" nedeniyle Paris yönetiminin 32 mahkûma 25 bin euroya varan tazminat ödemesine hükmetti. Tutuklu yargılama sürelerinin artması da cezaevlerinin doluluğunda önemli rol oynuyor. 2006’da tutukluların cezaevinde geçirdiği ortalama süre 8,6 iken, bu oranı 2020’de bu oran 11,8 aya çıktı. Bu sayısal değerler Türkiye için meçhuldür.
5 Natalia Antolak-Saper. The Role of the Media in Criminal Justice Policy, Routledge, 2023.
6 Penal Reform International. Making Law and Policy that Work -A Handbook for Law and Policy Makers on Reforming
Criminal Justice and Penal Legislation, Policy and Practice, 2013 (Hapishanelerde güvenlik ve insan onuru dengesi: Önleyici
izleme için bir çerçeve-TCPS).
7 Almanya’da Savcılık yeterli şüphe bulunmasına rağmen, eğer sanığın suçunun çok hafif olduğunu düşünüyorsa veya sanık para cezası ödemeyi kabul ediyorsa yargılamayı erteleyebilir. Ön yargılamaların yaklaşık %70'i bu şekilde savcılık tarafından erteleniyor.
8 2009 yılı Almanya’sında cezai davalarındaki yargılamaların ortalama süresi (ay olarak):
• Yerel mahkemede 3,9 ay,
• İlk derece mahkemesinde 6,2 ay ve temyiz davalarında 4,4 ay,
• ilk derece bölge mahkemesinde 11,6 ay ve temyizde yargılama 1,3 ay. Türkiye için bu süreler UYAP sisteminde kolayca saptanabilir.
9 Wayne N. Welsh ve Philip W. Harris Criminal Jusitice Policy & Planning, ss.14-18: “New Interventions: A Systematic Approach to Program and Policy Development” 3rd Edition, 2008, LexisNexis.
10 Mustafa T. Yücel. https://www.hukukihaber.net/ceza-adaleti-sisteminin-etkinliği-ve-adilliği
11 AYM’ce iptal edilen HAGB kararı 1/08/2024’te yürürlüğe girecektir.
12 Türkiye Adalet Bakanlığı Resmî Sitesi- https://cte.adalet.gov.tr/Resimler/Dokuman/istatistik/istatistik-1.pdf (erişim tarihi: 16.05.2024). Belçika’nın ikinci büyük kenti Anvers’te (Antwerp) gardiyanlar, cezaevindeki koşulların insanlık dışı olduğu gerekçesiyle kapıları kapatarak yeni mahkûm kabul etmeme kararı aldı. Gardiyanlara göre cezaevindeki koşullar, tutuklular için insanlık dışı boyutlarda. 439 kişilik erkek bölümünde şu anda 719 mahkûm kalıyor. (Yusuf Özkan. BBC Türkçe 28/03/2023).
13 Caner Yenidünya. “Türkiye'de ceza infaz sisteminin iki temel sorunu: Cezasızlık algısı ve cezaevi popülasyonu” Independent Türkçe (8/04/2024): “Peki, nasıl oluyor da bir yandan hapis cezalarını infaz etmemekle zafiyetinden şikâyet edilen bir sistem, aynı zamanda dünyanın popülasyon olarak en kalabalık cezaevlerine sahip olabilir?”
“Tüm bu yasalar, düzenlemeler, yaşananlar dikkate alındığında tek bir çözüm yolunun kaldığı artık Türk Ceza Kanunu'nun suçlar karşılığından öngörülen yaptırım sistemini infaz hukukunun taşıyamadığını kabul etmek ve topyekûn Türk Ceza Kanunu'nu elden geçirerek bu yanlış cezalandırma eksenli politikanın terk edilmesi gerekmektedir.” Ayrıca bkz. Mustafa T. Yücel. https://www.hukukihaber.net/ceza-yasalarının-rasyonelliği
14 Ceza İşleri Genel Müdürlüğü: Sosyal inceleme raporlarının (SİR) standartlarının geliştirilmesi projesi
15 Joseph Hale. Does Prison Work? A Comparative Analysis on Contemporary Prison Systems in England and Wales and Finland, 2000 to Present: “1960'lardaki ideolojik reformların ardından Finlandiya Cezaevi Sistemi düşük hapsetme oranları, düşük mükerrirlik oranları ve hapsetme yaklaşımı ile dünyanın en başarılı cezaevi sistemlerinden biri haline geldi. Yalnızca caydırıcılık olarak ceza yerine rehabilitasyon ve yeniden entegrasyona vurgu yapılmaktadır.”
16 Avrupa Cezaevi Kurallarına ilişkin (EPR) kılavuz belge (2023)- Kurallar, en son 2020'de olmak üzere 1973'ten bu yana dört kez yenilendi. Belge, yasa koyuculara, politika yapıcılara, cezaevi yetkililerine, izleme organlarına, denetimli serbestlik hizmetlerine, sosyal refah ve sağlık hizmetlerine, STK'lara ve diğer ilgili paydaşlara, Avrupa'daki mahkumların ihtiyaçlarına uygun şekilde yanıt vermek üzere harekete geçmelerine yardımcı olmak ve onları teşvik etmek için pratik rehberlik sunmaktadır.
17 Galatasaray Ceza Bilimleri Kriminoloji ve İnsan Hakları…Merkezi Kriminoloji Enstitüsü, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kriminoloji Enstitüsü (1943); Ankara Üniversitesi Ceza, İnfaz Hukuku ve Kriminoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi olmasına karşılık araştırma ürünlerine tanık olunmamıştır. Bkz. Mustafa T. Yücel. https://www.hukukihaber.net/ceza- hukuku-ve-kriminoloji- ilişkisi
18 Administrative Office of the United States Courts. Probation and Pretrial Services Office. An Overview of the Federal Post Conviction Risk Assessment, June 2018.
19 Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin ceza kanunu ve uygulaması çerçevesinde mağdurun durumu üzerine R (85) 11 No’lu Tavsiye Kararı, Hoşgörü kültürünün geliştirilmesi ve medya ile ilgili R (97) 21 No’lu Tavsiye Kararı ile Cevap hakkı ile ilgili (74) 26 No’lu Kararlar gözetilmesi gereken rehber ilkelerdir.
20 Önleyici bir tedbir olarak beklenen ceza bedeline CB diyelim. CB=0*H eşitliğinde (0) yakalanma ve mahkûmiyet olasılığı, (H) ise mahkûmiyet hükmüdür. Yasalarla/içtihatla yaratılan bir hak, masum/suçlu sanıklar için (0)’da bir azalma olduğunda (masum bir şahsi mahkûm etmeyi oldukça zorlaştıran bir hak, suçlu bir insanının mahkûm edilmesini de oldukça zorlaştıracağı) ve yasama organı CB’ni önceki seviyesinde korumak istediğinde, bunu ya suç için öngörülen cezayı yükselterek veya adli yardım kapsamını daraltarak veya anayasal nitelikli olmayan usulü hakları azaltarak yapabilir. Tüm bunlar sanıkların haklarını korumaya yönelik olarak algılanan adli fazlalığın ve bu korumanın sonucu uç oranında beliren artışa karşı yasama organının yanıtı olmaktadır. Son yıllarda bu yanıtların tümüne tanık olunmuştur.
21 Cezaevleri ve insan hakları için bkz. Gaëtan Cliquennois ve Hugues de Suremain(Ed.) Monitoring Penal Policy in Europe, Routledge, 2018.
22 Gwen Robinson. Pre-Sentence Reports : A review of policy, practice and research April 2022.
23 Mustafa T. Yücel. https://www. hukukihaber.net/suçlar -ve -psikopatlaşan -suçlular(?!): Cezaevlerinin uzun süre konuğu olan psikopat suçlular kurum güvenliği için de sorun oluşturmaktadırlar. İşte toplum için sorun olduğu kadar cezaevi içinde ciddi sorun kaynağı olan psikopat suçlular için özel bir infaz rejimi uygulanmalı; maksimum güvenlik rejimine tabi tutulmalı ve şartla salıverilmeleri çok ciddi olarak ele alınmalıdır.
İnfaz sistemine “standartlaşma” ve “muteberlik” olarak iki strateji egemen olmalıdır. Standartlaşmanın amacı, aynı kriminojenik risk faktörlerine maruz kalan hükümlülere aynı tretman olanağının tüm yurtta sağlanması; muteberlikte ise, sağlanan infaz rejiminin etkili tretman için teorik ve ampirik temelli ölçütleri karşılamasıdır. Nihai amaç hükümlülere sağlanacak sorunlarla baş edebilme yeteneği ile doğru yola girmelerini sağlamak/mükerrir olmalarını önlemektir. Bu doğrultuda aynı derecede etkili infaz sonrası bakım ve rehberlik hizmetleri de geliştirilmelidir. Kamu güvenliğine yönelik en büyük tehditlerin yüksek riskli suçlular olduğu göz önüne alındığında, bu riskleri azaltan programlar (tedavi bileşenli) çok faydalı olacaktır.
24 Barış Pehlivan. “Hayal bu ya..” Cumhuriyet (10/05/2024), Barış Pehlivan. “Nerede Kalmıştık” Cumhuriyet (22/11/2023). “Eski mahalleme ve çevreme dönersem yine suça bulaşırım. Nasıl iş bulacağım, bilmiyorum.”
25 P. Goodman, J. Page ve M. Phelps. Breaking the Pendulum- The Long Struggle Over Criminal Justice Oxford, 2017. Preface.
26 Kaynak. https://www.ekonomim.com/gundem/kamuoyundaki-cezasizlik-algisini-kaldiracagiz-haberi-744563
27 “İşkenceye ‘fırça’ var; ceza yok” Vatan, (26/09/2014), s.16.
28 Eurrasia Group ve the Chicago Council on Global Affairs (Küresel Cezasızlık Endeksi) (the Atlas of Impunity). Ayrıca bkz. Uğur Emek, “Cezasızlıkla mücadele mi dediniz!” Karar (26/05/2024); Mustafa Durmuş. “Organize suç örgütlerinin en fazla faaliyet gösterdiği 14 ülke arasındayız” T 24 (25/05/2024) Bkz. https://ocindex.net/report/2023/02-about-the-index.html (23 Mayıs 2024).
29 Cezalandırmanın ahlaki temeli için bkz. M.T.Yücel. Hukuk Felsefesi Ank., 2009, ss. 59-60. Anayasal bağlamı için “Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;” Anayasa Başlangıç
“Herkes …maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
“Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz.” Anayasa Md.17/1-3. Ayrıca bkz. Anayasa Mahkemesi kararı Esas sayısı 2012/1195, Karar günü 18/11/2015.
30 AVRUPA KONSEYİ BAKANLAR KOMİTESİ’NİN CEZA İNFAZ ALANINDAKİ TAVSİYE KARARLARI, 2011, Ankara- Avrupa Konseyi/ Avrupa Birliği Ortak Programı “Türkiye’de Model Cezaevi Uygulamalarının Yaygınlaştırılması ve Cezaevi Reformunun Desteklenmesi Projesi” kapsamında basılmıştır. Ayrıca bkz. Hilal Görkem. KAMU HİZMETLERİNİN ÖZELLEŞTİRİLMESİ KAPSAMINDA CEZAEVİ HİZMETLERİNİN ÖZELLEŞTİRİLMESİ VE TÜRKİYE’DE UYGULANABİLİRLİĞİ, Maliye Bakanlığı, Ankara, 2009. Ayrıca bkz.. Avrupa Konseyi Projesi. “Better Management of Terrorists and Dangerous Offenders in Prisons and Prevention of Radicalization” in Türkiye (Cezaevlerinde Teröristlerin ve Tehlikeli Suçluların Daha İyi Yönetimi ve Radikalleşmenin Önlenmesi)
31 Mustafa T. Yücel. https://www.hukukihaber.net/ceza-adaleti-sisteminin-etkinliği-ve-adilliği