Yerel yönetimlerin özerk olması demokratik hukuk devletinin en temel unsurlarından biridir. Bu özerklik, yerel yönetimlerin kamu yararı doğrultusunda, kendi hizmet alanlarındaki ihtiyaçları gidermek için kendi organları ile karar alabilmesi ve uygulayabilmesidir. Türkiye’de yerel yönetimlerin işleyişi ve belediye yönetimlerinin seçilmiş başkanlar tarafından sürdürülmesi, demokrasinin yereldeki yansıması olarak büyük bir önem taşır. Bu bağlamda, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 45. maddesi, belediye başkanlarının görevden ayrılması veya uzaklaştırılması durumunda belediye meclisinin kendi içinde yeni bir başkan seçmesini öngörmektedir. Ancak 2016 yılında, olağanüstü hâl (OHAL) koşulları altında bu maddeye eklenen bir fıkra ile belediyelere kayyum atanması yetkisi verilmiş, bu düzenleme yerel yönetimlerin özerkliği ve halk iradesi açısından tartışmalara yol açmıştır.

1. 5393 Sayılı Belediye Kanunu ve Değişiklik Süreci

2005 yılında yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanunu, Türkiye’deki belediyelerin görev, yetki ve sorumluluk alanlarını düzenlemektedir. Belediye Kanununun 45. maddesi ise belediye başkanlığı makamının boşalması durumunda yeni belediye başkanının belediye meclisi tarafından seçilmesini öngörmektedir. Bu madde, yerel yönetimlerin halkın iradesiyle şekillendiği ve belediyelerdeki yönetim değişikliğinin yine halkın seçmiş olduğu temsilciler aracılığıyla yapılması ilkesine dayanmaktadır. Ancak 2016 yılında OHAL kapsamında yapılan düzenleme ile, bu maddeye eklenen bir fıkra aracılığıyla İçişleri Bakanı’na belediye başkanını görevlendirme, bir diğer ifade ile atama yetkisi tanınmıştır. Bu düzenleme ile merkezi idarenin yerel yönetimler üzerindeki müdahale alanı genişlemiştir.

2. Belediye Meclisinin Yetkisinin Sınırlandırılması

Belediye Kanunu’nun 45. Maddesinde yapılan bu düzenleme ile belediye meclisinin yeni başkan seçme yetkisi sınırlandırılmıştır. Belediye meclisi, yerel seçimle belirlenen ve halkın iradesini temsil eden bir yapıdır. Bu nedenle, belediye başkanının görevinin sona ermesi durumunda yeni başkanın belediye meclisi tarafından seçilmesi hukuk devletinin ve demokrasi anlayışının bir gereğidir. Ancak kayyum atamaları, yerel yönetimlerin merkezi idarenin adeta bir uzantısı haline gelmesine yol açmakta ve halkın iradesini yansıtan belediye meclisinin yetkilerini apaçık bir şekilde ortadan kaldırmaktadır. Bu durum, demokratik ilkeler açısından kabul edilmesi güç bir durum oluşturmakta ve tartışmalara yol açmaktadır.

3. Merkezi İdare ile Mahalli İdare Arasındaki Ayrımın Belirsizleşmesi

5393 sayılı Belediye Kanunu’nda yapılan bu değişiklikle, merkezi idare ile mahalli idare kavramları arasındaki ayrım belirsizleşmiştir. Anayasamızın 127. maddesi mahalli idareleri tanımlarken aynı zamanda mahalli idarelerin özerkliğini ve demokratik meşruiyetini de güvence altına almaktadır. Ancak belediyelere uygulanan kayyum atamaları, merkezi idarenin yerel yönetimlerin işleyişine doğrudan müdahale etmesine imkan tanıyarak bu anayasal ilkenin zayıflamasına neden olmaktadır. Mahalli idarelerin kendi yetki ve sorumlulukları ile hareket edebilmesi, halkın yerel düzeydeki iradesine dayalı olarak yönetilmesi demokratik bir devletin temel gereksinimidir.Ancak kayyum atamaları bu özerkliği sınırlandırarak mahalli idarelerin merkezi idarenin kontrolü altına girmesine yol açmaktadır.

4. Hukukun Üstünlüğü ve Demokratik Yönetim Anlayışı

Belediyelere yapılan kayyum atamaları hukukun üstünlüğü ilkesine aykırıdır. Yerel yönetimlerin Anayasanın 127.Maddesi ile güvence altına alınan özerkliği, yerel halkın iradesine dayalı olarak şekillenmiş bir yönetim yapısını ifade etmektedir. Bir belediye başkanının görevden alınması gerektiğinde, bu işlemin hukuka uygun bir süreç içinde gerçekleşmesi ve belediye meclisinin kendi içinde yeni bir belediye başkanı seçmesi demokratik yönetim anlayışının bir gereğidir. Ancak kayyum uygulamaları, merkezi yönetimin yargı kararı olmaksızın seçilmiş belediye başkanlarının görevlerine son verilmesi ve belediye yönetimlerinin kendi atadığı kişilerle sürdürülmesi sonucunu doğurmaktadır. Bu durum, yerel yönetimlerdeki demokrasi anlayışının ihlali anlamına gelmekte ve seçilmiş belediye meclislerinin görevini ifa edememesine neden olmaktadır.

5. Yerel Yönetimlerin Özerkliği ve Demokrasiye Etkileri

Belediyelere uygulanan kayyum atamaları yerel yönetimlerin özerklik ilkesini zedeleyen bir uygulamadır. Bir yerel yönetimin doğrudan seçilmiş kişiler tarafından yönetilmesi halkın yereldeki talep ve ihtiyaçlarının karşılanması açısından büyük önem taşımaktadır. Yerel yönetimlerin özerk yapısına merkezi idare tarafından müdahale edilmesi, halkın iradesinin yok sayılması anlamına gelmekte ve böylece demokratik yönetim anlayışı zedelenmektedir. Merkezi idarenin yerel yönetimlerin işleyişine bu denli müdahale etmesi, yerel halkın kendi geleceği üzerinde söz sahibi olma hakkını sınırlamakta ve yerel yönetimleri demokratik bir organ olmaktan uzaklaştırmaktadır.

6. Sonuç: Belediye Kanununun 45. Maddesi ve Önerilen Düzenlemeler

Yerel yönetimlerin demokratik ve özerk olma özelliği, halkın iradesine dayanan bir yönetim anlayışının vazgeçilmez unsurlarıdır. Bu nedenle 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 45. maddesi, belediye meclisinin kendi içinde yeni bir başkan seçmesini sağlayacak şekilde düzenlenmeli ve yerel yönetimlerin merkezi idarenin kontrolü altına girmesine yol açan kayyum uygulaması kaldırılmalıdır. Anayasamızın mahalli idarelere tanıdığı özerklik ilkesi gözetilmeli ve belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılması durumunda yerine atanacak kişinin, halkın iradesini yansıtan meclis tarafından belirlenmesi sağlanmalıdır.

Av. Ceren ÖZTÜRK