Anayasalarda genel çerçeve çizilir, içeriği kanunla doldurulur. Kanun doğurgandır, anayasada düzenlenmemiş bir hususu da içerebilir, yeter ki üst normuna aykırı olmasın.

Bizim 82 Anayasası kazuistiktir, çerçeve bir anayasa değildir. Buna rağmen bir çok maddesinde genel çerçeve çizilir, bir de istisnası gösterilir. Mesela AY m. 17 herkesin yaşama hakkı var der, ama kanunun silah kullanılmasına izin verdiği durumlarda meydana gelen müesses fiiller hariç der. Devamı madde kimse zorla çalıştırılamaz, angarya yasaktır der ama olağanüstü durumlardaki çalıştırmalar zorla çalıştırma sayılmaz der. AY m. 35 herkesin mülkiyet hakkı vardır ancak bu hak kamu yararı oldu mu kanunla sınırlandırılabilir der. Madde mantıkları bu şekilde gider.

Burada bir AY m. 46 göze çarpar. Der ki devlet ve kamu tüzel kişilikleri bedelini peşin ödemek şartıyla kamu yararı gözetilerek özel mülkiyetteki taşınmazları kamulaştırabilir. Vakıf üniversiteleri de kamu tüzel kişileridir ancak bu maddeyi o kadar istismar etmiştirler ki Yükseköğretim Kanunu Ek Madde 7’ye 2013’te getirilen ek fıkra ile kamulaştırma hakları ellerinden alınmıştır.

İlgili anayasa maddesinden devam edelim, kamulaştırma bedelinin nakden ve peşinen ödeneceği bir kere daha vurgulanır ancak tarım reformu, büyük projeler gibi hususlarda bunların nasıl ödeneceği kanunla düzenlenir diye istisna getirir. Ondan sonra istisnanın da istisnasını getirir, en fazla 5 yılda ödeyebilirsin der. İdaresini çok iyi tanıdığı için de oraya taksitler eşit ödenir diye hüküm koyar.

Niye? E biliyor yürütmesini, eşit olur demese bedelin %80’ini gider son yılda öder, enflasyon vergisine kurban eder mülkiyet hakkını. Bir istisna daha getirir, toprak reformu filan yapacaksan her şekilde küçük çiftçinin parasını peşin ödeyeceksin der. Gecikme durumunda da en yüksek faiz uygulanır der.

Bakın bunlar bir yönetmelikte yazmıyor, anayasada yazıyor. Neden, e bunları anayasal güvenceye almazsan daha önceden yaptığı gibi mağdur edecek insanları, biliyor bunu kanun koyucu, o yüzden işi sağlama almak istiyor. Yoksa bu maddede yazanların aynıları da Kamulaştırma Kanunu m. 3’te de yazıyor. Ancak her iktidar her kanunu istediği zaman değiştirebilir basit çoğunlukla.

İşte kamulaştırmaya bu kadar sıkı şartlar getirince asli iktidar, biz de boş durmadık tabii. Öyle bir yöntem bulalım ki, gene kamulaştırma yapalım ama cebimizden de hiç para çıkmasın. İnsanların arazileri var, oralara bina da yapmışlar ama belediye oraya yol yapmazsa, orada okul, hastane, metro olmazsa bir değeri de yok arsanın. İmar Kanunu m. 18 ile düzenleme ortaklık payını getirdik. Düşününce çok adaletli bir uygulama. Bir yerden köprü geçireceğiz, kişinin oradaki arsasını kamulaştırıyoruz. Bedelini de o anki rayiç bedelden ödüyoruz, burada da sıkıntı yok. Ancak artık oradan köprü geçtiği için civardaki diğer arsalar çok değerleniyor, 10’a, belki 100’e katlanıyor arazinin değerini. Eski Riva’yı düşünün, Ümraniye Çöplüğü, buralarda arazisi olan ne kadar zengin oldu ama en başta kamulaştırılanlar sadece o anki değeri aldılar. Bu adaletsizliği gidermek için belli bir yer kamulaştırılmıyor artık, oradaki tüm arazi yeniden düzenleniyor. Bu düzenleme ortaklık payının da diğer bir adı hamur kuralıdır, tüm oradaki arsalar bir potada eritiliyor, mevcut yüzölçümünün %35’ine kadar olan kısmıyla da belediye yol, park yapıyor, okul, hastane alanına ayrılıyor.

Mevcut mülkümün %35’inin gitmesi fazla gelebilir ama benim kalan %65 arsam öyle bir değerleniyor ki ben eskisinden kat ve kat daha zengin oluyorum. Zaten 2003’te de bu oranı %40 olarak güncelliyoruz. Sonra bakıyoruz ki Fransa’da bu oran %90’a kadar çıkıyor, biz daha insaflı olduğumuz için 2019 değişikliğiyle %45’e kadar olarak değiştiriyoruz.

Uygulama çok tutuldu, insanlar kendileri bağışlamak istiyor arazilerini, yeter ki burada imar olsun. Araziyi belediyeye bağışlıyorlar ki buralara yol yapsın, emsal artsın. Ama bazen evdeki hesap da çarşıya uymuyor, siz bağışlıyorsunuz arazinizi, amacınız orada yapılacak uygulama imar planıyla yüksek emsal almak fakat sonradan aynı araziye bir 18 Uygulaması yapıyorlar, zaten yarısı gitmişti, bir yarısı daha gidiyor ama çıkılabilecek kat yüksekliği için emsal verilmiyor, mağdur oluyorsunuz. Bir yöntem şartlı bağış yapmak ama onun için de belediye meclisinin onayı gerekiyor, hiçbir belediye başkanı yanaşmıyor.

Bir yerlerde kelepir bir arsa bulduk mu ilk sormamız gereken bu olmalı; kılçıklı mı kılçıksız mı? Yani DAP, Değer Artış Payı yapıldı mı yapılmadı mı.

Özgür TÜRKEŞ