Teknolojinin de gelişmesiyle birlikte sosyal medya hesaplarının da sayısı çok fazla artmış, çoğumuz bu hesapların bir ya da bir kaçını kullanarak sosyal medyaya uyum sağlamış durumdayız. Burada anlatmak istediğim şey ise bir kişiye ait olan sosyal medya hesabına bir başkası tarafından izinsiz girilmesi durumudur.

Türk Ceza Kanunu m. 243 “Bir bilişim sisteminin bütününe veya bir kısmına, hukuka aykırı olarak giren ve orada kalmaya devam eden kimseye bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir.”düzenlenesine sahiptir. Devamında ise başkaca düzenlemeler yapılmıştır. Burada öncelikle bilişim sistemi tanımı üzerinde durmak gerekmektedir. Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir.[1]

Bununla birlikte gelişen teknolojiyle birlikte artık internet ortamı ve hatta banka ATM’leri dahi bu kapsamda sayılmaktadır. Nitekim Yargıtay “ATM cihazları da, otomatik veri işleme özelliğine sahip manyetik ve elektronik yapılarından dolayı “bilişim sistemi” olarak kabul edilmekte ve ATM cihazlarından başkalarına ait banka ve kredi kartlarının kullanılması suretiyle para çekilmesi eylemleri, hırsızlık değil bilişim suçu olarak kabul edilmektedir.”[2] diyerek ATM’leri bu kapsamda saymaktadır. Bir başka kararında ise “internet siteleri de “bilişim sistemi” olarak kabul edildiğinden üyelik sistemiyle çalışan internet sitelerin şifresinin kırılması eylemi de bilişim suçu olarak kabul edilmektedir.”[3] diyerek internet sitelerinin de bu suç kapsamında olduğunu ifade etmektedir.

İlgili düzenleme gereğince bilişim sisteminin bütününe ya da bir kısmına hukuka aykırı olarak girilmesi ve orada kalmaya devam edilmesi gerekmektedir. Bu sebeple bu suç birden fazla hareketli suç olup, her iki hareketin birlikte yapılmasıyla beraber suç  tamamlanacaktır. Bununla birlikte sisteme giriş yapılması sonucu herhangi bir verinin ele geçirilmiş olmasına gerek olmamakla birlikte bilişim sistemine girilerek bir süre orada kalınması suçun oluşması için yeterlidir. [4] Burada hukuka uygun bir hareketler sisteme girilmesi durumunda ise suç oluşmayacaktır. Bir kişinin kendi rızası ile şifresini bir başkasına vererek bilişim sistemini kullanmasına rıza göstermesi durumunda olduğu gibi.   Bilişim sistemine kalmaya devam etmeden anlaşılması gereken şey süre olarak algılanmamalı, failin sistemde kalmaya devam etme yönündeki ciddiliğini ortaya koyması ve bilişim sistemine girdiğini bildiği anda orada kalmasıdır.[5] Bu sebeple bu husus her somut olaya göre farklı değerlendirilmelidir.

Bu suç kapsamında verilmiş bir kararda Yargıtay “Sanığın, katılanın yetkilisi olduğu İmalat Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limited şirketinin Türkiye E. Bankası Denizli şubesinde bulunan hesabına internet üzerinden izinsiz giriş yaptığı, ancak şirkete ait hesaba girdikten sonra bu hesapta oynama yaparak başka bir hesaba havale yapmadığının iddia ve kabul olunması karşısında sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nun 243/1.maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu gözetilmelidir.”[6] şeklinde hüküm vermiştir.

Sosyal medya hesapları da internet ortamında kişilerin verilerinin depolandığı ve bilişim sistemleri ile erişilebilen ortamlardır. Bu sebeple ilgilisinin rızası ya da herhangi bir başka hukuka uygun eylem olmadan, kişinin hesabına girilmesi ve bir süre orada kalınmaya devam edilmesi yukarıda belirttiğimiz suçu oluşturacaktır.

Nitekim Yargıtay “Oluşa, katılanın aşamalardaki anlatımlarına, sanığın da çalıştığı aile şirketine ait telefona bağlı internet hesabından katılana ait elektronik posta hesabına girildiğine ilişkin Microsoft şirketinden gelen yazı yanıtları ve kolluk araştırması sonuçlarına, katılanın 22.12.2010 tarihli dilekçesi ekinde ibraz ettiği fotoğraflara ve tüm dosya kapsamına göre; katılana ait elektronik posta ve facebook hesaplarının şifresini ele geçirerek bu adreslere giren, facebook hesabında yazışmalar yapan ve şifreyi değiştirmek suretiyle katılanın anılan hesaplara erişimini engelleyen sanığın, eylemine uyan TCK.nun 244/2. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle beraat hükmü kurulması” diyerek bu hususun suç teşkil ettiğini açıkça belirtmiştir.

Kişinin hesabına girme konusunda özel uzmanlık gerektiren yöntemlerle bu hususlar gerçekleştirilmekte olup bunların başında truva atı, cracker, trojan tarzı programlar gelmektedir. Sosyal medya hesaplarının şifrelerinin kolay olması durumunda bu programlar varsayımsal şifreler üreterek gerçek şifre ile eşleştirme yapmakta, bir başka yöntemde ise sosyal medya hesabı sahibi kişinin bilgisayarına ya da diğer elektronik aletlerine virüs tarzı bir program yüklenmek suretiyle klavyede tuşladığı her tuş kayıt altına alınabilmektedir.

Yukarıda kısaca açıkladığımız üzere bir başkasına ait sosyal medya hesabına girmek ve bir süre kalmaya devam etmek TCK m. 243 anlamında suç olarak düzenlenmiştir. Bununla birlikte verilerin değiştirilmesi, erişimin engellenmesi gibi bir takım başka eylemler gerçekleştirildiği taktirde 243’üncü maddenin devamında düzenlenen suçların da oluşabilmesi mümkündür. Hepinize saygı ve selamlarımla.
 
Av. Murat YILMAZ

(Bu köşe yazısı, sayın Av. Murat YILMAZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

-------------------------------
[1] 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu m. 243 Gerekçesi.
[2] Yargıtay 10. Ceza Dairesi, 2004/14311E, 2004/10906K, 02.11.2004 Tarihli Kararı. [https://www.atamer.av.tr/bilisim-sistemi-ve-bilisim-sucu/ Son Erişim Tarihi: 07.01.2016]
[3] Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 2002/16699E, 2003/6727K, 13.10.2003 Tarihli Kararı. [https://www.atamer.av.tr/bilisim-sistemi-ve-bilisim-sucu/ Son Erişim Tarihi: 07.01.2016]
[4] DÜLGER / Murat Volkan, Bilişim Suçları ve İnternet İletişim Hukuku, 2. Baskı, s. 313
[5] ARTUK / GÖKCEN / YENİDÜNYA, Türk Ceza Kanunu Şerhi, 2. Baskı, 5. Cilt, s. 6892-6893.
[6] Yargıtay 11. Ceza Dairesi, 2008/18190E, 2009/3058K, 26.3.2009 Tarihli Kararı.