TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
BURHAN BAYRAM ŞAHİN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2021/55423) |
|
Karar Tarihi: 31/10/2024 |
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
İrfan FİDAN |
|
|
Muhterem İNCE |
|
|
Yılmaz AKÇİL |
Raportörler |
: |
Ayça GANİDAĞLI DEMİRCİ |
|
|
Denizhan HOROZGİL |
Başvurucu |
: |
Burhan Bayram ŞAHİN |
Vekili |
: |
Av. Ekrem KAYA |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, terör örgütü üyeliği suçuyla ilgili yapılan yargısal yorumların öngörülebilir olmaması nedeniyle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvuruda ayrıca adil yargılanma hakkının farklı güvencelerinin ihlal edildiği iddiaları da bulunmaktadır.
2. Çankırı Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu şüphesiyle başvurucu hakkında soruşturma başlatmıştır. Soruşturma aşamasında etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanma talebinde bulunan başvurucu, ifadesinde örgütün faaliyetleri hakkında detaylı beyanda bulunmuştur. Çankırı'da üniversite eğitimi aldığı dönemde cemaat yapılanmasına ait evlerde kaldığını, eve gelen öğrencilerin Türkçe ve Tarih derslerine ait sorularını cevapladığını, kendisine bu evde Burak ismi ile hitap edildiğini belirtmiştir. Kendisine neden Burak ismi ile hitap ettiklerini sorduğunda, dini bir isim o yüzden Burak diyoruz şeklinde cevap verdiklerini açıklamıştır.
3. Soruşturma neticesinde Başsavcılık tarafından başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle 25/4/2017 tarihinde iddianame düzenlenmiştir. İddianamede özetle; başvurucunun 2010 yılında Çankırı Karatekin Üniversitesini kazandığı, örgüte ait evlerde kaldığı, örgüt evlerinde kaldığı süre içerisinde örgütsel bilincin artırılmasına yönelik örgüt liderine ait kitapları okuma, videoları izleme gibi örgütsel kodlamaların yapıldığı faaliyetler içerisinde olduğu, eve getirilen değişik yaş gruplarındaki ortaokul ve lise öğrencileri ile örgütün amaç ve stratejisi doğrultusunda birebir ilgilenmek suretiyle örgüt içerisinde bölge lise mesulü olarak görev üstlendiği belirtilmiştir. Delil olarak diğerlerinin yanı sıra başvurucunun etkin pişmanlık kapsamında alınan beyanlarına ve tanık S.Ç'nin soruşturma aşamasında başvurucunun örgüt içerisinde lise öğrencilerinden sorumlu olduğu yönündeki beyanlarına dayanılmıştır. Örgüt mensupları arasında örgütsel bilinci güçlendirmek amacıyla bütün masrafların örgüt tarafından karşılandığı, başvurucunun örgüte ait okul, yurt ve diğer tesislerin tanıtımı yapılan yurt içi ve yurt dışı gezilere katıldığı, Burak kod adını kullandığı, astsubay hazırlama okulu sınavlarına yönlendirilmek suretiyle Balıkesir Astsubay Hazırlama Okuluna yerleştirildiği, çeşitlilik, süreklilik ve yoğunluk arz eden eylemlerinin bulunduğu ve böylelikle FETÖ/PDY terör örgütünün üyesi olduğu kanaatine varıldığı iddia edilmiştir.
4. İddianamenin kabulü ile açılan dava, Çankırı Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülmeye başlanmıştır. Mahkeme tarafından başvurucunun müdafiinin hazır bulunduğu 3/7/2017 tarihinde yapılan duruşmada iddianame ve ekleri okunmuş, başvurucunun savunması alınmıştır. Başvurucu savunmasında örgüt üyesi olmadığını belirtmiş ve kod adı kullanmadığını ifade etmiştir. Başvurucu kod adı kullanmadığına ilişkin ifadesinde; kollukta ifade alınırken ikinci bir ismi olup olmadığının sorulduğunu, ailesinin kendisine "Bayram" diye hitap ettiğini ama "Burhan" ismini kullandığını söylediğini, Eyüp isimli şahsın "Sana 'Burhan' diye hitap edelim." demesi üzerine kendisine bu şekilde hitap edildiğini, ifadesinde "Burak" ismi ile hitap edildiğini söylemediğini, "Burhan" ismi ile hitap edildiğini söylediğini belirtmiştir.
5. Duruşmanın 22/8/2017 tarihli ikinci celsesinde tanık S.Ç. dinlenmiştir. Tanık beyanında üniversite yıllarında başvurucu ile FETÖ/PDY yapısına dâhil evde kaldığını, başvurucunun Gürcistan gezisine katıldığını ve 2012 yılında bu evden ayrıldığını belirtmiştir.
6. Mahkeme 14/12/2018 tarihinde başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Sanığın etkin pişmanlık kapsamındaki ikrar içerikli anlatımları, tanık beyanı ve diğer tüm delillerden anlaşılacağı üzere; 15/07/2016 tarihinde gerçekleşen hain darbe teşebbüsü öncesinde askeri öğrenci olan sanığın 2010 yılında Çankırı Karatekin Üniversitesi Tarih Bölümünü kazandığı ve 2014 yılında mezun olduğu, mezun olduktan yaklaşık olarak 6 ay kadar sonra formasyon eğitimi için Çankırı Karatekin Üniversitesine başladığı, formasyonu tamamlamasının ardından 2015 yılında Şubat- Mart ayı gibi İstanbul'a döndüğü, bu süre zarfında Çankırı'da örgüte ait farklı farklı evlerde kaldığı, süreç içerisinde BURAK KOD ADINI kullanıp bu evlerde bölge lise mesulü görevini üstlenerek örgüt içerisine alınmak istenen/örgüt içerisinde yer alan lise öğrencileri ile ilgilendiği (onlara ders çalıştırmanın yanısıra örgütsel bilincin yerleştirilmesine yönelik örgüt liderine ait kitapları okuma, videoları izletme gibi faaliyetlerde bulunması) şeklinde ortaya çıkan eylemleriyle yukarıda yer verilen Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun kararlarında ifade edilen Fetö/Pdy'nin amaçları doğrultusunda örgütün talimatlarına uygun hareket ettiği hususları karşısında sanığın örgütünü nihai amacını bilmediğinden söz edilemeyeceği, sanığın Fetö/Pdy silahlı terör örgütün kuruluş amaçlarını, faaliyet ve eylemlerini benimseyerek gönüllü olarak örgüt hiyerarşisine dahil olmayı tercih ettiği gözetilerek sanık Burhan Bayram ŞAHİN'in üzerine atılı Fetö/Pdy Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçunu işlediği anlaşılmıştır."
7. Başvurucu ve müdafiinin bu karara karşı yaptığı istinaf başvurusu Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesinin 24/12/2019 tarihli kararıyla esastan reddedilmiştir.
8. Yargıtay 16. Ceza Dairesi 17/5/2021 tarihinde temyiz talebinin reddi ile hükmün onanmasına karar vermiştir.
9. Başvurucu 18/11/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
10. Komisyon; gerekçeli karar hakkı, suç ve cezaların kanuniliği ilkesi ve hakkaniyete uygun yargılama hakkının ihlal edildiği dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan hak ve ilkelere ilişkin şikâyetlerin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir. Başvurucunun adli yardım talebi Komisyonca kabul edilerek yargılama giderlerinden geçici olarak muaf tutulmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
11. Başvurucu, işlendiği iddia edilen tarihte suç olarak düzenlenmeyen eylemlere dayalı olarak cezalandırılması nedeniyle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
12. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; Mahkemece gerekçeli kararda başvurucunun üniversite döneminde ve mezun olduktan sonra örgüt evlerinde kaldığı, örgüt içerisinde kod adı kullandığı ve örgütte hiyerarşik pozisyonu olduğuna dair tespitlerin başvurucunun kendi beyanlarıyla, tanık anlatımlarıyla ve dosya kapsamında yer alan diğer delillerle sabit olduğu kanaatine varılması nedeniyle başvurucunun mahkûmiyetine karar verildiği belirtilmiştir. Ayrıca mevcut başvuruda suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edilip edilmediği konusunda Anayasa Mahkemesi içtihatları ile somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.
13. Suçta ve cezada kanunilik ilkesi hukuk devletinin kurucu unsurlarındandır. Kanunilik ilkesinin genel olarak bütün hak ve özgürlüklerin düzenlenmesinde temel bir güvence oluşturmanın yanı sıra suç ve cezaların belirlenmesi bakımından özel bir anlamı ve önemi olup bu kapsamda kişilerin kanunen yasaklanmamış veya yaptırıma bağlanmamış fiillerden dolayı keyfî bir şekilde suçlanmaları ve cezalandırılmaları önlenmekte; buna ek olarak suçlanan kişinin lehine olan düzenlemelerin geriye etkili bir şekilde uygulanması sağlanmaktadır (Karlis A.Ş., B. No: 2013/849, 15/4/2014, § 32; Adnan Şen [GK], § 104; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 60).
14. Anayasa’nın 38. maddesine koşut olarak 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2. maddesinde de düzenlenen ilke, yasaklanan eylemlerin ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesini, kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olmasını gerektirmektedir. Kişilerin yasak eylemleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmıştır (Fikriye Aytin ve diğerleri, B. No: 2013/6154, 11/12/2014, § 51; AYM, E.2010/69, K.2011/116, 7/7/2011; AYM, E.2019/9, K.2019/27, 11/4/2019, § 13; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 61).
15. Ceza verme yetkisinin keyfî ve hukuk dışı amaçlarla kullanılmasının önlenebilmesi kanunilik ilkesinin katı bir şekilde uygulanmasıyla mümkün olabilir. Bu kapsamda yargı organlarınca yapılacak yorumun ceza normlarının özüyle çelişmemesi ve öngörülebilir olması gerekir. Yargı organları, terör suçları da dâhil olmak üzere tüm suçlar bakımından suça veya cezaya ilişkin olguları değerlendirirken, özellikle fiillerin bir suça karşılık gelip gelmediğini belirlerken suçta ve cezada kanunilik ilkesini anlamsız kılacak şekilde öngörülemez bir yaklaşımda bulunmamalıdır (Mehmet Emin Karamehmet ve diğerleri, B. No: 2017/4902, 28/1/2020, § 47; Adnan Şen, § 107; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 62). Bu kapsamda somut olayda değerlendirilmesi gereken, terör örgütüne üye olma suçunun kapsamının öngörülemez şekilde sanığın aleyhine olarak genişletici bir yoruma tabi tutulup tutulmadığıdır (Ahmet Aslan, B. No: 2021/23949, 6/10/2022, § 68; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 62). Bu nedenle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin denetlenmesinde normun mevcut deliller çerçevesinde somut olaya uygulanış biçiminin yasal düzenlemeyle bağdaşmaz ve öngörülemez bir sonuca yol açıp açmadığı incelenmelidir (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 62).
16. Başvuruya konu mahkûmiyet hükmünün kanuni dayanağı 5237 sayılı Kanun'un 314. maddesidir. Yargı mercilerine göre bir suç örgütü, baştan itibaren suç işlemek üzere kurulmuş yasa dışı bir yapı olabileceği gibi yasal olarak faaliyet göstermekte olan bir sivil toplum örgütünün sonradan suç örgütüne hatta terör örgütüne dönüşmesi de mümkündür (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26/9/2017 tarihli ve E.2017/16.MD-956, K.2017/370 sayılı kararı).
17. Bir kişinin yasa dışı örgüt üyeliği suçundan cezalandırılabilmesi için henüz bir suç işlemiş olması gerekmez. Örgüt üyeliği başlı başına cezalandırılan bir suçtur. Bu itibarla örgüt üyesinin faaliyetinin mutlaka örgüt tarafından gerçekleştirilen suçlara katılma şeklinde olması da gerekmez. Terör örgütüne üye olma suçu, üye ve hatta örgüt henüz bir suç işlememiş olsa dahi örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini engelleme amacı taşıyan bir suç türüdür (Metin Birdal, §§ 60, 61).
18. Bir oluşumun terör örgütü olduğuna dair kesinleşmiş yargı kararının suçun unsurlarından biri olmadığının altını önemle çizmek gerekir. Örgütün niteliklerinin mahkemece belirlenmesi bir tespit kararıdır (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 14). Aksinin kabulü, hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan terör örgütlerinin eylemlerinin unsur yokluğu nedeniyle cezalandırılamaması sonucunu doğurur. Yukarıda alıntılanan Yargıtay içtihatlarının da gösterdiği gibi bir oluşumun terör örgütü olarak tespitine dair kesinleşmiş yargı kararının bu suç özelinde en önemli fonksiyonu, terör örgütüne hukuki varlık kazandırması ve bu bağlamda yapının bir terör örgütü olduğunu bilinebilecek hâle getirmesidir. Dolayısıyla henüz terör örgütü olduğuna dair yargı kararlarının bulunmadığı, dolayısıyla herkesçe bir terör örgütü olarak bilinebilir hâle gelmediği sırada bir örgüt ile irtibatlı ve iltisaklı olan kişilerin kasıtlarının ortaya konulması hayati önemdedir (Ahmet Aslan, §§ 50-51; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 50).
19. O hâlde bir kimsenin FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan cezalandırılabilmesi için örgütün niteliğini ve amaçlarını bildiği, örgütün bir parçası olmayı istediği ve örgütün hayatta kalmasına, amaçlarının gerçekleştirilmesine devamlı bir irade ile katkı sağladığının gösterilmesi gerekir. Bu gerekliliğin bir sonucu olarak Yargıtay terör örgütüne üye olma veya yardım etme suçlarının doğrudan kasıt ve özel saikle işlenebilen suçlar olduğu da gözetildiğinde FETÖ/PDY'nin gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başlandığını, bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hâle geldiğini, üst düzey hükûmet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda paralel yapı veya terör örgütü olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların yapıldığını, Millî Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten önce icra edilen faaliyetlerin nitelik, içerik ve mahiyeti itibarıyla terör örgütünün amacına hizmet ettiği ve sanıklarca da bunun bilindiği somut delil ve olgularla ortaya konulmadıkça örgütsel faaliyet kapsamında kabul edilemeyeceğini, kişilerin hukuki durumlarının kusurluluk ve hata bağlamında değerlendirilmesinde zaruret bulunduğunu ifade etmiştir. Başka bir deyişle Yargıtay bir kişinin söz konusu örgüte üye olma suçundan cezalandırılması için sempati ve iltisak boyutunu aşarak terör örgütü niteliğini ve amaçlarını bilerek örgüt üyesi olduğunu ispat etmeye yeterli delillere dayanılmasını şart koşmaktadır (Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 11-19, 51).
20. Bu sebeple Yargıtay FETÖ/PDY davalarında da örgüte sadece sempati duymayı ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemleri terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyet için yeterli görmemektedir. Yargıtaya göre FETÖ/PDY üyesinin örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, terör örgütünün bir parçası olmayı istemesi, örgüte katılma iradesinin devamlılık arz etmesi, saikinin suç işlemek olması şartı aranmalıdır (Yargıtay kararı için bkz. Bilal Celalettin Şaşmaz, § 13).
21. Yukarıdaki değerlendirmelerden hareket eden ve FETÖ/PDY'nin güvenlik güçlerince önemli ölçüde çözümlenen hiyerarşik yapılanmasını gözeten Yargıtay; üst düzeyde bulunan örgüt mensuplarının katıldığı örgütün niteliklerini, amaç ve yöntemlerini bildiğinin, suç işlemek saiki ile hareket ettiğinin, ayrıca örgüte katılma iradesinin devamlılık arz ettiğinin kabul edilmesi gerektiği sonucuna varmıştır. Yargıtay, FETÖ/PDY'nin oldukça uzun süre yasal zeminde faaliyet göstermesi ve nihai amacını gizli tutması nedeniyle özellikle sözde meşruiyet vitrini olarak kullanılan katlarıyla irtibatlı olduğu tespit edilen kişilerin örgütün nihai amacını bildiğinin ortaya konması gerektiğini kabul etmiştir (Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 11-13, 19; ayrıca bkz. Adnan Şen, § 114; İlhami Aksu, § 21).
22. Yargı mercilerinin değerlendirmelerinden çıkan sonuca göre FETÖ/PDY'nin daha alt katlarıyla irtibatlı olduğu tespit eden kişilerin -örgütün nihai amacını bildikleri ortaya konmadığı müddetçe- örgüte bir ahlak ve eğitim hareketi, gönüllüler hareketi, dinî bir cemaat olduğu zannı ile sempati duydukları, örgütle irtibat ve iltisaklı oldukları kabul edilmektedir. Terör örgütüne üye olma suçuna bağlanan ağır cezai yaptırımlar gözetildiğinde -örgütün nihai amacının herkesçe bilindiğinin kabul edilebileceği kesin bir tarih vermek yoluna gidilmemiş olmakla birlikte- örgütün nihai amacının herkesçe bilinir hâle geldiği olaylardan (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 11) önce yasal zeminde faaliyet gösteren bir sivil toplum örgütüne bağlı olduğu düşüncesi ile hareket ederek hataya düşenler ile FETÖ/PDY'nin amaç ve yöntemlerini bilen örgüt mensuplarının birbirlerinden dikkatli bir şekilde ayrılması yoluna gidilmiştir (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 54).
23. Öte yandan vurgulamak gerekir ki bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir. Dolayısıyla başvurucular hakkında isnat edilen terör örgütü üyesi olma suçunun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Metin Birdal, § 47; Yılmaz Çelik [GK], B. No: 2014/13117, 19/7/2018, § 45). Bundan başka bir ceza yargılamasında hangi delillerin hükme esas alınabileceği meselesi de esas itibarıyla Anayasa Mahkemesinin görev alanının dışındadır (Türk ceza muhakemesi hukuku uygulamasına ilişkin bazı değerlendirmeler için bkz. Metin Birdal, §§ 67-71).
24. Diğer yandan Anayasa Mahkemesi Metin Birdal kararında, temel hak ve özgürlükler kapsamında kalan birtakım eylemlerin terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyet kararında delil olarak değerlendirilmesini incelemiştir (Metin Birdal, §§ 60-72). Anayasa Mahkemesine göre yargı mercilerince başvurucunun terör örgütünün hiyerarşik yapısına dâhil olduğunu gösteren deliller birlikte incelenmeli; temel haklar kapsamında kalan her bir delil terör örgütünün amacı, niteliği, bilinirliği, kullandığı şiddetin türü ve yoğunluğu ile somut olayın ilgili diğer şartları dikkate alınarak değerlendirilmelidir (Metin Birdal, § 72).
25. Somut olayda Mahkemenin, başvurucunun ikrarına ve tanık beyanına delil olarak dayandığı anlaşılmıştır. Buna göre gerekçeli kararda; darbe teşebbüsü öncesinde askeri öğrenci olan başvurucunun 2010 yılında üniversiteyi kazandığı ve 2014 yılında mezun olduğu, mezun olduktan yaklaşık olarak altı ay kadar sonra başladığı formasyonu tamamlamasının ardından 2015 yılı Şubat- Mart ayı gibi İstanbul'a döndüğü belirtilmiştir. Gerekçeli kararda ayrıca; başvurucunun tüm bu süre zarfında Çankırı'da örgüte ait farklı farklı evlerde kaldığı, süreç içerisinde "Burak" kod adını kullanıp bu evlerde bölge lise mesulü görevini üstlenerek örgüt içerisine alınmak istenen/örgüt içerisinde yer alan lise öğrencileri ile ilgilendiği, onlara ders çalıştırmanın yanısıra örgütsel bilincin yerleştirilmesine yönelik örgüt liderine ait kitapları okuma, videoları izletme gibi faaliyetlerde bulunduğu ifade edilerek bu eylemleriyle örgütün nihai amacını bilmediğinden söz edilemeyeceği ve gönüllü olarak örgüt hiyerarşisine dâhil olmayı tercih ettiği tespitleri yapılmıştır (bkz. § 6 ).
26. Böylelikle Mahkemenin, dosya kapsamındaki tüm delilleri bir bütün olarak değerlendirmek suretiyle oluşturduğu kabulün somut olayın koşullarına göre temelsiz ve keyfî olmadığı vurgulanmalıdır. Nitekim Mahkeme, örgütün nihai amacının herkesçe bilinir hâle geldiği olaylardan sonra dahi başvurucunun terör örgütü hiyerarşisi içerisinde gerçekleştirdiği örgütsel faaliyetlerin varlığını ortaya koyarak örgütün nihai amacını bildiği sonucuna varmış ve bu yöndeki savunmalarına itibar etmemiştir. Mahkemenin bu yorumunun kanun koyucunun yasak olarak belirlediği fiilin kapsamını suç ve cezaların kanuniliği ilkesine aykırı olacak şekilde genişletmediği, örgüt üyeliğine ilişkin kuralın özüyle çelişmediği ve öngörülebilir olduğu anlaşılmıştır. Mahkeme, atılı suçun unsurlarını netleştirirken öngörülebilir ve suçun mahiyetine uygun olma konusunda özen göstermiştir. Buna göre başvurucunun yukarıda anılan eylemleri dolayısıyla bu oluşumun suç işlemek amacında olduğuna ve üzerine atılı örgüt üyeliği suçunun unsurlarını bilebilecek konumda bulunduğuna ilişkin varılan sonucun temelsiz olduğu söylenemez.
27. Dolayısıyla Anayasa'nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesine yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
29. Başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamında hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının Ahmet Sağlam (B. No: 2013/3351, 18/9/2013, §§ 43-46.) kararı doğrultusunda; gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasının ise Yasemin Ekşi (B. No: 2013/5486, 4/12/2013, §§ 56, 57) ve Sencer Başat ve diğerleri ([GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31-39) kararları doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1.Suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının kabul edilebilirlik kriterlerini karşılamaması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA, 31/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.