TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MURAT DAYI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/5245)

 

Karar Tarihi: 17/12/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

 

 

Metin KIRATLI

Raportör

:

Duygu KALUKÇU

Başvurucu

:

Murat DAYI

Vekili

:

Av. Koray UCAÇELİK

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, davanın tamamen ıslahı ile dava türünü değiştirme talebinin yargılama devam ederken değişen içtihat kapsamında reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, bir inşaat şirketinde 2/6/2015 tarihinden itibaren soğuk demir ustası olarak çalışmaktayken 28/2/2017 tarihinde iş akdi feshedilmiştir. Feshin hukuka uygun olmadığını ileri süren başvurucu, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak kaydıyla işçilik alacaklarının tahsili talebiyle 11/7/2019 tarihinde her bir alacak kalemi yönünden 10 TL'nin tahsili istemiyle dava açmıştır.

3. Yargılama devam ederken alacak kalemlerinin tespitine ilişkin bilirkişi raporu hazırlanmıştır. Başvurucu, bilirkişi raporunun akabinde 14/9/2020 tarihli dilekçesi ile davasını tamamen ıslah ettiğini; kıdem, ihbar ücreti ve yıllık izin alacağına ilişkin davasını kısmi alacak davası, fazla mesai, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti (UBGT) alacağına ilişkin davasını da belirsiz alacak davası olarak değiştirdiğini belirtmiştir.Bilirkişi raporunda fazla mesai ücreti 6.833,94 TL, hafta tatili ücreti 17.084,84 TL, UBGT ücreti 1.053,99 TL olarak belirlenmiştir.

4. Ankara 24. İş Mahkemesi (Mahkeme) 13/10/2020 tarihli gerekçeli kararı ile davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Mahkeme, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2020 yılı Eylül ayı içinde içtihat farklılıklarının giderilmesine ilişkin alınan kararına atıf yaparak dava türünün ıslah yolu ile değiştirilemeyeceğini belirtmiş ve dava dilekçesinde olduğu şekliyle davayı kısmi dava olarak kabul etmiştir. Bu kapsamda 1/9/2015 tarihinden önceki alacakların zamanaşımına uğradığını belirten Mahkeme, başvurucunun fazla mesai, hafta tatili ve UBGT alacaklarını dava dilekçesinde talep edilen miktarı da dikkate almak suretiyle resen hesaplamış, hesaplanan miktar üzerinden de takdiren %30 indirim yapmıştır. Buna göre başvurucunun belirsiz alacak davasına dönüştürmek istediği fazla mesai ücreti yönünden 4.270,15 TL, UBGT ücreti yönünden 737,58 TL, hafta tatili ücreti yönünden 10.664,91 TL alacağa; ayrıca başvurucu dava açmadan önce alacaklar konusunda davalıyı temerrüte düşürdüğünden faiz temerrüt tarihinden itibaren yürütülmüş ve sadece zamanaşımına uğrayan kısım yönüyle işveren lehine 1.808,09 TL vekâlet ücretine hükmedilmiştir.

5. Başvurucu; Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin davanın tamamen ıslahı ile dava türünün değiştirilebileceği yönünde yerleşik içtihadının bulunduğunu, bu içtihada güvenerek açılan davanın yargılama devam ederken değişen Yargıtay kararına istinaden kısmen reddedildiğini, öte yandan Mahkeme tarafından atıf yapılan Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin kararının mevcut davada uygulanma imkânının da bulunmadığını, davanın tam ıslah edilmesi kurumunun Mahkeme tarafından hatalı değerlendirildiğini belirterek istinaf talebinde bulunmuştur.

6. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 7/1/2021 tarihli kararı ile istinaf talebinin esastan reddine hükmetmiştir. Kararın gerekçesinde başvurucunun itirazları tartışılmış, sonuç olarak Yargıtay iş dairelerinin birleşmesinden sonra yayınlanan ilke kararları doğrultusunda ıslah yolu ile dava türünün değiştirilemeyeceği, Mahkemenin bu konudaki gerekçesinin yerinde olduğu kanaatine varılmıştır.

7. Başvurucu vekili, nihai hükmü 11/2/2021 tarihinde öğrendikten sonra 15/2/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

9. Başvurucu; Yargıtay 9. ve 22. Hukuk Dairelerinin davanın tamamen ıslahı ile dava türünün değiştirilebileceği yönünde yerleşik içtihadının bulunduğunu, bu içtihada güvenerek açılan davada ise aksi yönde varılan sonucun gerekçesine dair hiçbir açıklama yapılmadığını, yapılan değerlendirmenin yasal bir dayanağının bulunmadığını, ilgili mevzuat ile getirilen davanın tamamen ıslahı imkânının yargısal kararlar ile ortadan kaldırıldığını belirtmiştir. Öte yandan yargı mercilerince atıf yapılan Yargıtay kararının gerekçesinde, bu kararın yayın tarihinden önce açılan davalara uygulanmayacağının belirtildiğini ifade eden başvurucu, bu yönüyle de anılan içtihadın mevcut davada uygulanma imkânının olmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu son olarak Yargıtay daireleri arasında süregelen derin içtihat farklılığının hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırılık oluşturduğunu belirterek hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

10. Başvurucunun şikâyetlerinin özü, kısmi dava olarak açılan davanın belirsiz alacak davasına dönüştürülme imkânının ortadan kaldırılması ve böylece belirsiz alacak davasının sunduğu imkânlardan yararlanamaması, yargı mercilerinin yaklaşımının değişmesi nedeniyle başvuruya konu yargılamanın hakkaniyetinin zedelendiği iddiasına ilişkindir.

11. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun İkinci Kısım Birinci Bölümde dava çeşitleri düzenlenmiş; bu kapsamda 105. maddede eda davasına, 107. maddede belirsiz alacak davasına, 109. maddede de kısmi davaya yer verilmiştir. Bu davalar arasında usule ilişkin farklar ise içtihat yoluyla belirlenmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 14/1/2020 tarihli ve E.2016/7-1107, K.2020/16 tarihli kararı ile belirsiz alacak davasında zamanaşımının, davanın açılmasıyla birlikte alacağın tümü için kesilirken, kısmi davada sadece dava edilen alacak yönünden kesildiğini; belirsiz alacak davasında, davalı daha önceden temerrüde düşürülmediyse faiz başlangıcının alacağın tamamı için dava tarihinden itibaren başlayacağını, kısmi davada ise ıslah edilen kısım için ıslah tarihinden itibaren faiz işleyeceğini belirtmiştir.

12. Kanun'un 180. maddesinde davanın tamamen ıslahı kurumuna yer verilmiş; bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi verilmek kaydıyla davanın tamamen ıslah edilebileceği belirtilmiştir. Kanun'un gerekçesinde ıslahın, davanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnası olduğu belirtilmiştir. Nitekim Yargıtay da çeşitli kararlarında bu durumu vurgulamış, ıslah ile dava türünün değiştirilemeyeceğini, istisna-i dava türlerinden olan belirsiz alacak davası açılması hâlinde dava dilekçesinde açıkça dava türünün belirtilmesi ve davanın dayanağı olan 6100 sayılı Kanunu’nun 107. maddesine açıkça yer verilmesi gerektiğini, dava dilekçesinde "alacağın tamamını kesin olarak bilmemiz mümkün olmadığından" şeklinde yapılan bir açıklamanın belirsiz alacak davası olarak kabulünün mümkün olmadığını, bu kapsamda ıslah dilekçesindeki belirsiz alacak davası açıklamasının da sonucu değiştirmeyeceğini ifade etmiştir (bkz. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 27/6/2019 tarihli ve E.2016/8495, K.2019/14490 sayılı kararı, 18/12/2019 tarihli ve E.2016/11584, K.2019/22760 sayılı kararı, 17/2/2020 tarihli ve E.2016/19724, K.2020/2254 sayılı kararı).

13. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 6/3/2013 tarihli ve E.2012/4-824, K.2013/305 sayılı kararında da ıslah kurumu ile ilgili detaylı açıklamalara yer verilmiş ve davanın tamamen ıslahında bunun yeni bir dava anlamına gelmediği, tamamen ıslah edilen davanın ilk açılan davanın devamı niteliğinde olduğu, bunun doğal sonucu olarak da zamanaşımı ile hak düşürücü sürelerin tespitinde ilk davanın açıldığı tarihteki durumun dikkate alınacağı belirtilmiştir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu ise24/05/2019 tarihli ve E:2017/8, K:2019/3 sayılı kararında kısmi davada, davaya konu edilen alacak miktarının arttırılmasının "kısmi ıslah" olarak tanımlanması gerektiğini belirterek bunu yeni bir dava ya da ek dava olarak nitelendirmemiş ve bu kapsamda kısmi ıslahla faiz talebi belirtilmeksizin dava konusunun artırılması hâlinde, artırılan miktar bakımından dava dilekçesindeki faiz talebine bağlı olarak faize hükmedileceğini belirtmiştir.

14. Başvuruya konu olayda başvurucu; kısmı dava olarak açtığı davasını, davanın tamamen ıslahı ile bazı alacak kalemleri yönünden belirsiz alacak davasına dönüştürmek istemiş ve bu kapsamda Yargıtay kararlarını referans göstermiş ancak talebi Yargıtayın değişen içtihadı karşısında reddedilmiştir.

15. Bireylerce yargı mercileri nezdinde açılan davaların niteliğini belirlemek hukuk kurallarını öncelikle yorumlama yetkisine sahip olan yargı mercilerinin takdirindedir. Anayasa Mahkemesinin bu bağlamda görevi söz konusu bu yorumların açık bir keyfîlik veya bariz takdir hatası içerecek nitelikte olup olmadığını incelemektir (Şevket Coroz ve diğerleri, B. No: 2019/35906, 16/6/2022, § 77).

16. Anayasa Mahkemesi İsmail Avcı (B. No: 2019/12190, 22/2/2022) kararında, şartları oluşmadan açılan belirsiz alacak davasının dava şartı yokluğundan reddedilmesinin -usul hukukundaki imkânlar gözetildiğinde- başvurucunun mahkemeye erişimini imkânsız kılan ağır bir aracın tercih edilmesi nedeniyle gereklilik şartına uygun olmadığı için adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

17. Somut olayda ise başvurucu, ıslah yoluna başvurmadan alacak miktarını artırma imkânı sağlayan belirsiz alacak davası sürecine nazaran kısmi davada alacaklarına kavuşma imkânının kendisine sağlanmaması nedeniyle anayasal haklarının zedelendiğini ileri sürmüştür. Bununla birlikte somut davada başvurucunun, müddeabihin arttırılması talebinin kabul edildiği ve bilirkişi raporu doğrultusunda belirlenen alacak kalemlerinin bir kısmı üzerinden %30 takdiri indirim yapılarak davanın sonuçlandırıldığı görülmektedir. Bu durumda mahkemelerce bu şekilde açılan bir davanın kısmi dava olarak nitelenerek belirsiz alacak davasına özgü imkânlardan yararlandırılmaması anayasal bakımdan bir sorun teşkil etmemektedir (bkz. Şevket Coroz ve diğerleri, § 79). Buna göre belirsiz alacak davası açmak yerine kısmi dava açmayı tercih eden başvurucu yönünden kısmi dava yolunda da belli usuller çerçevesinde alacakları talep etme imkânının bulunduğu anlaşılmaktadır. Başvurucu, kısmi dava açmamanın nedenini de başvuru formunda açıklamamıştır.

18. Öte yandan başvurucunun belirsiz alacak davasına çevirmek istediği ücretler yönünden ıslah dilekçesi ile talep ettiği miktarların mahkemece karşılandığı ancak bunlar üzerinde % 30 takdiri indirim yapıldığı, başvurucunun da söz konusu indirim oranı yönündenbir itirazının olmadığı görülmektedir (bkz. §§ 3-4). Ayrıca faizin temerrüt tarihinden itibaren işletilmeye başlandığı, bu kapsamda da belirsiz alacak davasından farklı bir durumun oluşmadığı anlaşılmıştır. Mahkemenin, davalı lehine vekâlet ücretine hükmetmesi hususunda ise başvurucunun ayrıca ve açıkça bir şikâyeti bulunmamaktadır. Mahkemece başvurucunun 2/6/2015-1/9/2015 tarihleri arasındaki alacaklarının bir kısmının zamanaşımına uğradığı belirtilmiştir. Başvurucu, bu kapsamda Yargıtay içtihadına güvenerek kısmi dava açtığını belirtmiş ise de alacaklarının zamanaşımına uğrama ihtimalinin öngörülebilir nitelikte olduğu, bu kapsamda en baştan belirsiz alacak davası açma imkânı bulunduğu hâlde başvurucunun kısmi dava açmayı tercih ettiği görülmektedir.

19. Mahkemece tüm dosya kapsamında yapılan değerlendirmeye karşın başvurucunun ileri sürdüğü iddiaların delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olduğu, Mahkeme kararlarında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

20. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 17/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.