TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
A. T. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2021/18890) |
|
Karar Tarihi: 17/12/2024 |
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Kenan YAŞAR |
|
|
Ömer ÇINAR |
|
|
Metin KIRATLI |
Raportör |
: |
Tolga BAŞBOZKURT |
Başvurucu |
: |
|
Vekili |
: |
Av. Seda ZENGİN |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; nakil yoluyla ceza infaz kurumuna gelen başvurucunun yanında getirdiği süresiz yayının içeriği nedeniyle disiplin cezasıyla cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü, disiplin cezasına ilişkin yargılamadaki usuli eksikliklerin ise adil yargılanma hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu, başvuru tarihinde terör örgütüne üye olma suçundan hükümlü olarak Diyarbakır 1 No.lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.
3. Başvurucu, Ceza İnfaz Kurumuna 18/9/2020 tarihinde Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan nakil yoluyla gelmiştir. Ceza İnfaz Kurumuna kabulü sırasında yanında getirdiği süresiz yayınlar Ceza İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu Başkanlığı (Eğitim Kurulu) tarafından 8/12/2020 tarihinde incelenmiştir. Eğitim Kurulu tarafından yapılan inceleme sonucunda, "Felsefe ve Devrim" isimli süresiz yayının kapak ve içeriğinin farklı olduğu, 14. sayfasından itibaren süresiz yayının içeriğinin başka bir yayın ile değiştirildiği tespit edilmiştir. Eğitim Kurulu, ayrıca süresiz yayın içeriğinden bazı alıntılar da yaparak dokümanda ceza infaz kurumunun disiplinini, düzenini ve güvenliğini tehlikeye düşüren ifadeler bulunduğu tespitiyle yayının başvurucuya verilmemesine karar vermiştir.
4. Eğitim Kurulu tarafından yapılan tespitler üzerine Ceza İnfaz Kurumu, başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatmıştır.
5. Disiplin soruşturması kapsamında başvurucunun alınan savunmasında "Felsefe ve Devrim" isimli yayını Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan getirdiğini ve oradaki koğuş arkadaşları tarafından kendisine hediye edildiğini, kendisinin söz konusu yayını okumadığını ve içeriği bakımından bilgisi olmadığını, ayrıcayayının kapağı ve içeriğini değiştirecek malzemelerin ceza infaz kurumunda bulundurmanın yasak olduğunu bu nedenle yayın üzerinde değişiklik yapma imkânının olmadığını belirtmiştir.
6. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı (Disiplin Kurulu), disiplin soruşturması sonucunda başvurucu hakkında 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 44. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (l) bendinde düzenlenen "suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapmak veya yaptırmak" eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle "11 gün hücreye koyma" disiplin cezası verilmesine 14/12/2020 tarihinde karar vermiştir.
7. Başvurucu, Disiplin Kurulunun kararına karşı Diyarbakır İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) şikâyette bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği, başvurucunun şikayetini 17/1/2021 tarihinde kabul etmiş ve başvurucunun eylemini tekrardan değerlendirmek üzere Ceza İnfaz Kurumuna bildirimde bulunulmasına karar vermiştir. İnfaz Hâkimliği kararında; tanık olarak dinlenen kurum görevlilerinin beyanları doğrultusunda başvurucunun süresiz yayın ile bir başka hükümlüye anlatım -eğitim veya propaganda- yapıldığına dair bir tespitin olmadığını ve sadece başvurucunun yayını bulundurma eyleminin 5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (g) bendi kapsamında kalacağını belirtmiştir.
8. İnfaz Hâkimliğinin kararı üzerine, Disiplin Kurulu 27/1/2021 tarihinde tekrardan bir değerlendirme yaparak başvurucunun 5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (g) bendinde düzenlenen "yasaklanmış bulunan her türlü eşya, araç, gereç veya malzemeyi ceza infaz kurumlarına sokmak, bulundurmak, kullanmak" eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle "6 gün hücreye koyma" disiplin cezası verilmesine karar vermiştir.
9. Disiplin Kurulu kararının gerekçesinde şu hususları belirtilmiştir;
"Ceza İnfaz Kurumumuza 18/9/2020 tarihinde Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan, kurumumuza nakil olarak gelen hükümlü Ahmet TOPKAYA'nın beraberinde getirmiş olduğu kitaplar 8/12/2020 tarihinde incelenmiştir. Yapılan inceleme sonucunda FELSEFE VE DEVRİM adlı kitabın kapak ve içerik kısmında değişiklikler yapıldığı tespit edilmiştir. Kitap incelendiğinde; kitap normalde 296 sayla olması gerekirken 342 sayfa olduğu, kitabın içerik kısmında geçen bilgilerin kitap içeriğiyle eşleşmediği tespit edildiği ayrıca 14. sayfadan itibaren kitabın başka bir kitapla değiştirildiği 14. sayfada bulunan bir yazının beyaz daksil ile silindiği, üzeri daksille silinen yazı ışığa tutulduğunda Abdullah ÖCALAN - Demokratik Uygarlık Çözümü yazdığı. 14. sayfa itibariyle, 14. sayfanın başlığı Abdullah ÖCALAN - Demokratik Uygarlık Çözümü başlığı altında kitabın başladığı tespit edilmiştir. Ahmet TOPKAYA'nın kitabı kurumda bulunan tutuklu ve hükümlülere karşı eğitim veya propaganda faaliyeti yapabileceğinden; Yapılan bu tür eylemlerin cezasız kalması durumunda diğer hükümlülere kötü örnek teşkil edeceği, kurumda düzen, güvenlik ve disiplin sağlanamayacağı anlaşılmakla;"
10. Başvurucu, Disiplin Kurulunun kararına karşı yeniden Diyarbakır İnfaz Hâkimliğine şikâyette bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği, başvurucunun itirazını 10/2/2021 tarihinde reddetmiştir. İnfaz Hâkimliği kararında; başvurucunun söz konusu yayının kendisine ait olmadığı ve kendisine diğer koğuş arkadaşları tarafından hediye edildiği, koğuş arkadaşlarının böyle bir işlem yapmış olabileceği ancak kendisinin haberi olmadığı, ayrıca koğuşlarında süresiz yayını değiştirecek malzemelerinin olmadığına ilişkin beyanlarının hayatın olağan akışına uygun olmadığını ve suçtan kurtulmaya yönelik olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Hâkimlik kararında, başvurucunun başka bir ceza infaz kurumunda bulundurduğu süresiz yayını nakil yoluyla yanında getirerek kurum sınırları içine soktuğunu belirtmiştir.
11. Başvurucu, İnfaz Hâkimliği kararına karşı itiraz etmiştir. Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) 3/3/2021 tarihinde İnfaz Hâkimliği kararının usul ve kanuna uygun olması gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir.
12. Başvurucu, mahkeme kararını 29/3/2021 tarihinde öğrendiğini belirtmiş; 16/4/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
13. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
14. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
A. İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiği İddiası Yönünden
15. Başvurucu; Ceza İnfaz Kurumuna nakli yapılmadan önce başvuruya konu süresiz yayının koğuş arkadaşları tarafından kendisine hediye edildiğini, geldiği ceza infaz kurumunda da bu yayının diğer koğuş arkadaşları tarafından kullanıldığını, kendisinin de içeriğinin değiştirildiğinden haberi olmadığını, bu nedenle Ceza İnfaz Kurumu tarafından süresiz yayın içeriği nedeniyle hakkında disiplin cezası verilmesinin başta ifade özgürlüğü olmak üzere diğer temel hak ve özgürlüklerini ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Başvurucu hakkında hükmedilen 6 günlük hücre cezasına keyfî olarak hükmedildiğini ve hakkında hükmedilen disiplin cezasının gerekçesiz şekilde verildiğini belirtmiştir. Başvurucu son olarak, süresiz yayının kendisine verilmemesinin ve hakkında hücre cezasına hükmedilmesinin hayatını olumsuz şekilde etkilediğini ve kendisinin zihnen gelişimini engellediğini belirterek özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ve haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
16. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 71. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu alana ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık görüşü beklenmeden başvurunun incelenmesine karar verilmiştir.
17. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır (benzer yönde bir karar için bkz. Eşref Arslan, B. No: 2014/14655, 18/7/2018, § 33; Gıyasettin Aydın (2), B. No: 2017/17252, 1/7/2020, § 26).
18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
19. Süresiz yayının içeriği nedeniyle hakkında disiplin cezası uygulanan başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik müdahalede bulunulmuştur. Anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
20. Müdahaleye dayanak olan 5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (g) bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı, müdahalenin Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bundan sonra yapılması gereken, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığını değerlendirmektir. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).
21. Herkes gibi hükümlü ve tutuklular da Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak koruma alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65) ve bu bağlamda ifade özgürlüğüne de sahiptir (Murat Karayel (5), B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27). Öte yandan ifade özgürlüğünün mutlak bir hak olmadığı ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci maddesinde öngörülen sebeplerle sınırlandırılabileceği unutulmamalıdır. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29).
22. Disiplin suç ve cezaları yönünden genel hüküm niteliğinde olan 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesi uyarınca, kanun kapsamındaki bir disiplin suçunun oluşabilmesi ve cezasının uygulanabilmesi için sadece her bir disiplin suçu yönünden belirlenen özel hükümdeki şartların gerçekleşmesi yeterli olmayıp ayrıca 37. maddedeki şartların da gerçekleşmesi gerekmektedir. 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesine göre ceza infaz kurumunda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlal ettiğinde eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre hükümlü hakkında kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanacaktır (AYM, E. 2013/6, K. 2013/111, 10/10/2013; Memiş Berber, B. No: 2017/38744, 20/10/2021, § 22).
23. Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumunda yapılacak bir eylemin 5275 sayılı Kanun’un 39. ile 44. maddeleri arasında öngörülen disiplin suçunu oluşturduğu açık olsa dahi bu durumun disiplin cezası verilmesi için tek başına yeterli olmayacağını, eylemin ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini kabul etmiştir (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Murat Karayel (5), §§ 43, 44; Cihat Özdemir, B. No: 2015/214, 9/5/2018, § 22). Ayrıca yapılacak olan incelemelerde, Anayasa Mahkemesi Gıyasettin Aydın (2) kararında, yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarının sıkı güvenlik rejimine tabi hükümlülerin barındırıldıkları yerler olduğunu ve infaz kurumlarında düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması hususunda devletin takdir hakkının daha geniş yorumlanması gerektiğini belirtmektedir (§ 42).
24. Somut olayda başvurucu, olay tarihinde yüksek güvenlikli ceza infaz kurumunda terör suçundan hükümlü olarak bulunmaktadır. Başka bir ceza infaz kurumundan nakil yoluyla gelen başvurucu yanında getirdiği süresiz yayın üzerinde Eğitim Kurulu tarafından yapılan inceleme sonucunda, süresiz yayının kapak ve içeriğinin farklı olduğu ve 14. sayfasından itibaren içeriğinin başka bir yayın ile değiştirildiği, içerikten alıntılamalar da yapılarak gösterilmiş, bu suretle süresiz yayının kurum disiplinini, düzenini ve güvenliğini tehlikeye düşüren içerikler barındırdığı tespit edilmiştir. Yapılan bu tespit üzerine başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır. Disiplin Kurulu, Eğitim Kurulunun yapmış olduğu incelemeyi de dikkate alarak, başvurucunun yanında getirmiş olduğu süresiz yayın ile diğer tutuklu ve hükümlülere karşı eğitim veya propaganda faaliyeti yapabileceğinden bahisle hakkında "6 gün hücreye koyma" disiplin cezasına hükmetmiştir.
25. Terörle bağlantılı suçlardan tutuklu ya da hükümlü olan kişilerin bu nitelikteki bir yayını bulundurmasının ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozabileceği ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyebileceği şüphe götürmez bir gerçektir. Kuşkusuz söz konusu içerikteki yayının ceza infaz kurumunda bulundurulmasının aynı zamanda düzenin ve güvenliğin sağlanması noktasında özellikle terör örgütlerine bağlılığı canlı tutmaya katkıda bulunacağı da unutulmamalıdır (Gıyasettin Aydın (2), § 44). Nitekim başvurucu infaz hâkimliği şikâyetinde; söz konusu içeriğin ceza infaz kurumu düzen ve disiplinini bozmaya elverişli olmadığını değil, süresiz yayının kendisi tarafından değişikliğe uğratılmadığını dile getirmiştir.
26. Öte yandan, başvurucunun Disiplin Kurulu kararlarına yönelik şikâyetlerini İnfaz Hâkimliğinin dikkatli şekilde incelediği gözlemlenmektedir. Zira, İnfaz Hâkimliği, Disiplin Kurulunun 14/12/2020 tarihli ilk kararına yönelik başvurucunun şikâyetlerini haklı bularak Disiplin Kurulunun kararının kaldırılmasına karar vermiştir. Yine, İnfaz Hâkimliği Disiplin Kurulunun 27/1/2021 tarihli kararına yönelik yapılan şikâyetleri de gerekçesinde değerlendirerek hayatın olağan akışına uygun olmadığı gerekçesiyle reddetmiştir.
27. Bu itibarla, ceza infaz kurumu idaresi ve yargı mercilerinin kararları bir bütün olarak dikkate alındığında, değerlendirmelerinin keyfî olmadığı ve gerekçelerinin makul olduğu kanaatine varılmıştır.
28. Sonuç olarak, yüksek güvenlikli bir ceza infaz kurumunda bulunan başvurucunun ceza infaz kurumunda bulunmanın gerektirdiği sorumluluğa uygun davranmaması nedeniyle verilen cezanın zorunlu bir ihtiyacı karşıladığı, süresiz yayını ceza infaz kurumunda bulundurmaktan beklenen fayda ile Ceza İnfaz Kurumundaki disiplinin sağlanması arasındaki dengenin sağlandığı sonucuna ulaşılmıştır. Öte yandan Ceza İnfaz Kurumu idaresinin takdir payı ile değerlendirildiğinde başvurucuya eylemi nedeniyle 5275 sayılı Kanun'un 44. maddesi uyarınca verilen "6 gün hücreye koyma" disiplin cezasının orantılı olmadığı da söylenemez (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Gıyasettin Aydın (2), § 46).
29. Açıklanan gerekçelerle yapılan müdahalenin, başvurucunun Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünü ihlal etmediğine karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası Yönünden
30. Başvurucu, Ceza İnfaz Kurumu tarafından yürütülen disiplin soruşturmasının, kanunda yazan usul ve sürelere riayet edilmeden yapıldığını ve Disiplin Kurulu tarafından verilen kararda itiraz merci ve itiraz süresinin gösterilmediğini iddia etmiştir. Ayrıca başvurucunun İnfaz Hâkimliğine şikâyet süreci içinde avukatının duruşmalara katılması konusunda haber verilme imkânının kısıtlandığını ve tercüman yardımından yararlandırılması konusunda da mahkemenin engeller çıkardığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
31. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulabilmesi için olağan kanun yolları tüketilmiş olmalıdır. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle yargı mercileri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
32. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar ile bu mahkemelere sunulmayan bilgi ve belgeler bireysel başvuru konusu edilemez (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).
33. Somut olayda başvurucunun, bahse konu iddialarını duruşmalar sırasında -İnfaz Hâkimliğinin 15/1/2021 ve 14/2/2021 tarihli duruşmaları- ve itiraz kanun yolunda ileri sürmediği, dolayısıyla ihlal iddialarını yargılama sürecinde dile getirmediği, bu iddialarına ilişkin bilgi veya belge sunmadığı ve böylece başvuru yollarını usulüne uygun tüketmediği anlaşılmaktadır.
34. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.