KARARLAR

AYM'nin 2021/45282 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 2/10/2024 tarihli ve 2021/45282 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GANİ ŞEN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/45282)

 

Karar Tarihi: 2/10/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Hüseyin Özgür SEVİMLİ

Başvurucu

:

Gani ŞEN

Vekili

:

Av. Ahmet VAROL

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, karar sonucunu etkileyecek nitelikteki esaslı iddiaların karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Şikâyetçi T.K. 7/11/2016 tarihinde Buldan Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) başvuruda bulunmuştur. T.K. Başsavcılıkta alınan ifadesinde; bu tarihten yaklaşık iki ay önce bir kadının kendisini 0850...81 numaralı hattan arayıp kendisine önceden yaptırdığı sigortası bulunduğunu, sigortayı iptal etmek için 325 TL ödemesi gerektiğini, ödemezse icra takibi sonucu daha yüksek bedel ödemek zorunda kalacağını söylediğini aktarmıştır. T.K. ifadesinde devamla; o an için dikkatsiz davranıp bedelin tahsili için kredi kartı bilgilerini ve işlem sırasında telefonuna gelen onay kodunu arayan kişiye vermesi sonucu kartından 325 TL çekildiğini, başvuru yaptığı gün aynı numaradan kendisini yeniden arayan bir kişinin dosya kapatma ücreti adı altında tekrar para istemesi üzerine herhangi bir ödeme yapmadığını beyan etmiş ve olayla ilgili olarak şikâyetçi olmuştur.

3. Başsavcılık tarafından yürütülen soruşturma sırasında T.K.nın arandığı cep telefonu hattının H.G. adına kayıtlı olduğu tespit edilmiştir. Diğer yandan, 325 TL'nin T.K.ya ait kredi kartından çekilmesi işlemine elektronik para kuruluşu olarak faaliyet gösteren W.A.Ş. adlı firmanın aracılık ettiği belirlenmiştir. Anılan işleme dair dijital verilerin talep edilmesi üzerine bu şirketten gönderilen yazıda; söz konusu işlemin 8/3/2016 tarihinde internet üzerinden gerçekleştiğine, anılan tutarın üye işyeri olduğu belirtilen ve firma ismi olarak başvurucunun adı ve soyadının yazılı olduğu firmaya gönderildiğine dair bilgilere ve işlemin gerçekleştiği sırada kullanılan internet protokol (IP) numarasına yer verilmiştir.

4. Başvurucu Başsavcılıkta şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde; İzmir'de faaliyet gösteren ve H.G. ile H.K.nın işlettiğini belirttiği Ç. Asistanlık ve Danışmanlık (Ç. Şirketi) adlı şirkete yazılım -sanal POS hizmeti- kiraladığını, sözleşme gereği bu kişilerin POS cihazı aracılığıyla aldıkları ödemelerin önce kendi hesabında göründüğünü, ardından ödenen bedeli o şirketin banka hesaplarına aktardığını, bu işlemlerden kaynaklanan faturaları da şirkete gönderdiğini, anılan şirketle şikâyete de konu olan benzer para tahsili işlemleri nedeniyle sonradan aralarındaki sözleşmeyi noter aracılığıyla feshettiklerini, T.K.nın kredi kartından para çekilmesi olayıyla ilgisinin olmadığını savunmuştur.

5. H.G. Başsavcılıkta şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde; T.K.yı tanımadığını, 2014 yılında Ç. Şirketini kurduğunu, T.K.nın kredi kartından para çekilmesi işleminin gerçekleştiği tarihte H.K.nın da bu şirketin ortağı olduğunu, 1/1/2017 tarihinde ise bu şirketi tamamen kendi üzerine aldığını, şikâyete konu işlemle kendi şirketinin ilgisi olmadığını, para çekme işleminin gerçekleştiği tarihte anılan telefon hattının kendisi adına kayıtlı olmadığını ve bu hattı 2016 yılının sonlarına doğru L. Danışmanlık adlı şirketini kurduğu zaman aldığını savunmuştur. H.G. ayrıca; başvurucunun yalan söylediğini, olay öncesinde başvurucu ile Ç. Şirketi adına hizmet tanıtım sözleşmesi yaptıklarını, bu sözleşme gereği başvurucuya ait müşterilere kendi hizmetlerini tanıttıklarını, başvurucunun dolandırıcılık eylemlerini gerçekleştirdiğini öğrenip aralarındaki sözleşmeyi sona erdirdiklerini, T.K.nın kredi kartından para çekilmesi işlemini de başvurucunun gerçekleştirdiğini beyan etmiştir.

6. Soruşturma sırasında başvurucunun savunmasına dayanak olarak 30/4/2018 tarihinde sunduğu belgelerin içerikleri şöyledir:

i. 15/6/2015 tarihinde başvurucunun işlettiği B. adlı şirket ile Ç. Şirketi arasında sanal pos sözleşmesi akdedilmiştir. Anılan sözleşmede;

(1) B. Şirketinin e-ticaret alanında faaliyet gösteren üye işyerine, internet üzerinden yaptıkları satışların bedellerini sistem ortağı aracılığıyla tahsil etmeleri için online ödeme sistemleri, altyapısı ve çözümleri sunduğu ifade edilmiştir.

(2) Tüketicilerin yapacakları ödemelerin Ç. Şirketinin internet sitesinde yer alacak olan B. Şirketinin sunacağı güvenli online ödeme sistemi üzerinden gerçekleştirileceği kararlaştırılmıştır.

(3) B. Şirketinin tüketiciler tarafından internet üzerinden sipariş edilen ürün ve hizmetlere ait ödemelerin kendi temin ettiği sanal pos cihazları üzerinden yapılmasını sağlayacağı belirtilmiştir.

(4) Tüketicilerin ödemeleri üzerinden Ç. Şirketinin B. Şirketine komisyon ödeyeceği, bu ödemeler sırasında B. Şirketinin yediemin sıfatı taşımadığı, sadece sanal pos hizmeti sunduğu ve B. Şirketinin sadece tüketici ve sistem ortağı ile Ç. Şirketi arasında bir aracı olduğu ifade edilmiştir.

(5) Üye işyerinin (Ç. Şirketinin) internet sitesi aracılığıyla sunduğu ürün ve hizmetlerin tüketiciler tarafından sipariş edilip online ödeme yönteminin kullanılması hâlinde B. Şirketinin bu ödemeleri kabul edeceği ve sonrasında komisyon ücreti ve işlem ücreti kesintisi yapıldıktan sonra Ç. Şirketine ödeyeceği kararlaştırılmıştır.

ii. Göndericinin başvurucu, alıcının Ç. Şirketi olduğu ve 8/3/2016 tarihinden sonra "üye iş yeri ödeme" açıklaması ile farklı tarihlerde ve bedellerle yapılan para havalelerine dair dekontlar ile farklı kişilerden benzer yöntemlerde para tahsili yapılması nedeniyle Kocaeli ve İscehisar Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından yürütülen soruşturmalar sonucunda aralarında başvurucu ile H.G.nin de olduğu kişiler hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar dosyaya sunulmuştur.

iii. İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğünün 17/11/2014 tarihli yazısında H.G. ile H.K.nın Ç. Şirketini temsile münferiden yetkili oldukları belirtilmiştir.

iv. Başvurucunun Ç. Şirketine gönderdiği ve Afyonkarahisar 2. Noterliğince düzenlenen 30/6/2016 tarihli ihtarnamede; Ç. Şirketinin yaptığı satışların tüketiciler tarafından şikâyet edildiği, bu şikâyetlerin muhatabının B. Şirketi olmadığı hâlde tüketicilere para iadelerinin bu şirket tarafından yapıldığı, tüketicilerin şikâyetleri üzerine başvurucunun şüpheli sıfatıyla birçok kez ifade vermek zorunda kaldığı belirtilerek aralarındaki sözleşmenin feshedildiği belirtilmiştir.

v. Yine başvurucunun Ç. Şirketine gönderdiği sonraki tarihli diğer ihtarnamede yer verilen hususlar ise şöyledir:

(1) Ç. Şirketi tarafından başvurucuya ihtarname gönderildiği, bu ihtarnamede başvurucunun müşterilerin hesap bilgilerini kullanarak rızaları dışında para tahsil ettiğine dair açıklamalara yer verilmiştir.

(2) Başvurucunun gönderdiği ihtarnamede bu iddialara karşılık olarak; 2016 yılının Haziran ayında Ç. Şirketi yetkililerinin 4 ayrı kişiyi farklı telefonlardan arayarak dosya masrafı adı altında para talep ettikleri, bu kişilerin gönderdikleri paralardan bir kısmının Ç. Şirketine bağlı olarak faaliyet gösteren U. Şirketine aktarıldığı, başvurucunun söz konusu işlemlerle ilgisinin bulunmadığı ifade edilmiştir.

7. H.G.nin ve başvurucunun savunmalarında adı geçen H.K. Başsavcılıkta şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde; 2014 ila 2017 yılları arasında Ç. Şirketinin sahibi olduğunu, bu şirketi H.G. ile birlikte yönettiklerini, 2017 yılında şirketi H.G.ye devrettiğini, Ç. Şirketinin tanıtım hizmeti verdiğini, başvurucu ile aralarında kira sözleşmesi olduğunu ve tanıtım hizmetlerinden alınan ücretleri başvurucudan kiraladıkları pos cihazından temin ettiklerini, bu ücret üzerinden de başvurucunun %30 pay aldığını, kendisinin, H.G.nin ya da başvurucunun kimseyi arayıp para istemediğini, T.K.nın arandığı hattın H.G.ye ait olup şirket tarafından kullanıldığını savunmuştur.

8. Başsavcılığın soruşturma sonunda hazırladığı 17/8/2018 tarihli iddianamede, T.K.nın kredi kartından para çekilmesi işleminin ticari işlem olduğu savunulmasına karşın bu hususta herhangi bir belge ibraz edilmediği, böylelikle başvurucu ile H.G. ve H.K.nın birlikte hareket ettikleri, T.K.nın kredi kartı bilgilerini ve telefonuna gelen onay kodunu haksız olarak temin edip yarar sağlayarak banka veya kredi kartının kötüye kullanılması suçunu işledikleri belirtilmiştir.

9. Buldan Asliye Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülmeye başlanan yargılamanın 29/11/2018 tarihli ilk celsesinde ifade veren T.K. soruşturma evresinde alınan ifadesini tekrar etmiştir. İstinabe yoluyla savunması alınan başvurucu; soruşturma evresinde verdiği ifadeye ve sunduğu belgelere atıf yaparak Ç. Şirketine sözleşme gereği pos hizmeti sunduğunu, bu hizmet sırasında kullanılan yazılımın müşterilere ödeme yapıldıktan sonra otomatik olarak mesaj gönderip işlemi yapanın kendileri olup olmadığını teyit etmek için mesaj gönderdiğini beyan etmiştir.

10. 21/1/2019 tarihli ikinci celsede sanıklar H.G. ile H.K.nın sorguları yapılmıştır. H.K. sorgusunda; Ç. Şirketinin sahibi ve yetkilisi olduğuna dair savunmasını tekrarlayarak müşterinin onay vermediği bir ödeme işleminin gerçekleşmeyeceğini ve müşteriye gönderilen onay kodunu öğrenme olanağının bulunmadığını söylemiştir. H.G. ise sorgusunda; olay tarihinde Ç. Şirketinin ortağı değil müdürü olduğunu, T.K.nın arandığı telefon hattını kendisinin kullanmadığını, hattın kendisine ait olduğuna dair önceki ifadesinin tutanağa hatalı olarak yazıldığını, başvurucunun dolandırıcılık yaptığını ve T.K.dan temin edilen paranın başvurucunun hesabına gittiğini, başvurucuyla çalışmaya başladıktan sonra onun dolandırıcı olduğunu öğrenip aralarındaki sözleşmeyi fesh ettiklerini savunmuştur.

11. Yargılama sırasında Denizli İl Emniyet Müdürlüğünden gönderilen 4/2/2019 tarihli yazıda, W. Şirketinin Başsavcılığa sunduğu IP adresinin kullanıcısının tespit edilemediği belirtilmiştir.

12. Mahkeme 16/9/2019 tarihinde başvurucu ile diğer iki sanığın atılı suçtan mahkûmiyetlerine hükmetmiştir. Gerekçeli kararda T.K.nın arandığı telefon hattının sanık H.G.ye ait olduğu, başvurucu ve diğer iki sanığın Ç. Şirketinde ortak olup birlikte iş yaptıkları ve sanıkların T.K.nın kredi kartından para çekilmesi eyleminin ticari nitelikte bir iş olduğuna dair delil sunamadıkları değerlendirmelerinde bulunularak atılı suçu birlikte işledikleri sonucuna ulaşılmıştır.

13. Başvurucu ve sanık H.K. Mahkeme kararına karşı istinaf talebinde bulunmuştur. Başvurucu istinaf dilekçesinde; önceki savunmalarını yineledikten sonra Mahkeme kararındaki değerlendirmeye karşı çıkarak diğer iki sanığın işlettiği Ç. Şirketi ile ortaklık ilişkisinin bulunmadığını, bu hususun başta ticaret sicili olmak üzere muhakeme sürecinde dosyaya sunulan tüm belgelerden de anlaşılabileceğini ileri sürmüştür.

14. Anılan hükümlere yönelik istinaf başvuruları Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Ceza Dairesince (Daire) 9/9/2021 tarihinde kesin olmak üzere esastan reddedilmiştir.

15. Başvurucu nihai hükmü 10/9/2021 tarihinde öğrendikten sonra 29/9/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

16. Komisyon, adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı dışındaki iddiaların kabul edilemez olduğuna, anılan şikâyetin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

17. Başvurucu; Mahkeme kararındaki tespitlerin aksine T.K.nın kredi kartından gerçekleşen para çekme işlemi sırasında Ç. Şirketi ile yaptığı sözleşme gereği sadece bu şirkete güvenli online ödeme hizmeti sağladığına, bu hizmet gereği para kendi hesabına geçtikten ve komisyon aldıktan sonra parayı Ç. Şirketine gönderdiğine, bu hususun dosyaya sunduğu dekontlarla sabit olduğuna, anılan şirketin kişilerden rıza dışı para çekme işlemleri gerçekleştirmesi sonucu aralarındaki sözleşmeyi feshettiğine dair ihtarnameyi dosyaya sunmasına ve ticaret sicil kayıtlarına göre bu şirkete ortak olmadığına dair savunmasına karşın bu itirazlarının Mahkemece değerlendirilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

18. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, gerekçeli karar hakkına ilişkin mevzuat hükümleri ile yargısal içtihatlara değinildikten sonra, anılan hakkın ihlal edildiğine dair iddianın incelenmesinde ilgili mevzuatın, yargısal içtihatların ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.

19. Başvuru, adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmiştir.

20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

21. Anayasa Mahkemesi, önüne gelen birçok başvuruda gerekçeli karar hakkının kapsam ve içeriğini belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi özellikle açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerektiğine dikkat çekmiştir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, §§ 25, 26; Vesim Parlak, B. No: 2012/1034, 20/3/2014, §§ 33, 34; Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, §§ 56, 57; Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31-39; Münür Ata, B. No: 2014/4958, 22/1/2015, §§ 37-43; Hikmet Çelik ve diğerleri, B. No: 2013/4894, 15/12/2015, §§ 54-59; Şah Tarım İnş. Tur. Ltd. Şti., B. No: 2013/7847, 9/3/2016, §§ 36-48).

22. Somut olayda başvurucu; B. adlı şirketi işlettiğini, bu şirketin diğer firmaların online ödeme işlemlerini kolaylaştırmak için sanal pos hizmeti sağladığını, diğer sanıkların işlettikleri Ç. Şirketine de aralarındaki sözleşme gereği bu hizmeti verip Ç. Şirketinin tüketicilere arz ettiği ürünlerin internet üzerinden satışı sırasında ödenen ürün bedellerinin kendi yazılımı sayesinde ödenmesini sağladığını, bu bedel üzerinden sözleşme gereği komisyon aldıktan sonra bedeli Ç. Şirketine aktardığını, kendisinin bu yazılım sayesinde sadece tüketici ile Ç. Şirketi arasında gerçekleşen satış sonucu yapılan ödeme işlemlerine aracılık ettiğini savunmuştur (bkz. §§ 4, 9).

23. Diğer yandan sanıklar H.K. ile H.G.; başvurucunun Ç. Şirketinin ortağı olduğuna dair bir beyanda bulunmamışlar, aksine başvurucunun savunmalarında ileri sürdüğü gibi Ç. Şirketinin kendileri tarafından işletildiğini, bu Şirket ile başvurucu arasında akdedilen sözleşme ile başvurucunun kendilerine online ödeme hizmeti sağladığını ifade etmiştir. Bununla birlikte, olay tarihinde T.K.nın arandığı telefon hattının sanıklardan H.G. adına kayıtlı olduğu tespit edilmiş (bkz. § 3), sanık H.K. da bu hattın kendi şirketleri tarafından kullanıldığını kabul etmiştir (bkz. §§ 5, 7).

24. Bununla birlikte başvurucu, kendi şirketi ile Ç. Şirketi arasında yapılan sanal pos hizmeti sözleşmesini, T.K. adlı kişinin kredi kartından harcama yapıldığı tarihten sonraki farklı tarihlerde kendisinin banka aracılığıyla Ç. Şirketine "üye iş yeri ödemesi" adı altında aktardığı paralara dair dekontları, Ç. Şirketinin ortak ve temsilcilerinin diğer iki sanık olduğuna dair ticaret sicil kayıtlarını, ceza davasına konu eylemle benzer şekilde farklı kişilerden de para istenmesi sonucu ödenen bu bedellerin iadesinin kendisinden istenmesi nedeniyle Ç. Şirketi ile aralarındaki sözleşmeyi feshettiğine dair ihtarnameleri ve yine kişilerden dosya masrafı adı altında para istenmesi sonucu kendisi hakkında farklı Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından yürütülen soruşturmalar sonucu verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlarını da Mahkemenin bilgisine sunmuştur (bkz. § 6).

25. T.K.nın arandığı hattın H.G. adına kayıtlı olup Ç. Şirketi tarafından kullanıldığının kabul edilmesi ve Mahkemenin kabulüne karşın başvurucunun Ç. Şirketinin ortağı olmadığına dair itirazları ile bu itirazlara dayanak olarak sunduğu belgelerin içeriği dikkate alındığında anılan olgu ve itirazların sonuca etkili, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olduğu değerlendirilmiştir.

26. Buna rağmen Mahkeme, başvurucunun davanın diğer sanıkları ile birlikte Ç. Şirketini işlettiği, sanıklarla ortak iş yaptığı ve T.K.nın kredi kartı bilgileri ile ödeme işlemi için gerekli olan onay kodunu diğer sanıklarla birlikte hareket ederek ele geçirip haksız menfaat sağladığı gerekçesiyle atılı suçtan mahkûmiyet hükmü kurmuştur. Mahkeme gerekçesinde başvurucunun diğer sanıklarla ortak iş yaptığına dair birtakım soyut değerlendirmeler bulunmaktaysa da Mahkeme ve Daire kararlarında, başvurucunun açık ve ayrı yanıt verilmesini gerektiren, T.K.nın arandığı hattın davanın diğer sanıklarından H.G.ye ait olup Ç. Şirketi tarafından kullanıldığına, kendisinin B. adlı ayrı bir şirket işlettiğine, dolayısıyla Ç. Şirketi ve diğer sanıklarla ortaklığının bulunmadığına, hem Ç. Şirketine diğer müşteriler tarafından yapılan ödemelerin, hem de T.K.nın kredi kartından çekilen paranın Ç. Şirketi ile aralarındaki sanal pos hizmeti sözleşmesi gereği önce kendi hesabına geldiğine ve kendisi tarafından komisyon alındıktan sonra Ç. Şirketine aktarıldığına dair iddiaları karşılanmamıştır. Bu nedenle başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

27. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Basri BAĞCI ve Yıldız SEFERİNOĞLU bu görüşe katılmamışlardır.

III. GİDERİM

28. Başvurucu; ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.

29. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

30. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten yargı mercilerine aittir (Orhan Kılıç [GK], B. No: 2014/4704, 1/2/2018, § 44). Bu bağlamda somut olayda başvurucunun banka veya kredi kartının kötüye kullanılması suçunu işleyip işlemediği yönünde karar vermek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararı, sanığın beraat ettiği anlamına gelmediği gibi ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmesi amacıyla yapılacak yeniden yargılama neticesinde sanık hakkında mutlaka beraat kararı verilmesi gerektiği anlamına da gelmemektedir. İhlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemler yerine getirildikten sonra yapılacak değerlendirmede mahkemenin delillerin takdir biçimine göre benzer veya farklı bir sonuca varması mümkündür.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Basri BAĞCI ve Yıldız SEFERİNOĞLU' nun karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Buldan Asliye Ceza Mahkemesine (E.2018/244, K.2019/370) GÖNDERİLMESİNE,

D. 487,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.287,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/10/2024 tarihinde karar verildi.

 

 

 

 

KARŞIOY

1. Anayasanın 148/3. maddesinde bireysel başvuru incelemelerinde, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamayacağı ifade edilmektedir. Bu düzenlemeye paralel olarak 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 49. maddesinin 6. fıkrasının son cümlesinde benzer bir düzenlemeye yer verilmiştir.

2. Kanun yolu denetiminin muhtevası somut dosya bazında 5271 sayılı Ceza muhakemesi Kanununun 280/1. a. maddesi kapsamında “ispat bakımından değerlendirmenin yerinde” olup olmadığı bağlamında yapılarak ilk derece mahkemesinin kararının yerinde olduğu görülmek suretiyle istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.

3. İlk derece mahkemesi konuya dair değerlendirmesinde olayın mağdurunun arandığı telefonun sorunlu işlemleri yapan “Ç” Şirketinin ortağı olan H.G.ye ait olması, başvurucunun bir sözleşme kapsamında Ç. Şirketine paraların tahsili noktasında pos cihazı hizmeti sunması, başvurucunun faaliyetleri ile mağdurla irtibat kurulması, kişisel bilgilerine ulaşılması, ikna edilmesi ve parasının tahsil edilmesi hususlarını gözeterek mahkûmiyet sonucuna ulaşmıştır.

4. Konu tamamen delilerin değerlendirilmesi ve takdir hakkının kullanılmasıyla ilgili olup Anayasal anlamda sorun teşkil edecek bir husus da bulunmamaktadır.

5. Diğer taraftan yargılama sürecinde deliler ve olayın tarafları ile doğrudan temas edan ve onları ilk elden gözlemleme fırsatı bulan yargılama mercileri delillerin değerlendirilmesinde Anayasa Mahkemesine nazaran daha avantajlı konumdadırlar.

6. Mevcut dosyada delillerin takdirinden hareketle ihlal sonucuna ulaşılması Anayasa Mahkemesi’ni kanun yolu denetimi yapar konuma düşürecek olup bu durum ise yukarıda aktarılan Anayasa ve Kanun hükümleri çerçevesinde mümkün değildir.

7. Bu değerlendirmeler ışığında çoğunluğun ihlal yönündeki kararına iştirak edilmemiştir.

Başkan

Basri BAĞCI

Üye

 Yıldız SEFERİNOĞLU