KARARLAR

AYM'nin 2021/27147 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 2/10/2024 tarihli ve 2021/27147 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

JÜLİET DEMİRCİOĞLU VE SONA Z MENTEŞE BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/27147)

 

Karar Tarihi: 2/10/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Gülsüm Gizem GÜRSOY

Başvurucular

:

1.Jüliet DEMİRCİOĞLU

 

 

2. Sona Z MENTEŞE

Başvurucular Vekilleri

:

Av. Arno KALAYCI

 

 

Av. Sebu ASLANGİL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, başvurucuların cemaat vakfı yönetimi seçimi yapılması taleplerinin reddedilmesi nedeniyle örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurular 18/6/2021 tarihinde yapılmıştır. Her iki başvurucunun bireysel başvuruları, konu bakımından hukuki irtibat nedeniyle bu dosya üzerinde birleştirilmiştir. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği, bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvurucular Gedikpaşa Surp Hovhannes Ermeni Kilisesi Vakfı isimli cemaat vakfının doğal üyesidirler (Cemaat vakıflarına ilişkin tarihsel süreç ve bu vakıfların üyeliği ile ilgili detaylı açıklamalar için bkz. Corc Kasapoğlu ve Niko Mavrakis, B. No: 2019/35842, 2/5/2023, § 9,10 ; Efthymia Meentzlou ve diğerleri, B. No: 2019/5202, 19/12/2023, § 6,7).

5. Başvurucular 3/6/2020 tarihinde Vakıf yönetimine başvurarak; Vakıf yönetim kurulu seçimlerinin on yılı aşkın süredir yapılmadığını, seçimin yapılmasının sağlanması için Vakıflar Genel Müdürlüğüne başvuruda bulunulmasını talep etmişlerdir. Vakıf yönetim kurulunun 20/7/2020 tarihinde verdiği cevabi yazıda; 27/9/2008 tarihli ve 27010 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Cemaat Vakıfları Yönetim Kurulu Seçimlerinin Seçim Esas ve Usullerine İlişkin Yönetmeliğin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik'in (2008 tarihli Yönetmelik), 19/1/2013 tarihli ve 28533 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Vakıflar Yönetmeliği'nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (2013 tarihli Yönetmelik) ile yürürlükten kaldırıldığı belirtilmiştir. Vakıf yönetimi yürürlükteki düzenlemeler gereği herhangi bir seçim yapılamadığını ve bu kapsamda bir taleple Vakıflar Genel Müdürlüğüne başvuruda bulunmanın anlamsız olduğunu ifade etmiştir. Bunun üzerine başvurucular 4/8/2020 ve 7/8/2020 tarihlerinde Vakıflar Genel Müdürlüğüne başvuruda bulunarak, Vakfın seçimlerinin yapılmasını talep etmişlerdir. Vakıflar Genel Müdürlüğü konuyla ilgili yönetmelik çalışmalarının devam ettiğini; bu süreçte cemaat vakıflarının ölüm, istifa vb. sebeplerle eksilen yönetim kurullarının, kalan yönetim kurulunun kararıyla kendi cemaati arasından üye sayılarının tamamlanabileceğini bildirmiştir.

6. Bunun üzerine başvurucular 27/10/2020 tarihinde Ankara 8. İdare Mahkemesinde, Vakıflar Genel Müdürlüğünün zımni ret işleminin iptali talepli dava açmışlardır. Mahkeme 29/12/2020 tarihinde davaların görev yönünden reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararlarda; cemaat vakıfları da dâhil olmak üzere mazbut, mülhak ve esnaf vakıfları ile yeni vakıfların özel hukuk tüzel kişisi olduğu, Vakıflar Genel Müdürlüğünün denetim yetkisinin, cemaat vakfı yöneticilerinin seçiminin, kanun ve yönetmeliğe uygun olarak yapılıp yapılmadığı ile sınırlı olduğu belirtilmiştir. Kararlarda; özel hukuk tüzel kişisi olan cemaat vakıflarının yönetici seçimlerinin yapılmasına, yapılmış seçimlerin iptaline veya seçimin geçerli olduğuna ilişkin karar verme görev ve yetkisinin adli yargı yerine ait olduğunun altı çizilmiştir.

7. Anılan kararlar Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesinin 7/4/2021 ve 14/4/2021 tarihli kararlarıyla onanmıştır.

8. Nihai kararların tebliği üzerine başvurucular, süresinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

9. 2008 tarihli Yönetmelik'in ilgili kısmı şöyledir:

"Madde 1: Bu Yönetmelik; yeni vakıfların kuruluşu, vakıfların yönetimi, faaliyetleri, denetimlerine ilişkin usûl ve esaslar ile Vakıflar Meclisi, Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı, Vakıf Uzmanlığı ve Uzman Yardımcılığı ile ilgili görev, yetki ve sorumlulukların düzenlenmesi amacıyla hazırlanmıştır.

Madde 2: Bu Yönetmelik 20/2/2008 tarihli ve 5737 sayılı Vakıflar Kanununa dayanılarak hazırlanmıştır.

Madde 3: Bu Yönetmelikte geçen;

c) 1936 Beyannamesi: Cemaat vakıflarının mülga 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince verdikleri beyannameyi,

d) Cemaat vakfı: Vakfiyeleri olup olmadığına bakılmaksızın mülga 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince tüzel kişilik kazanmış, mensupları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Türkiye’deki gayrimüslim cemaatlere ait vakıfları,

z) Vakıf yöneticisi: Mülhak, cemaat ve esnaf vakıfları ile yeni vakıflarda; vakfiye, 1936 Beyannamesi, vakıf senedi, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu ve Kanuna göre vakfı yönetmeye ve temsile yetkili kişi veya yetkili organlarda görev alan kişileri,

aa) Vakıf yönetimi: Mülhak, cemaat ve esnaf vakıfları ile yeni vakıflarda; vakfiye, 1936 Beyannamesi, vakıf senedi, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu ve Kanuna göre vakfı yönetmeye ve temsile yetkili organı, ifade eder.

...

Madde 30: Cemaat vakıflarının yönetim kurulu seçimlerinde;

a) Vakfın yönetim kurulu seçimine, vakıf veya hayratından yararlanan cemaat mensupları katılır.

b) Her vakıf için ayrı bir yönetim kurulu seçilir ve yönetim kurulu seçimleri dört yılda bir yapılır. "

10. 2013 tarihli Yönetmelik'in ilgili kısmı şöyledir:

"Madde 1: 27/9/2008 tarihli ve 27010 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Vakıflar Yönetmeliğinin Üçüncü Bölümü ile birlikte 29, 30, 31, 32, 33 üncü maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır."

B. Uluslararası Hukuk

11. İlgili AİHM içtihatları için bkz.Efthymia Meentzlou ve diğerleri, § 21-23.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

12. Anayasa Mahkemesinin 2/10/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

13. Başvurucular; başvuru konusu Vakfın Yönetim Kurulu seçiminin on yılı aşkın süredir yapılmadığını, idari ve yargı makamlarının bu duruma bir çözüm getiremediğini ileri sürmüştür. Cemaat vakıf üyelerinin haklarının Lozan Antlaşması ile korunduğunu, bu durumun Mahkemece gözardı edildiğini, Vakfı hiçbir yönden denetleyemediklerini belirterek adil yargılanma hakkı, özel hayata saygı hakkı, eşitlik ilkesi, din ve vicdan özgürlüğü ile örgütlenme özgürlüklerinin ihlal edildiğinden yakınmıştır.

14. Bakanlık görüşünde; 18 Haziran 2022 tarih ve 31870 sayılı Resmî Gazete'de Cemaat Vakıfları Seçim Yönetmeliğinin yayımlanarak yürürlüğe girdiği, Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden sonra Gedikpaşa Surp Hovhannes Ermeni Kilisesi Vakfı'nın yönetim kurulu seçimleri tamamlanarak yeni yönetim kurulunun oluşturulduğu belirtilmiştir. Bu kapsamda Bakanlık görüşünde öncelikle başvurucuların mağdur statüsünün devam edip etmediğinin incelenmesi, bu hususun aşılması hâlinde ise Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınması gerektiği ifade edilmiştir.

15. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı bireysel başvuru formunda ileri sürdükleri hususları tekrarlamıştır. Başvurucular ayrıca; 2022 yılında yürürlüğe giren Yönetmelik hükümlerinin bağımsız ve tarafsız bir seçim sağlamadığını ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

16. Anayasa’nın “Dernek kurma hürriyeti” kenar başlıklı 33. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir.

Hiç kimse bir derneğe üye olmaya ve dernekte üye kalmaya zorlanamaz.

Dernek kurma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.

...

Bu madde hükümleri vakıflarla ilgili olarak da uygulanır."

17. Anayasa'nın 33. maddesinde herkesin bir derneğe üye olma özgürlüğüne sahip olduğu belirtilmiştir. Anılan madde hükümlerinin vakıflarla ilgili olarak da uygulanacağı belirlenmiştir. Başvurucular, cemaat vakfı yönetimi seçimlerinin yapılmaması nedeniyle bu örgütün idari işleyişine dâhil olma, örgüt organlarını denetleme, örgütün organlarında görev alma gibi hakları elde edememiştir. Dolayısıyla eldeki başvurunun örgütlenme özgürlüğü yönünden incelenmesi gerekmektedir (Efthymia Meentzlou ve diğerleri, § 27).

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

18. Öncelikle Bakanlık görüşünde 2022 yılında yürürlüğe giren Yönetmelik hükümleri çerçevesinde Vakıf seçimlerinin yapılması nedeniyle başvurucuların mağdur statüsünün devam edip etmediğinin değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.

19. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un "Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.

20. Buna göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel ön şartın birlikte bulunması gerekmektedir. Bunlar, başvuruya konu edilen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden başvurucunun güncel bir hakkı nedeniyle kişisel olarak ve doğrudan etkilenmesidir. Bu çerçevede ortaya çıkan sonuç nedeniyle başvurucunun mağdur olduğunu ileri sürmesi gerekir (Onur Doğanay, B. No: 2013/1977, 9/1/2014, § 42). Başvurucular Vakfın doğal üyesidirler ve her ne kadar 2022 yılında Vakıf seçimleri yapılmış ve başvurucular 2020 yılında idareye başvurmuş iseler de, mensubu oldukları vakıfta on yıldan fazla uzunca bir süre boyunca seçimler yapılmamıştır. Başvurucular bu süreçte Vakfın örgütlenmesinde yer alamamışlardır. Dolayısıyla başvurucuların mağdur statüsü yönünden herhangi bir sorun olmadığı değerlendirilmiştir.

21. Yanı sıra Anayasa Mahkemesi, Corc Kasapoğlu ve Niko Mavrakis kararında idare mahkemelerince adli yargı mercilerinin yetkili olduğu belirtilerek görev bakımından ret kararı verilmesi yönünden başvuru yollarının tüketilip tüketilmediği hususunun netleştirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Anılan kararda Anayasa Mahkemesi, başvurucuların sekiz yıl boyunca örgütlenme özgürlüğünce koruma altına alınan haklarını kullanamamalarının devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğinin incelenmesi ile ilgili olduğunu ve dolayısıyla Anayasa’nın 33. maddesi bağlamındaki şikâyetlerin özüne sıkı sıkıya bağlı sorunlar ortaya çıkardığını, bu nedenle başvuru yollarının tüketilmesinin gerekip gerekmediği meselesinin esasla birlikte incelenmesinin uygun olacağını değerlendirmiştir (Corc Kasapoğlu ve Niko Mavrakis,§40).

22. Eldeki başvuruda da başvurucuların mensubu olduğu Vakıfta on yıldan fazla süredir seçim yapılmamıştır. Dolayısıyla yukarıda değinilen karardaki hususlardan ayrılmayı gerektirir bir yön bulunmamaktadır. Bu kapsamda açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

23. Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kendilerini temsil eden kolektif bir oluşum içinde bir araya gelme özgürlüğünü ifade eder. Örgütlenme özgürlüğü bireylere topluluk hâlinde siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme imkânı sağlar. Örgütlenme özgürlüğünün temeli, hiç kuşkusuz ifade özgürlüğüdür. İfade özgürlüğü düşünceyi korkmadan, engellenmeden açıklama ve yayma özgürlüğünün yanı sıra bu düşünceler çerçevesinde örgütlenme, kişi toplulukları oluşturma hakkını da kapsamaktadır (dernek hakkı yönünden bkz. Hint Aseel Hayvanları Koruma ve Geliştirme Derneği ve Hikmet Neğuç, B. No: 2014/4711, 22/2/2017, § 41). Demokrasilerde vatandaşların bir araya gelerek ortak amaçları gerçekleştirebileceği örgütlerin varlığı sağlıklı bir toplumun önemli bir bileşenidir. Demokrasilerde böyle bir örgüt, devlet tarafından saygı gösterilmesi ve korunması gereken temel haklara sahiptir (Ahmet Parmaksız [GK], B. No: 2017/29263, 22/5/2019, § 72; sendika hakkı yönünden bkz. Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014, § 31).

24. Örgütlenme özgürlüğü, bu hakka yönelik kamu gücü tarafından gerçekleştirilen müdahalelerin yanı sıra kimi durumlarda özel hukuk kişilerince yapılan müdahalelere karşı da anayasal koruma sağlamaktadır. Dolayısıyla örgütlenme özgürlüğü devlete, müdahalede bulunmama biçimindeki negatif yükümlülüğün yanı sıra üçüncü kişilerden gelebilecek müdahalelere karşı ilgiliye koruma sağlama şeklindeki birtakım pozitif yükümlülükler de yüklemektedir (benzer değerlendirmeler için bkz. Anıl Pınar ve Ömer Bilge, B. No: 2014/15627, 5/10/2017, § 36; Barış Adıgüzel, B. No: 2016/16056, 21/4/2021, § 29).

25. Pozitif yükümlülük altında olan devletin bireyleri koruyucu önlemleri alma ve gerekli mekanizmaları yerleştirme sorumluluğu vardır. Dolayısıyla yapılması gerektiği hâlde birtakım işlemlerin ve tasarrufların yapılmaması ya da alınması gerektiği hâlde belli tedbirlerin alınmaması devletin sorumluluğunu yerine getirmediği anlamına gelecektir. Ayrıca alınacak tedbirlerin üçüncü kişilerin örgütlenme özgürlüğüne müdahalede bulunmaları bakımından caydırıcı nitelikte olması gerekir. Söz konusu anlayış; devlete çıkaracağı kanunlarla, yapacağı düzenlemelerle ve alacağı her türlü somut tedbirlerle kişilerin temel haklarını üçüncü kişilere karşı koruma sorumluluğu yüklemektedir. Bu bakımdan üçüncü kişiler tarafından örgütlenme özgürlüğüne müdahale edilmesi durumunda müdahaleye karşı itirazların öne sürülebileceği ve müdahalenin sonuçlarının giderilmesi açısından gerçek ve etkili koruma temin edecek idari ve hukuksal mekanizmaların oluşturulması devletin pozitif yükümlülüklerindendir (benzer değerlendirmeler için bkz. Anıl Pınar ve Ömer Bilge, § 30).

26. Mevcut başvuru koşulları yönünden önemli olan husus, örgütlenme özgürlüğünün kullanımının sağlanmasına yönelik yeterli mevzuat alt yapısı ile idari ve yargısal mekanizmaların oluşturulup oluşturulmadığı meselesidir.

27. Başvurucuların dinî azınlıktan kişiler olduğunun hatırlatılmasında da fayda vardır. Örgütlenme özgürlüğünü her bir vatandaşın etkin bir şekilde kullanmasının sağlanmasının demokratik bir toplum için önemi kuşkusuz olmakla birlikte azınlığa mensup bireyler açısından bu hususun daha hassas olduğunun belirtilmesi gerekir. Zira bu kimseler çoğunluk içinde sahip oldukları kimlikleri korumak ve kimliklerine özgü tarihsel, dinî, sosyal, ekonomik, kültürel durumları, hakları daha güçlü bir biçimde ifade etmek için bir araya gelir ve bu kimselerin azınlık konumunda olmalarından ötürü daha fazla korunmaları gerekir. Bu nedenle devletin toplumsal bütünlüğü temin etmek adına azınlık haklarını koruması ve bu hakların en etkin şekilde kullanılmasını sağlaması yargısal süreçlerin süratle sonuçlandırılması ile mümkündür (Corc Kasapoğlu ve Niko Mavrakis, § 46; Efthymia Meentzlou ve diğerleri, § 32) .

28. Başvuru konusu olay 5737 sayılı Kanun'un işaret ettiği şekilde cemaat vakıflarının seçim usullerinin yönetmelikle belirlenmesi hükmüne istinaden çıkarılan yönetmeliğin iptal edilmesi etrafında şekillenmiştir. Bunun sonucunda anılan seçim usullerini düzenleyen bir yönetmelik bulunmadığı gerekçesiyle uzun yıllar boyunca seçim yapılmamıştır. İlgili Yönetmelik iptal edildikten sonra, yeni bir Yönetmelik çıkarılmamasının, bu süre zarfında idarenin hareketsiz kalmasının temel hakkın kullanımını engelleyici nitelikte bir mevzuat boşluğu yarattığı açıktır. Buna rağmen kanun koyucunun işaret ettiği şekilde idare söz konusu alanı düzenlememiş ve 19/1/2013 tarihinden itibaren cemaat vakıflarının seçim usullerinde uygulanacak kurallar yönünden bir mevzuat boşluğu oluşmuştur (Efthymia Meentzlou ve diğerleri, § 34).

29. Öte yandan başvurucuların vakıf yönetim kurulu seçimi yapılması amacıyla idareye yaptıkları başvurunun reddedilmesinden sonra açtıkları davada görev yönünden ret kararı verilmiştir. Bir başka deyişle yargılamanın sonunda davanın esası hakkında bir karar verilmemiştir. Başvurucular yargılama süresi boyunca cemaat vakfı seçimlerinin yaptırılmasını sağlayamamış; özetle Vakfın doğal üyeleri olmalarına rağmen Vakfın yönetimi ile ilgili oy kullanamamış, seçimlerde söz sahibi olamamış, Vakıf yönetimini denetleyememiş ve sonuç olarak örgütlenme özgürlüklerinden yararlanamamıştır (Efthymia Meentzlou ve diğerleri, § 35).

30. Dolayısıyla yukarıda anlatılanlar çerçevesinde olaylar bir bütün olarak değerlendirildiğinde devletin uzun bir süre boyunca üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirerek yönetmelik düzenlemesi yapmadığı anlaşılmıştır. Bu durum başvurucuların cemaat vakfı yönetim kurulu seçimleri yapılmaması ile ilgili şikâyetinin uzunca bir süre çözümsüz bırakılarak örgütlenme özgürlüğünün getirdiği haklara erişimlerini imkânsız kılmıştır. Netice olarak devletin başvurucuların sözü edilen Vakıflarda kendileri ve Vakfın üyeleri adına örgütlü bir biçimde hareket etme hakkından etkin bir şekilde yararlanmalarını sağlamak konusundaki pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediği anlaşılmıştır (Efthymia Meentzlou ve diğerleri, § 36).

31. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 33. maddesinde güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

32. Başvurucular ihlalin tespit edilmesi talebinde bulunmuştur.

33. Niteliği itibarıyla başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Yapılan incelemede 18/6/2022 tarihli ve 31870 sayılı Resmî Gazete’de Cemaat Vakıfları Seçim Yönetmeliği'nin yayımlandığı ve bu kapsamda Vakıf seçimlerinin yapıldığı görülmüştür. O hâlde somut başvuruda ihlale neden olan yönetmelik boşluğunun 2022 tarihli Yönetmelik hükümleri çerçevesinde giderilebildiği anlaşılmış ve ihlalin tespiti ile yetinilmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

VII. HÜKÜM

A. Örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 33. maddesinde güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. 975,20 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.775,20 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

D. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.