TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUHAMMET SEME BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/24581)

 

Karar Tarihi: 17/9/2024

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Çağlar ÖNCEL

Başvurucu

:

Muhammet SEME

Vekili

:

Av. Ekrem HOROZOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, boşanma davasının uzun sürmesi nedeniyle evlenme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu; evliliğin ilk günlerinden beri eşiyle aralarında geçimsizlik olduğunu, uzun süredir ayrı olduklarını, eşinin sadakat yükümlülüğüne uygun hareket etmediğini, bu nedenle evlilik birliğini devam ettiremeyeceğini belirterek 28/9/2015 tarihinde Kayseri 2. Aile Mahkemesinde (Mahkeme) boşanma davası açmıştır.

3. Dava dilekçesi 30/9/2015 tarihinde davalının yurt içinde kayıtlı ikamet adresine gönderilmiş ancak tebliğ edilememiştir. Mahkemece davalı hakkında adres araştırması yapılmış ve Hollanda'da ikamet ettiğinin belirlenmesi üzerine Rotterdam Başkonsolosluğu (Temsilcilik) aracılığıyla bu adrese 12/1/2016 tarihinde tebliğ yapılmıştır.

4. Mahkeme, 6/5/2016 tarihli ilk celsede, duruşma gününü bildiren davetiyenin Temsilcilik aracı kılınmadan gönderilmesi nedeniyle iade edildiğini belirleyerek davalıya yeniden davetiye gönderilmesine karar vermiştir. İlk celseden sonra davalıya gönderilen davetiye, adres değişikliği nedeniyle iade edildiğinden 23/5/2016 tarihinde başvurucu tarafından Mahkemeye davalının adresi bildirilmiş ve Mahkemece 24/5/2016 tarihinde davalının yeni adresine tebliğ yapılması için Temsilciliğe yazı yazılmıştır. 14/11/2016 tarihine kadara davalıya tebliğ yapılamaması üzerine anılan tarihte başvurucu tarafından -farklı bir adrese ilişkin- bildirim yapılmıştır.

5. Temsilcilik 13/3/2017 tarihli cevap yazısında duruşma gününü bildiren davetiyenin tebliğ edilemediğini Mahkemeye bildirmiştir. Başvurucu, davalının adresinin doğru olduğunu beyan ederek aynı adrese yeniden tebliğ yapılmasını talep etmiş ve Mahkemece bu kez Adalet Bakanlığına (Bakanlık) 14/6/2017 tarihinde yazı yazılarak davalıya duruşma günü tebliğ edilmiştir.

6. Davalı, 21/11/2017 tarihinde yapılan altıncı celseye katılarak beyanda bulunmuştur. 6/2/2018 tarihli celsede başvurucunun bildirdiği tanıkların beyanları alınarak tahkikat aşamasının bitirilmesine ve taraflara davanın esası hakkındaki beyanlarını sunmaları için süre verilmesine karar verilmiştir. Mahkeme 27/2/2018 tarihli son celsede evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı gerekçesiyle tarafların boşanmalarına karar vermiştir. Davalı 12/6/2018 tarihinde istinaf talebinde bulunmuştur.

7. Başvurucu, 29/4/2021 tarihinde -istinaf incelemesi devam ederken- bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

9. Bireysel başvuru tarihinden sonra Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) sistemindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 2/11/2021 tarihli kararı ile istinaf talebinin reddedildiği ve anılan kararın Yargıtay 2. Hukuk Dairesince 13/9/2022 tarihinde onanarak kesinleştiği görülmüştür.

II. DEĞERLENDİRME

10. Başvurucu, açtığı boşanma davasının gereksiz yere uzatıldığını ve ivedilikle sonuçlandırılmayan dava sürecinde yeniden evlilik birliği kuramadığını belirterek makul sürede yargılanma hakkının ve evlenme hakkının ihlal edildiği ileri sürmüştür.

11. Bakanlık görüşünde; başvurucunun özel hayata saygı hakkı kapsamında kalan evlenme hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucunun Bakanlık görüşüne karşı beyanında; boşanma davasının yedi yılda tamamlanması nedeniyle evlenme ve aile kurma hakkının ihlal edildiği ifade edilmiştir.

12. Başvurucu, boşanma davasına ilişkin sürecin uzaması nedeniyle yeniden evlenme/aile kurma hakkından mahrum bırakıldığını ileri sürmektedir. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında evlenme hakkının Anayasa'nın 20. ve 41. maddeleri kapsamında özel hayata saygı hakkı içinde incelendiğini ve bu hakkın salt belirli bir kişiyle evlenme talebiyle sınırlanmamış olup geniş anlamda "aile kurma" iradesini esas aldığını ifade etmiştir. Bu kapsamda boşanma davası otomatik olarak evlenme hakkının ihlaline yol açmaz ise de sadakat yükümlülüğünün boşanma davasına ilişkin süreçte de devam edecek olması nedeniyle evlenme iradelerinin varlığını belirli bir kişiden veyahut somut bir evlilik planından söz etmeleriyle sınırlamak bireylere katlanmaları beklenemeyecek bir külfet yüklemek anlamına gelebilir. Dolayısıyla somut olayda istinaf incelemesi devam ederken bireysel başvuruda bulunan başvurucunun evlenme hakkına dayanak teşkil eden evlenme iradesinin var olup olmadığının tespiti noktasında katı bir yorumdan kaçınılmalıdır. Bu açıklamalar doğrultusunda, temel iddiası, boşanma davasının uzun sürmesi nedeniyle yeniden evlenme/aile kurma hakkının ihlal edildiğine ilişkin olan başvurucunun şikâyetinin bir bütün hâlinde özel hayata saygı hakkının kapsamı içinde bulunan evlenme hakkı bağlamında ele alınması gerektiği kanaatine varılmıştır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Kesici, B. No: 2013/3440, 20/4/2016, §§ 44-51; Ö.Ç., B. No: 2014/8203, 21/9/2016, §§ 46-54; S.A., B. No: 2017/40199, 8/9/2020, §§ 48-53; Sabire Güngör [GK], B. No: 2019/32487, 29/2/2024 §§ 40-45).

13. Her ne kadar başvuruya konu boşanma davasında verilen karar, bireysel başvuru tarihinden sonra kesinleşmiş ise de evlenme hakkı mahiyeti gereği sonuç odaklı bir değerlendirme yanında sürece ilişkin bir incelemeyi de gerektirdiğinden başvurucunun mağdur statüsünün bulunduğu kabul edilmelidir. Bu itibarla açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan evlenme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Sabire Güngör [GK], §§ 46-50).

14. Evlenme hakkının belirtilen anayasal dayanakları ile devletin temel amaç ve görevlerini düzenleyen Anayasa'nın 5. maddesi dikkate alındığında söz konusu güvencelerin hayata geçirilmesi konusunda devletin üstlenmesi gereken pozitif yükümlülüklerin bulunduğu değerlendirilmektedir. Bu kapsamdaki yükümlülüklerin temelinde ailenin kurulması ile evliliğin gerçekleştirilmesine yönelik hukuki koşulların düzenlenmesi ve uygulanması olduğu söylenebilir (D.K., B. No: 2015/11159, 25/9/2019, § 60; Ö.Ç.§ 53).

15. Resmî bir evliliğin sona erebilmesinin nedenlerinden biri de ilgili mevzuatta sayılan nedenlerin gerçekleşmesi durumunda yetkili ve görevli mahkemelerce verilen boşanma kararıdır. Bu yönde verilen kararın kesinleşmesi üzerine boşanan eşler, evlilik için gerekli koşulları taşıdıkları müddetçe yeniden evlenme hakkına sahip olacaklardır. Dolayısıyla boşanma davasına ilişkin sürecin ve akabinde gerçekleştirilecek işlemlerin hakkın özünü zedelemeyecek şekilde uygun bir zaman dilimi aralığında ve etkili hukuki çarelere başvurularak tamamlanması evlenme hakkının gerekliliklerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır (D.K., § 61; S.A., § 56). Bu kapsamda boşanma davasının evlenme hakkının özünü zedeler bir duruma gelmemesi noktasında devlete yüklenen yükümlülük kararın sonucundan ziyade usulüne ilişkindir (S. A., § 58; Ö.Ç.§ 70).

16. Boşanma davası süresince devletin mevcut ailenin korunmasına ilişkin olarak pozitif yükümlülükleri devam etmektedir. Bu kapsamda yargılamanın boşanma davasına konu aile ile evlenme hakkı kapsamındaki menfaatler arasındaki gözetilmesi gereken adil dengeyi bozmayacak özenli ve somut olaya uygun makul bir sürede sonuçlandırılması gerekir (Sabire Güngör [GK], § 55).

17. Somut olayda başvurucunun 28/9/2015 tarihinde açtığı boşanma davasında Mahkemece 27/2/2018 tarihinde karar verildiği görülmektedir. Söz konusu karar, istinaf ve temyiz süreçlerinin ardından 13/9/2022 tarihinde kesinleşmiştir.

18. Başvurucunun yargılama sürecinde takip ve özen yükümlülüğünü yerine getirdiği görülmüştür. Zira başvurucu, dava dilekçesinin ve duruşma gününün yurt dışında yaşayan davalıya bildirilmesi amacıyla Mahkemenin kendisinden talep ettiği hususları hızlı ve eksiksiz şekilde yerine getirmiş; başvurucunun yurt dışındaki adreslerini Mahkemeye ivedi şekilde bildirerek süreci titizlikle takip etmiştir.

19. Bununla birlikte Mahkemece duruşma gününü bildiren davetiyenin Temsilcilik aracı kılınmadan gönderilmesi nedeniyle iade edilmesine ve davalının yurt dışı adresini değiştirmesi nedeniyle uzayan sürece rağmen anılan koşullar içinde makul kabul edilebilecek bir süre olan 2 yıl 4 ay 29 günde tarafların boşanmalarına karar verildiği değerlendirilmiştir. Öte yandan 12/6/2018 tarihinde başlayan istinaf sürecinin -taraflara yüklenebilecek somut bir sebep bulunmaksızın- 3 yıl 4 ay 20 günlük sürede tamamlandığı ve temyiz aşaması ile birlikte yargılamanın toplamda 6 yıl 11 ay 15 gün devam ettiği dikkate alındığında somut olayın koşullarında boşanma davasına ilişkin sürecin evlenme hakkının özünü zedelemeyecek şekilde uygun bir zaman dilimi aralığında tamamlandığı söylenemez.

20. Bu bağlamda boşanma davasının sonuçlandırılmasına ilişkin işlemlerde evlenme hakkının özünü zedeleyecek şekilde gerekli özen yükümlülüğünün gösterilmemesi ve işlemlerin makul bir sürede tamamlanmaması nedeniyle başvurucunun evlenme/aile kurma hakkına ilişkin devlet tarafından üstlenilmesi gereken pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmediği değerlendirilmektedir.

21. Açıklanan gerekçelerle evlenme hakkının özünü zedeleyen hukuki belirsizlikler hızlı ve etkili bir idari ve yargısal süreç yürütülerek giderilmediğinden özel hayata saygı hakkının kapsamı içinde olan evlenme hakkının usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.

III. GİDERİM

22. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 500.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.

23. Başvuruya konu boşanma davasında verilen kararın kesinleştiği dikkate alındığında başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.

24. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 50.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

25. Başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Özel hayata saygı hakkının kapsamında bulunan evlenme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 20. ve 41. maddeleri kapsamında güvence altına alınan evlenme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 50.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 487,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.287,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/9/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.