TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MUSTAFA COŞAR BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2020/36158) |
|
Karar Tarihi: 11/12/2024 |
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Kenan YAŞAR |
|
|
Ömer ÇINAR |
|
|
Metin KIRATLI |
Raportör |
: |
Mustafa Erdem ATLIHAN |
Başvurucu |
: |
Mustafa COŞAR |
Vekili |
: |
Av. Doğukan Tonguç CANKURT |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, kolluk görevlilerinin toplumsal bir olaya müdahalesi sırasında kullandıkları gaz fişeğinin isabeti neticesinde yaralanma meydana gelmesi ve bu olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkili olmaması nedeniyle kötü muamele yasağı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu, kamuoyunda Gezi Parkı eylemleri olarak bilinen protestolara yönelik kolluk müdahalesi nedeniyle Ankara'da 3/6/2013 tarihinde gerçekleşen gösteri yürüyüşü yapmak ve basın açıklamasına destek vermek amacıyla çalıştığı belediye binası önüne çıkmış ve burada sol bacağına isabet eden gaz fişeği nedeniyle yaralanmıştır. Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine (sağlık kurumu) kaldırılarak tedavi altına alınan başvurucu 11/6/2013 tarihinde taburcu edilmiştir. Başvurucu 1/8/2013 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) sunduğu dilekçeyle, bacağına isabet eden gaz fişeği sonucu yaralandığını ve kolluk görevlilerinin kontrolsüz güç kullandığını belirterek olayda sorumluluğu bulunan kamu görevlilerinden şikâyetçi olmuştur.
3. Başsavcılık 6/11/2013 tarihli yazısı ile Ankara İl Emniyet Müdürlüğünden 3/6/2013 tarihinde herhangi bir toplumsal olaya müdahale edilip edilmediği hususunda bilgi istemiş; varsa olay tutanaklarının, olayın gerçekleştiği yeri gören kameraların kayıtlarının, olay günü gaz fişeği kullanmakla görevli kolluk görevlilerinin listesinin gönderilmesini talep etmiştir. 5/3/2014 tarihli yazısı ile ilgili hastaneden başvurucuya ait tıbbi belgeleri talep eden Başsavcılık 20/2/2015 tarihinde de Adli Tıp Kurumundan başvurucunun yaralanmasının niteliğini tespit eder nitelikte tıbbi rapor düzenlenmesini istemiştir. 30/7/2013 tarihinde Çankaya İlçe Emniyet Müdürlüğü, MOBESE görüntülerinin 1 ay süreyle tutulması nedeniyle 6/7/2013 tarihinden öncesine ait görüntü elde edilemediğini bildirmiştir. Adli Tıp Kurumu sunduğu 24/2/2015 tarihli raporda başvurucunun yaralanmasının yaşamını tehlikeye sokan bir durum oluşturmadığını ancak basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığını, yaralanma sonucunda sol bacak grafisinde sol tibia üst bölümde diyafizde parçalı kırık oluştuğunu ve bu kemik kırıklarının yaşam fonksiyonlarını ağır derecede etkilediğini belirtmiştir. 6/9/2016 tarihinde Ankara İl Emniyet Müdürlüğü 15/7/2016 tarihinde Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) tarafından gerçekleştirilmek istenen darbe teşebbüsü sırasında Emniyet Müdürlüğüne uçaktan atılan bombanın ana su şebekesini patlatması sonrası arşivin tamamen su altında kalarak balçığa bulandığını, 2015 yılı ve öncesine ait arşiv kayıtlarının kullanılamaz hâle geldiğini Başsavcılığa iletmiştir.
4. Başvurucu 29/1/2014 tarihinde müşteki sıfatıyla verdiği ifadesinde özetle çalıştığı belediye binası önünde yaşanan olayları duyduğu gürültü nedeniyle farkedip dışarı çıktığını, bina önündeki topluluğa müdahale eden ve yüzünde kask ile gaz maskesi olması nedeniyle kimliğini teşhis edemeyeceği bir polis memurunun elindeki gaz tüfeği ile kendisine ateş etmesi üzerine bacağından yaralandığını, sol bacağının alt kısmına çarpan gaz tüfeği kapsülünün bacağını kırdığını, olay nedeniyle tedavi gördüğünü, yaşananlara ilişkin tanıkları olduğunu ifade ederek ilgililerden şikâyetçi olduğunu beyan etmiştir.
5. Başsavcılık 6/6/2017 tarihinde başvurucunun tanıklarını dinlemiş ve Ankara Emniyet Müdürlüğüne gönderdiği 2/8/2016 tarihli yazı ile şüphelilerin araştırılmasını talep etmiştir. Başsavcılık 22/3/2019 tarihinde daimî arama kararı vermiş ve aynı tarihte dosyayı Zamanaşımı Bürosuna tevdi etmiş, 4/11/2021 tarihinde ise zamanaşımı nedeniyle faili meçhul şüpheli hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir. Başvurucunun karara yaptığı itiraz Sulh Ceza Hâkimliğince 8/3/2022 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.
6. Başvurucu 4/11/2020 tarihinde etkili bir soruşturma yürütülmediği gerekçesiyle henüz soruşturma devam ederken, 21/4/2022 tarihinde ise Sulh Ceza Hâkimliği kararının öğrenmesinden sonra bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Komisyonca 2022/53287 numaralı başvuru dosyasının 2020/36158 numaralı başvuru dosyasıyla birleştirilmesine karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Başvurucu; kolluk kuvvetinin orantısız güç kullanımı nedeniyle ciddi şekilde yaralandığını, buna rağmen etkili bir soruşturma yürütülmediğini, delillerin toplanmasında özensizlik olduğunu, uzun süre hareketsiz kalındığını belirterek kötü muamele yasağının ve barışçıl bir biçimde katıldığı toplantının kolluk kuvvetince kullanılan orantısız güçle dağıtılması nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı görüşünde, konuya ilişkin insan hakları yargısı içtihadı ve mevzuat sunularak olay detaylı şekilde aktarılmış; değerlendirme yapılırken bu hususların dikkate alınması gerektiği beyan edilmiştir. Başvurucu, karşı beyanında formdaki iddiaları yinelemiştir.
9. Anayasa Mahkemesi kolluk görevlilerinin güç kullanımı sonucu gerçekleştiği ileri sürülen Anayasa'nın 17. maddesine yönelik ihlal iddialarını incelediği birçok başvuruda tüketilmesi gereken etkili hukuk yolunun ceza soruşturması olduğunu, tazminat davasının sürece etkisinin olmadığını açıkça belirtmiştir (birçok karar arasından bkz. Zeki Güngör, B. No: 2013/8491, 31/3/2016, § 39).
10. Başvuru yollarının tüketilmesi kuralı, bir soruşturmanın etkili olup olmadığı yönünde inceleme yapılabilmesi için mutlak surette gerekli olmasa da yürütülen soruşturmanın -makul bir süreyi aşmaması şartıyla- ilgili kamu makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi bireysel başvuruyla getirilen koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun olacaktır. Bununla birlikte savunulabilir bir kötü muamele iddiası hakkında soruşturma başlatılmamışsa, başlatılan soruşturmada ilerleme yoksa veya soruşturma artık etkisiz bir hâl almışsa başvuruculardan soruşturmanın sonucunu beklemelerini istemek makul olmayacaktır. Böyle bir durumda başvurucular, gerekli özeni göstermeli ve şikâyetlerini çok uzun süre geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunabilmelidir. Zira soruşturmanın etkililiğini sağlayacak bir başvuru yolu yoktur. O hâlde anılan ihlal iddiaları yönünden başvuru yollarının tüketilmesi gerekmemektedir. Böyle bir durumda başvurucular, etkili bir soruşturma yürütülmediğinin farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunmalıdır. Doğal olarak başvurucuların etkili bir soruşturma yürütülmediğinin ne zaman farkına varmaları gerektiği her davanın koşullarına bağlı olarak değerlendirilecektir. Soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut verici gelişmeler ve gerçekçi varsayımlar bulunduğu ve soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı tedbirler alındığı sürece başvuruculardan başvuru yollarını tüketmeden bireysel başvuruda bulunmaları da beklenmemelidir [Yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasının konu edildiği Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu (B. No: 2014/15732, 24/1/2018) başvurusunda yapılan aynı yöndeki değerlendirmelerin kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan başvurularda da uygulanmasına ilişkin örnek için bkz. İbrahim Şen, B. No: 2015/19415, 8/5/2019].
11. Başvuruya konu sürece bakıldığında 3/6/2013 tarihinde meydana gelen olayla ilgili olarak 1/8/2013 tarihinde Başsavcılık tarafından soruşturma işlemlerine başlandığı, 6/11/2013 tarihli yazı ile Ankara İl Emniyet Müdürlüğünden olaya ilişkin bilgi ve belgelerin istendiği, başvurucunun ifadesinin alındığı, 5/3/2014 tarihli yazıyla ilgili hastaneden başvurucuya ait tıbbi belgelerin talep edildiği, 24/2/2015 tarihinde de Adli Tıp Kurumu tarafından rapor düzenlendiği, 2/8/2016 tarihli yazı ile Emniyet Müdürlüğünden şüphelilerin araştırılmasının talep edildiği, 6/6/2017 tarihinde başvurucunun tanıklarının dinlendiği görülmüştür. Başsavcılık22/3/2019 tarihinde daimî arama kararı verip dosyayı Zamanaşımı Bürosuna tevdi etmiştir. Bu bakımdan soruşturmada olayın gerçekleşme koşullarının, fail veya faillerin tespiti için etkili son işlem 6/6/2017 tarihinde başvurucunun gösterdiği tanıkların dinlenmesidir. Buna rağmen şikâyetini yetkili makamlara iletmede veya soruşturmanın etkisizliğiyle ilgili bireysel başvuru yapmada güçlük çektiği yönünde herhangi bir iddiası bulunmayan başvurucu, bireysel başvuru yapmak için 4/11/2020 tarihine kadar beklemiş; kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yaptığı itirazın üzerine yeni bir başvuru yapmıştır. Oysa başvurucunun somut olayın koşullarında soruşturmanın etkisiz olduğunu en geç daimî arama kararının verildiği 22/3/2019 tarihinde fark ederek süresinde başvuru yapması gerekir. Bu nedenle başvurunun süresi içinde yapılmış bir başvuru olarak kabul edilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
12. Açıklanan gerekçelerle başvurunun süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 11/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.