TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ABDULLAH AKÇA BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/26382)

 

Karar Tarihi: 17/4/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Özge ULUKAYA

Başvurucu

:

Abdullah AKÇA

Vekilleri

:

Av. Ali Fuat KUMRAL

 

 

Av. Halis KIRIŞMAN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; kamulaştırmasız el atmaya dayalı tazminat davasının hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

A. Başvuru Tarihine Kadarki Süreç

2. İzmir'in Seferihisar ilçesi Doğanbey Mahallesi'nde bulunan 912 parsel sayılı taşınmaz, kadastro çalışmaları sırasında 29/9/1977 tarihinde başvurucu adına tespit görmüştür. Seferihisar Kadastro Mahkemesinde görülen kadastro tespitine itiraz davasında 20/3/1994 tarihinde taşınmazın başvurucu adına tesciline karar verilmiştir.

3. Millî Savunma Bakanlığı (İdare) 29/12/1977 tarihinde anılan taşınmazın kamulaştırılmasına karar vermiştir. Kamulaştırma işlemi, başvurucuya 22/12/1978 tarihinde tebliğ edilmiştir. Devam eden süreçte başvurucu 5/1/1979 tarihinde Seferihisar Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) kamulaştırma bedelinin artırılması talebiyle dava açmış, 10/5/1989 tarihinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Başvurucu 11/5/1979 tarihinde İdareye başvurarak kamulaştırma bedelinin ödenmesini talep etmiştir. İdare, Levazım Amirliği Defterdarlığına gönderdiği aynı tarihli yazıyla 14/12/1978 tarihinde başvurucu adına bankaya bloke edilmesi talep edilen kamulaştırma bedelinin ihtilafsız tutarının başvurucuya ödenmesi gerektiğini bildirmiştir.

4. Başvurucu 31/8/2015 tarihinde İdareye karşı kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açmıştır. Başvurucu, dava dilekçesinde kamulaştırma bedelinin kendisine ödenmediğini ileri sürmüş; İdare cevap dilekçesinde kamulaştırma işleminin tebliği ve kamulaştırma bedelinin ödenmesiyle kamulaştırma işleminin tamamlandığını açıklamıştır. Mahkeme 6/2/2018 tarihinde davanın kısmen kabulüyle 484.267,20 TL tazminatın başvurucuya ödenmesine ve dava konusu taşınmazın başvurucu adına olan tapu kaydının iptaliyle İdare adına tesciline karar vermiştir. Kararda, kamulaştırma bedelinin başvurucuya ödendiğine dair bilgi ve belgenin dosyaya sunulamadığı açıklanmış; başvurucu adına kayıtlı olan taşınmazın askerî tatbikat alanı olarak kullanıldığının anlaşıldığı ifade edilmiştir. Mahkemeye göre İdarenin dava konusu taşınmaza el attığı sabit olup kamulaştırma bedelinin ödendiği tespit edilemediğinden bilirkişi raporuyla belirlenen tazminatın başvurucuya ödenmesi gerekir.

5. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 11/10/2018 tarihli kararıyla İdarenin istinaf talebinin kabulüne, Mahkeme kararının düzeltilmesine ve davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar vermiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararında, başvurucu tarafından 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 14. maddesinde düzenlenen otuz günlük hak düşürücü süre geçtikten sonra dava açıldığının anlaşılması dolayısıyla kamulaştırmasız el atma davasının hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği açıklanmıştır. Başvurucunun temyiz talebinde bulunması üzerine Bölge Adliye Mahkemesi kararı, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin (Daire) 20/2/2020 tarihli kararıyla onanmıştır.

6. Başvurucu, nihai hükmü 1/6/2020 tarihinde öğrendikten sonra COVID-19 salgını nedeniyle yasal sürelerin 13/3/2020 ile 15/6/2020 tarihlerinde durmasına dair düzenlemelerden istifade etmek suretiyle 16/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

B. Başvuru Tarihinden Sonraki Süreç

7. İdare 10/9/2020 tarihinde başvurucuya karşı Mahkemede kamulaştırılan taşınmaza ilişkin tapu iptal ve tescil davası açmıştır. Görülen yargılamada ilgili banka 6/7/2021 tarihli yazıyla başvurucunun adına açılmış banka hesapları bulunduğunu ancak başvurucu adına bloke edilmiş bir tutara rastlanılmadığını bildirmiştir. Mahkeme 14/12/2021 tarihinde davanın kabulüyle kamulaştırılan taşınmazın başvurucu adına olan tapu kaydının iptaliyle İdare adına tesciline karar vermiştir. Mahkeme kararında başvurucuya usulüne uygun olarak kamulaştırma işleminin tebliğ edildiği, başvurucunun kamulaştırma bedelinin artırılmasına ilişkin davayı takipsiz bıraktığı ve kamulaştırma bedelinin ödenmesi talebiyle ilgili bankaya ödeme makbuzu gönderdiği vurgulanmıştır. Mahkemeye göre 2942 sayılı Kanun'un 17. maddesinde düzenlenen şartların gerçekleşmesi nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. İnceleme tarihi itibarıyla Mahkeme kararının taraflara tebliğ edilmediği ve kesinleşmediği anlaşılmıştır.

II. DEĞERLENDİRME

8. Başvurucu, kamulaştırma bedeli ödenmeden taşınmazına el konulması nedeniyle açılan kamulaştırmasız el atma ve tazminat davasının reddedildiğinden yakınmaktadır. Başvurucu, kamulaştırma bedelinin artırılması davası açtıktan sonra ihtilafsız olan kamulaştırma bedelinin ödenmesi şartıyla taşınmazı devredeceğine ilişkin dilekçeyle başvuru yaptığını ancak buna rağmen kamulaştırma bedelinin kendisine ödenmediğini ifade etmiştir. İdare, her ne kadar kamulaştırma bedelinin ödendiğine ilişkin beyanda bulunmuşsa da yapılan yargılamada kamulaştırma bedelinin kendisine ödenmediğinin en azından ödenmek üzere bloke edilmediğinin açıkça anlaşıldığını açıklamıştır. Sonuç olarak başvurucu açıklanan nedenlerle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

9. Bakanlık görüşünde; İdarenin açtığı tapu iptal ve tescil davasında verilen kabul kararının başvurucu tarafından temyiz edilmediği dikkate alındığında başvuru yollarının tüketilmediği açıklanmıştır. Yargılama makamlarının dava konusu maddi olay ve olguları, delillerin değerlendirmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucu ve kullanılan takdir yetkisinin nedenlerini gerekçelendirdiği, başvurucunun iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu ifade edilmiştir. Son olarak inceleme yapılırken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerektiği açıklanmıştır. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formunda yer alan iddiaları tekrarlamıştır.

10. Başvuru, mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.

11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir. Öte yandan somut olayda dava konusu taşınmazın tapuda başvurucu adına kayıtlı olduğu görülmekle birlikte başvurucunun taşınmazının kamulaştırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Başvurucunun taşınmazın kamulaştırılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği tartışmasızdır. Ayrıca Anayasa Mahkemesinin çok sayıda kararında da belirtildiği üzere taşınmazın kamulaştırılması mülkten yoksun bırakma niteliği taşımaktadır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 32; AYM, E.1988/34, K.1989/26, 21/6/1989; E.2011/58, K.2012/70, 17/5/2012).

12. Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine göre mülkiyet hakkına yapılan bir müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62). Anayasa Mahkemesi, daha önce çeşitli kararlarında kamulaştırmasız el atma yoluyla yapılan müdahalelerin kanuni bir dayanağı bulunmadığından mülkiyet hakkının ihlaline yol açtığını kabul etmiştir (Celalettin Aşçıoğlu, B. No: 2013/1436, 6/3/2014; Mustafa Asiler, B. No: 2013/3578, 25/2/2015; İbrahim Oğuz ve diğerleri, B. No: 2013/5926, 6/10/2015; Şevket Karataş).

13. Anayasa’nın kamulaştırmayı düzenleyen 46. maddesinin birinci fıkrasında “Devlet ve kamu tüzel kişileri; kamu yararının gerektirdiği hâllerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.” denilmektedir. Devlet ve kamu tüzel kişileri tarafından yapılabilmesi, kamu yararının bulunması, kamulaştırma kararına ilişkin kanunda gösterilen esas ve usullere uyulması, gerçek karşılığın kural olarak peşin ve nakden ödenmesi kamulaştırmanın anayasal ögeleridir (AYM, E.2018/156, K.2019/22, 10/4/2019, § 29). Gerçek karşılığın peşin olarak ödenmesi, Anayasa'nın 46. maddesiyle maliklerin lehine olarak getirilen özel bir güvence mahiyetindedir.

14. Başvuru konusu somut olayda Bölge Adliye Mahkemesi, kamulaştırma işleminin başvurucuya tebliğ edilmesiyle işlemeye başlayan hak düşürücü sürenin dava tarihi itibarıyla dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş; kamulaştırma bedelinin başvuruya ödenip ödenmediğine ilişkin bir değerlendirmede bulunmamıştır. Bu bağlamda mahkeme kararlarının başvurucunun geçerli bir kamulaştırmanın temel unsuru olan kamulaştırma bedelinin ödenmediğine yönelik iddia ve itirazlarına cevap verecek nitelikte yeterli ve uygun bir gerekçe içermediği anlaşılmıştır. Nihayetinde başvurucu, dava konusu taşınmazına fiilen el atılmasına rağmen kendisine herhangi bir bedel ödenmediğini ileri sürerek iddiasını somut bir temele dayandırmıştır. Ancak mahkeme kararında başvurucunun iddia ve itirazlarının dayandığı kamulaştırma bedelinin ödenmediği olgusuna ilişkin herhangi bir değerlendirmede bulunulmaksızın sonuca gidilmiştir.

15. Sonuç olarak idari ve yargısal sürecin bütününe bakıldığında mülkiyet hakkının korunmasında usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirilmediği, başvurucunun bu güvencelerden yararlandırılmadığı anlaşılmaktadır. Bu sebeple başvurucunun mülkiyet hakkı ile müdahalenin dayandığı kamu yararı arasında olması gereken adil denge, başvurucu aleyhine bozulmuş olup mülkiyet hakkına yapılan müdahale ölçüsüzdür.

16. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

17. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 484.267,20 TL maddi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

18. Başvuruda mülkiyet hakkı yönünden ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). İhlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekmektedir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesine (E.2018/546, K.2018/1289) iletilmek üzere Seferihisar Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2015/285, K.2018/49) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/4/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.