TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MURAT CANIM BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/23731)

 

Karar Tarihi: 10/7/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Mustafa ŞENOCAK

Başvurucu

:

Murat CANIM

Vekili

:

Av. Ercan KANAR

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, temel olarak ceza davasında tanıkların sorgulanmaması nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvuru, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde gerçekleştirilen işlemler nedeniyle başka temel hakların ihlal edildiğine ilişkin şikâyetleri de içermektedir.

2. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) başvurucunun cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, tasarlayarak ve kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürme, cebir ve tehdit kullanılarak silahla birden fazla kişi tarafından birlikte kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, ruhsatsız ateşli silahlarla mermileri satın alma veya taşıma veya bulundurma suçlarını işlediği iddiasıyla başvurucu hakkında soruşturma başlatmıştır.

3. Soruşturma neticesinde Başsavcılık, başvurucunun anılan suçlardan cezalandırılması talebiyle 7/6/2018 tarihli iddianame düzenlemiştir.

4. İddianamenin kabulü ile açılan dava, İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) görülmeye başlanmıştır. Duruşma sekiz celsede bitirilmiştir. Başvurucu 22/11/2018 tarihli birinci celsede yaptığı savunmasında hakkında iddia olunan eylemleri işlemediğini belirterek üzerine atılı suçlamaları reddetmiştir.

5. 26/12/2018 tarihli ikinci celsede Mahkeme, duruşma salonunda hazır olan tanık C.Y.yi Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığı ile dinlenmiştir. Dosyada bulunan 18/1/2019 tarihli SEGBİS Kaydı Çözümleme Tutanağı'nın 24. sayfasının göre Mahkeme Başkanının tanığı dinlemesi sırasında polis memurları dışarı çıkarılmış, salonda sadece tanık ve zabıt katibi hazır bulunmuştur.

6. Tanık C.Y. alınan beyanında 2017 yılında Facebook hesabı açtığını, M.K. (diğer sanık) ile yazışmaya başladığını, yurt dışına gitmek istediğini söylediğini, M.K.nın "İstanbul'a gel yardımcı oluruz" dediğini belirtmiştir.

7. Bunun üzerine 2017 yılı Ocak ayında İstanbul’a gelerek kendisiyle buluştuğunu, M.K.nın yurt dışına illegal yollardan çıkması için bu tür işler yapan ve örgüte yakın olan eski bir avukatla kendisini tanıştıracağını söylediğini, birlikte kıraathane işleten başvurucunun yanına gittiklerini, illegal yollardan yurt dışına çıkmak için başvurucudan yardım istediğini, daha sonra başvurucunun yanından ayrıldıklarını belirtmiştir.

8. M.K.ya bu şahsın güvenilir olup olmadığını sorduğunda bu şahsın eski bir örgütçü olup güvenilir olduğunu, örgüte maddi yönden ve malzeme konusunda büyük yardımlarının olduğunu hatta bu şahıs sayesinde örgütün 2015 yılında düzenlediği eylemleri yapabildiğini, Ş.Y.nin de başvurucuyu tanıdığını, örgüt için çok çaba sarf ettiğini belirttiğini, Cumhuriyet Savcısı M.S.K.ya yönelik eylemden yaklaşık on gün kadar önce Ş.Y.nin kendisinden tabanca istediğini, M.K.nın da bu silahı temin etmek amacıyla Ş.Y. ile birlikte başvurucunun yanına gittiğini, başvurucunun silahı arkadaşlarından temin ederek M.K.ya verdiğini ifade etmiştir.

9. Mahkeme, 26/12/2018 tarihli ikinci celsede SEGBİS sistemi üzerinden hazır edilen tanık C.Y.ye celsede alınan ile benzer olan ve 23/3/2018 tarihinde emniyette müdafii huzurunda verdiği beyanı okumuş; C.Y., beyanının içeriğini aynen kabul ettiğini ve geçerli olduğunu söylemiştir. Yine aynı celse başvurucu ve müdafii, dinlenen tanığın beyanına karşı alınan savunmalarında tanık beyanını kabul etmediklerini belirtmiştir.

10. 18/1/2019 tarihli üçüncü celsede Mahkeme, SEGBİS ile duruşma salonunda hazır olan tanık B.E.yi dinlemiştir. Tanık B.E. alınan beyanında eylemi gerçekleştiren örgüt mensuplarından Ş.Y.nin kuryeliğini yapan M.K.nın olay öncesinde eylemde kullanılan tabancayı temin ederek Ş.Y.ye ulaştırdığını ifade etmiştir. Anılan celsede başvurucu ve müdafii, dinlenen tanığın beyanına karşı alınan savunmalarında tanık beyanında kendilerine yönelik doğrudan bilgi olmadığını ve aleyhe olan hususları kabul etmediklerini belirtmiştir.

11. Tanık C.Y. Mahkemeye sunduğu 28/6/2019 tarihli dilekçede başvurucu ve diğer sanık M.K. ile ilgili aleyhe ifade vermesi için tehdit edildiğini ve zorlandığını belirtmiştir.

12. 28/6/2019 tarihli altıncı celsede dosyanın diğer sanığı M.K.nın müdafii; yurt dışında bulunan tanık C.Y. tarafından imzalanmış, Almanya'dan gönderilen, noter tasdikli, 17/6/2019 tarihli dilekçenin kendisine gönderildiğini, tanık C.Y.nin söz konusu dilekçede gözaltında bulunduğu sırada polis memurları ve Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) görevlilerinin kendisi ile görüştüğünü belirttiğini Mahkemeye iletmiştir. Anılan celsede başvurucu müdafii, M.K.nın müdafii tarafından Mahkemeye sunulan dilekçenin çok önemli olduğunu, başvurucu ile ilgili tek delilin tanık C.Y.nin beyanı olduğunu, tanığın beyanının da zorla alındığını ve geçerli olmadığını belirterek tanığın istinabe yoluyla yeniden dinlenilmesini talep etmiştir.

13. Yine aynı celsede başvuru müdafiinin talebi Mahkemece "tanık [C.Y.nin] tekrar dinlenmesinin mahkememizce bizzat kendisi dinlendiğinden esasa etkili olmayacağından ve dosyanın tutuklu iş olması da değerlendirilerek dosyayı sürüncemede bırakacağı anlaşıldığından istinabe yolu ile yeniden dinlenmesi talebinin reddine" gerekçesiyle kabul edilmemiştir.

14. 28/6/2019 tarihli altıncı ve 5/7/2019 tarihli yedinci celselerde iddia makamı esas hakkında mütalaa sunmuştur. 11/7/2019 tarihli sekizinci ve son celsede başvurucu ve müdafii esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmalarını yapmıştır. Mahkeme, başvurucunun üzerine atılı olan cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, tasarlayarak ve kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürme, cebir ve tehdit kullanılarak silahla birden fazla kişi tarafından birlikte kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, ruhsatsız ateşli silahlarla mermileri satın alma veya taşıma veya bulundurma suçlarından hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir.

15. Mahkemenin gerekçeli kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...tanık [C.Y.nin] beyanlarıyla, tanık [B.E.nin] beyanlarının birbirlerini destekler nitelikte olduğu; sonuç olarak tanık [C.Y.nin] beyanına göre 'Fransız 10'lusu' olarak tabir edilen tabancanın kurye tanık [M.K.ya] örgütün 'temiz ilişki' tabir ettiği şüpheli Murat Canım [başvurucu] tarafından verildiğini ve [M.K.nın] d[e] tabancayı yine örgüt tarafından 'temiz ev' tabir edilen [C.Ö.ye] ait yerini gösterdiği eve [Ş.Y.ye] ulaştırılmak üzere bıraktığını beyan ederek sanığı [başvurucu] teşhis ettiği, olayda [Ş.Y.] tarafından kullanılan tabancanın söz konusu itirafçı ifadesinde geçen ve 'Fransız 10'lusu' tabir edilen tabanca olduğunun kollukça düzenlenen olay yeri inceleme tespit tutanağından da anlaşıldığı hususları, kül halinde değerlendirildiğinde;

Gizli tanık [B.E.] ve [C.Y.nin] dosya kapsamında yer alan beyanlarının birbirleriyle olay örgüsüyle uyumlu oldukları tespit edilmiş, tanık [C.Y.nin] mahkememizce alınan beyanlarında önceki beyanlarıyla uyumlu beyanlarda bulunmuş her ne kadar daha sonrasında dosya kapsamına sanık avukatları tarafından sunulan Almanya'ya yasa dışı yollardan giderek oradan göndermiş olduğu dilekçeleri ile önceki beyanlarını inkar edip yeni kurmaca beyanlarda bulunmak istediğini beyan etmiş ise de ,bu beyanların yukarıda ismi geçen anılan terör örgütünün baskı ve korkusu altında verildiğinden yargı mercilerinde daha önce vermiş olduğu beyanların sanık avukatlarının iddia ettiğinin aksine soruşturma aşamasında avukat eşliğinde mahkememiz huzurunda alınan beyanlarında ise naip hakim eşliğinde alındığından hiç bir baskı ve zorlama altında alınmadığının kabulüyle sanık ve sanık müdafilerinin tanık [C.Y.nin] istinabe yoluyla tekrar dinlenilmesi talepleri dosyayı sürüncemede bırakacağından, dosyanın esasına yeni bir katkı sunmayacağından mahkememizce sanık ve sanık müdafilerinin bu yöndeki talepleri kabul edilmeyerek tanık [C.Y.nin] soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki beyanlarına mahkememizce itibar edilmiştir.

[Ş.Y.] ve [B.D.] isimli örgüt mensupları tarafından 31/03/2015 tarihinde gerçekleştirilen İstanbul Cumhuriyet Savcısı [M.S.K.nın] silahla vurularak şehit edilmesi eyleminde kullanılan silahı örgütsel amaçlarla organik bütünlük içerisinde temin ederek sanık [M.K.ya] verdiği, [M.K.nın] d[e] eylemcilerden olan ve olay tarihi itibariyle kuryeliğini yaptığı silahı [Ş.Y.ye] vererek fiilin işlenmesinde kullanılan araçlarından birini sağlamak suretiyle üzerine atılı Tasarlayarak ve Kişinin Yerine Getirdiği Kamu Görevi Nedeniyle Kasten Öldürmeye yardım etme suçunu işlediği...

Sanığın üzerine atılı Cebir ve Şiddet Kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Öngördüğü Düzeni Ortadan Kaldırmaya veya Bu Düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs suçu bakımından ise, Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre suç tanımında belirtilen amaçları gerçekleştirmeye yönelik bir fiil işlenmesi hususunda iştirak iradeleri bulunan sanıklar hakkında Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçu yönünden iştirakin her şeklinin uygulanması mümkündür . Mensup olduğu örgütle kurduğu bağ nedeniyle örgütsel faaliyet kapsamında işlenen anayasayı ihlal suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle somut olayda ki yargı faaliyetini hedef alan adalet teşkilatının ve güvenli huzur ortamının sağlanması amacıyla çaba sarf eden cumhuriyet savcısının makamında rehin alınarak şehit edilmesi olayının ülke çapında yarattığı büyük vehamet, yargı erkinin işlevsiz bırakılma çabasına yönelik bu eyleme; sanığın olayın en önemli araçlarından olan silahı temin etme icra hareketiyle gerçekleştirdiği, dolayısıyla bu suç yönünden icra hareketleri için gerekli hazırlıkları yapanların müşterek fail olarak sorumlu tutulmaları gerektiğine ilişkin yargıtay kararları da göz önüne alınarak sanığın üzerine atılı Cebir ve Şiddet Kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Öngördüğü Düzeni Ortadan Kaldırmaya veya Bu Düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs suçunu işlediği...

Adliyede ki makam odasında [B.D.] ve [Ş.Y.nin] şehit savcının odasına girdikleri andan etkisiz hale getirildikleri zaman dilimine kadar rehin alma eylemini gerçekleştirdikleri, sanığında bu eylemde kullanılan silahı temin etme suretiyle Cebir ve Tehdit Kullanılarak, Silahla, Birden Fazla Kişi Tarafından Birlikte, Kişinin Yerine Getirdiği Kamu Görevi Nedeniyle Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılmaya Yardım Etme suçunu, ayrıca Olayda kullanılan silahın da 6136 sayılı Kanunun 13/1 maddesine muhalefet niteliğinde olduğu değerlendirilerek üzerine atılı suçu işlediği..."

16. Başvurucu, istinaf dilekçesinde diğerlerinin yanı sıra hakkında tek belirleyici delilin tanık C.Y.nin beyanı olduğunu, tanığın kovuşturma aşamasında ifadesini tehdit altında ve zorla verdiğini söylediğini, tanığın istinabe yoluyla tekrardan dinlenilmesi talebinin Mahkemece reddedildiğini belirtmiştir.

17. Başvurucunun istinaf talebi İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 21/11/2019 tarihli kararıyla ruhsatsız ateşli silahlarla mermileri satın alma veya taşıma veya bulundurma suçu bakımından kesin, diğer suçlar yönünden ise temyiz yolu açık olmak üzere esastan reddedilmiştir.

18. Temyiz yolu açık olarak verilen karara karşı başvurucu, temyiz kanun yoluna başvurmuş; temyiz dilekçesinde istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaları yinelemiştir.

19. Başvurucunun temyiz talebi üzerine (kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesi 16/6/2020 tarihli ilamıyla istinaf başvurusunun esastan reddi kararını onamıştır.

20. Başvurucu, nihai hükmü 3/7/2020 tarihinde öğrendikten sonra 16/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

21. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Suç İsnadına Bağlı Tutmaya İlişkin Şikâyet

22. Başvurucu; soruşturma dosyasına erişiminin kısıtlandığını, soruşturma aşamasında tutukluluk işlemine etkili şekilde itiraz edemediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

23. Anayasa Mahkemesi Mehmet Emin Kılıç (B. No: 2013/5267, 7/3/2014) ve Mehmet Şimşek (B. No: 2018/10953, 22/7/2020) kararlarında sulh ceza hâkimliğinin yapısı, tutuklamanın hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması, tutukluluk incelemelerinin veya tahliye taleplerinin geç ya da hiç değerlendirilmemesi gibi bir suç isnadına bağlı olarak tutuklulukla ilgili şikâyetleri içeren bireysel başvuruların ilk derece mahkemesinin nihai kararını verdiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılmadığı gerekçesiyle süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır (Mehmet Emin Kılıç, §§ 19-32; Mehmet Şimşek, §§ 47-70).

24. Anılan kararlarda belirtilenlere benzer şikâyetler içeren somut başvuruda kişi hürriyeti güvenliği hakkına yönelik ihlal iddialarının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmiştir.

2. Mahkûmiyete Bağlı Tutmaya İlişkin Şikâyet

25. Başvurucu; somut delile dayanmaksızın mahkûm edildiğini, hükümden sonra da tutukluluğunun devam ettiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

26. Anayasa Mahkemesi Ç.Ö. ([GK], B. No: 2014/5927, 19/7/2018) kararında mahkûmiyete bağlı tutmanın hukuka aykırı olduğu, kanun yolu aşamasında tahliye taleplerinin veya resen tutukluluk incelemelerinin yapılmaması gibi bir mahkûmiyete bağlı olarak tutuklulukla ilgili şikâyetlerin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğu sonucuna varılmıştır (Ç.Ö., §§ 27-53). Benzer şikâyetler içeren somut başvuruda anılan kararda açıklanan ilkelere göre kişi hürriyeti güvenliği hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Tanık Sorgulama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

27. Başvurucu; hakkında aleyhe beyanda bulunan tanığın beyanını zorla ve tehdit altında verdiğini belirtmesine rağmen tanığın yeniden dinlenilmesi talebinin Mahkeme tarafından reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

28. Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmiştir.

29. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendinde bir suç ile itham edilen herkesin iddia tanıklarını sorguya çekme hakkı olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının tanık sorgulama hakkını da kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Serdar Batur, B. No: 2014/15652, 24/5/2018, § 41).

30. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü başvurulara ilişkin olarak birçok kararında tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir. Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir. Diğer yandan bir mahkûmiyet -sadece veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014, §§ 34-56; Az. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015, §§ 46-67; Levent Yanlık, B. No: 2013/1189, 18/11/2015, §§ 67-77; İsmet Özkorul, B. No: 2013/7582, 11/12/2014, §§ 44, 45).

31. Somut olayda Mahkeme, tanık C.Y.nin başvurucunun Cumhuriyet savcısının şehit edilmesinde kullanılan silahı temin ettiğine ilişkin beyanına istinaden mahkûmiyet sonucuna ulaşmıştır. Bu hüküm, istinaf ve temyiz aşamalarından geçerek kesinleşmiştir.

32. Başvurucu, hakkında aleyhe beyanda bulunan tanığın söz konusu beyanını zorla ve tehdit altında verdiğini belirtmesine rağmen tanığın yeniden dinlenilmesi talebinin Mahkeme tarafından reddedildiğini şikâyet etmiştir. Başvurucu, söz konusu şikâyetinde tanık C.Y.nin kendisi tarafından hazırlanıp noter tarafından onaylanmış, Almanya'dan gönderilen 17/6/2019 tarihli bir dilekçe sunduğunu, bu dilekçe doğrultusunda yeniden istinabe yoluyla dinlenilmesi gerektiğini belirtmiştir. Başvurucunun tekrar dinlenilmesini istediği tanık, Mahkemece dinlenilmiştir (bkz. § 5). Söz konusu tanığın Mahkeme huzurunda dinlenilmesi sırasında başvurucu ve müdafii duruşmada hazır bulunmuş, tanığa soru sorma imkânına sahip olmuştur.

33. Her ne kadar tanık C.Y. Mahkemeye sunduğu 28/6/2019 tarihli dilekçede başvurucu ile ilgili aleyhe ifade vermesi için tehdit edildiğini ve zorlandığını belirtmiş, başvurucu ve müdafii 28/6/2019 tarihli altıncı celsede tanık C.Y.nin gözaltında bulunduğu sırada polis memurları ve MİT görevlilerinin kendisi ile görüştüğünü beyan ettiğini ve tanığın istinabe yoluyla tekrardan dinlenilmesini talep etmiş ise de söz konusu talep, Mahkemece reddedilmiştir (bkz. § 13). Tanık baskı altında ifade verdiğini sonradan beyan etmişse de yargılama sırasında mahkemenin soruşturma aşamasındaki ifadeyle yetinmediği ve SEBGİS suretiyle dinlenen tanığın başvurucu ve müdafiinin de sorgulama imkânı bulduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla duruşmada hazır olarak dinlenilen, başvurucu ve müdafii tarafından duruşmada sorguya çekilen ve soru sorulan tanığın yeniden istinabe yoluyla dinlenilmemesinin yargılamanın bir bütün olarak adilliğine zarar vermediği ve bunun tanık sorgulama hakkına aykırılık oluşturmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Diğer İhlal İddiaları

35. Başvurucu; somut delillere dayanmaksızın haksız yere cezalandırıldığını, tahkikatın genişletilmesi talebinin reddedildiğini, istinaf ve temyiz kanun yollarındaki incelemelerin duruşmalı yapılmadığını, kararın yeterli gerekçe içermediğini, kesin hükümden önce suçlu sayıldığını ileri sürmüştür.

36. Başvurucunun hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının Ahmet Sağlam (B. No: 2013/3351, 18/9/2013, §§ 43-46) kararı doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği iddiasının Ferhat Kara ([GK], B. No: 2018/15231, 4/6/2020, § 162) ve Adnan Şen ([GK], B. No: 2018/8903, 15/4/2021, § 159) kararları doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle, aleni yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının Feyyaz Bayram (B. No: 2014/7822, 16/11/2016, §§ 84-86) kararı doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle, gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasının Abdullah Topçu (B. No: 2014/8868, 19/4/2017,§§ 74-79) ve Yasemin Ekşi (B. No: 2013/5486, 4/12/2013, §§ 53-65)kararları doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle, masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddiasının Cemal Günsel ([GK], B. No: 2016/12900, 21/1/2021) kararı doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Suç isnadına bağlı tutmaya ilişkin şikâyetler yönünden kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Mahkûmiyete bağlı tutmaya ilişkin şikâyetler yönünden kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Diğer ihlal iddialarının kabul edilebilirlik kriterlerini karşılamaması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/7/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.